Medya
  • 12.12.2003 12:02

FİKRET BİLA, MİT YEMEĞİNİN PERDE ARKASINI YAZDI: 1 MİLYAR DOLARLIK GAZETECİ BENİM!

FİKRET BİLA/ MİLLİYET İŞTE MİT'TEKİ YEMEK MİT Müsteşarı Atasagun'un verdiği yemekle ilgili çok şey yazılıp çizildi. Hem de orada olmayan kişiler tarafından... Meslek adına yanlışları düzeltmek şart oldu Böyle yazı yazmak tarzım değildir. Ama bazen zorunlu oluyor. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un gazetelerin Ankara temsilcilerine verdiği yemek, basında aslı - astarı bilinmeden, orasından burasından çekiştiriliyor. Kendine göre gazetecilik ''cin''liği yaptığını sananlar mı dersiniz, yemeğe katılanları sözüm ona töhmet altında bıraktığını sananlar mı dersiniz, yemektekilerle alay ettiğini sananlar mı dersiniz, MİT ajanlarını deşifre ettiğini sananlar mı dersiniz, ne ararsanız var... Durum böyle olunca, meslek adına yanlışları düzeltmek gerekiyor. Önce şunu söylemeliyim ki, Atasagun'un verdiği yemekte konuşulanların yazılmayacağı bildirildi. Bu nedenle de yemeğe katılan Ankara temsilcileri bu ilkeye uyarak, içerikle ilgili bir şey yazmadılar. Ama katılmayanlar yazdı. Özkök yemekte değildi Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, katılmadığı bu yemekle ilgili olarak yine yemeğe katılmayan Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'den aldığı bilgilerle, bir yazı yazdı. Özkök, bu yazısında, Atasagun'un, ''listeye baktım yemeğe katılan 14 gazeteciden 10 tanesi bizim müşterimizmiş'' dediğini aktardıktan sonra, bu kavramı da yorumladı. Özkök, Atasagun'un müşteri kavramıyla, MİT'in haber sızdırdığı gazetecileri veya muhatap kabul edip sorularını yanıtladığı gazetecileri kastettiğini yazdı. Ayrıca, yemeğe katılanlara da küçük bir ders verdi. ''Arkadaşlar sormamış ama ben olsam bu müşteri ne demek diye sorardım'' diye ekledi. Ertesi gün ise düzeltme niyetine bir yazı daha yazdı. MİT Müsteşarı Atasagun'un kendisini aradığını ve müşteri sözcüğüyle, MİT'in dosyalarına girmiş, hakkında araştırma yapılmış kişileri kastettiğini aktardığını belirtti. Böylece yemeğe katılan 14 kişiden 10'unun MİT dosyalarında yer aldığını açıklığa(!) kavuşturmuş oldu. Ayrıca 14 kişinin isimlerini de liste olarak köşesinde yayımladı. Özkök, her iki yazısında da Atasagun'un yemeğe katılan bizlere, ''14 kişiden 10'u müşterimizmiş'' diyerek ''şaka'' yaptığını, ''MİT yöneticilerinin esprili insanlar'' olduğunu da sık sık vurguladı. Özkök'ün her iki yazısında özen gösterdiği bir husus da Sedat Ergin'in bu yemeğe katılmadığını vurgulamaktı. Böylece, Ergin ve Hürriyet ne 10 kişi ne de 4 kişi arasında yer almış oluyordu. Katılsaydı 10 rakamı 11'e mi, yoksa 4 rakamı 5'e mi çıkacaktı bilinmezdi ama, Hürriyet ''kenar''a ve ''temiz''e çıkmış olduğu için de kalan 14 meslektaşın gündeme sürülmesinde bir sakınca kalmıyordu. Düzeltmeye nereden başlayalım? Bir kere yemeğe katılmayan Özkök, yemeğe katılmayan Ergin'den bilgi almış. ''Sedat Ergin yemeğe katılmadı ama öğrenip bana anlattı'' diyor. Ergin, hem yanlış hem de eksik öğrenmiş. Bu ertesi gün Atasagun'un yaptığı açıklamadan da belli oldu. Atasagun, müşteri sözcüğünü, MİT'ten haber alan, MİT'in hizmet sunduğu veya hizmet aldığı kişiler için değil, MİT'te dosyası bulunanlar için kullanmıştı. Biz yemeğe katılanlar bunu anladığımız için Atasagun'a, Özkök'ün önerdiği gibi ''Ne kastettiniz?'' diye sorma gereği duymadık. Çünkü ne kastettiği açıktı. Şimdi, bu yemek, yemeğe katılan bizler ve gazetecilik mesleği açısından çekiştiriliyor. Buna da meslektaşlarımız çanak tutmayı sürdürüyor. Bu nedenle gerçeklerin bilinmesinde fayda var. Atasagun ''10 kişi müşterimizmiş'', derken, Ertuğrul Özkök'ün yorumlamaya gayret gösterdiği gibi ''şaka'' yapmıyordu. Bu sözleri esprili biri olduğu