KAYNAK : Haber Vitrini
Sayın Erdoğan'ın yasağı konusunda başından beri söylediğim bir şey var. Bu anormal yapının normalleşmesi gerekir. Bunlarla ilgili bir takvimi kendi aramızda oturup konuşmadık henüz. Süreler belirlemedik ama zaten demokratikleşme paketi içerisinde birçok şeyi yapacağız. Yasakları toplu olarak, demokratikleşme adımlarını atarak kaldıracağız.
3 Kasım'la hükümetin kuruluşu arasında geçen sürede yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Olaylar beklediğiniz gibi mi gelişti? Bu sürede sizi şaşırtan şeyler yaşandı mı?
Yok, çünkü biz seçimi bu şekilde kazanacağımızı biliyorduk. Biz de o günden beri, gerektiği gibi olgun davrandık. Doğrusu biz ateşten gömleği hükümet olmadan giymiştik. Hükümet sorumluluğuna hazırdık ve anormal hiç birşeyle karşılaşmadık. Bu açıdan bakarsak Tayyip Bey'in milletvekili adayı ve başbakan olamayacağını da biliyorduk. Sürpriz bir şey değildi. Gelişmeler gerçekten beklendiği gibi oldu. Ben de hiç kimsenin yapamadığı kadar kısa süre içinde, iki günde hükümeti kurdum.
Çankaya'ya verdiğiniz kabine listesi üzerinde, Sayın Sezer'in yaklaşımı konusunda bazı spekülasyonlar oldu. Bu konuda, gerçekten neler yaşandı?
Sayın Cumhurbaşkanı verdiğim listeden hiçbir ismi çıkarmadı. Bu açıdan nadir başbakanlardan biriyim. Daha önce hep isimler konur ya da çıkarılırdı. Elbette Cumhurbaşkanlığı noter değil, O'nun görüşleri de oldu. Daha faydalı olacağını düşünerek bir iki arkadaşın görev yerlerini değiştirdi. Dışişleri Bakanı ile Savunma Bakanı'nın yerini değiştirdi. Bir de Milli Eğitim ve Turizm'le ilgili karşılıklı olarak görüşerek bir başka değişiklik oldu, o kadar. Sayın Sezer'in tıpkı benim gibi bütün bakan arkadaşlarıma güveni var.
Devraldığınız Türkiye tablosunu özetler misiniz? Herşey çok mu kötü, yoksa bazılarının dediği gibi siz temel göstergelerin iyileşmeye başladığı, işlerin yoluna girdiği bir dönemde mi başbakan oldunuz?
Eğer biz olumlu bir durumda devralmış olsaydık, ülkeyi olumlu duruma getirenler seçimi kazanırdı. Türkiye, çok büyük sıkıntılardan geçti, büyük borçlar var ve halk yoksullaştı. Tablo ortada. Ama, biz eski siyaset tarzını bıraktık, yeni bir tarz uyguluyoruz. Enkaz devraldık edebiyatı yapmıyoruz. Herkes, herşeyi biliyor. Bizim görevimiz geleceğe bakmak, geçmiş artılarıyla eksileriyle tarih olmuştur. Ülkeyi bulunduğu ortamdan hak ettiği ortama getirmeye çalışıyoruz.
Aldığınız Türkiye böyle... Peki siz nasıl bir ülke devretmeyi tasarlıyorsunuz. Kafanızdaki Türkiye projeksiyonu nedir?
Sorunlarını çözmüş, rahatlamış, hem zenginleşen hem de hak ve özgürlükler konusunda hak ettiği yere gelen bir Türkiye. Bununla ilgili çalışmalarımızı yaptık, acil eylem planımız da ortada. Kendimize bu konuda, 1 aylık, üç aylık, 6 aylık ve bir yıllık süreler bağladık. Kendimizi de bağlamış olduk. Bunların hepsini uygulayacağız.
Planı Sayın Erdoğan açıkladı ama sizi de bağlıyor. Başbakan olarak nasıl bir tempo sergileyecek ve nasıl bir denetim uygulayacaksınız?
