Demek ki aynı safta değilmişiz
DÜN bir gazetede Başbakan’ın ağzından şu cümleyi görünce çok şaşırdım: ‘Saflar belli oldu.’
Tahmin edeceğiniz gibi konu, imam hatip okulları ile ilgili yasal düzenlemenin geri çekilmesiydi.
O BAŞLIK
Başlığı görünce irkildim.
İtiraf edeyim, hatta ürperdim.
Demek ki bu ülkede saflar, bu kadar keskin ve sertmiş diye düşündüm.
Gerçi yazının içinde ‘Saflar belli oldu’ diye bir ifade yoktu.
Ama yine de o manaya çekilecek ipuçları vardı.
Mesela şu cümle dikkatimi çekti:
‘Kimin kim olduğu, kimin ne olduğu, kimin nerede durduğu anlaşıldı.’
Demek ki ‘kimin ne olduğunu’ anlamamız için imam hatip okulu meselesine bakmamız gerekiyormuş.
Yani Kıbrıs meselesi, demokratikleşme reformları, Avrupa Birliği üyeliği gibi konular ‘kimin ne olduğunu’ anlamamız için gerekli ve yeterli konular değilmiş.
TURNUSOL KÁĞIDI
‘Ne olduğumuzu’ anlamak için sadece ve sadece imam hatip okulu meselesine bakmamız gerekiyormuş.
Yani bizlerin ‘turnusol káğıdı’ imam hatip konusuymuş.
Öyle mi?
Öyleyse gelin bakalım.
Aramızdaki ‘ayırıcı’ konu imam hatip okullarıysa, demek ki günlerdir bizlere ‘yalaka’ diyenler haklıymış.
Aylardır sizler için, ‘Bunlar asla değişmez’ diyenler de haklıymış.
‘İnsan değişebilir, nitekim bizler değiştik’ diyen bizler, meğer büyük birer enayiymişiz.
Öyle mi?..
TEMEL FARK
Hayır ben böyle sorulardan etkilenmiyorum.
Başbakan çok iyi konuşuyor. Çok etkileyici bir ‘hitabeti’ var.
Ama her hitabet uzmanını bekleyen tehlike, zaman zaman onu da etkisi altına alıyor.
Hitabet, söyleyeceklerinin bile önüne geçiyor.
Bu, bütün iyi konuşmacıları bekleyen en büyük tehlikedir.
‘Hitabet şehveti’ bazen insanı esir alır.
Başbakan’ın, ‘Bakıyorum da biz geçmişte neler demişiz’ derken kastettiği şey herhalde buydu.
Yine o cümleye dönüyorum.
Eğer bizlerin ne olduğuna karar vermemizi sağlayacak mesele imam hatip okuluysa şu sorunun cevabını da vermeliyiz:
Öyleyse bizleri birleştirecek mesele nedir?
Kıbrıs konusundaki tarihi tavır mı? Avrupa Birliği gibi tarihi bir olay mı? Türkiye tarihinin en büyük demokratikleşme atılımları mı?
Yani bütün bunlarda omuz omuza yürüyeceğiz, ama iş imam hatip meselesine gelince ‘Arkadaş bir dakika. Bu başka bir olay’ diyeceğiz.
Yani...
Yani aramızdaki temel fark imam hatipmiş.
FEHMİ KORU
Peki nerede kaldı dini siyasete alet etmeme meselesi.
Günlerdir meselenin böyle basit sınıflandırmalara indirilmemesi gerektiğini yazıyorum.
Bundan yıllar önce Hürriyet’in Ankara temsilcisiyken Fehmi Koru ile aramızda şöyle bir konuşma geçmişti.
Fehmi Koru o günlerde yazılarında ‘inananlar’ diye bir ifade kullanıyordu. Bunu, kendisi gibi düşünenler için kullanıyordu.
Ben de ona, ‘İnanmak hepimiz için ortak duygu biçimi. Bunu ayırıcı bir tanımlama için kullanmak doğru mu’ diye sormuştum.
Fehmi Koru bana, ‘Haklısın’ demişti. Nitekim o günden sonra böyle bir ifade kullanmadı.
Ama şimdi aynı sınıflandırmayı Başbakan’ın ağzından işitince endişeleniyorum.
ASIL MESELE
Başbakan, imam hatip konusunu gündemden çekerek bence çok büyük bir demokratik jest yapmıştır.
Kimsenin bunu bir ‘yenilgi’ veya ‘zafer’ diye sunmaya hakkı yoktur.
Bu, kimse için zafer değildir.
Başbakan için de yenilgi asla değildir.
Başbakan demokrasilerde en güçlü iktidarların da yapması gereken bir davranışı yapmıştır.
Sonuç olarak, başkalarının zafer demediği bir şeye, Başbakan’ın da yenilgi gözüyle bakmaması gerekir.
Bizim asıl hedefimiz AB’dir. Meseleleri müzakere tarihi aldıktan sonra daha rahat konuşabiliriz.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:19