için de söylemedi. Bu bir. Ev sahipliği konumuyla pek de bağdaştıramadığımız, bu ve benzeri yaklaşımları için ben ve bazı arkadaşlarım karşılık verdik. Bu iki. Atasagun'a karşılık verdik Atasagun, konuşmasının başlarında basını eleştiren bir tutum sergiledi. İstanbul'daki terör eylemlerini değerlendirirken, basını da suçladı. Köşe doldurmak, ekran doldurmak için yazıp, yorum yapıyorsunuz anlamında sözler sarf etti. Henüz konuşmanın başında ben itiraz ettim ve sözü alarak Atasagun'a, bu yaklaşımı kabul etmediğimizi belirttim. Bu yaklaşımı son zamanlarda kamu otoritelerinde çok gördüğümüzü, en son İstanbul Emniyet Müdürü'nün aynı hatayı yaptığını anımsatarak, gazeteciliğin ayrı bir meslek olduğunu, bizim İstanbul olayları gibi elim saldırılarla ilgili olarak görevimizi yapmaya çalıştığımızı, tıpkı kendileri gibi mesleğimizi icra ettiğimizi, olayın arkasını önünü araştırmaya, halkı bilgilendirmeye çaba gösterdiğimizi, yaptığımız işin köşe veya ekran doldurmak için gelişi güzel yapılan bir işmiş gibi küçümsenmesinin yanlış olduğunu ve buna itiraz ettiğimizi vurguladım. (Bu itirazımı özellikle mesleğimizi icra ederken yaşamını yitiren, suikasta kurban giden, benim gibi yine haber peşinde koşarken kaza geçirip ölümden dönen, sakat kalan meslektaşlarımızı anımsadığım için haksız eleştirildiğimiz her ortamda yineliyorum). 'Cin'lik yapanlar gocunsun Birkaç gündür bu yemeğe katılanlar için yaratılmaya çalışılan hava, uyandırılmaya çalışılan kuşku ve töhmet nedeniyle, bunları yazmak gereği duydum. Yemeğe katılan meslektaşlarımın hiçbirinin bir zamanlar MİT kayıtlarına geçmiş olmaktan gocunduğunu sanmıyorum. Ama bu yemekte böyle bir konunun geçmiş olmasını ''durumdan vazife çıkarmak'' ve ''cin''lik göstermek adına kamuoyuna yansıtılanların bence mesleğimiz adına gocunmaları gerekiyor. '1 MİLYAR DOLARLIK GAZETECİ' MESELESİ Tercüman temsilcisi Emin Pazarcı'nın '1 milyar dolarlık gazeteci' haberinde kastettiği kişi benim. Pazarcı eksik yazmış, unuttuklarını da ben anlatayım... Bir diğer konu ise yine yemeğe katılan arkadaşlarımızdan Tercüman'ın Temsilcisi Emin Pazarcı'nın yansıttığı, benimle ilgili ''bir milyar dolarlık gazeteci'' haberi ve yorumu... Sohbet sırasında, Atasagun, sık sık basının sorumluluğunu gündeme getirdi. Bunlardan birini de bir arkadaşımızın İngiltere ile ilgili bir sorusunu vesile ederek yaptı. İngiltere konu olunca, ''Onu Fikret Bey'e sormak lazım'' diyerek bana döndü ve İngiltere Büyükelçisi Wesmacott ile AB'den Michael Leigh arasındaki görüşmeye ilişkin belgeyi Milliyet'teki haberimde ve ''Sivil Darbe Girişimi ve Ankara'da Irak Savaşları'' isimli kitabımda yayımladığım için serzenişte bulundu. ''Bu belgeyi yayımlamanız bize 1 milyar dolara maloldu'' dedi. Yanıtımı anımsamamış Ben de ''neden'' diye sordum. Atasagun da, ''siz o belgeyi yayımladığınız için bütün telefonlarımızı, iletişimimizi değiştirmemiz gerekecek, ondan'' diye yanıt verdi. Ben de, ''Yayımladığım belge bana kadar geldiğine göre o zaman o belgenin sunumunda ve sunum formatında bir hata aramanız gerekir. Bu belgede İngiliz elçisi ve AB yetkilisinin, Türkiye'nin iç politikasıyla ve politikacılarıyla nasıl ve ne düzeyde ilgilendiği görülüyor. Bunu hangi meslektaşım görse haber yapardı. Bunun haber değeri vardır. Ayrıca benim yayımladığım belgede kurum ismi de yok, konuşmanın niteliği de...'' biçiminde özetlenebilecek bir yanıt verdim. Emin Pazarcı arkadaşımız, yorum ve haberinde, Atasagun'un serzenişini kendine göre anımsamış ama benim yanıtımı nedense anımsamamış, tıpkı, mesleğimize yönelik eleştirilere verdiğim yanıt gibi. (Pazarcı yemekte yazdığı konulara ilişkin bir tepki vermedi). Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:14

İLGİLİ HABERLER