Gündem
  • 26.11.2013 16:06

Başbakan 'ulan' dedi, önünde diz çökenlerden ses yok!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.

Kılıçdaroğlu grup konuşmasında, ''Sen hala Rabia işareti yapıyorsun. Neden? Mısır'da darbe oldu ondan. Sudan'da da darbe yapıldı. El beşir darbe yaptı, binlerce kişiyi öldürdü. Bu ne yaptı? Kırmızı halı serdi, Türkiye'ye çağırdı. Elini göstereceksen ellerinle yüzünü kapat da utancını gizle bari'' dedi.

Kılıçdaroğlu, ''Hafta sonu narenciye üreticileri ile buluştum. "Ne yapacağız" diyorlar. Bir şey yapacaksınız. Sizi edenleri sandığa gömeceksiniz. İşin özü bu. Çiftçisi, üreticisi, sanayicisi, öğretmeni, emeklisi memnun değil. Kim memnun bu düzenden. Onlar da biz de biliyoruz. Kim memnun. Halkın yanında bir düzen isteyenlerin adresi belli: CHP'' dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti’yi anayasa masasından “kaçmak” ve “tüymek”le suçlarken Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e de, “Siyasi partiler arasında uzlaşmayı sağlamak senin görevin. Eğer ayrılacaksan TBMM Başkanlığından ayrıl, ben de seni kutlayacağım” diye seslendi.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı’nın eleştiri oklarının hedefinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti vardı.

12 Eylül 1980’de ağır bedeller ödendiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

“650 bin kişi gözaltına alındı. 230 bin kişi mahkemelerde yargılandı. 50 kişi idam edildi, asıldı. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Sakıncalı diye 10 binin üstünde insanı fişlediler. Yani darbeciler mıntıka temizliği yaptılar.

Bedel ödemeyen bir grup vardı, adı o dönem AKP olmayan AKP yandaşları. Onlara hiç kimse dokunmadı. Onların önü açıldı. Onlar 11 yıldır iktidardalar. Hiçbirisi 12 Eylül darbesinden en ufak bir bedel ödememiştir. İhbar ettiler. Muhbir görevini zaten onlar seviyorlar. 12 Eylül ürünüdür Adalet ve Kalkınma Partisi. 12 Eylül ürünü olan bir siyasal parti 12 Eylül ile hesaplaşamaz. Sözde hesaplaşmak için bir dava açıldı. İki kişi; Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya. Başka sanık yok ortada. Darbe hukukundan bahsediyorlar. Arada sadece bir fark var. Birisinin apoletleri yok, öbürünün apoletleri var.

Yüzde 10 seçim barajını kaldırmazsanız 12 Eylül ile hesaplaşamazsınız. Anayasayı değiştirmezseniz 12 Eylül ile hesaplaşamazsınız, lider sultasını kaldırmazsanız 12 Eylül ile hesaplaşamazsınız. YÖK’ü kaldırmazsanız 12 Eylül ile hesaplaşamazsınız.

-“ANAYASAYI DEĞİŞTİRELİM, HAY HAY, GEL KARDEŞİM”-

Anayasayı değiştirelim, hay hay, gel kardeşim, değiştirelim, önce şunu düşünüyordu, ‘komisyon kuralım, bunlar mutlaka itiraz eder, ben de gider seçimlerde anayasayı değiştirecektik ama şu CHP var ya, hep karşı çıkıyor’. Biz karşı çıkmadık, hay hay, gel kardeşim. Şaşırdılar. Oturduk masaya. Daha işin başında birinci ayını doldurmadan ‘başkanlık sistemini getireceğiz’ dediler. Baktı CHP yine masadan kalkmıyor.

-“MASADAN TÜYDÜLER”, “MASADAN KAÇTI”-

60 maddede uzlaşıldı. Çek başkanlık sistemini belki çok maddede uzlaşacağız. Hayır, çekmem diyor. Sonunda ne oldu, bu darbeciler baktılar ki CHP kendi bildikleri CHP değil. Ne yapacağız biz Cemil Çiçek aracılığıyla biz masadan tüyelim.Bunlar darbeci, demokrat değil.

Bizim başkanlık sisteminde, adı diktatör, apoletleri yok, her şeyi yapacak. Biz karşı çıktık. Sonunda baktı ki o da olmuyor ve masadan kaçtı. Bütün yurttaşlarıma söylüyorum, sivil bir anayasa, özgürlükçü bir anayasa, çağdaş bir anayasa yapmak istiyorsanız adres CHP’dir.

