Demokrasiye yapılan postmodern darbe: 28 Şubat
28 Şubat postmodern darbesi, Türkiye siyaseti üzerinde derin izler bıraktı. Medya tarafından desteklenen bu darbe neticesinde, Refah Partisi’nin siyasetteki rolüne son verildi.
Postmodern darbenin üzerinden 24 yıl geçti.
Bu darbeye giden süreçte, Refah Partisi (RP) ile Doğru Yol Partisi (DYP) irtica ve laiklik tartışmalarının odak noktası oldu.
Medya tarafından desteklenen darbede, ordunun silah veya zor kullanmasına gerek kalmadı.
Darbeye giden süreç, 1994 yerel seçimlerinden itibaren uygulamaya konuldu.
REFAH PARTİSİ SEÇİMLERİ KAZANDI
90’lı yılların ilk yarısına bakıldığında ülke içinde terör olaylarının yanı sıra, enflasyon oranı yüzde 134’tü.
Bu ortamda gerçekleştirilen 1994 yerel seçimlerinde RP 19,14 oy oranı ile birinci çıktı.
‘Adil düzen’ sloganı ile dikkatleri üzerine toplayan RP, 15 büyükşehir belediyesinin 5’ini kazandı. 1995 yılında yapılan genel seçimlerde de oyların yüzde 21,38’ini alarak birinci oldu.
Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı RP, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne birinci parti olarak girdi. Tansu Çiller’in genel başkan olduğu DYP ise ikinci parti olarak Meclis’te yerini aldı. 25 Aralık 1995’de, RP ile DYP ile bir koalisyon hükümeti kurdu.
54’ÜNCÜ HÜKÜMET KURULDU
Türk siyasi tarihinde Refahyol olarak adlandırılan bu koalisyon, aynı zamanda Türkiye’nin 54’üncü hükümeti oldu.
Rejime yönelik tehdit oluşturduğu iddiası ile özellikle medya kanadında sıklıkla eleştirilen bu hükümet, toplumsal hafızaya gazete manşetleri ile kazındı.
Bu hükümette görev alan isimler ise şöyleydi:
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
Başbakan Necmettin Erbakan
Dışişleri Bakanı Tansu Çiller
D-8 KURULDU
24 Ekim 1996’da, 8 İslam ülkesinin devlet başkanları Çırağan Sarayı’nda ağırlandı.
Liderlerin D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kurulması konusunda anlaşmaları, 28 Şubat’a giden süreci hızlandırmada yeterli oldu.
Bu birlik Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya arasındaki ekonomik ve sosyal ilişkileri zenginleştirmeyi hedeflemekteydi.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
11 Ocak 1997’de, Erbakan’ın Başbakanlık Resmi Konutu’nda din adamları ve kanaat önderlerine iftar yemeği vermesi üzerine medyada bu olay günlerce eleştirildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na konuya ilişkin olarak suç duyurusunda bulunuldu.
BAŞÖRTÜYE ÖZGÜRLÜK ELEŞTİRİLDİ
Şubat 1997 tarihinde, Erbakan tarafından üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü getirilmesine dair hazırlanan kararname Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı. Erbakan’ın bu hamlesi, hükümet ortağı DYP dahil birçok çevreden sert eleştiriler aldı.
'KUDÜS GECESİ' TEPKİLERİ GÜÇLENDİRDİ
31 Ocak tarihinde Sincan Belediyesi tarafından düzenlenen 'Kudüs Gecesi' ise Erbakan’a yöneltilen eleştirilerin artmasına, darbenin ayak seslerinin duyulmasına neden oldu.
TANKLAR SOKAĞA İNDİ
RP’den Başkan olan Bekir Yıldız tarafından düzenlenen geceden 4 gün sonra, Sincan sokaklarında tanklar boy gösterdi.
15 tank ve 20 zırhlı aracın ilçeden geçmesi, bir darbe uyarısı olarak nitelendirildi. Tankların sıra sıra geçişi, 28 Şubat’a giden sürecin portresi oldu.
“BALANS AYARI VERDİK”
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, tankların Sincan'dan geçişi ile ilgili yaptığı açıklamada, "Demokrasiye balans ayarı yaptık." dedi.
Demirel ise Erbakan'a bir ‘uyarı mektubu’ gönderdi.
Bu olay üzerine Ankara’da 15 Şubat’ta ‘Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü’ organize edildi.
SORUŞTURMA AÇILDI
Düzenlenen geceye yönelik olarak, Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından soruşturma başlatıldı.
