Gündem
  • 13.2.2024 15:44

Erdoğan Dubai'de konuştu.. Barışa giden yol Filistin devletinden geçiyor, Biz garantörlüğe talibiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail, bağımsız bir Filistin devletinin varlığını kabul etmelidir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dubai’de düzenlenen Dünya Hükümetler Zirvesi'nde konuştu. Erdoğan, 'İsrail, bağımsız bir Filistin devletinin varlığını kabul etmelidir. Filistinli kardeşlerimizi asla sahipsiz, çaresiz ve yalnız bırakmayacağız. Barış için garantörlüğe hazırız.' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyarette bulunmak üzere geldiği Birleşik Arap Emirlikleri'nde Dünya Hükümetler Zirvesi'nde katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

“Geleceğin hükümetlerini şekillendirmek temasıyla gerçekleştirilen zirvenin siz değerli misafirlerin de katkılarıyla küresel barış ve adaletin tesisine pozitif etki yapacağına inanıyorum. Zirvenin temasıyla uyumlu şekilde Türkiye olarak cumhuriyetimizin 100’üncü yıldönümü ile hayata geçirdiğimiz, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonumuzla geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz. Doğru değerlerle yola çıkıldığında büyük dönüşümlerin nasıl başarıldığını bugüne kadar gösterdik.

Özellikle son 21 yıllık iktidarlığımız döneminde Türkiye’yi her alanda üç kat, beş kat, on kat büyüterek ileriye taşıdık. 20 yıl öncesinin Türkiye’sini hatırlayanlarla bugünün Türkiye’sini görenler, ülkemizin kısa sürede nasıl bir başarı hikayesi yazdığını, nasıl sessiz bir devrim gerçekleştirdiğini kabul ve takdir ediyor. Bugün büyüyen ekonomisiyle, güçlü altyapısıyla, uluslararası alanda artan etkinliğiyle diplomasi kulvarında elde ettiği başarılarıyla, savunma alanındaki atılımlarıyla kendinden söz ettiren bir Türkiye gerçeği var. Böyle bir Türkiye’yi inşa etmekten gurur ve heyecan duyuyoruz.

Çevremizde devam eden sıcak çatışmalara, terör ve istikrarsızlık dolayısıyla maruz kaldığımız göç baskısına, ülkemizi hedef alan envaiçeşit terör eylemlerine rağmen istikrar, güven ve kalkınma yolundan asla sapmadan bugünlere geldik.

6 ŞUBAT DEPREMLERİ

Biliyorsunuz geçen yıl 6 Şubat’ta tarihimizin en büyük doğal afetlerinden birini yaşadık. Yoğun yerleşime sahip 11 ilimizi ve 14 milyon insanımızı doğrudan sarsan depremlerde 53 binden fazla canımızı toprağa verdik. Depremin üzerinden daha bir sene bile geçmeden, enkazları kaldırdık. Vatandaşlarımızın acil barınma ihtiyaçlarını giderdik. İnşası tamamlanan 31 binden fazla konutu depremzedelerimize teslim ettik. Her ay 15-20 bin konut teslim ederek yıl sonuna kadar 200 bin konutun teslimatını yapmayı hedefliyoruz. Tam bir yıl önce asrın felaketini yaşamış bir millet olarak, dost ve kardeş ülkelerin de desteğiyle hamdolsun yaralarımızı süratle sarıyoruz. Buradan bir kez daha milletimizle dayanışmasını esirgemeyen başta emirlikler olmak üzere tüm dostlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.

Tüm bu adımları atarken, dünyanın farklı köşelerindeki milyonlarca ihtiyaç sahibine yardım elimizi uzatmayı da ihmal etmiyoruz. Yaklaşık 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyonu aşkın sığınmacıya yıllardır ev sahipliği yapıyoruz.

“HİÇBİR ZAMAN DİKENSİZ BİR GÜL BAHÇESİNDE YÜRÜMEDİK”

Etrafı adeta ateş çemberiyle kuşatılmış olan ülkemizin bugünkü konumuna gelmesi şüphesiz kolay olmadı. Türkiye’nin son çeyrek asrına mührünü vurmuş bir hükümet olarak hiçbir zaman dikensiz bir gül bahçesinde yürümedik. Elde ettiğimiz her bir başarının, kazandığımız her bir zaferin, hayata geçirdiğimiz her reformun arka planında çok büyük bir emek, sabır, gayret, tecrübe ve dirayet vardır. Türkiye’yi takip edenler, bu zorlu sürecin kilometre taşlarını çok iyi biliyor. Önümüzdeki engeller ne kadar büyük olursa olsun, yılmadan, yorulmadan, Türkiye’yi hedefleriyle buluşturma mücadelemizi azimle sürdürdük. Bugün de sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla yürüyüşümüz devam ediyor.

