BAKAN ŞİMŞEK: "TÜRKİYE KREDİ NOTU İKİ KADEME ARTIRILAN ENDER ÜLKELERDEN"
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını TBMM Plan Bütçe Komisyonuna sundu.
Küresel kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisinin, sürekli iyileşen kamu finansman dengeleri ve istihdam yaratan güçlü büyümesi ile birçok ülkeden pozitif yönde ayrıştığını ifade eden Şimşek, bu ayrışmada, sağlam bankacılık sektörü ve kredibilitesi yüksek orta vadeli programın büyük rol oynadığını söyledi.
Türkiye'nin bankacılık sektörünün, dünyadaki birçok ülke ile karşılaştırılamayacak kadar sağlıklı ve güçlü olduğunu belirten Şimşek, ''Türkiye'de kredi hacmi 2010 yılsonunda 525,9 milyar TL iken, Ağustos 2011 itibarıyla 645,9 milyar TL'ye çıkmıştır. Bu, bankalarımızın sağlam yapısı sayesinde olmuştur. Bankacılık sektöründeki kredi artışına rağmen problemli kredilerin oranı giderek azalmaktadır. Bu oran, 2002 yılında yüzde 17,6 iken, Ağustos 2011 itibarıyla yüzde 2,8'e gerilemiştir'' dedi.
Şimşek, Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin sermaye yeterlilik oranının üzerinde olduğunu dile getirdi.
''Türkiye'yi başka ülkelerden ayıran önemli faktörlerden bir tanesinin de hanehalkının borçluluk düzeyinin nispeten düşük olmasıdır'' diyen Şimşek, 2009 yılsonu itibarıyla, AB-27'de hanehalkı yükümlülüklerinin GSYH'ya oranı ortalama yüzde 58,6 düzeyindeyken, bu oran ülkemiz için yüzde 15,4 olarak gerçekleşmiştir'' diye konuştu.
Ayrıca, hanehalkının kur riskinin ''yok denecek kadar düşük'' olduğunun altını çizen Şişek, ''Çünkü Hükümetimiz hanehalkının döviz cinsinden borçlanmasına sınır getirmiştir. Döviz ve dövize endeksli kredilerin payı Ağustos 2011 itibarıyla sadece yüzde 1'dir. Diğer taraftan hanehalkı kredilerinin çoğunluğu sabit faizli olduğundan faiz riski de düşüktür. Bu durum, Türkiye'nin küresel krizden hızlı çıkışında önemli bir rol oynamıştır'' dedi.
Maliye Bakanı Şimşek, küresel kriz döneminde birçok ülkenin kredi notları düşürülürken Türkiye'nin kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden biri olduğunu anımsattı.
Bu dönemde ilk defa ABD'nin de kredi notunun düşürüldüğünü, bazı AB ülkelerinde iç borçlanma ihalelerinde talep yetersizliğinin yaşandığını, Avrupa Merkez Bankasının müdahalesinin gerektiği ve risk primlerinin yükseldiği bir dönemde, Türkiye'nin iç borçlanma maliyetlerinin tarihin en düşük düzeylerine gerilediğini kaydeden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Peki her şey güllük gülistanlık mı? Tabii ki değil. Ülkemizde cari işlemler açığı önemli bir yapısal sorun olmaya devam etmektedir. 2010 yılında yüzde 6,5 olan cari işlemler açığının GSYH'ya oranının bu yıl yüzde 9,4'e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Cari işlemler dengesindeki bu bozulma kısmen yapısal kısmen konjonktürel sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Öte yandan ülkemiz çok büyük ölçüde enerjide dışa bağımlıdır ve son yıllarda doğal gaz ve petrol fiyatlarında yüksek artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 9,2 milyar dolar olan enerji ithalatımız bu yıl muhtemelen 50 milyar dolara ulaşmış olacaktır.
Orta ve uzun vadede cari işlemler açığını daha makul seviyelere düşürmek için ülkemizin yurt içi tasarruf oranlarını artırması, enerjide dışa bağımlılığı azaltması, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşması ve beşeri sermayesini güçlendirmesi gerekiyor. Hükümet olarak cari açık probleminin yapısal boyutlarını önemsiyoruz ve bu sorunların çözümü için tedbirler aldık, almaya devam ediyoruz. Nitekim orta vadeli programımız cari açığa kalıcı çözüm getirecek birçok yapısal düzenlemeyi içermektedir.