Gündem
  • 17.4.2010 11:30

ERDOĞAN, EDEBİYATÇILARLA BİR ARAYA GELDİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''demokratik açılım'' çalışmaları kapsamında edebiyatçılarla İstanbul'da bir araya geldi.

Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirilecek buluşma öncesi açıklama yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bazı yazarların mazeret bildirdiklerini ve toplantıya katılamayacaklarını ifade etti. Çelik, süreci baştan beri desteklediğini söyleyen Yaşar Kemal'in, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile yaklaşık 4 saatlik bir telefon görüşmesi yaptığını ve mazeretini bildirdiğini belirtti. Orhan Pamuk'un, yurtdışında olduğu için buluşmada yer alamayacağını ifade eden Hüseyin Çelik, Murathan Mungan'ın bireysel problemleri nedeniyle katılamayacağını söyledi.

Çelik, "Çoğu yazar İzmir'deki kitap fuarına gittikleri için aramızda olamayacak. Sağcı, solcu, milliyetçi, İslamcı, kadın, erkek, alevi, sünni ayırımı yapmadan Türkiye'nin birikimini yansıtan bir kadro oluşturmak istedik . 'Bunu yanlış buluyorum' diyen hiçbir yazarımız yok. Sadece bir yazarımız, 'ben siyasilerle bir toplantıya katılmıyorum. Prensip olarak katılmıyorum' dedi. 'Ben bunu protesto ediyorum, istemiyorum' diyerek katılmayacağını beyan eden hiçbir yazarımız olmadı" diye konuştu.

Yazarlar da, sabah erken saatlerden itibaren ofise gelmeye başladı. Gani Müjde, süreci desteklediğini söylerken, Alev Alatlı ise, "Taşın altına elimizi koyacağız" diye konuştu.

ERDOĞAN'IN KONUŞMASI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün her alanda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşayan Türkiye'nin, geçmişte büyük travmalar atlattığını belirterek, "Bu ülkede tek tipçilik, hoşgörüsüzlük zorlamadır. Bugün, dün olmayan bir şey var. O da çözüm iradesi, cesaret ve kararlılıktır. Herkesi bir çizgiye çekmeye, herkesin bizim gibi düşünmesini sağlamaya asla çalışmıyoruz. Yanlış anlayışlardan, bildik ezberlerden, çözüm arayışlarına vurulmak istenen prangalardan bir bir kurtuluyoruz" dedi. Aziz Türk milletinin, kardeşliğini her şeyin üzerinde tuttuğunu belirten Erdoğan, "Amacımız sanatçılarımızla, yazarlarımızla iktidar arasında bir köprü kurmak değil, amacımız içinden geçtiğimiz hassas süreçte yazarlarımızın tecrübe ve fikirlerinden azami derecede istifade edebilmek. Ne kadar irtibatlı hale getirebilirsek, ne kadar ortak paydada buluşabilirsek Türkiye için çok daha isabetli ve kucaklayıcı çözümler üretebiliriz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ''demokratik açılım'' çalışmaları kapsamında İstanbul'da edebiyatçılarla bir araya geldi. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirilen buluşmada Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de hazır bulundu.

