Medya
  • 27.3.2002 01:01

EMİN ÇÖLAŞAN, UĞUR DÜNDAR'A SAHİP ÇIKTI

KAYNAK : Haber Vitrini Kemal Horzum'un bir televizyon programına bağlanıp Uğur Dündar'a hakaretler yağdırması Emin Çölaşan'ı sinirlendirdi. Uğur Dündar, her ne kadar, daha sonra programa bağlanıp cevap hakkını kullandıysa da, bu, Emin Çölaşan'ın sinirinin yatışmasına yetmedi. Kemal Horzum konuşurken! ÖZEL kanal televizyonları lütfen çok dikkatli olsunlar. Kemal Horzum gibi geçmişi belli birini ekrana çıkarıp konuşturmak neyin nesidir? Bu şahıs önceki gece bir özel kanalda telefonla canlı yayına bağlanıyor, Uğur Dündar'a olmadık iftiralar savuruyor. Canlı yayına daha sonra Uğur bağlanıp bu adama hak ettiği yanıtı veriyor ama iş işten geçmiş. Dünyanın neresinde, hangi ülkesinde, hangi televizyon kanalında böylesine bir ‘‘yayın özgürlüğü’’ olabilir? Oraya biri çıkacak, ülkenin saygın bir gazetecisine inanılmaz iftiralar savuracak ve bu adamın geçmişi de pek ‘‘parlak’’ olmayacak! Bir devlet bankasını, Emlakbank'ı milyonlarca dolar dolandırmak gibi. * * * Bir gazeteci yolsuzlukların, pisliklerin üzerine cesaretle gidiyorsa, başına bunlar her an gelebilir. Böyleleri ekrana çıkıp o gazeteciye iftira atabilir. Benim tanıdığım Uğur Dündar, kendisine iftira yağdıran Horzum ve daha nicelerinin ipliğini Arena programında pazara çıkarmış biridir. Gazeteci, eğer kendi geçmişinden korkuyorsa, bu gibi işlere hiç girmez. Yazılarını ve programlarını ıvır zıvırla doldurur. İşin en kolay yolu budur. Böylelerini günümüzde de görüyoruz. İpe sapa gelmez yazılar ve programlar... ‘‘Ben ona dedim ki... O bana dedi ki’’ muhabbetleri!.. Mankenler, suya sabuna dokunmayan siyaset yazıları, Nasrettin Hoca fıkraları, Laz fıkraları, geyik yazıları... Hiç kimsenin üzerine gitmeye yüreği yetmeyen, gününü gün eden çok sayıda gazeteci! Türk medyasında babayiğit gazeteci eksikliği çekiyoruz. Babayiğitlerin peşine zaman zaman sivrisinekler düşer. İşin kuralı budur. Ekranlarda görürsünüz, aslanların, kaplanların, orman krallarının yüzlerine gözlerine sinekler üşüşür, onları taciz eder. Bu iş bizim meslekte de böyledir. O sivrisinekleri bir türlü kovamazsınız. Kovarsınız, yine gelirler. Size musallat olurlar, yapışırlar. Fırsatını bulunca ortaya hemen çıkarlar. İftira atarlar, yalan söylerler, hokkabazlık yaparlar, binbir türlü yalanla size saldırıda bulunurlar. İşin kuralı budur. Hırsızların, namussuzların, vurguncuların üzerine yazılarıyla, programlarıyla giden her gazetecinin de kaderi budur. Bizler buna alışığız. Her an bir yerden bu tür saldırı bekleriz ve umursamayız. ‘‘Yarası olan gocunur’’ deriz. Ama bunun kolayı da vardır! Gazeteci olarak hiç kimsenin, hiçbir olayın, özellikle belli kişilerin üzerine gitmemek ve böylece gününü gün etmek! Bunu yapanlara dikkat ediniz, geçmişinden korkan gazetecilerdir. Ne şiş yansın ne kebap anlayışıyla yazıp konuşurlar ve gerçekten de, onların üzerine hiç kimse gelmez! Korkaklığın, sinmişliğin ‘‘ödülüdür’’ bu! Ama kimin, hangi gazetecinin ne olduğunu toplum iyi bilir. İçimizdeki yürekliler, yüreksizler, korkaklar, üçkáğıtçılar, kıvırtanlar, gününü gün edenler, halk tarafından iyi tanınır. Yürekli gazeteci, sivrisinek tacizlerinden rahatsızlık değil, onur duyar. (Medyatava) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:58

İLGİLİ HABERLER