-“EĞER AYRILACAKSAN TBMM BAŞKANLIĞINDAN AYRIL”-

Cemil Çiçek de nasıl kaçacak, o da bir formül buldu, şöyle diyor, ‘Meclis Başkanı olarak bu benim görevim değil, ayrıldım gitti’ diyor. Siyasi partiler arasında uzlaşmayı sağlamak senin görevin. Eğer ayrılacaksan TBMM Başkanlığından ayrıl, ben de seni kutlayacağım.

-“BOYALARI DÖKÜLDÜ”-

Bu ara güzel bir şey daha oldu.Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç devreye girdi. Güzel bir cümle kurdu aslında, ‘Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum’. Nikah masasına oturulmadı, diyor. Gözünü sevdiğim değerli yargıcım, sen AKP’nin seni kandırdığını yeni mi fark ettin? Emekliyi kandırdı, çiftçiyi kandırdı, memuru kandırdı, öğretmeni kandırdı, sen yeni farkına varıyorsun ‘ya biz nikah masasına oturacaktık, beni kandırdı’ diye. Elbette seni kandırdı. Adamın zaten istediği o. Arzusu o. Anayasayı değiştirmek istemiyor ki. Anayasayı değiştirme rolünü üstleniyor. Biz masaya oturunca baktı ki CHP kalkmıyor, boyaları döküldü. Ne olduğunu herkes görmüş oldu.”

-“NORMAL İŞLEYEN BİR DEMOKRASİDE BU REZALET BU HÜKÜMETLERİ GÖTÜRÜR”-

Dikta yönetimlerin bir özelliği olduğunu, yasalara uymadığını belirten CHP lideri aralarında Mehmet Baransu, Yasemin Çongar’ın da bulunduğu bir gazetede köşe yazısı yazan bazı köşe yazarların “casusluk” iddiasıyla telefonlarının dinlenmek istediğine işaret ederek, “Ama önce bir iki hakim ayarlıyorlar. Kod ismi kullanılıyor. Ve dinlenme kararı alınıyor. Yürekli bir avukat bunu takip ediyor. Böyle rezalet olmaz. Ama Allah büyük ya, bir mektup yazdı, resmi yazı, biz yargıçlarla anlaştık, kod adı kullanmaya, onlarla beraber diyor. MİT Yasası’nın 6. maddesinin 4. fıkrası, dinlenen kişinin kimliğinin açıkça yazılması lazım. Normal işleyen bir demokraside bu rezalet bu hükümetleri götürür, bu rezalet o yargıcı götürür, bu rezalet o MİT Müsteşarını götürür. Ama onları emin olun bu halk götürecek” diye konuştu.

-BAŞBAKAN’A “ULAN” YANITI-

Geçen hafta rahmetli Ahmet Kaya’nın tartışıldığını ifade eden CHP lideri, Başbakan’ın grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Ödül töreninde Ahmet Kaya’ya saldırdılar. Gezi Parkında bize saldıranlar kimse onlar saldırdı. Şimdi diyorlar ki ben o sırada tuvaletteydim. Ulan hepiniz oradaydınız” dediğini ifade eden CHP Genel Başkanı şöyle devam etti:

“Neden bir hafta bekledim, herhalde bunların içinden bir sanatçı çıkar da, ‘Sayın Başbakan bize ulan diyemezsin’ der diye bekledim. Hiçbirisi söyleyemedi. Sizin sanatçılığınız su götürür artık bu saatten sonra. Üstelik bunlar Gezi’ye katılmayanlar, Erdoğan’ın yanında olanlar, önünde diz çökenler. Bir Başbakan’ın önünde diz çöken, Başbakan ‘ulan’ dediği zaman sesini çıkaramayan kişiye dünyanın hiçbir ülkesinde sanatçı denmez.

-“SANATÇI KORKMAZ”-

Eğer ben bu lafı etseydim, bunlar koro halinde neler neler söylerlerdi. Neden çünkü bizim hoşgörümüzü biliyorlar. Ama korku dağları egemen. Sanatçı korkmaz. Sanatçı rüzgara karşı yürüyen adamdır. Sen bunu bilmiyorsan sen sanatçı olamazsın. Sanatçının ‘s’ si bile olamazsın. Sana hakaret ediliyor, sesin bile çıkmıyor.

Sen sırtlarına binip gezdirsen de onlar sana bir şey söylemez. Zaten sırtlarına biniyorsun. Dönüp ulan diyorsun. Sana sesini bile çıkarmıyor.

Sanatçının bu ülkenin en önemli değerlerinden birisi olduğuna inanmak mı istiyorsunuz, adresiniz belli sanatçı kardeşlerim, o partinin adı CHP’dir.”
 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 10:00

İLGİLİ HABERLER