Gündem
  • 30.12.2002 19:50

BAŞBAKAN GÜL'DEN GAZETE YÖNETİCİLERİNE ŞOK AÇIKLAMALAR

Başbakan Abdullah Gül'ün gazete yöneticileriyle yaptığı ve Devlet Bakanları Ali Babacan ve Beşir Atalay'ın da bulunduğu görüşmenin tam metni şöyle: Başbakan Gül: Bizim kadar hiç bir hükümet acil meseleri bu kadar karşısında bulmadı. İktidara geldiğimiz anda Kopenhag görüşmeleri ve kararları vardı. Onun arkasından Kıbrıs konusu karşımıza çıktı. Kıbrıs konusu denizin tükenip, karaya vurduğumuz an önümüze geldi. Ve tabii ki Irak. Ne yaptığımızı biliyoruz, işler kontrolümüzde. Irak'la ilgili geniş bir mutabakat var. Hükümet, MGK, Silahlı Kuvvetler ve ekonomi birbirlerine tanışarak, hepimiz bu işe çalışıyoruz. Bütün bu kurumlar hükümetin siyasi kararını bekliyor. Her şey bu istikamette gidiyor. Bizim hedefimiz şu; küresel barış zedelenmeyecek, bölgesel barış ve istikrar sürdürülecek ve Türkiye'nin orta ve uzun vadeli çıkarları açısından değerlendirme yapılacak. Irak rejimini nasıl değerlendiriyoruz? Irak rejimi bana göre, otoriter, kendi halkını ne yaptığını iyi bildiğimiz bir rejim. Bu rejime karşı hiç bir sempatimiz yok. Biz stratejimizi şöyle belirledik; Savaşın çıkmasını istemiyoruz, çünkü biz bu bölgenin asli mensubuyuz. Herkes buradan gidecek, biz kalacağız. O nedenle birinci öncelikli hedefimiz bu savaşın önlenmesi ve savaş çıkmadan sorunun çözülmesi ve orada barışın sağlanması. Ama savaşı önleyemezsek elbette buna ilgisiz kalamayız. Geçen hafta bir savaş rüzgarı esti. Bu Türkiye'nin ekonomik bazı göstergelerini de olumsuz etkiledi. ABD de kesin kararını vermedi. Savaş olayında biz aktif tarafı olmuş gibi bir hava çıktı. Böyle bir şey yok. Ekonomik kararları kesinlikle devam ettireceğiz. Tamamen bu işin dışında kalıyor. Bu rejimle ilgili bir başka görüşümüz de şu; Bu rejimin kitle imha silahlarına sahip olduğunu biliyoruz ve geçmişte bunu kullandığını da biliyoruz. Dolayısıyla bu rejimle ilgili görüşlerimizde bu unsurların da tabii ki önemi var. Bölgenin zenginliği bu bölgeyi çekici hale getiriyor. Güneyde olabilecek yeni yapılanmalara ve oluşumlara karşı Türkiye'nin tedbirli olması gerekir. Bizim başından beri olaya bakışımız böyledir. 4 Aralık'ta Wolfowitz'le yaptığımız toplantı da, daha sonra MGK bildirisi de hep aynı istikamettedir. Türkiye bir emirlik, bir krallık değil; her şeyi tartışarak yapacaktır. ABD de aynı şeyi yapıyor. Demokraside açıkları olsa da Türkiye açık bir toplumdur. Aynı zamanda anayasanın bize getirdiği bazı uymamız gereken kurallar var. TBMM giderek etkinleşiyor. Ama her karar TBMM'den geçer, hükümetin her talebine el kaldıracak bir Meclis değildir. Şüphesiz her ülke gibi Türkiyeïnin de altına inemeyeceği kırmızı çizgiler vardır. SORU: ABD'lilerle yaptığınız görüşmelerde, onlara Kerkük ve Musul petrollerinden Türkiye'ye belli bir miktarda pay ayrılması yolunda bir görüş dile getirdiniz mi? GÜL: Kerkük ve Musul'da büyük kaynaklar var. Bu kaynakların ileriye yönelik kullanılması