Göreve geldiğim günden beri hiç gece yarısından önce ayrılmadım buradan. Dün gece saat birde gittim. Bakın bizim en önemli özelliğimiz şeffaflık, dolayısıyla halk bizi monitere edecek, izleyecek. Sivil toplum kuruluşları, medya, muhalefet, meclis dışı muhalefet hepsi izleyecek. Biz bunların gözü önünde adım adım sözlerimizi yerine getireceğiz.
Şunu söyler misiniz? AB üyeliğini hak etmiş bir Türkiye görüntüsü ne zaman ortaya çıkabilecek?
AB için iki kriter var. Biri Kopenhag siyasi kriterleri, diğeri Maastrich ekonomik kriterleri. Kopenhag kriterleri ölçülebilir şeyler değildir. Bunu çok farklı yorumlayabilirler. Ama,Türkiye eksikliklerine rağmen Kopenhag kriterlerini karşılamıştır. Şimdi bizim hükümetimizin da çalışmaları var. Bunlar da tamamlandıktan sonra Avrupalılar'ın söyleyeceği hiçbir şey kalmayacaktır. Tabiî ki adaylık süreci Türkiye'yi daha iyi noktalara getirecektir.
Sorun şu... Türkiye, Avrupa'nın reddedemeyeceği bir ülke haline ne zaman gelecek?
Bir ay içerisinde... Kopenhag zirvesinden önce. Maastrich kriterleri kesin tarih almak için şart değil. Yani, tam aday olunacak noktaya kadar her ülke kendisini bu kriterlere göre ayarlayacaktır.
12 Aralık'ta tarih alınamazsa dış politikada yeni bir seçenek arayışı ya da AB yöneliminde taktik değişikliği gündeme gelebilir mi?
Biz şu anda tarih alma konusuna kilitlenmiş durumdayız. Tersini düşünmeyelim. Türkiye, tabiî ki büyük bir ülkedir ve alternatifleri çoktur. Ama bunlar hissiyatla hareket edilecek konular değildir.
Sayın Erdoğan'ın AB ülkelerine yaptığı turları nasıl değerlendiriyorsunuz?
E, biz zaten bunu konuştuk kendi aramızda. Dört bir koldan AB üyeliği için koşturalım diye. Hatta, Sayın Baykal'la bile konuştuk bunu. Sayın Erdoğan'ın görüştüğü kişiler de çok önemli. Parti liderleri, başbakanlar... Bunların hepsi Türkiye'ye hizmettir. Ben böyle görüyorum. Değil, Tayyip Bey'in temasları, Deniz Bey'in temaslarını da destekliyorum. Sayın İsmail Cem iki gün önce geldi, AB ile ilgili Brüksel'e gideceğini söyledi. Onu da destekliyorum.
Başbakan olarak ilk icraatınız neydi, gelir gelmez ne yaptınız?
Sayın Ecevit'le devir-teslim yaptık, kutlama telefonları geldi, onları cevapladım. Sayın Bush'la görüştüm falan... Sonra müsteşarımı çağırdım, ona başbakanlığın önündeki engelleri kaldırmasını söyledim.
Engelleri kaldırttınız ama güvenlik sorunu ne olacak?
Tabiî ki güvenlik önlemleri olacaktır ama bu kadar barikat Beyaz Saray'ın önünde bile yok. Orası da hem çalışma ofisi, hem de başkanın yattığı yer yani. Caddeye de çok yakındır.
Acil Eylem Planı'nda belirttiğiniz yoksul vatandaşların durumunun düzeltilmesi çalışmaları başladı mı?
Türkiye'de gelir dağılımı çok kötü. Bir tarafta durumu çok iyi olanlar, öte tarafta da yoksullaşan insanlar. Kriz ülkeyi çok kötü duruma düşürdü. Sosyal Dayanışma Fonu'nu çok iyi değerlendirmek istiyoruz. Bu konuda arkadaşlara talimatlar verdim. Zaten bu çalışmaların bir kısmı da yapılmış durumda. Çalışmalar var.
