Medya
  • 16.6.2002 01:07

ECEVİT'İN HASTALIK HABERLERİ YENİ BİR TARTIŞMA BAŞLATTI : GAZETECİLİK Mİ ? İNSANLIK MI ?

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Ecevit'in sağlığı konusunda hepimizin kafası karışık.Resmi raporları açıklanmadığı için her türlü spekülasyonlar yapılıyor.Bir kısım Başbakan Ecevit'in beyninin sulandığını bile yazarken,diğerleri Başbakan'ın cam gibi olduğunu her an bir kemiğinin kırılabileceğini iddia ediyor.İşte bu haberler medyada yeni bir tartışma başlattı.Ecevit'in hastalık haberlerini yazmak doğru mu ? Ünlü gazeteciler bu konuda ilginç cevaplar verdi. ERTUĞRUL ÖZKÖK: Hürriyet Yayın Yönetmeni Ben insan gazeteciyim Başbakan Ecevit'in zekasıyla ilgili bir sorunu olduğunu zannetmiyorum. Yine de başbakanların varsa, hastalıklarının yazılmasından yanayım ben. Evet, kamuoyu bilgi sahibi olmalı ama devlet de başbakanına iyi bakmalı. Ecevit'e iyi bakıldığını düşünmüyorum. ‘‘Beyni sulandı’’ ifadesi bence ağır ve küçük düşürücü. Hastalığıyla ilgili yazarken teknik bilgiler dışında üsluba dikkat etmek gerekir. Beyninin sulandığını gösteren şeyler yazılmalı mı? Gazeteci olarak yazılmalı diyorum. Ama sonra insan olarak şöyle düşünüyorum: Yazılmamalı. Çünkü ben kendimi insan-gazeteci olarak tanımlıyorum. EMİN ÇÖLAŞAN: Hürriyet Yazarı İnsan olarak üzülüyorum ama Ecevit'in hastalığına ‘‘insan’’ olarak elbette üzülüyorum ve bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum. Ancak olaya ‘‘gazeteci’’ olarak baktığım zaman farklı düşünmek ve ülke çıkarlarını ön plana almak zorundayım. Bir başbakan hasta, evden çıkamıyor, devletin ve hükümetin işleri aksıyor ama hastalığının ne olduğunu bilen yok! Resmi raporlar toplumdan ısrarla saklanıyor. Bu durumda söylentiler üretiliyor. Kendisinin resmi sağlık raporu ve iyileşme umudunun olup olmadığı, kamuoyuna bir an önce resmen açıklanmalıdır. Ama Başbakan'a hastalığı konusunda sert bir üslupla yüklenilmesini, alay edilmesini, karikatürlere konu edilmesini, hastalığının siyasal çıkar amacıyla sömürü konusu yapılmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. SEDAT ERGİN: Hürriyet Ankara Temsilcisi Gözlediğimiz şeyleri yansıtmadık Eğer demokrasiden, açık toplumdan söz ediyorsak, kamuoyunun da ülkeyi yöneten kişinin sağlık durumu hakkında tam bilgi sahibi olmaya hakkı bulunduğunu teslim etmemiz gerekir. Gazeteci de gazeteciliği yapmak durumundadır. Çünkü toplumsal sorumluluğu esastır. Serdar Turgut'un eleştirilerine gelince, önemli haklılık noktaları içeriyor. Yazılı basının temsilcileri olarak, biz de geçen üç yıl süre içinde pek çok kez Başbakan'ın dil sürçmelerine tanık olduk. Ama çoğunu yansıtmadık. İnsani mülahazaların yanı sıra, galiba Ecevit'in kişiliğine duyduğumuz saygının ve kültürümüzün taşıdığı ‘‘Ayıp olur’’ düşüncesinin de rolü oldu. Bir de Sayın Ecevit bizleri her seferinde şaşırttı. Bazen enerjisinin kalmadığını gözlüyorduk, bazen de performansıyla bunun tam tersi bir görüntü veriyordu. Ölçü şu olmalı: Başbakan'ın zihinsel ya da sözel kaymaları süreklilik arz ediyorsa, karar alma hasletlerini etkileyecek boyutlarda ise gazeteci bunu kamuoyuna duyurmalıdır... FİKRET BİLA: Milliyet Yazarı Bu kadar da yüklenilmez ki İnsan olma hali ertelenebilecek ya da kesintiye uğrayabilecek bir süreç değildir. Mesleklere göre değişmez. Dolayısıyla ‘‘Önce insan, sonra gazeteci’’ gibi ayrımlara inanmıyorum. Sert bir üslupla kendisine yüklenilmesine itiraz ediyorum. Ama yapılıyor. Çünkü Türkiye'de gazeteciliğin evrensel kuralları ve teorik çerçevesiyle, ülke pratiği uyuşmuyor. Bu uyumsuzluk hem gazetecilerde var hem de haber kaynaklarında. Ecevit'i sadece televizyonlardan görerek teşhis koyan hatta tedavi öneren doktorlar var. Aynı şekilde medya olarak bizim sansasyon tutkumuz yine evrensel ilkelerden uzaklaşmamız sonucunu doğuruyor. Başbakan'ın sağlığı evet dünyanın her yerinde haberdir, tek koşulu haberin doğru olmasıdır... HASAN CEMAL: Milliyet Yazarı Abuk buluyorum Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın