Medya
  • 13.10.2004 04:25

"BİZ CAHİLİZ, AVRUPA BİZDEN DE CAHİL..."

İşte Mehmet Ali Birand'ın yazısı:

Biz cahiliz, Avrupa bizden de cahil

Geçen haftadan beri hem Türkiye, hem de Avrupadaki tartışmalara katılıyorum ve kulaklarıma kadar kızarıyorum. Türkiye’de konuşanların önemli bölümü dizlerine kadar cehalet içindeler. Komik şeyler söylüyorlar. Avrupa’da konuşanlar da, bizimkilerden hiç geri kalmıyorlar.

Meğer ne kadar cahilmişiz.

Meğer ne kadar bilmeden konuşuyormuşuz.

AB Komisyonu raporunun yayınlanmasından bu yana, hem Türkiye’de, hem de Avrupa’daki tartışmalara katılıyorum. Kimi televizyonlarda, kimi Üniversitelerde...

Hayretler içindeyim.

Önce Türkiye’den başlıyayım.

Hiç abartmıyorum. Toplumu yönlendirme adına ortalara çıkanlardan bir bölümünün söyledikleri birer cehalet abidesi.

Hem bilmiyorlar, hem de bilgilenmiyorlar. Bence bilgilenmek istemiyorlar. Sırf muhalefet yapmış olmak, ters birşeyler söylemek için ortaya çıkıyorlar. Üzerinde konuştukları, fikir ileri sürdükleri Komisyon raporunu okumadıkları açıkça belli oluyor. Kulaktan dolma, gazetelere yansıyan dedikodularla yetiniyorlar.

İşte bir kaç örnek:

- Müzakerelerin ucu açık, yani ne olacağı belli değil, diyorlar. Oysa raporun 3 üncü paragrafında, müzakerelerin katılıma yönelik yapılacağı açıkça belirtiliyor.
- Serbest dolaşım yasaklanıyor, diyorlar. Oysa bunun müzakereye açık ve olağanüstü durumlarda kullanılacak bir önleme tedbiri olduğu açıkça belirtiliyor.
- Müzakerelerin her an askıya alınacağını, söylüyorlar. Oysa askıya alınmanın askeri darbe, laik sistemin tehlikeye girmesi veya reformlardan vazgeçilmesi gibi, olağanüstü durumdalarda devreye sokulacağı açıkça söyleniyor.
- Kürtler ve Alevilerin, azınlık statüsüne sokulduklarını söylüyorlar. Oysa bu azınlık atıflarının kaldırıldığı açıkça belirtiliyor.

Daha neler, neler...
Kimi kalkıyor, AB’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını istediğini ileri sürüyor. Bir diğeri, ezanın kaldırılacağını yazıyor.

AVRUPANIN CEHALETİ DE BİZİMKİLERİ ARATMIYOR.

Birde Avrupadaki cehalet var.

Onların farkı, önlerine bir rapor konduğunda okuyup öğrenmeleri.

Konferanslarda, televizyon tartışmalarında olsun ortaya öyle tipler çıkıyorlar ki, kelimenin tek anlamıyla bilgisiz. Türkiye’nin 5-10 yıl önceki durumu hakkında konuşuyorlar veya tam anlamıyla Türk düşmanlığı yapıyorlar.

Birkaç konferansta dayanamadım ve “siz ne derseniz deyin, Türkiye hakkını alacaktır.” dedim.

Sonra da kendimden utandım. Tartışıp, karşımdakilerin fikirlerini değiştirmeye çalışmak yerine, patlayıvermiştim. Yani, Avrupalı olmadığımı gösterdim.

Avrupadaki bilgisizliğin bir bölümü bilinçli bir Türk aleyhtarlığından kaynaklanıyor olsa dahi, önemli bir bölümü de bizim bilgi veremememizin sonucudur. Sadece kendi kendimize konuşmaktan vazgeçmediğimiz sürece, başkalarını suçlamaya da hakkımız olmaz.
* * *

KOMİSYON RAPORU, KUTSAL KİTAP DEĞİLDİR

Toplumumuzda garip bir takıntı var. Özellikle Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan İlerleme raporunu adeta kutsal kitapmış gibi algılıyor. Sanki bu raporda ne yazılıyorsa doğru, sanki bu rapordaki her satırın mutlaka yerine getirilmesi gerekirmiş gibi bir inanç var.

Hayır, AB Komisyonu raporları birer kutsal kitap gibi, değişmez veya müzakere edilmez değildir.

Komisyon’un İlerleme raporları birer saptamalar demetidir. İçindeki bazı bölümler, diğer bölümlerine oranla çok daha ciddiye alınabilir. Bazı yargılar kırıcı olabilir.

Ancak, hiçbiri değişmez değildir. Hiçbiri, mutlaka kabul edilmesi gereken Allahın emirleri değildir.

Avrupa Komisyonu raporlarında mutlaka uyulması gereken noktalar, AB’nin daha önce aldığı ve yasalaştırdığı kararlardır. Bunlara AB muhteviyatı denir. Yeni gelen her aday bunları aynen kabul etmek zorundadır. Yoksa, İlerleme Raporundaki değerlendirmelerin kabul edilmesi diye birşey söz konusu değildir.

HAYIR, dersiniz ve masaya oturduğunuz zaman pazarlığını yaparsınız.

Neden korkuluyor, neden emir gibi algılanıyor, anlayabilmek imkansız.

Türkiye kendiyle gurur duymalı, kendine güvenmeli...

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:05

İLGİLİ HABERLER