Bürokrasinin tepkisi ne oldu size. Bir direnç ya da ayak sürüme gözlemliyor musunuz?
Hayır hayır. Unutmayın ki biz tek parti iktidarıyız. Büyük bir çoğunluğa sahibiz. Böyle bir iktidarın karşısında bürokrasi zaten bizim dediğimizi yapacaktır. Burada önemli olan siyasi iktidarların ne dediğini, ne yaptığını bilmesidir. Yaptıkları şeyler rasyonel olursa bürokrasi daima onunla çalışır. Ama siyasi iktidar ayağı yere basmayan politikalar izliyorsa bürokrasi o zaman direnir. Şu anda bürokraside de büyük bir sevinç var. Çünkü, onlar da yıllardır birikimlerini Türkiye'nin hizmetine sunamıyorlardı. Şimdi bu fırsatı bulacaklar.
Mesainizin büyük bölümü nereye harcanıyor. En çok neyle ilgileniyorsunuz?
Benim görevim tabiî, bakan arkadaşları koordine edip, takip etmek. Ancak, ekonomi ve dış politika konularını öncelikle ve özellikle izleyeceğim. Çünkü, her iki alanda da ülkenin ciddi sorunları bulunuyor.
Hükümet etme sürecinde emrinizdekiler ne yaparsa sizi çok kızdırmış olurlar. Ne olursa sinirlenirsiniz?
Kızmak falan gibi olumsuz yaklaşmaya gerek yok. Başarılı olmak zorundayız bunu biliyoruz. Bunun için herkes elinden geleni yapacak. İşi bilen insanlar çalışacağız. Her hafta her ay yeni yeni hedeflere ulaşmış olacağız. Benim görevim arkadaşların performanslarını yükseltmek ve denetlemektir. Ben acil eylem planların vadeleri geldiğinde halkın önüne çıkmaya da gerek görmüyorum. Çünkü hepsi, vadesi geldiğinde uygulamaya konmuş olacak.
Hükümet programında yeni bir Anayasa vaadettiniz. Nasıl bir Anayasa ve ne zaman?
Avrupa Birliği kriterlerinde bir Anayasa. Bu tabiî çok kısa vadeli bir şey değil. Orta ve uzun vadeli bir hedef. Geniş bir konsensüs içinde bunları yapacağız.
Sayın Erdoğan'ın yasağının kaldırılarak, başbakan olabilmesi için neler yapacaksınız? Bu konudaki süreç nasıl işleyecek?
Başından beri söylüyorum bu anormal yapının normalleşmesi gerekir. Bunun için de yasakların kaldırılması gerekir. Bunlar zaten Türkiye'nin yapması gereken şeylerdir. Konuyla ilgili bir takvim kendi aramızda oturup konuşmadık henüz.
Yani, bir aylık ya da üç aylık bir süre belirlenmedi mi?
Yok. Zaten demokratikleşme paketi içerisinde birçok şeyi yapacağız.
Önceliğin herhangi bir maddeye verilmesi konusunda bir konuşmanız oldu mu?
Hayır, bunları toplu olarak, demokratikleşme adımlarını atarak yapacağız.
Temel göstergelerde, yani enflasyonda, bütçe açıklarının azalmasında, GSMH'de gözle görünür bir düzelmenin ne zaman ortaya çıkabileceğini düşünüyorsunuz?
Bunlar tabiî ki en önemli ve hiç şakası olmayan şeyler. Programımızı dikkatli okursanız göreceksiniz hedeflerimizin neler olduğunu. Hükümet programını açıkladım. Şimdi piyasaların ve yatırımcıların güveni d0aha da artacaktır. Çünkü söylediğimiz şeyleri programa koyduk ve uygulamaya başlayacağız. Şu anda en önemli şey reel faizleri düşürmektir. Faizler indikçe para yatırıma sevkedilecektir. Bir yandan da bütçe hazırlıyoruz. Ekonomiyi de dört koldan ayağa kaldıracağız.
