Gündem
  • 3.11.2003 13:56

CHP MİLLETVEKİLİ'NDEN SÜRPRİZ ÇIKIŞ : ÜNİVERSİTELERDE TÜRBANI SERBEST BIRAKIN!..

ANKARA/Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'e konuşan CHP İstanbul Milletvekili Memduh Hacıoğlu,türban, YÖK, Kıbrıs, Kemalizm konularında da CHP için çok yeni ve tartışılması gereken görüşler açıkladı.Sezer'in türbanlıları resepsiyona davet etmemesini yanlış bulan Hacıoğlu, türbanlı öğrencilerin başı kapalı olarak üniversitelerde okuması gerektiğini savundu. Bir siyasi partinin 'türban'ı çözmeyi kendine görev bilmesinin zamanı geldi, hatta geçti. Halk çözüm istiyor. Bunu görmeyen siyasetçi yanlış yapar. CHP, merkez solu doldurmaya hazır değil. Şu anda partide yenilikçi bir kadro hareketi var. Derviş de içinde. CHP ya değişecek ya tasfiye olacak Atatürkçülük, çağdaşlaşmadır. Kemalizm ise siyasi harekettir. Öyle ki, Atatürkçülük'e sığınarak varılan yanlış bir noktadır ve AB'ye engeldir. NEDEN? Memduh Hacıoğlu Türkiye ardı ardına gerginlikler yaşıyor. Sanki Ankara'da gerginlikten beslenen birileri var. Ülke ne zaman normalleşmeye ve huzura yaklaşsa, birileri yapay bir gerginliği başlatacak bir düğmeye basıyor. İktidardaki AKP, çatışmaları büyütmemek için uyumlu davranmaya çalışsa da, bu çatışmaları tümden çözecek güce sahip değil. Şu anda Türkiye'nin yaşadığı gerginlikleri çözebilecek olan siyasi güç CHP gözüküyor. CHP'nin demokrasiden, normalleşmekten, huzurdan ve parlamentonun meşru gücünden yana tavır koyması, Türkiye'nin bugününü de, yarınını da değiştirebilir. Ne yazık ki CHP bu konularda yeterince hareketli ve kararlı gözükmüyor. Ancak CHP'nin içinde de bu hareketsizlikten rahatsız olanların bulunduğu Kemal Derviş'in son mektubuyla ortaya çıktı. Biz de bu hafta CHP İstanbul Milletvekili Memduh Hacıoğlu ile konuştuk. Hacıoğlu, CHP'nin içinde yenilikçi bir kadro hareketinin olduğunu söyledi. İstanbul Sanayi Odası'nın eski başkanlarından olan Hacıoğlu, türban, YÖK, Kıbrıs, Kemalizm konularında da CHP için çok yeni ve tartışılması gereken görüşler açıkladı. Resepsiyon sorunundan başlayalım. Bir sosyaldemokrat olmaktan da önce, bir insan olarak ve insanın da erkek cinsi olarak, siz kadınların giyimlerinden dolayı bir ayrımcılığa tabi tutulmalarını doğru buluyor musunuz? Doğru bulmuyorum. Resepsiyona çağrılmayan kadınlar devlet görevlisi değil. Hiçbir şekilde yasa karşısında bir kıyafet zorunlulukları yok. Buna rağmen bir davete katılabilecek nitelikte olmadıkları söyleniyor. Kadınların nasıl giyineceklerini devlet erkânı mı belirliyor bu ülkede? Kıyafet Kanunu'na göre kamu alanlarında kıyafetle ilgili kısıtlamalar var. Sorun, kamu alanının tarifinde çıkıyor. Neresi kamu alanı sayılıyor, neresi sayılmıyor, bir kargaşa yaşanıyor. Yoksa modern dünyanın demokrat bir ülkesinde artık bu konuların tartışılmaması gerekiyor. Mesela, kız öğrencilerin üniversitede türban takıp takamaması, Cumhurbaşkanı'nın resepsiyonundan çok daha önemli bir mesele. Öğrenciler, o kamu alanında hizmet veren değil, hizmet alan bir konumdalar. Kamu hizmeti verenler Kıyafet Kanunu'na uymak zorunda olduklarından türban takamaz ama kamu hizmeti alanlar takabilir. Bu yüzden üniversitelerde de türban kısıtlaması kaldırılmalı, öğrenciler türban takabilmelidir. Biz bugüne kadar CHP'nin, üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını savunduğunu duymadık. Baykal ve CHP yönetimi de sizin gibi mi düşünüyor? Yönetim olarak söyleyemem ama parti içinden bu konuda olumlu sesler geliyor. Ben, türban meselesinde iyimserim. Çünkü halkın kendisi türbanı bir sorun haline getirmiyor. Halk siyasilerden