sağlık durumu sadece kendi kişisel konusu değildir, olamaz. Demokrasiyle yönetilen bütün ülkelerde başbakanların ve devlet başkanlarının sağlık durumları yakın takipte tutulur. Ama ne var ki, Türkiye'de bir başbakanın sağlık durumunun gündeme getirilmesi yadırganır. Bunun değişmesinde yarar görüyorum. Peki iki yıl önce neden yazmadık? Yazılabilirdi. Ecevit'in sağlık durumunun o tarihlerde de iyi olmadığını herkes görüyordu. Bunu o zaman yazmamış olmak insanlıktan mı, gazeteci basiretinin bağlanması mı tartışmalarını geçiyorum. Ben, bir televizyon programında ‘‘Türkiye'de Başbakan sorunu vardır. Çünkü Sayın Ecevit'in sağlık durumu iyiye gitmiyor’’ diyen ilk gazetecilerden biriyim. İnsanlığı ve mesleği karşı karşıya getirme meselesine gelince, biraz abuk bir şey! GÜNGÖR MENGİ: Sabah Başyazarı Görevin suiistimali Sade bir insanın, hasta bir başbakana bakışı, kendi kişiliği ve hayat görüşüyle şekillenebilir. Bu kimseyi ilgilendirmez, toplumu da etkilemez. Ama bir gazetecinin farklı davranması gerekiyor. Gazetecilik mesleği kamu yararı için bazen sevdiğimiz ve saydığımız insanları üzmek pahasına doğru bildiklerimizi söyleme görevi yüklüyor. Başbakan ‘‘İşimin başındayım’’ diyor ama değil. Başbakan hasta hasta koltuğuna yapışıyorsa ‘‘Bensiz olmaz’’ diyor demektir. Ben de buna itiraz ediyorum. Ve bu itirazın nasıl anlayacaksa o dozda söylenmesi gerektiğini savunuyorum. Gazeteci, Başbakan'ın sağlığıyla ilgili ulaştığı her doğru bilgiyi kamuoyu ile paylaşmak zorundadır. ‘‘Ulusal çıkar’’ kaydına dayalı otosansür bence görev suiistimalidir... MEHMET Y. YILMAZ: Milliyet Yayın Yönetmeni Gazeteciler hayvan mı? Herşey birebir yansıtılmalı. Bütün kamuoyu, Başbakan'ın hastalığı neyse, bilmeli. Tıbbi teşhisi beyin sulanması olarak konulmuşsa bile. Ecevit'e fazla yüklenildiğini düşünmüyorum. Benim için gazeteci ya da insan olarak farklı tavır almak diye bir şey yok. Çünkü benim için böyle bir ayrım yok. Gazeteciler hayvan mı? Onlar da insan. SERDAR TURGUT: Hürriyet Yazarı Faturayı biz ödeyeceğiz İki yıl önce bile kitap imzaladığını sanırken boş elini sallayan Başbakan hangi kararlarını bilinçli aldı? Hangi imzası geçerli, o MGK toplantısından sonra konuşurken sağlığı tam yerinde miydi? Acaba açıklamalar o şekilde olmasaydı milyonlarca insanın yaşamını riske atmadan geçirebilir miydik o krizi? Bu ülkede Başbakan'ın iş göremeyecek olmasına rağmen görev başında bekletilmesinin nedenleri çok farklıdır. ‘‘İnsanlık’’ bu nedenler arasında katiyen yoktur, Başbakan'a yüklenen ağır görev insanlık dışıdır. Bu ‘‘insanlık’’ oyunumuzun faturasını Türkiye ödüyor. CÜNEYT ARCAYÜREK: Cumhuriyet Yazarı Ecevit küstü Üç yıl önce bir yazımda Ecevit'in bedensel hareketlerindeki durağanlığa dikkat çekmiştim. Hastalığını devletteki iki kaynaktan öğrendiğimi de eklemiştim. Ve şöyle devam etmiştim: ‘‘Devletin çok ağır iç ve dış sorunlarını omuzlayacak olan Ecevit'in sağlığı kişiliğini aşıyor.’’ Peki ne oldu? Ecevit önce basın toplantılarında bana yüklendi. Sonra da küstü. Ecevit'teki bedensel ve zihinsel aksaklıkların nedenleri kendisi ve medya tarafından resmen gizlendi. Onun rahatsızlığı bir gazeteciyi insan olarak elbette üzer ama bu meslek ‘‘Önce insan, sonra gazeteci’’ gibi bir duygusallığı kaldırmaz. Devleti yönetenleri zaman zaman Dr. Jeykıl, zaman zaman da Mr. Hyde gibi gösterme lüksümüz yok... İSMET BERKAN: Radikal Yayın Yönetmeni Serdar’a katılıyorum Gazetecilerin görevleri arasında başbakanların sağlık durumlarını doğru biçimde okurlara yansıtmak da vardır. Ama Hasan Cemal'in ve benim aktardığımız Başbakan'ın sağlık durumuyla ilgili şeyler, gözlemlerden ibaretti. Oysa bizler doktor değiliz ve tıbbi teşhis koyamayız. Ama yine de Serdar Turgut'a katılıyorum: Gerekli sağlık bilgilerinin peşine düşmeli ve Başbakan'a bu konuda sorular sormalıydık. Nitekim Sedat Ergin sadece ısrarla soru sorarak Başbakan'ın sağlığı konusunda çok önemli gerçeklere ulaştı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:13

İLGİLİ HABERLER