ERDOĞAN, 'ALLAH MAHÇUP ETMESİN' DEDİ
Başbakan Abdullah Gül ile Başbakanlık Binası'ndaki ofisindeki görüştük. O gün, Hükümet Programı'nı Meclis'te okumuştu. "Sesim biraz kötü geliyordu çünkü hem uykusuzdum hem de ayakta uzun süre kalınca oruçtan etkilendim. Bir de Meclis'in turuncu koltukları göz alıyor" dedi. Başbakan'a hükümeti kurma görevi aldığında Erdoğan'ın kendisine ne dediğini sordum. Cevabı... "Birbirimize, Allah mahçup etmesin, hayırlı olsun dedik..."
PAŞA'YLA 12 EYLÜL'DE GÖZALTINA ALINMAMI KONUŞTUK!
Siz ilk ziyaretlerinizden birisini Kenan Evren'e yaptınız. Neden gerek duydunuz buna?
Şundan... Beni tebrik etmek için aramıştı. Konuşmamızda, uzun süredir hastanede yattığını ve bunu basına duyurmadığını söyledi. O zaman ben ziyarete gideyim dedim. Gittiğimde diğer komutanlar da vardı onları da ziyaret ettim.
Ziyarette 12 Eylül'de gözaltına alınmanız da bahis konusu oldu mu?
Oldu!.. Kenan Paşa, "böyle böyle olmuş ama ben bilmiyordum. O günkü şartlar malum" dedi. Zaten benimle ilgili bir suç yüklenmemişti. O zaman sıkıyönetim komutanları Sancak Harekatı gereği aktif olan insanların tutuklanması için listeler yapmışlardı. Bir şey çıkmadı tabiî ki...
MEDYA İLE İLİŞKİLERDE YENİ ANLAYIŞ
Türkiye'de hükümet-medya ilişkileri de yıprandı. Yeni bir bakış açısı da bu noktada gerekiyor. Bu ilişkiler, sizin başbakanlığınızda nasıl bir seyir izler?
Hepsine eşit mesafede duracağımızı belirttik. Medya da bir kamu hizmeti yapıyor, bizimle ilgili bilgileri millete yansıtıyorlar. Bizim beklentimiz objektif olunmasıdır; yanlışlarımıza eleştiriler yapılır buna itirazımız olamaz.
Daha açık sorayım... Medya gücü ile devletten menfaat temin etmek, geçmişte olduğu gibi karmaşık ilişkilerle büyümek dönemi kapanabilecek mi?
Biz bunları tenkit ede ede geldiğimiz için bu tip ilişkiler bizim dönemimizde söz konusu olmaz. Kınadığımız işleri biz asla yapmayız. Bundan emin olabilirsiniz.
HERKES DİKKATLİ OLMALI
Sayın Arınç'ın eşiyle birlikte Cumhurbaşkanı'nı uğurlama törenine katılması abartılı bir tartışma konusu oldu. Siz bu konuyu kendisiyle konuştunuz mu?
Ayaküstü konuştuk. Doğrusu, herşey doğal yapısı içinde devam etmeli. Ne yapacaktı Bülent Bey? Şu anda Anayasa değiştirecek çoğunluğa ulaşmış bir sayıyla seçilmiş bir Meclis Başkanı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın uğurlama sırasında gösterdiği sempatik tavır bence işin doğal yanı.
Bu tavırdan Sayın Sezer'in rahatız olmadığı sonucunu çıkartabilir misiniz?
Evet, onu rahatlıkla çıkartırım. Burada önemli olan şey şudur. Bu konularda herkesin üzerine düşen dikkati göstermesi gerekir. Bunun da altını çizmek istiyorum. Herşey doğal olmalı. Böyle karşılıklı meydan okumalar, bunlar yanlıştır. Tabii yapısı içinde herşey çözüm bulacaktır.
Türkiye'nin artık devletin zirvesinde uyum sorununu geride bıraktığını söyleyebilir miyiz?
Tabiî. Niye uyum sorunu olsun. Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten çok olumlu yapıcı ve sorumlu bir tavır içindeydi. Hiçbir sorunumuz olmaz.
(Yeni Şafak)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:45