bu konuyu çözmesini istiyor. Halkın beklentisini görmeyen siyasi parti yanlış yapmış olur. Bir siyasi partinin türban konusunu çözmeyi kendisine görev kabul etmesinin zamanı geldi ve hatta geçti artık. Kemal Derviş üniversitelerde türban yasağının kalkması gerektiğini çok açık söyledi. CHP'de sizin gibi düşünen insanların sayısı çok mu? Epey kalabalık. Herkes CHP'de bir yeniliğin gerektiğine inanıyor. Yenilikçi bir hareket mi var CHP'nin içinde? Var. Kemal Derviş'in başını çektiği bir hareket mi bu? Başını çektiği demeyin. Kadro olarak görün bunu. Çünkü hiçbir siyasi hareket tek bir şahısla götürülemez. Güçlü bir kadro hareketi olması şarttır. Derviş de güçlü bir sima olarak işte bu kadronun, ekibin içinde. Derviş'in CHP'ye sunduğu fikirler bugün partide tartışılıyor ve kabul görüyor. CHP sosyal demokrat mı sizce? Bugünkü görünümüyle kesin değil. Yerel seçimler yaklaşıyor. Sizce bir insan Türkiye'de niye CHP'ye oy versin? Siz, hangi projenizle, çözümünüzle oy istiyorsunuz? Haklısınız, bugün için söylediğiniz doğru. Ama CHP bir değişim içine girdi. Ya bu değişimi becerecek ve umut olacak. Ya da beceremeyecek, kaybedecek. Çok çalışmalıyız. Seçimlere beş ay var. Bu süre içinde bizde bir proje görürseniz, bize oy verin. Görmezseniz, oy vermeyin. İşin doğrusu bu. Siyasette rekabet edebiliyorsak, oyunuzu isteyebilmeliyiz. Rekabet edemiyorsak, oy istemeye yüzümüz olmamalı. Şu anda sorunlara çözüm bulamıyor musunuz siz? Kurultaydan yeni çıkıldı. Yeni bir dönemin başlangıcı bu. CHP'de değişimin hızlanacağı, partinin daha demokrat, daha özgürlükçü olacağı inancındayım. CHP toplumla ilişkisini daha sıkı kurmuş, sorunlara çözüm üreten bir yapıya dönüşecek. Şu anda CHP, toplumla barışıklığı azalmış, toplumla ilişkilerindeki bağlar zayıflamış bir parti görünümünde. CHP'nin mutlaka değişime, çağdaşlaşmaya ihtiyacı var. CHP, ancak çağdaş bir sosyal demokrat parti olduktan sonra Türkiye'nin sorunlarını çözebilecek. Mesela Türkiye'de halkın büyük kısmı AB üyeliğini istiyor. Bu noktada Kıbrıs, Türkiye'nin geleceğini, Avrupa'yla ilişkilerini belirleyecek bir konu. Kıbrıs konusunda CHP'in politikası ne? CHP, Türkiye'nin çıkışını AB üyeliğinde görüyor. Ama Annan Planı konusunda CHP'de kendi aramızda bazı fikir ayrılıkları oldu. Eğer bir sorunun çözümü için bir teklif varsa masaya oturur bunu tartışırsınız. Teklifi taştışmadan reddetmezsiniz. Teklifin tartışılmadan reddedilmesi doğru değil. CHP, Annan Planı'nı görüşmeyen Rauf Denktaş'ın çözümsüzlük politikasını savunuyor. Niye? Türkiye'de şöyle bir durum var şimdi. Belli bir kesim, 'Kıbrıs'ta Türkiye taviz versin ama bu tavizin karşılığında AB üyeliği mutlaka garanti edilsin' diyor. Çünkü bu kesimin, 'Bu tavizler verilecek, Kıbrıs bir cumhuriyet haline gelecek ve birkaç sene sonra da AB Türkiye'ye ret cevabını çekecek. Biz ise Kıbrıs'ı vermiş olmakla kalacağız' diye bir kuşkusu var. İşte, bu kuşkuyu giderecek bazı güvenceler isteniyor AB'den. Pazarlık da burada tıkanıyor. CHP'nin politikası ne peki? O da burada kilitleniyor. Zaten herkes burada kilitleniyor. AKP de Kıbrıs sorununu hemen çözeceğim diye işe başlamadı mı? Sonra ne oldu. Birileri 'Bu iş öyle kolay çözülmez' dedi. Kim o birileri? Bilmiyorum. Siz daha iyi bilirsiniz. Siz CHP olarak, Kıbrıs'taki çözümsüzlük karşılığında, Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliğini kaybetmesine razı olur musunuz? Katiyen razı olmayız. Ama 'Kıbrıs'ı da verdik, gitti' diyemezsiniz. Anlamadım. Kime veriyoruz Kıbrıs'ı? İşte olay orada. Kıbrıs'ta bir de halk var. CHP, Kıbrıs halkının değişim taleplerini