Gündem
  • 9.8.2004 11:39

FETHULLAH GÜLEN'İN ARKASINDAKİ GÜÇ!...

Kayseri'de olanlar ve Fethullah Gülen'in arkasındaki güç Fethullah Gülen olayı ve iddialar Fethullah Gülen yurt içinde ve yurt dışında açmış olduğu okullarla tanınır. Bu okulların açılıp yönetilmesi insan gücünün üstündedir. Bu yüzden onun faaliyetlerini görenler, onun arkasında kimsenin bilemediği bir gücün mevcut olduğuna inanırlar. Bu güç ne olabilir? İddialara göre, Fethullah Gülen Hoca'nın gayesi, günün birinde, Türkiye'de İslam şeriatıyla idare edilen bir devlet kurmaktır. Okullarını da bu devlete eleman yetiştirmek için kurmuştur. Gerçek bu ise, hocanın arkasındaki gücü keşfetmek kolaydır: Türkiye'de İslam şeriatına dayalı bir devletin kurulmasını kim istiyorsa, bu gücü verenler onlardır. Ayrıca olsa olsa, İran'dır... Suudilerdir ve hatta Bin Ladin taraftarlarıdır. Diğer taraftan, Fethullah Hoca'nın, devleti ele geçirmek için değil de sadece Allah rızası için yaptığına inananlar da vardır. Bunlara göre, adı geçen okulların bu şekilde damgalanması bir şanssızlıktır. Bu okulların çoğu yurt dışındadır. Öğrencileri arasında pek az Müslüman ve Türk vardır. Bunlar nasıl olup da gelip Türkiye'deki kurulu düzeni değiştireceklerdir? Kayseri mucizesi Bu konuyu anlayabilmek için, bir hafta önce Kayseri'de olanlara göz atmak gerekir. Başbakan Erdoğan Kayseri de bir günde 106 tane tesisin açılışını yapmıştır. Bu rakam, Guiness rekorlar kitabına geçecek kadar önemlidir. Belediye başkanının ifadesine göre, Kayserili işadamlarının Kayseri'deki hayır müesseselerine yaptıkları bağışlar 300 milyon doları aşmaktadır. Bunu görünce aklımıza şu sual gelmektedir. Türkiye'nin hayır sahiplerinin tamamı, acaba Kayseri de mi toplanmıştır? Bu sualin cevabı basittir. Türkiye'nin her köşesinde, Allah rızası için hayır yapmak isteyen binlerce insan vardır. Bunlar hayatlarında hayır yaptıkları gibi, öldükten sonra bunları yaşatacak hayrat ve vakıflar kurmuşlardır. Kayserililerin ayrıcalığı, hemşehrileri tarafından kurulan hayır müesseselerine sahip çıkmalarıdır. Kurulan her hayır müessesesi yaşatılmış, onun yaşatıldığını gören hayır sahipleri yenilerini kurmuştur. İşte Kayseri mucizesinin temelinde bu gerçek yatmaktadır. Hayır kurumları ve vakıflar Vakıfların çalıştırılması mütevelli heyetlere yani yöneticilere bırakılmıştır amma, bunları gayesine uygun şekilde kullanılmasını temin etmek de devletin görevidir. Devlet bu görevini yapmadığı için Türkiye bir vakıflar mezarlığı haline dönüşmüştür. Elimize intikal eden birçok vakıf senedi vardır. Bunların vakıf siciline tescil edilip edilmediği meçhuldür. Bunlara ait arazi, dükkân ve sair malların kimlerin elinde olduğu bilinmemektedir. Yapılan bütün uyarılara rağmen ne Vakıflar İdaresi, ne resmi makamlar bu işin peşine düşmemişlerdir. Çarpıcı bir örnek Bir vatandaş okul yapılması için 1980'li yıllarda devlete 70.000 metre kare arsa bağışlamış ve buraya bir teknik okulun yapılmasını istemiştir. Ayrıca burada yapılacak okulun bütün masraflarını karşılamayı taahhüt etmiştir. İlk masrafları karşılamak için de döviz cinsinden bir miktar parayı devlet adına bankaya yatırmıştır. Bu güne kadar okul yapımına başlanmadığı gibi, bankaya yatırılan paranın ne