ERDOĞAN: 'DERTLERİ HAZİNEYİ BOŞALTMAK!..'
TEKİRDAĞ - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Rahmetli Adnan Menderes tamtakır durumdaki hazineyi doldurdu, darbeyle gelenler Menderes'i idam ettiler, sonra da hazineyi boşattılar. Rahmetli Özal geldi, Türkiye'ye bir çağ atlattı adeta. Türkiye'yi adeta ardından geldiler, yağmaladılar. Türkiye'yi yağmalamakla kalmadılar, bir yolsuzluklar silsilesi aldı başını yürüdü'' dedi.
Türkiye'nin ekonomik olarak şu anda tarihinin en parlak dönemini yaşadığını belirten Erdoğan, ''Bunların şimdi iştahı kabarıyor. 'Ne yapsak da bu AK Parti'yi indirsek, ondan sonra şu dolu olan hazineyi bir boşaltsak, dertleri bu'' ifadesini dile getirdi.
Erdoğan, partisince Tekirdağ Cengiz Topel Meydanı'nda düzenlenen ''Referanduma Evet'' mitinginde yaptığı konuşmada, Tekirdağ'a yaptıkları yatırımlara işaret ederek, bugün de Tekirdağ-Muratlı demiryolu hattını hizmete açtıklarını anımsattı.
Millete beyefendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldiklerini, laf değil iş ürettiklerini, AK Parti'nin farkının da bu olduğunu anlatan Erdoğan, ''Yani bizim fikirlerimizin ulaştığı yerlere bunların hayalleri bile ulaşamaz. Biz iş üretiyoruz, bunlar laf üretiyorlar. Biz yaptıklarımızla, yapacaklarımızla, projelerimizle konuşuyoruz. Farkımız bu. Bütün bunlar artarak devam ediyor, bundan sonraki süreçte de artarak devam edecek'' diye konuştu.
Erdoğan, 2002 yılında toplam uçak yolcu sayısının 34 milyon olduğunu, bugün bu sayının 86 milyona çıktığını belirterek, ''Bu ne demektir? Demek ki zenginleşiyoruz. Havayolları sadece belli bir kesimin kullandığı değil, artık halkın yolları oldu. Halk da artık uçağa binebiliyor'' dedi.
Cep telefonu abonesinin 2002 yılında 23 milyondan bugün 62 milyona çıktığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bunlar, nereden nereye geldiğimizi gösteriyor. İnternet kullanıcılarına bakıyoruz. 4 milyon civarındaydı. Bugün ne oldu biliyor musunuz? 30 milyon. Bu neyi gösteriyor? 1'e 7, 1'e 8 artış var. Bu, Türkiye'deki gücü, imkanı, alım gücünü gösteriyor. Bütün bunlarla birlikte muhalefet partileri sıkılmadan diyorlar ki 'Ne yaptılar ki?'... Eğer Ordu'ya gider sadece fındık yeyip dönersen, arkandaki Karadeniz sahil yolunu göremezsin. Malatya'ya gider, sadece kayısı yeyip dönersen, tabii ki oradaki 36 kilometre bölünmüş yola 191 kilometre ilave edilen bölünmüş yolu, havaalanını göremezsin. Diğerlerine girmiyorum. Tekirdağ'a gelip, sadece Tekirdağ köftesini yer dönersen tabii ki Asyaport'u, Tekirdağ-Muratlı tren hattını göremezsin Ne diyor eskiler? 'Görmeye göz gerek, sezmeye öz gerek öz...'
Bunlar siyasi tarihlerinde ilk kez Ankara'dan dışarıya çıktılar. Onu da bizim zorlama ve teşviklerimizle yaptılar.''
''Gittiler, IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar. 'Bittik, tükendik' dediler. Kim vardı iktidarda?'' diye soran Erdoğan, iktidarda MHP, DSP ve ANAP koalisyonu bulunduğunu anımsattı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bize ne kadar borç bıraktılar? Sadece IMF'ye 23,5 milyar dolar borç bıraktılar. Şimdi ödedik, ödedik, ödedik, 6,6 milyar dolara düşürdük. Peki, devletin milli bankası hangi banka? Merkez Bankası. Merkez Bankasının kasasını 26,5 milyar dolarla bıraktılar, şimdi kasada 75 milyar dolar var. İnsaf edin insaf. Ey ana muhalefet, yavru muhalefet, eğer bu iktidar bir talanın iktidarı olsaydı, bu kasalarda bu paralar olur muydu? Bu yatırımlar devam eder miydi? Tekirdağlılar, şu bölünmüş yollar nasıl yapılacaktı? Raylı sistem nasıl yapılacaktı? Diyorum ki futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutulmaz. Biz şu anda genel seçim yapmıyoruz. Biz şu anda halk oylaması yapıyoruz. Bu halk oylamasında partilerin amblemleri oylanmayacak. Bir taraftan bembeyaz 'evet', bir tarafta 'kahverengi'. Ben diyorum ki o bembeyaz 'evet'le ak sayfa açacağız.''
Başbakan Erdoğan, siyasette dürüst, ilkeli, tutarlı, sorumlu olunması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Tekirdağlıların çok güzel bir sözü var: 'Acem kılıcı gibi iki tarafı keser'... Bunlara bakıyorsun, Batman'a gidiyor 'genel af' diyor. Öyle mi? Ankara'ya geliyor, hemen çark ediyor. Tunceli'ye gidiyor, orada 'genel af' satıyor, Kayseri'ye gidiyor çark ediyor. 'Onu demek istemedim' diyor. İstanbul'a gidiyor, başörtüsünü, çarşafı tezgaha sürüyor, çarşaflılara rozet takıyor. Sonra bir de bakıyoruz ki çarşaflı vatandaşımı, kardeşimi otobüsten atıyor.
Bir de bunlar bu arada yeni bir şey daha başlattılar. Şimdi 'Başörtü meselesini ben hallederim' diyor. İnandınız mı? Bu arada herkes başladı vurmaya. 'Nasıl halledeceksin falan'. 'Efendim tasarımcıya göndeririz' Şimdi olgunlaştırma enstitüsünde çalışmalar yapılıyor. Acaba bu başörtüsünün rengi nasıl olsun, renkleri nasıl olsun, alttan mı bağlansın, bone türü mü olsun, şöyle mi böyle mi olsun. Bu nasıl özgürlük? Sen bunu diğer kızlarımız için de aynı şekilde belirliyor musun? Onlar için de streç pantolon mu olsun, şalvar mı olsun, askılı mı askısız mı olsun, bu tür şeyler de söylüyor musun? Onun da siparişini verdin mi? Yani seninle eğitim, inanç özgürlüğünü konuşuyoruz. Eğer dürüst ve samimiysen 13 Eylül gününden daha erkeni yok, bugünden tezi yok. Biz hazırız. Hemen birlikte oturalım, kararı verelim, adımı atalım. Dürüst ol dürüst. İnsanın ağzından söz bir kere çıkar, sonra patinaj yapmaya başlamaz. Karaya ak, aka kara denmez. Benim vatandaşım da bunu yutmaz.''