yersiz mi buluyor, yoksa halkın değişim isteğini paylaşıyor mu? Kıbrıs'ta aralıkta seçimler yapılacak. ve halk ne istediğine karar verecek. Sizin üniversiteler konusunda tavrınız ne? YÖK mutlak surette bir değişim geçirmeli. Bizim üniversitelerimiz de AB ülkelerinde olduğu gibi gerçek bir özgürlüğe ve rekabete kavuşmalı. Bu konuda büyük bir uzlaşmaya ihtiyaç var. Bütün taraflar masaya oturmalı ve herkesin uzlaştığı bir sistem kurulmalı. Bu yapılırsa, Türkiye'nin önü açılır. Yoksa bugünkü yapıyla ve öğretim kalitesiyle Türkiye geri kalıyor. Sizce neden YÖK'le iktidar arasındaki, iki tarafın da haklı olmayı beceremediği kavgada, özgürlükçü ve demokrat bir yolu CHP gösteremedi? CHP'nin fikirleri, önerileri basında bir şekilde yer almıyor. CHP'nin görüşleriyle ilgili blokajlar var basında. Deniz Baykal son zamanlarda medyada sıkça göründü oysa. Kurultay öncesinde kendisiyle her akşam televizyonlarda saatlerce süren programlar yapıldı. Türkiye'nin YÖK gibi pek çok önemli sorunu çözüm önerisi beklerken, Baykal bu programlarda bu konulardan çok 'çarşaf liste ve anahtar liste' tartışmayı tercih etti. Siz, bu tavrı nasıl açıklıyorsunuz peki? CHP'de arkadaşlar YÖK'le ilgili bir çalışma yaptı. Belki bu, genel başkan seviyesinde kamuoyuna ulaştırılmadı ama CHP'nin bir YÖK tasarısı var. Sürekli olarak sizin etrafınızda kavgalar oluyor ama sizin partiniz bu kavgalarda yeni bir yöntem, yeni bir çözüm önermiyor. Bu silik tavrın, size gelecek seçimlerde ne kazandıracağını düşünüyorsunuz? Biz, temel kavgalarda çözüm öneriyoruz. Mesela Irak konusunda çok güçlü bir tavır koyduk. I Mart'taki tezkere bu mücadelenin sonucu reddedildi. Bunun gibi pek çok mücadele örneği verebilirim. Tayyip Erdoğan'ın siyasi kimlik kazandırılmasının önünü de yapıcı davranarak CHP açtı. Artık Türkiye'de siyaset farklı bir noktaya geliyor. Şu anda merkez sağ doldu. AKP merkez sağı üçte bir oyla doldurdu. Başka bir sağ partinin AKP'ye rakip çıkması bugün için pek mümkün görünmüyor. Şimdi beklenen, merkez solda, merkez sağla rekabet edebilecek bir hareketin olması. Merkez solda da şu anda tek bir adres var, o da CHP. Esas sorun CHP bu haliyle merkez solu doldurmaya hazır mı, değil mi? Hazır mı peki? Hazır değil. Toplumun reaksiyonu da buradan kaynaklanıyor en çok. 'Siz bu halinizle ne yapıyorsunuz' diye halk bize soruyor. Biz işte bunun arayışı ve değişimi içindeyiz şu anda. Bu değişim Türkiye'de tam demokrasiye sahip çıkmak, ekonomiyi insanlar için çalışır bir mekanizma haline getirmek, toplumla siyaseti kaynaştırmak anlamında hayatın her alanında bir değişim. CHP bugünün yeni koşullarına kendini uydurmak zorunda kalacak. Bu uyumu sağladığı takdirde Türkiye'nin umudu olacak. Yoksa tasfiye olacak. CHP şu anda bir yol ayırımında. Umut olmakla tasfiye olmak arasında. Kemal Derviş, rahatsız olduğu konuları açıklayan bir mektup gönderdi delegelere. Derviş'in şikâyetlerine katılıyor musunuz? Derviş'in eleştirileri açık. Aynı şeyleri söylüyoruz. Özellikle parti örgütü CHP'yi taşıyacak bir yapıda değil. Örgütün toplumla ilişkileri çok zayıf. Kurultayda delegelerin çoğu bu mektubu okumuş ve etkilenmişti. Nitekim oylarıyla Derviş'e büyük destek verdiler. Derviş, Atatürkçülük'le sosyal demokrasiyi birleştiren bir yöntem bulmayı öneriyor. Sizce böyle bir yöntem var mı? Atatürk'ün inkılaplarıyla ve Batı'ya bakış açısıyla sosyal demokrasiyi kaynaştırmak çok kolay. Ama problem, Atatürk'ten sonra ortaya çıkan ve değişime kapalı olan tutucu 'Kemalizm'de. Atatürk'ün ardından onun inkılaplarına sahip çıkan insanlar, kendilerini bu inkılaplarla