Medya
  • 1.6.2004 12:50

DOĞAN GRUBU STAR, SABAH VE ATV'Yİ ALMAK MI İSTİYOR?

Dünya gazetecileri ülkemizde Aydın Doğan'ı çok mutlu gördüm; gözleri çakmak çakmak, ''Yıllarca uğraşıldığı halde bir türlü başarılamayan bir iş bu'' dedi ve ekledi: ''Dünyanın en etkili medya gruplarının üst düzey yöneticileri burada; bazıları eşli geldiği için sayı 1300 kadar...'' Bu, WAN yıllık buluşmalarının sayıca en ilgi çekeninin İstanbul toplantısı olduğunu gösteriyor. WAN, 'World Association of Newspapers' (Dünya Gazeteler Birliği) adlı örgütün kısa adı. IPI (International Press Institute) çalışan gazetecileri çatısı altında topluyor, WAN ise gazete sahipleri ile idarî yöneticilerini... Pazar akşamı toplantı vesilesiyle verilen büyük dâvet İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesindeydi. Türkiye'yi kendi çıkardıkları gazetelerde yayımlanan haberlerden tanıyan delegeler, müzeye giderken geçtikleri yollarda gördüklerinden ve o arada ziyaret ettikleri müzeden müthiş etkilendiler: Arkeoloji Müzesi'ne Topkapı Sarayı bahçesinden geçiliyor; Topkapı Sarayı'na gidilen yolda ise Sultanahmet ve Ayasofya gibi iki dev ibadethane bulunuyor. Delegelerin ne denli etkilendiği, ertesi günkü açılış töreninde konuşan WAN başkanı Seok Hyun Hong'un söylemine yansımıştı. Daha önce Dünya Bankası'nda yöneticilik yapmış Hong o sıfatla ülkemize defalarca gelmiş; ancak bu son gelişte karşılaştığı farklılıktan duyduğu hayranlığı konuşmasında ifade etmekten geri kalmadı. ''Toplantı için iyi ki Türkiye'yi tercih etmişiz'' düşüncesi delegelerin de yüzlerinden okunabiliyordu. Gözlerim, doğal olarak, ''Kalabalık arasında kimler var?'' sorusuna cevap arayacak biçimde gelenlerin üzerindeydi. Doğan Grubu içerisinde yer alan medya organlarında çalışan ünlü meslektaşlar neredeyse tam kadro hazırdılar. Aydın Doğan, ''Bizim Türkiye'deki dernek bütün gazeteleri kapsıyor, ama Sabah ile Vakit şu anda üyemiz değil'' dedi. Sabah, yayın grubu olarak, WAN toplantısını ve dâvetleri protesto ettiğini aleniyete döktü... Ertuğrul Özkök'e, ''Milliyet'te çıkan çarşaf haberiyle ilgili Ertuğ Karakullukçu'nun raporu ne oldu?'' diye sorulduğunda, tespit edilen iki önemli hatanın raporda yer aldığını öğrendik. İlki, DHA'nın hatasıymış; ''Bahçeden çıkan ve fotoğrafını çektikleri kadına kimliğiyle ilgili soru yöneltmemek'' olarak açıkladı bu hatayı Hürriyet yönetmeni... Diğeri de, gazete editörlerinin hatası olarak ortaya çıkmış: Öğretmenevi'ne göbeği açık elbise giydiği için alınmayan kadının başka elbiseli fotoğrafı sanki 'sakıncalı bulunan elbise' imiş izlenimi verecek biçimde yayımlanmış... Ertuğrul Özkök'ten, konuyla ilgili soruşturma için, Aydın Doğan'ın, yalnız kendisine değil Milliyet yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'a da ricada bulunduğunu öğrendim. 'Olay mahalli raporu' uygulamasının kahramanı olan Ertuğ Karakullukçu da açılış vesilesiyle verilen dâvete gelmişti. ''Önemli bir ayrıntıyı kaydetmeyi unutmuşsun'' dedi bana. Konuyla ilgili ikinci yazımda sözünü ettiğim, İstanbul'daki Türk-Alman Gazeteciler Toplantısı'nda o da bulunmuş ve sürekli kendisini eleştiren Almanlara bayağı sert cevaplar vermişti. ''Söylenenlerin altında kalmadığımı o toplantı sonrası yazdığın yazıda belirtmiştin'' hatırlatmasında bulundu Ertuğ Karakullukçu. Yabancılar da hissettiler mi bilemiyorum, ama benim dâvetten ve açılış oturumundan edindiğim izlenim, Türk medyasının bölünmüş bir manzara teşkil ettiği... Aydın Doğan'ın medyaya ilgisi arttıkça, kendisinden çekinip ürkenlerin sayısı da çoğalıyor. Rekabetten öte bir hal alıyor gruplar arası çekişmeler... DMG'nin TMSF tarafından satışa çıkartılacak Star gazetesi ve televizyonlarına da ilgi duyduğu kulağıma geliyor; hatta Sabah ve atv için de teklif vermeyi düşündükleri söyleniyor... Bu ilgi, husumeti daha da artırmayacak mı? Kıdemli bir meslektaş, WAN başkanı Hong kürsüde yer aldığı sırada, Kore'de basın-yayın ile ilgili kuralların ne denli sınırlayıcı olduğuna dair çarpıcı örnekler anlattı kulağıma. Bir gazete patronunun ikinci bir gazete çıkarmasına izin vermiyormuş Kore yasaları; herhangi bir gazetenin sahibi bir televizyonun yalnızca yüzde 1 hissesine sahip olabiliyormuş... Başbakan Tayyip Erdoğan açılışta yaptığı konuşmada, Ak Parti iktidarının basın özgürlüğüne verdiği önemi etkili biçimde anlattı. Daha önce Türkiye'yi eleştirmek için fırsat kollayan örgütlerden biridir WAN; geçmişte bir çok hak ihlâli olayında hükümetleri kınayan açıklamalar yaptığını biliyorum. Bu defa, kendisinden önce konuşan WAN başkanının sözleri Başbakan Erdoğan'ı sevindirecek övücülükteydi. Türkiye'den katılan gazeteciler olarak bizler de sevindik. Dünyanın tanıdığı edebiyatçımız Yaşar Kemal açılış töreninin onur konuşmacısıydı. Başbakan da, herhalde romancıya saygıdan, oturumun sonuna kadar bekleyip konuşmasını dinledi. Yaşar Kemal, insanın insana ettiği kötülükleri, çevre duyarsızlığını, varsıllarla yoksullar arasındaki uçurumun yanlışlığını, savaşların çözüm olmadığını anlattı delegelere... Konuşmasını, ''Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar; şimdi biri yiyor milyonu bakıyor, kıyamete hazır mıyız?'' sorusuyla bitirdi. Toplantı sonrasında, ''Bizim medyayı da eleştirebilirdim, ama kendimi tutmayı yeğledim'' dedi bana... Toplantının Türkiye'nin tanıtımına yararı olacağına kuşku yok. Taha Kıvanç Yeni şafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:19

İLGİLİ HABERLER