elbette herkesin ilgiyle izlediği bir konudur. Böyle konularda her türlü ihtimali dikkate almak gerekir. Bölgeyle ilgili herkesin hayalleri vardır. Bölgeyle ilgili bir çok senaryolar vardır. Bütün bunların masaya konduğu anlamına gelmez, ama her tür senaryo düşünülebilir. SORU: Bu sözlerinizden Türkiye'nin de böyle bir hayal egzersizi bulunduğu anlamı mı çıkıyor? GÜL: Tekrar yukarıdaki şeyi söyleyeceğim, bölgeyle ilgili herkesin hayalleri ve senaryoları vardır. Bunların masaya konduğu anlamına gelmez, ama her türlü senaryo düşünülebilir. SORU: ABD ile yaptığınız görüşmelerde Saddam'ın işbaşında kalacağı bir barış ihtimalinden söz edildi mi, yani Saddam'lı bir barış sözkonusu olabilir mi? GÜL: Bu detaya girmedik. SORU: ABD, ikinci BM kararını almayıp, Türkiyesiz bir savaşa girerse bu durumda Türkiye'nin durumu ne olur? GÜL: Bu bizi elbette ilgilendirecektir. Bizim de buna uygun senaryomuz var. SORU: Kuzey Irak'tan göç başlarsa kuzeyde tedbir alınacak mı? GÜL: Bizim Kuzey Irak'ta de facto bir durumumuz var. Elbette gereken yapılır. SORU: Bu konularda Irak'ın görüşünü aldınız mı? Irak'ı da barışa ikna etmek için çabalarınız olacak mı? Yoksa sadece Arap ülkeleriyle mi ilgili kalacak GÜL: Büyükelçimiz yeni gitti. Önümüzdeki günlerde bir bakan başkanlığında kuvvetli bir heyeti de Irak'a göndereceğiz. SORU: Peki, Irak'la ilgili görüşünüz nedir. Saddam'ı nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜL: Ben bu konudaki görüşlerimi eskiden de söyledim. Başbakan olmadan da söyledim, başbakan olduktan sonra da söyledim. Irak'ta 10 yıllık acımasız bir diktatörlük var. Onun kendi halkına yaptığı zulüm de hala hafızalarımızda. Bunu da unutmamamız gerekir. İran'la savaşta 1 milyon insanı öldü, bunlar bu bölgenin insanları. İran-Irak savaşından önce Irak'ta fert başına düşen gelir 9 bin dolardı. Halkının refahına harcayacağı parayı savaşa harcadı. O açıdan Irak yönetimin üzerine düşen görev var. SORU: Irak otoriter de Suriye, İran, Suudi Arabistan rejimi otoriter değil mi? Bu öngörüşünüz onlar için de geçerli değil mi? GÜL: Bu bölgeye getirilmesine Irak yol açtı. Yabancı güçlerin getirilmesine o yol açtı. Ben meseleye o açıdan bakıyorum. Doğru, bölgedeki rejimlerin durumu ortada. Bu rejimlerin değiştirilmesi bizim görevimiz değil. SORU: Wolfowitz, Sedat Ergin'e verdiği cevapta Kerkük petrollerine kimse göz dikmesin dedi. Grossman'la yaptığınız görüşmelerde Kerkük, Musul meselesi gündeme geldi mi? GÜL: Bizim istediğimiz üniter bir Irak ve kaynaklarını Irak halkına sarfedecek bir rejimde ısrarcıyız. Ama bunun dışında senaryolar gündeme gelirse elbette bizim senaryolarımız var. SORU: Yani, otonom bir bölge olursa bunun karşısında ne yapacağınızın senaryosu var mı? GÜL: Veya belli bir etnik yapılanmaya giderse. SORU: Yani, şunu düşünebilir miyiz, Irak'ın üniter yapısı bozulursa Türkiye Mesul ve Kerkük üzerinde hak iddia eder. GÜL: Bizim politikamız şu, biz üniter Irak kalsın diyoruz, bunu