olduğu, arsaların kimin tarafından kullanıldığı bilinmemektedir. Bu konuda resmi makamlara sorulan sualler de cevapsız bırakılmıştır. Okul için arsa ve para bağışında bulunan hayır sahibinin mirasçıları şimdi yakınmaktadırlar. Demektedirler ki, murisimiz bu bağışları devlete yapacak yerde, Fethullah Hoca'ya verseydi, şimdi hem okul, hem de talebe yurdu yapılmış ve hatta yüzlerce talebe yetişmiş olurdu. Bunlar Türkiye'de olan yüzbinlerce örnekten sadece birkaç tanesidir. Yakınmak mı, düzeltmek mi? Başbakan, Kayseri gerçeğini anlatırken, bazı vakıfların faaliyetlerinden yakınmıştır. Ancak bu yakınmaların pratik sonuçlarının ne olacağı meçhuldür. Başbakan'ın bahsettiği vakıflar, özel çıkarlar için kurulmuş ve bu gayeye hizmet eden vakıflardır. Ancak bir dökümü yapılsa, devletin haberdar olmadığı nice vakıf, hayır, hasenat vardır ki, kaynakları kurutulmuş, harabeye dönmüştür. İşin kökeninde yatan sebep devletin inandırıcılığını kaybetmiş olmasıdır. Devlet kendisine yapılan bağışları değerlendiremediği gibi, kurulan hayır müesseselerinin gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını denetlemekten de acizdir. Bu gün devlet tarafından yürütülen hayır kurumlarının ve bilhassa Kızılay, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan hayır müesseselerinin gelirleri, kanunla alınmış bağışlardan ibarettir. Bunlar aslında bağış değil bir nevi vergidir. Bu gün vatandaşlara, hayır yapmak istediğin zaman bunu devlet tarafından yürütülen bir hayır müessesesine mi yoksa filan hocanın yönettiği iddia edilen falan kuruluşa mı verirsiniz diye sorarsak pek az kimse devlete diyecektir. Çünkü bu hayır kurumları hakkında bizzat devlet tarafından yapılmış öyle ithamlar vardır ki, vatandaşın güveni sarsılmıştır. Devletimiz ise, sadece burada yolsuzluk olduğunu iddia etmekte, varsa yolsuzlukları önlemek görevinin kendisine ait olduğunu unutmaktadır. İnanmak için görmek lazım 12 Eylül askeri darbesinden sonra örfi idare komutanlarından bir tanesi kapattığı bir talebe yurduna gitmek istemiş. O yurdu iyi bilenlerden bir yakını, paşam siz orayı görmeye gitmeyin. Giderseniz kendi adınıza bunun gibi bir talebe yurdu yapmaya karar verirsiniz, demiştir. Bu duyduğum gerçek midir bilemem amma, duyduğum bir cümleyi burada tekrarlamak isterim. Fethullah Hoca'nın yurt dışındaki okullarına karşı olanlar, sakın onu görmeye gitmesinler. Eminim o okulları görürlerse, bir tane de kendi paralarıyla açılmasını isteyeceklerdir. Asıl güç Fethullah Hoca'nın arkasında büyük bir güç var. İnandırıcılığı ve yapılan yardımların kısa zamanda bir eser haline dönüştürülmesidir. Asıl sebep, hayır sahibinin, yaptığı yardımın semeresini çabucak görmesidir. Fethulah Hoca sadece bir misaldir. Türkiye'de halkın güvenini kazanmış ne isimsiz kahramanlar vardır ki, vatandaşlar güvenerek ona yardım elinizi uzatmaktadır. Fethullah Hoca ve onun gibilerin arkalarındaki güç, ne Suudiler, ne İran ne Amerika'dır. Devlete güven sarsıldığı için, vatandaşlar güvenilen kimselerin arkasında kümelenmektedir. Devlet güvenirliliğini kazanmadığı müddetçe halkın hayır yapma gücünü kendi arkasında hissetmeyecektir. Cevdet Akçalı Yeni Şafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:42

İLGİLİ HABERLER