Gerçekleştirilen bu toplantıların, asla popülizm amaçlı halka ilişkiler çalışması olmadığını belirten Erdoğan, "Ülkemizin can alıcı, can yakıcı, yürek burkucu meselelerini gündeme taşımayı, yıllardır konuşulan ama çözülemeyen, artık kronik bir hal alan sorunlarını masaya yatırmayı, en geniş mutabakatla bu sorunları artık hal yoluna koymayı samimiyetle arzuluyoruz. Onlarca yılın önümüze koyduğu meseleler, bugün ülkemizin ve milletimizin gelişiminin önünde engel teşkil ediyor. Enerjimizi ve kaynaklarımızı heba ediyor. Son dönemde sessiz devrim olarak adlandırılan önemli reformları hayata geçirdik ve geçirmeye de devam ediyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin her alanda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadığını söyledi. Geçmişten devralınan bir kısım sorun kümelerinin, Türkiye'nin gelişme azmini olumsuz etkilediğini ifade eden Erdoğan, "Ne insani, ne demokratik açıdan yaşanan olumsuzlukları artık sineye çekmemiz, görmezden gelmemiz mümkün değildir. Türkiye'nin menfaatine de değildir. Biz, durumu idare etmeyi, suya sabuna dokunmadan iktidarda kalmayı bir politika olarak görmüyoruz. Son dönemde devlet yönetiminde ciddi bir paradigma
değişikliği yaşıyoruz. Anlayışların bir bir değiştiğine şahit oluyoruz. Can yakıcı bir kısım sorunlarımız hala devam ediyor. Bunlarla ancak güç birliği yaparak baş edebiliriz. İnsanımızın canını yakan bu meseleler, Türkiye'nin kaderi değildir. Demokratik açılımın özellikle kapsamında etnik grupların, inanç ve mezhep gruplarının, azınlıkların her türlü farklılığın meselesine el atıyor, temel sorun alanlarını rahatlatmayı amaçlıyoruz. Bunun içinde ekonomik sorunlar da yer alıyor" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bugün, dün olmayan bir şey var. O da çözüm iradesi, cesaret ve kararlılıktır . Statükoyu değil değişimi esas alan bir yönetim anlayışıdır. Biz samimi bir adım attık. Toplumun her kesimini dinleyerek, ülkemizin kronik meselelerini artık hal yoluna koyalım istiyoruz. Bu çerçevede düşüncelere önem veriyoruz. Bizler aslında birbirimizin uzağında değiliz. Ayrı adalarda yaşamıyoruz. Hepimizin aynı gök kubbenin altında müstesna bir yeri var. Ortak bir kaderi paylaştığımız gibi, ortak bir geleceğe yürüyoruz.

Türkiye'nin meselelerine her birimiz farklı bir noktadan bakıyor olabiliriz. Her birimizin çözüm önerileri farklı olabilir ama her birimiz nihayetinde ülkemizin ve milletimizin huzur ve refah içinde olmasını arzuluyor, daha özgür, daha demokratik Türkiye hayaliyle yanıp tutuşuyoruz. Çetelerle, mafyayla, karanlık güç odaklarıyla yaptığımız mücadele, yaşadığımız demokrasi dalgasının bir parçasıdır. Sorunu üreten anlayışlara, sorunları karşılayan karanlık odaklara, çözüm çabalarını sabote etmeye çalışan girişimlere karşı kararlı bir çalışma yürütüyoruz."

"Herkesi bir çizgiye çekmeye, herkesin bizim gibi düşünmesini sağlamaya asla çalışmıyoruz" diyen Erdoğan, bu tür bir düşünceye sahip olmadıklarını ısrarla söyledi. Erdoğan, "Yanlış anlayışlardan, bildik ezberlerden, çözüm arayışlarına vurulmak istenen prangalardan bir bir kurtuluyoruz aslında. Türkiye'nin yakıcı meseleleri karşısında hissiyatımızı ne kadar ortaklaştırabilirsek, fikirlerimizi ne kadar irtibatlı hale getirebilirsek, ne kadar ortak paydada buluşabilirsek, sadece tespitte değil, çözüm önerileriyle bunu net hale getirebilirsek, Türkiye için çok daha isabetli ve kucaklayıcı çözümler üretebiliriz. Topyekün tek bir millet olarak hep birlikte tarihten asla silinmeyecek hikayeleri birlikte yazdık. Ülkemiz, topraklarımız, milletimiz ve aydınlarımız büyük travmalar atlattı. Ne hazindir ki, travmalar ve hayal kırıklıkları yakın zamanda da peşimizi bırakmadı" açıklamasında bulundu.

Faili meçhul cinayetlere kurban giden yazarların isimlerini tek tek sayan Erdoğan, memleket meselelerine bakışları, siyasi anlayışları ve düşünceleri farklı olan bu isimlerin kelimeleri, aşkları, sevdaları ve kaderlerinin aynı olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, "Hepsi karanlık emellerin kurbanı oldu. Toplumumuz içindeki farklılıkları yok sayan, yadsıyan anlayışlarla, farklı düşüncelere tahammül gösteremeyen anlayış aynı kaynaktan beslenmektedir. Komplolar insanımızı birbirine düşürmek için yapılıyor.