gündemde tutmanın, onları yozlaştırmanın dışında bir şey yapmadılar. Derviş, Atütürkçülüğü sosyal demokrasiyle kaynaştırmaktan söz ediyor. Kemalizm'i değil. Atatürkçülüğün siyasette karşılığı ne? Atatürkçülük derken nasıl bir siyasi projeden söz etmiş oluyorsunuz? Atatürk çağdaş bir Türkiye'den, Batı'ya doğru yönlenmekten söz ediyor. Avrupa Birliği üyesi olmak, Atatürkçülük'le bir tezat oluşturmuyor. Atatürkçülük ile sosyal demokrasiyi bir araya getirmeye çalışmak zorunda mısınız? Niye sadece Atatürkçü ya da sadece sosyal demokrat olmuyorsunuz? Bu partiyi Atatürk kurmuş. Ben onu reddediyorum anlamında bir şey söylemek gibi bir mecburiyetimiz mi var? Biz çağdaş sosyal demokratız. Avrupa Birliği, 'Kemalizm, AB'ye girişte Türkiye'nin önünde bir engeldir' diyor. Biz de, AB'ye Atatürkçülük ile Kemalizm'in ayrı şeyler olduğunu anlatıyoruz. 'Çağdaş sosyal demokrasi Atatürkçülük ile uyum içinde olabilir. Biz, Atatürk'ün kendi döneminde yaptığı inkılapları ve ilkelerini benimsiyoruz. Kemalizm ise Atatürkçülüğe sığınarak bugüne kadar gelinmiş olan yanlış bir noktadır' diyoruz. Atatürk'ün inkılaplarından sonra bugüne kadar yaşanan bu süreç, AB'ye girişte engeldir. Yeryüzünde sizden başka Atatürkçü sosyal demokrat parti yok. Batılı sosyal demokrat partilerin Atatürkçü olmadıkları için eksik olduklarını düşünüyor musunuz? Hayır. Sosyal demokratlık ve Atatürkçülük iki ayrı kimlik değil. Çünkü Atatürkçülük bir siyasi hareket değil. Atatürkçülük çağdaşlaşma hareketidir. Kemalizm ise bir siyasi harekettir. Peki ordunun siyasetteki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz? Ordunun siyaset üzerinde bir rolünün olmaması gerekir. Ordu ile AKP arasında siyasi bir gerginlik oluşursa, CHP parlamentodaki meşru bir partiyi mi yoksa orduyu mu destekler? Geçenlerde bir tartışma oldu ve genel başkan tavrını koydu. Meşru bir partiyi destekleyeceğini çok açık bir şekilde ifade etti. Biz sivil sistemin mutlak surette sahibiyiz. CHP, demokrasiyi koruma görevini yaparken, demokrasinin imkânlarından faydalanarak ileride demokrasiyi tehlikeye sokacak olan siyasi hareketlerin de karşısında durmalıdır. Mesela türban bir dini motiftir. CHP, türbanı siyasi bir motif olarak kullanan İslami hareketlere karşı duyarlı olmalıdır. Size, CHP ile ilgili daha da somut bir sorunu sorayım. Sizin partiniz dürüstlüğüyle övünmek isteyen bir parti. Radikal gazetesi korsan yayınlarla ilgili bir dizi haber yaptı. Bunu manşetinden duyurdu. Korsan yayıncıların en çok korunduğu bölgenin CHPli bir belediye başkanının bulunduğu Kadıköy olduğunu da açıkladı. CHP, bu konuda ne yaptı? Bilemiyorum. Korsan yayıncıları koruyacak hali yok herhalde. Korsanları koruduğu belirtilen belediye başkanınızı gene aday gösterecek misiniz seçimlerde? Bilemiyorum. Ama şu da var. Belediyenin mücadelesiyle idarenin tavrının uyum içinde olmadığı söyleniyor orada. 'Belediye geliyor, korsan yayını topluyor, ama bu konuda polis ve mahkemelerle koordinasyon eksikliği yaşanıyor' deniyor. Kaldırımlar belediyeye aittir. Kadıköy'ün kaldırımları, korsanların özgürce çalıştıkları mekânlar haline geldi. Yayın korsanlığını dürüstlüğe ve hukuka uygun buluyor musunuz? Kesinlikle bulmuyoruz. Peki o zaman dürüstlüğe ve hukuka uygun davranmayan insanları bile, partinizin çıkarı gerektirdiğinde aday gösterir misiniz? Gösterilmemesi lazım. Ben belediye başkanının kendisini tanımam ama... Siyasete aday göstereceğimiz insanların bu ilkelere saygılı ve korsana karşı tavır alan insanlar olması lazımdır. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:58

İLGİLİ HABERLER