Star yazarı Engin Ardıç çok ilginç bir yazıyı daha keleme alarak geçtiğimiz günlerdeki 'özeleştiri' yazısına açıklık getirdi, ama yine dokundurarak. Ardıç'ın bu yazısında başlığa çıkartılacak çok yön var...
İŞTE ENGİN ARDIÇ'IN YAZISI
Engin Ardıç
Sivrisinek, saz, davul zurna, vesaire...
Allah selamet ve daha da uzun ömür versin, sevgili hocamız Profesör Vakur Versan bize idare hukukunun yanısıra iki şey öğretmişti ki, değerini bilene Korkut Ata öğüdüdür:
1. Türkiye'de tevazu gösterme, sahi zannederler.
2. Eşeğe espri yapma, anlamaz.
Bendeniz bu hataların ikisini de sık sık işlerim, demek ki hoca sözü dinlememişiz. Ama hocam da hata etmiş. Eksik söylemiş. Şu üçüncü cümleyi de eklemesi gerekirdi:
3. Ahmakların ve alçakların önünde özeleştiri yapma, zaaf sanırlar!
Gerçekten de öyle oldu, geçen gün yazdığım yazıyı öyle sandılar.
Basında ahmak da bol, alçak da bol. Üstelik bunlara insanlık da yaramıyor anlaşılan...
Hemen öküzün altında buzağı aramaya kalktılar. Hiçbir art niyetim olmadığını belirtmiş olmama rağmen, Aydın Doğan'ın bazı uşakları bunu 'göstermelik' bulmuşlar.
Diğer bazı uşaklar da, yazımın üzerine sazan gibi atlayıp, yıllardır çamur atmaktan ve kara çalmaktan başka bir nedenle anmadıkları adıma ve yazıma, gazetelerinde, kendi bazı adamlarına ayırdıklarından daha fazla yer vermişler... Arşivden dört sene önceki resmimi de çıkarıp basarak... Hangi dağda kurt öldü de haberimiz olmadı?
İnternet sitelerinde ahkam kesen birtakım 'sanal maydanozlarda' da, 'iş işten geçtikten sonra son pişmanlık fayda vermez' gibilerden birtakım saçmalıklar...
Kimileri de 'zamansız' bulmuşlar. Bakın onlar haklıdırlar. Politikacı olmadığım için zamanlama duygum zayıftır.
Ne o? Birilerine yaltaklandığımızı, kendimize yeni bir kapı aramaya koyulduğumuzu falan mı sanıyorlar? Öyle bir hava estirdiler ki, sanki bu gazete batıyormuş da, ben de 'ne olur ne olmaz' diye birileriyle barışmaya bakıyor, kendime yeni bir yer arıyormuşum...
Bilen bilir, burnum yere düşse eğilip almam. 'Ben ettim sen etme' diyecek en son kişiyim. Namerde muhtaç olacağıma sokaklarda sürünürüm daha iyi.
Arkadaşlar, bu gazete, 'makine boş dönmesin' niyetiyle 'mutfaktan' çıkarılan paçavraları saymazsak, Türkiye'nin en büyük üç gazetesinden biridir. Satışı üç yüz binden fazladır, ve batmaya falan da hiç mi hiç niyeti yoktur.
Ben fare değilim; üstelik gemi de tıkır tıkır çalışmakta, şıkır şıkır yol almakta fırtınalı denizlerde.
Hiç öyle cinaslı kinayeli laflara, imalara, satır arası okutmalara falan gerek yok. En ağır budalanın bile anlayacağı kadar açık seçik söyleyeyim:
Mesleğimi seviyorum, yerimden ve işimden memnunum, görevimin başındayım, kovulsam gitmeye niyetim yok.
Aydın Doğan'ın adamlarına da işte daha da açık seçik bir uyarı: Eğer günün birinde gerçekten zaaf gösterir de size başvurursam, sakın bana iş miş vermeyiniz! Bu yazıyı kesip saklayınız, çıkarıp yüzüme çarpınız.
Oldu mu? Daha açık nasıl yazalım?
Cem Uzan benim yalnız patronum değil, aynı zamanda dostumdur, arkadaşımdır. Onu dar gününde yüzüstü bırakacak adam ben değilim. Çıkarsak birlikte çıkarız, batarsak birlikte batarız. Ölürsek de birlikte ölürüz. Allah'a bir can borcumuz var, kulları ciğerimizi de sökecek değiller ya!
Haa, sıkışır da aylık ücretimi ödeyemezse ne olur? Ne yapalım, cepten yeriz. 'Elinin bollanacağı' günü bekleriz. İşte o kadar.
Sözkonusu özeleştiri yazısını niçin yazdığımı da, yüreğinde azıcık insaf ve insanlık kalmış olanlara anlatayım:
Yakında ameliyat olacağım, safra kesemi aldıracağım. Genel anestezi altında bulunacağım, bir süre şuurum kapanacak. Ameliyat masasıdır bu, yatıp da kalkmamak, uyuyup da uyanmamak var. Hastanenin cümle kapısından güle oynaya girersin, arka kapıdan tahta kutu içinde çıkarsın.
Ölürüm mölürüm de, kimseyle dargın gitmeyeyim dedim.
Ama düşmanlarım düşmanlık etmeyi sürdürsünler, kendi bilecekleri iştir. Bazı kişilerle dargın kalmak galiba daha iyi.
Fakat ben onlar gibi küçülmeyeceğim.
İşte psikolojik durumum, beni o yazıyı yazmaya iten 'saik' buydu, bazı ahmakların sandığı gibi 'ağlama ihtiyacı' değil.
İsteyen ciddiye alır, istemeyen almaz, isteyen sevinir, isteyen üzülür, isteyen kızar, istemeyen aldırmaz. İsteyen başından anlar, istemeyen kıçından. Yetti gayrı Babıali'nin itiyle kopuğuyla uğraştığım...
superpoligon
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:31