temenni ediyoruz. SORU: Bir kıskaç altındayız, bir tarafta IMF, bir tarafta Kürt devletinin kurulması, bir de partinizin görüşü var, işin bir de Türk halkının boyutu var. Siz Müslüman komşumuzdan ne istiyorsunuz diyor bazı insanlar. Şimdi önümüzde bir de Kerkük-Musul meselesi var, orada korktuğumuz şeylerin başımıza gelmemesini nasıl sağlayacağız? Siz, Musul ve Kerkük Kürtlere verilirse, Kürt devleti kurulursa, buradan bir asker geçiremezsiniz, bir uçak kaldıramazsınız dediniz mi? GÜL: Elbette başından beri söylediğimiz şey bu. Biz savaşı önleyemezsek elbette ilgisiz kalamayız. Biz Yunanistan değiliz. Biz hükümet, Genelkurmay ve ekonomik olarak bir taskforce (görev kuvveti) kurduk. Bu paralelde gidiyor. Şu kadar para istiyoruz diye bir şey konuşmadık. Biz işin yöntemini konuşuyoruz. İşin boyutuna göre flexible (esnek) ve adaptable (şartlara uyum sağlayabilen) bir yöntem izliyoruz. SORU: Maliyet hesabı yapıldı mı? EKONOMİ BAKANI ALİ BABACAN: Biz hesabımızı yaparken dört noktadan hareket ediyoruz. Gayrisafi milli hasılaya olan etkisi, bütçe üzerindeki etkisi, üç cari işlemler dengesi, yani döviz üzerindeki etkisi, dört; dış borçlar üzerindeki etkisi. Burada iyimser ve karamsar senaryolar var. ABD de kendi senaryolarını yapamıyor, ABD de de muhtemel bir savaşla ilgili 100 milyar dolarla, 2 trilyon dolar arasında bir maliyet hesabı yelpazesine sahip. ABD'nin bu tür operasyonlara giriş hesabıyla, gerçek 10 kat fazla olmuş. GÜL araya giriyor: Şu olaylar olmasaydı sınır ticaretini açacaktık. SORU: Türkiye'nin bu işleri zora sokması, böyle davranması Saddam üzerindeki caydırıcılığı azaltmıyor mu? Bu caydırıcılığı olumsuz etkilemiyor mu? GÜL: İyi bir noktaya temas ettiniz. SORU: Caydırıcılığınız nereye yönelik, Saddamïa mı, yoksa Bushïa mı yönelik? GÜL: Bu savaşın hangi boyutlara ulaşacağını bilemeyiz. SORU: Ama önümüzde 1991 örneği var ve Sırbistan örneği var. 91'de bombaladı ve savaşı kazandı. Sırbistan'da ise bombaladı ve Miloseviç'i alıp götürdü. GÜL: Bunu biz de düşünüyoruz. Son 10 yılda ABD'nin nokta vuruş kabiliyeti çok fazla gelişti. Yani bu iş Körfez Savaşı'ndaki gibi de olmayabilir. SORU: Hazırlık ne safhada. Gidecek askerin hukuki statüsü bile konuşuluyor. Nedir bu? GÜL: Biz keşiflere izin verdik. Biz evet dedik ama, başlamadı. Yaptığımız bir memorandum of understanding var. Biz tamam dedik. Ama Amerikalılar bunu imzalamadılar. İşte burada bazı hukuki sorunlar var. Mesela İncirlik'ten Diyarbakır'a giden Amerikalı bir subay kaza yaparsa hangi hukuka tabii olacak? Türk mü, yoksa Amerikan mı? DIŞİŞLERİ TEMSİLCİSİ: Onlar NATO çerçevesinde olsun diyor. Ama bize göre bu konuda bir NATO kararı veya mutabakatı olmadığı için, bunun ikili ilişki çerçevesinde ele alınlıp, yeniden düzenlenmesi gerekiyor. SORU: Keşife katılacak Amerikalı sayısı ne kadar? DIŞİŞLERİ TEMSİLCİSİ: 150 kişi kadar. Biz buna ''Modus Oeparandi'' (İcra mutabakatı) diyoruz. Amerikalılar imzalasalardı, keşif çalışmaları