Bu aziz millet, kardeşliğini her şeyin üzerinde tuttu. Karanlık senaryolar milli iradeyi bozmak için devreye konuldu. Bu toprakların mayası, farklılıkları yok sayan değil, zenginlik olarak gören bir anlayış üretmiştir. Bu ülkede tek tipçilik, hoşgörüsüzlük zorlamadır. Bir kalemin sahibi, 'ben AK Parti'ye kökten karşıyım, onun için o davete katılmıyorum' derse, bu bizi incitir. Zaten sıkıntı burada. Burada bu kahvaltıda bulunmak kimseye bir şey kaybettirmez. Konuşabildiğimiz kadar konuşuruz, dönüşte hiçbir zaman kimsenin geleceğe yönelik iradesi, tavrı değişsin, böyle bir şey yok. Buradan çıkışta bir torna makinası yok" dedi.

Sanatın diliyle, siyasetin dilinin elbette farklı olduğunu belirten Erdoğan, sözün gücüne, önemine, ağırlığına inandığını, sözün dilden değil, kalpten söylenmesine büyük bir hassasiyet ve önem verdiğini söyledi. Erdoğan, "Kastı aşıp, yanlış anlaşıldığımız zamanlar olabilir. Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda adımlar attık. Bir çok yasalar değiştirdik. Eksiklerimiz var tabi. İfade özgürlüğü ne kadar daraltıldıysa kronik meselelerimiz o kadar ağırlaşmıştır. Düşünürler o kadar baskı altına alındıysa, Türkiye o kadar geri gitmiştir.

Değişirken devam eden bir dönemden geçiyoruz. Birlikte kardeşçe yaşamak için somut adımlar atıyoruz. Bu milletin huzuru için kalem oynatan herkesin hatıramızda ve gönlümüzde bir yeri var. Yazar, bir toplumun şuurudur. Yazar, tüm sanatçılarımız gibi görülemeyeni gören, duyulamayanı duyandır. Söz uçar, yazı kalır. Bugün bizi hep birlikte biz yapan, o eşsiz sanat eserleridir. Amacımız sanatçılarımızla, yazarlarımızla iktidar arasında bir köprü kurmak değil, amacımız içinden geçtiğimiz hassas süreçte yazarlarımızın tecrübe ve fikirlerinden azami derecede istifade edebilmek" açıklamasında bulundu.