“21 YILI AŞKIN SÜREDİR MİLLETİMİZE HİZMETKARLIK EDİYORUZ”

Burada çok samimi bir hissiyatımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şahsen 40 yılı aşkın bir süredir siyasetin içinde olan, halkına siyaset yoluyla hizmet etmeye çabalayan bir kardeşinizim. İlk gençlik yıllarımızda sivil toplumda başladığımız mücadelemizi daha sonra siyasetin çok farklı kademelerinde görev üstlenerek yürüttük. 1994 senesinde henüz 40 yaşında bir siyasetçiyken Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildim. Yaklaşık 4,5 yıl sürdürdüğümüz bu vazifemiz sırasında bugün bile takdirle konuşulan çok önemli hizmetlere, eserlere ve yatırımlara imza attık. Okuduğumuz bir şiir nedeniyle hapse atılmamız sonucu siyasi hayatımız bir süre kesintiye uğradı. Ama buna rağmen, İstanbul’daki başarımız önümüzde yeni kapıların açılmasına, çok daha büyük bir başarı hikayesinin yazılmasına vesile oldu. 2001 senesinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak şiarıyla bugün Genel Başkanlığı’nı yürüttüğümüz Ak Parti’mizi kurduk. Partimizin kuruluşundan sadece 15 ay sonra, girdiğimiz ilk seçimlerden açık ara birinci çıkarak Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Hapse girdiğimizde kimi gazeteler ‘Muhtar bile olamaz’ manşetleri atmıştı. Ama biz insanımızın teveccühü ile önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaklaşık 21 yılı aşkın süredir milletimize hizmetkarlık ediyoruz.

“17 SEÇİM ZAFERİ SIĞDIRDIK”

Bu döneme sadece ülkemize çağ atlatan eserleri, hizmetleri ve reformları sığdırmadık aynı zamanda, 17 seçim zaferini de sığdırdık. Son olarak Mayıs ayında yüzde 90’ları bulan katılım oranıyla gerçekleşen ve oldukça çekişmeli geçen seçimlerde tarihi bir başarıya daha imza attık. Şimdi de 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’ne hazırlanıyoruz. 48 gün sonra. Allah’ın izniyle bu seçimlerde, 18’inci zaferimizi elde edeceğiz. Çünkü biz geçmişte olduğu gibi şimdi de ‘insan için ancak emeğinin karşılığı vardır’ inancıyla çalışmalarımızı çok yoğun ve çok sıkı bir şekilde sürdürüyoruz.

“İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN”

Burada bir noktayı da özellikle vurgulamam gerekiyor. Tüm bu süreçler boyunca hükümet işlerinde daima, insanı yaşat ki devlet yaşasın prensibini kendimize rehber edindik. Biz insanı yaşatarak, insana dokunarak, insanı yücelterek, insanların kalbini kazanarak devleti yaşattık, büyüttük, güçlendirdik. İnsanımıza sahip çıktıkça, insanımız da devletine ve bize sahip çıktı. Halkımızın gücü ve desteği olmasaydı bunların hiçbirini başaramazdık. Bugün de aynı çizgide yolumuza devam ediyoruz. Bizim siyasette varlık gayemiz, geride hayırla, şükranla ve hayır dua ile yad edilecek güzel bir miras bırakmaktır. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirinceye kadar inşallah durmadan, dinlenmeden, zorluklar karşısında yılmadan koşturacağız.

KARADENİZ GİRİŞİMİ

Bölgemiz ve ötesinde adil ve karışı barışı hakim kılmak bu vizyonumuzun temel yapı taşlarından biridir. Nasıl dünya beşten büyükse, daha adil bir dünya da mümkündür. Buna gelecek nesiller başta olmak üzere tüm insanlığın ihtiyacı vardır. Ancak dünyamız, değişim, gerilim, krizler ve kimi yerlerde çatışmaların birbirlerini tetiklediği bir alacakaranlık kuşağından geçiyor. Henüz bir krizi çözmeden, yenisinin patlak verdiği sancılı bir tabloyla karlı karşıyayız. Hatırlanacağı üzere Covid-19 salgınında, bunun sağlık boyutuna şahitlik ettik. Tam tünelin sonundaki ışığı gördüğümüzü düşündüğümüz anda Rusya-Ukrayna savaşıyla sarsıldık. Bu savaş zaten ciddi belirsizliklerle boğuşan küresel ekonomi ve siyaseti çok daha büyük bir girdabın içine sürükledi. Enerji fiyatlarından gıda krizine, silahlanma yarışından düzensiz göç baskısına, ilave sorunlarla yüzleştik. Türkiye bu meydan okumaları en iyi yöneten ülkelerin başında geliyor. İlk günden itibaren hep barıştan, adaletten, diplomasiden ve dayanışma halinde sıkıntıların üstesinden gelmekten yana olduk. Rusya-Ukrayna savaşında ateşkesin sağlanması ve ardından kalıcı barışa giden yolun aralanması için elimizi taşın altına koyduk.