geçen cuma günü başlayacaktı. SORU: ABD Dışişleri Bakanı Powell görüşmelerde ''Kararınızı bir an önce verin, yoksa dostluğumuz zedelenecek''dedi mi? GÜL: Tabii kararı bir an önce verin diyorlar. Biz de daha siz kararınızı vermediniz. Neden bizden acele karar bekliyorsunuz diyoruz. Türkiye açık bir toplum. TBBM'nin bilgilendirilmesi zorunludur. Bu amaçla önümüzdeki günlerde TBMM'de kapalı bir oturum yapacağız. DIŞİŞLERİ TEMSİLCİSİ: Ben Dışişleri Bakanımız ile yaptığı görüşmenin zabıtlarını okudum. Çok nazik ve zarif bir konuşma olmuş. SORU: ABD, bizsiz bir savaşa girerse bu vazo çatlamaz mı? Çünkü Amerikalılar duygusal insanlar. Dostluk zedelenmez mi? GÜL: Sorunuz çok doğru. Maalesef bu konuda früstrasyon var. Biz işte bu vazoyu kırmadan işi götürmeye çalışıyoruz. Dediğim gibi bizim de halkımız, Meclis'imiz var. SORU: Siz Hükümet olarak evet biz de varız dediğiniz taktirde Meclis'i ikna edebilecek misiniz? GÜL: Biz, bu olayın şu kadarında varız dersek, Meclis'e gideceğiz. Bu Meclis'in insanları vatanseverdir. Elbette Türkiye'nin yararına olacak bir karara ikna olurlar. Ama olmazsa da yapacağımız bir şey yok. SORU: O taktirde ABD ile ilişkiler bozulmaz mı? GÜL: Bozulmaması lazım. Çünkü Türkiye açık bir toplum. Meclis'in kararı önemsizse o zaman rejimi değiştirmemiz lazım. SORU: Kuzey Irak'ta kaç askerimiz var? GÜL: Müsaade ederseniz buna cevap vermemeyiyim. Ancak şunu söyleyebilirim: Bugün Kuzey Irak'ta ''De facto''bir durumumuz vardır. Kararımız yapılacak anlaşmaya uygun olacak. Ancak peşinen teslimiyetçi olmayız. Rüzgara kapılmış bir ülke olamayız. Olaya sadece ABD açısından değil, bizim açımızdan da bakmak lazım. SORU: MGK kararına ABD'nin tepkisi ne oldu? GÜL: Olaya bir yerde ABD çıkarları ile Türk çıkarlarının birleştiği noktadan bakmak lazım. Ben bu iki menfaatin optimal bir noktada buluşacağına inanıyorum. Biz geleli daha bir ay oldu. Dosyaları yeni açtık. ABD 50 ülke ile görüşüyor. Hiç birinden bu kadar acil bir şey beklemiyor. Bizden niye bekliyor? SORU: ABD Kuzey Irak'ta askeri yığınak yapıp, oradaki havaalanlarını kullanırsa, Türkiye'deki havaalanlarının önemi azalmaz mı? GÜL: Hayır Türkiye'deki havaalanlarının önemi hiç bir şekilde azalmaz. SORU: Kuzey Irak'a Türk gazetecileri sokulmuyor. Öteki ülkelerin gazetecileri giriyor bizimkiler sokulmuyor. Buna bir çare bulunamaz mı? DIŞİŞLERİ TEMSİLCİSİ: Genelkurmay güvenlik nedenleriyle burayı kapalı tutuyor. Ama bize göre de Türk gazetecilerinin girmesi gibi bir ihtiyaç var. SORU: Parti tabanınızdan Irak'la ilgili tepki geliyor mu? GÜL: Önümüzdeki günlerde partimizin il başkanlarını çağırıp bilgilendireceğiz. Sadece bizim partimizden değil, bütün Türkiye'den tepki var. SORU: İngiliz askerini bölgeye sokmamanızın nedeni tarihi hassasiyetlerden mi? GÜL: Başta böyle bir istek oldu. Ama sonra mesele kapandı. Herhalde tarihi hassasiyetimiz algılandı.Hürriyet Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:02

İLGİLİ HABERLER