Başkan Yıldız’a dava açıldı.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Yıldız’ı görevden aldı.
Kudüs Gecesi’ne davetli olarak giden İran Büyükelçisi Rıza Bagheri ise ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.
Yaşanan bu gelişmeler, koalisyon ortakları arasındaki ilişkileri etkilemeye devam etti.
MGK'DAN 20 MADDELİK DAYATMA, ERBAKAN İMZA ATMADI
28 Şubat 1997’de, Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarihinin en uzun toplantısını gerçekleştirdi.
Yaklaşık 9 saat devam eden toplantıda, 20 maddelik bir karar alındı. Bu kararların bazılarının çok sert olduğunu ve yumuşatılması gerektiğini ifade eden Başbakan Erbakan, imza atmadı.
Fakat medya, ‘imzayı attı’ diye haberi servis etti.
“DEMOKRASİ MECLİS'TE KURULUR, MGK’DA KURULMAZ.”
MGK Kararları özet olarak: Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ndeki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi ifadelerini içermekteydi.
Erbakan karaların altına imzasını atmayınca, hükümet ortağı DYP tarafından hükümetten çekilme çağrısı yapıldı.
Erbakan’ı demokrasi arayışları sonuç vermedi. Erbakan tarihe geçecek o sözleri söyledi:
“Demokrasi Meclis'te kurulur, MGK’da kurulmaz.”
“UYGULAMAYANLAR SORUMLU OLACAK”
5 Mart 1997’de Erbakan MGK kararlarını imzalasa da, sekiz yıllık kesintisiz eğitim kararı koalisyon ortaklarının arasını açmaya devam etti. RP’ye karşı hükümetten çekilin çağrıları güçlenerek arttı.
7 Mart’ta Demirel, MGK kararlarının arkasında olduğunu göstererek söz konusu kararların uygulanmaması durumunda uygulamayanların sorumlu olacağını söyledi.
İMAM HATİPLER KAPATILDI
Birçok Kur’an kursu ve dini faaliyet gösteren vakıf kapatıldı.
22 Mart 1997’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, imam hatip lise ve ortaokullarının aşamalı olarak kaldırılması yöntemi üzerinde durulduğu açıklandı.
“MGK, SİVİLLERİN BOŞLUĞUNU DOLDURDU.”
28 Şubat sonrası ikinci MGK toplantısı 31 Mart’ta gerçekleştirildi.
Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, irtica ile mücadelenin TSK’nın birinci önceliği olduğunu ifade etti.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Kayhan ise “MGK, sivillerin boşluğunu doldurdu.” açıklamasını yaptı.
“EMANETİ İADE EDİN, ÇEKİLİN!”
16 Nisan tarihine gelindiğinde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, Refahyol hükümetine yönelik “Emaneti iade edin, çekilin!” ifadelerini kullandı.
Bu söz daha sonra gazetelerin manşetlerine de yansıdı.
TECRİT EDİLDİLER
14 Mayıs 1997’de Şubat kararları kapsamında kılık kıyafet denetimleri başladı. Tesettüre uygun giyinen kadınlar sosyal hayattan, ailesinde tesettürlü olan askerler ordudan tecrit edilmeye başlandı.
BATI ÇALIŞMA GRUBU FİŞLEDİ
21 Mayıs 1997 tarihine gelindiğinde Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş tarafından RP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunuldu.
27 Mayıs’ta Batı Çalışma Grubu tarafından fişlenen 161 subay ve astsubay herhangi bir sebep gösterilmeksizin ordudan atıldı.
Fişlenmeler devamında irtica faaliyetlerinin desteklediği iddia edilen birçok firmaya Genelkurmay Başkanlığı tarafından ambargo koyuldu.
ERBAKAN İSTİFA ETTİ
18 Haziran tarihinde Başbakan, Erbakan Cumhurbaşkanı Demirel’e hükümetin istifasını sundu.
Erbakan yerine Tansu Çiller’in gelmesi beklenirken Demirel, Mesut Yılmaz’ı getirdi.
RP KAPATILDI
16 Ocak 1998’de halkın oyu ile seçimlerden birinci çıkan Refah Partisi ‘Laiklik ve Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı’ olduğu gerekçesi ile kapatıldı.
Ayrıca partinin Genel Başkanı Erbakan ile Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan, İbrahim Halil Çelik’e 5 yıl siyaset yasağı getirilerek, Refah Partisinin siyasi yolculuğu noktalandı.
Ensonhaber.com / Zeynep Yıldırım
Güncellenme Tarihi : 28.2.2021 09:24