İstanbul süreci, tarafların bir araya gelip asgari noktalarda buluşabildiğini gösterdi. Karadeniz Girişimi, gıda krizinin daha da derinleşmesinin önüne geçti. Daha bunun gibi ateşi körüklemek yerine yangını söndürmeyi amaçlayan pek çok siyasi, diplomatik ve ekonomik hamle yaptık. Akan onca kana, yıkıma ve acıya rağmen adil bir barışın mümkün olduğuna dair inancımızı hala koruyoruz. İnşallah bunun için çabalarımızı yoğunlaştırarak yola devam edeceğiz.

‘BARIŞA GİDEN YOL, FİLİSTİN DEVLETİNİN KURULUŞUNDAN GEÇİYOR’

Halının altına süpürülerek sorunların çözülemeyeceğini yaşadığımız her hadiseyle bir kez daha görüyoruz. Bunun en son ve acı örneği Gazze’deki krizdir. Geçen yılın 7 Ekim’indeki hadiseden bağımsız olarak bugünkü krizin kaynağı Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen Filistin topraklarındaki işgalin artarak devam etmesidir. Kendini uluslararası hukukun üstünde gören İsrail, on yıllardır işgal, gasp, yıkım ve katliam politikalarından vazgeçmemiştir. Filistin halkının nasıl bir adaletsizlikle karşı karşıya kaldığını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. 1948 tarihinden bu güne İsrail-Filistin haritalarına bakmak bile meselenin vahametini göstermeye yeterlidir.

Biliyorsunuz, tedavinin yarısı teşhisin doğru konulmasıdır. Burada da sorunun kaynağını doğru tespit etmezsek çözüm yolunu da bulamayız. İsrail bölgede kalıcı barış istiyorsa, yayılmacı hayaller peşinde koşmayı bırakmalı, 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devletinin varlığını kabul etmelidir. Gazze’deki insani trajedinin de giderek bölgeye yayılma riski taşıyan çatışmaların da sona erdirilmesi, her şeyden önce İsrail’in Filistin halkının en temel haklarını tanımasına bağlıdır. 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devleti vücut bulmadan atılan her adım yarım kalacak, sorun çözüme kavuşturulmuş olmayacaktır. Dolayısıyla bölgemizde barış, huzur ve ekonomik kalkınmaya giden yol, Filistin devletinin kuruluşundan geçiyor. Bu çerçevede bir barışın tesisi ve temini için diğer bölge ülkeleriyle birlikte garantörlük dahil sorumluluk üstlenmeye hazır olduğumuzu dile getirdik.

“GÜNEY AFRİKALI KARDEŞLERİMİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Bunun yanında çoğu çocuk ve kadın 28 binden fazla masumun hayatına mal olan 70 bine yakın sivilin yaralandığı, 1,5 milyondan fazla insanın göçe zorlandığı Gazze’nin enkaz yığınına çevrildiği trajedi karşısında her türlü çabayı gösterdik, gösteriyoruz ve göstereceğiz. Şimdiye kadar 34 bin tonluk insani yardım malzemesini Gazze’ye ulaştırılmak üzere bölgeye gönderdik. Toplam 380 hasta ile 344 refakatçiyi Türkiye’de misafir ediyor, tedavilerini sağlıyoruz. Gazzeli kardeşlerimize yönelik işlenen savaş ve insanlık suçlarının takibi için uluslararası hukuk kulvarında atılan adımlara destek veriyoruz. Güney Afrika Cumhuriyeti nezdinde hak ve adaletini tecili için inisiyatif alan tüm ülkelere, özellikle de Afrikalı kardeşlerimize teşekkür ediyorum.

UNRWA

Aynı şekilde Ekim ve Aralık aylarında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen kararlara destek veren ülkelere şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Filistinli kardeşlerimizi asla sahipsiz, çaresiz ve yalnız bırakmayacağız. Son dönemde Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Ajansı’na yönelik dozu artan itibar suikastlarını da esefle karşıladığımızı belirtmek isterim. Bu kritik dönemde ajansa yaptığımız katkıları artırmamız önemlidir. Vicdan sahibi tüm ülkeleri, Ürdün, Suriye, Lübnan ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan 6 milyon mülteci için can damarı olan ajansa çıkmaya davet ediyorum.

Bakınız tüm bunları sadece nüfusu Müslüman bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak söylemiyorum. Aynı zamanda 5 asır önce Engizisyon zulmüne maruz kalan Musevilere kapısını açmış 4 asır boyunca İbrahim Halilullah düsturuyla Kudüs-ü Şerif’e hizmet etmiş bir milletin evladı olarak ifade ediyorum.

Mevcut İsrail yönetiminin sorumsuz, pervasız ve acımasız politikalarının tüm dünyada antisemitizmi körüklediğini görüyor, bundan rahatsız oluyor, insanlık adına gerçekten endişe duyuyoruz. Daha fazla kan dökülmeden, daha fazla çocuk, kadın ölmeden, daha fazla gözyaşı akmadan, bölgemiz çok daha büyük tehditlerle karşı karşıya kalmadan bir an önce Gazze’deki katliamı durdurmamız gerektiğini burada tekrar ifade etmek istiyorum.

Güncellenme Tarihi : 13.2.2024 16:08

İLGİLİ HABERLER