BURADAN ÇIKIŞTA TORNA MAKİNESİ YOK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir kalemin sahibi 'ben AK Parti'ye kökten karşıyım, onun için bu davete katılmıyorum' derse bu bizi incitir, zaten sıkıntı burada. Burada, bu kahvaltıda bulunmak kimseye bir şey kaybettirmez. Çünkü buradan çıkışta torna makinesi yok" dedi.
Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisinde yazarlarla bir araya gelen Erdoğan, Sabahattin Ali, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi, Hrant Dink, Metin Altıok, Muhlis Akarsu'nun sadece ve sadece fikirlerinden dolayı, yazılarından dolayı kurşunların ve kirli senaryoların hedefi olduklarını söyledi.
Saydığı isimlerin hepsinin karanlık odakların, karanlık senaryoların, karanlık emellerin kurbanı olduklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Komplolar, insanımızı birbirine düşürmek için yapıldı ama bu aziz millet kardeşliğini her şeyin üzerinde tuttu. Karanlık senaryolar demokrasiyi, milli iradeyi vesayet altına sokmak için, milletimizin temel meselelerinin çözüm yoluna girmemesi için devreye konuldu. Cemil Meriç, 'Ağaç, kökleriyle yaşar, insanlar da' diyor. Onların kökü aslında bu topraklardaydı. Bu toprakların mayası farklılıkları yok sayan değil, zenginlik olarak gören bir anlayış üretmiştir. Bu ülkede tek tipçilik, hoşgörüsüzlük, dayatmacılık inanıyorum ki arızidir, zorlamadır. Bu topraklarda ancak sevgi çiçekleri yeşerir."
Erdoğan, sanatın dili ile siyasetin dilinin elbette farklı olduğunu belirtti. ''Sürç-i lisan ettiğimiz, kastı aştığımız, yanlış anlaşıldığımız, öfkelendiğimiz zamanlar olabilir'' diyen Erdoğan, ancak siyasetin gündelik ve güvenilir uzak söylemini, seviyeli, ağırlığı ve inandırıcılığı olan bir üsluba dönüştürmek için arkadaşlarıyla tam bir hassasiyet içinde olduklarını söyledi.
Söze gösterdikleri hassasiyeti, Türkiye'nin meselelerinden de esirgemediklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti;
''Ben, sürgünleri, mahpusları, mahkumları sayarken, elbette son dönemde yaşanan olumsuzlukları da unutmuyorum. Eşber Yağmurdereli'yi, Şanar Yurdatapan'ı, Fikret Başkaya'yı, Şamil Tayyar'ı, Hakan Albayrak'ı elbette unutmuyorum. Bu ülkenin Nobel ödüllü yegane yazarı Orhan Pamuk'a reva görülenleri elbette hatırımdan çıkarmıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda devasa adımlar attık. Birçok yasalar değiştirdik, belki değiştirilmesi gerekenler var, hepsini hallettiğimizi iddia etmiyorum. Ama daha alacak çok yolumuz olduğunu biliyorum.Türkiye'de ifade özgürlüğü ne kadar daraltıldıysa, kronik meseleler o kadar ağırlaşmış, çözüm iradesi o kadar zayıflatılmıştır. Düşünce ne kadar tehlikeli görüldüyse, düşünürler ne kadar baskı altına alındıysa, Türkiye o kadar geri gitmiş, demokrasi ve milli egemenlik o kadar sıkıntı yaşamıştır. Elbette suça itilen çocuklar bizim görüş alanımızın, ilgi alanımızın dışında değil, bunlarla ilgili çalışmalarımız var. Elbette Hakkari'de hiç onaylamadığımız muameleye maruz kalan çocuk, İstanbul'da molotofkokteyli sonucu hayatını kaybeden kız yavrumuz, Samsun'da, Van'da saldırıya uğrayan siyasetçi bizim gündemimizin uzağında değil. Atılan yumruklar nasıl bu ülkenin barışına kastediyorsa, sokakları savaş alanına çevirenler de ülkenin huzuruna kastediyor.''

-''İLERİ DEMOKRASİ, ÇAĞDAŞ ANAYASA İLE MÜMKÜN''-

Başbakan Erdoğan, hükümet olarak, Türkiye'nin meselelerini çözmek için çıktıkları bu yolda, ne tür engellerle, engellemelerle karşılaştıklarını, statükonun her adımlarında nasıl önlerini kesmeye çalıştığını herkesin çok iyi bildiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Evet, bu kardeşiniz, kanunları, tüzükleri yaşayarak öğrendi ve bugünlere geldi. Hakkı, hukuku savunmanın önce hukukun çağdaş standartlara kavuşmasından geçtiğini çok iyi biliyoruz.İleri demokrasiye, güçlü bir ekonomiye kavuşmanın ancak demokratik bir anayasayla, çağdaş bir hukuk sistemiyle olduğunu artık çok daha iyi anlıyoruz.''
Erdoğan, amaçlarının sanatçılar ve yazarlarla iktidar arasında bir köprü kurmak olmadığını belirterek, ''Amacımız, içinden geçtiğimiz hassas süreçte yazarlarımızın birikim, tecrübe ve fikirlerinden azami derecede istifade edebilmek'' dedi.
Erdoğan, milli birlik ve kardeşlik projesi ile mücadelelerini bir adım daha yukarıya taşıdıklarını ve Türkiye'nin birliğine ve kardeşliğine yeni bir sayfa açtıklarını belirterek, şöyle devam etti:
''En başından itibaren söylediğimi burada bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Sanatçılarımız olmazsa, sanatçı duyarlılığı bu sürece yansımazsa bu süreç eksik kalır. Kelimelerinizle, cümlelerinizle, paragraflarınızla, dizelerinizle, kitaplarınızla, eserlerinizle sizler zaten her zaman sürecin içinde oldunuz. Bugün de yarın da bu hissiyatınızı sürece yansıtmanızı özellikle rica ediyorum."

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 08:39

İLGİLİ HABERLER