Medya
  • 12.12.2003 11:12

SERDAR TURGUT, AK PARTİ'Yİ BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKEYİ YAZDI

SERDAR TURGUT/ AKŞAM Türkiye'nin vicdanını öldürdüler Türkiye'yi yönetmeye soyunan iktidarların elinde, halka ulaşmanın, kitlelerle bağlantı kurmanın başlıca üç yolu vardı hep. Birincisi 'milliyetçilik' kozunu oynamaktan geçiyordu. Bunun ne anlama geldiği yıllar içinde hızla belirsizleşti gerçi, ama bir koz olarak 'milliyetçilik' hep elde tutuldu, sıkışılınca da bu koz, üzerinde fazla düşünmeye gerek duyulmadan, oynandı. Sonunda milliyetçilik yabancı takımlarla maç yaptığında herkesin o takıma tezahürat yapması düzeyine indirildiğinde de herkes milliyetçi oldu ve kitlelere hitap etme yolu olarak bu koz daha da beğenilir oldu siyasetçiler açısından. * * * Bir diğer rahatlıkla oynanan koz da, kitlelere ulaşmakta din faktörünün kullanılmasıydı. İnananı inanmayanı her iktidar döneminde bu koz varacağı yer hiç düşünülmeden hep rahatlıkla ortaya çıktı. Kitleleri mobilize etmenin en kolay yolu olarak bu görüldü. 'Milliyetçilik' kozundan bile daha rahat bir kozdu bu, o yüzden de çok kolaylıkla kullanıldı. Şu hatırlanmalı ki hem milliyetçilik faktörü hem din, bu ülkeyi yönetenlerin elinde iç siyasi düşman yaratmakta kullandıkları kozlardı. Türkiye'yi iç düşmanlar, korkular yaratmadan yönetmeyi başaran iktidar hemen hiç olmamıştır Cumhuriyet tarihi boyunca. Normal siyasi fikir ayrılıklarını bile düşmanlık zemininde yorumlayan zihniyetlerin elinde, kitleleri kolay ele geçirmekte kullandıkları 'din ve milliyete' oynama stratejisi kendisine 'iç düşmanlar 'yaratma sürecinde en rahat kullanılan stratejiydi. * * * Bu basite indirgeyerek anlattığım süreçler sonunda bakın ne oldu: Gerçek bir tarihi geçmişi olan, teorik kavramları bulunan ve gerçekten sahip çıkılsaydı belki bir geleceği de olabilecek olan 'milliyetçilik' futbol amigoluğu düzeyine indirildiği, içi boşaltıldığı için herkes tarafından kabul edildi. Bir anlamda kitlelere mal olarak ortadan kalktı. Stadyumda suratına ay yıldız boyamış olarak tezahürat yapan genç ve gayet tabii ki kaçınılmaz olarak güzel kızın Türk milliyetçiliğinin gerçek yüzünü yansıttığı iddiasıyla birlikte milliyetçilik de televole edebiyatına yenik düştü. Bu ülkede MHP hareketinin artık oy alamaz hale gelmesi, bu nedendendir. Hemen herkes fahri milliyetçi olduğundan bunun tek partide temsil görmesine de otomatikman gerek kalmamıştır. * * * Popüler olarak 'din sömürüsü' olarak adlandırılan ve sonunda ne anlama geldiği de pek net olmayan süreçlerin bu memlekette siyasi partiler tarafından sürekli yapıldığı ve yapılmakta olduğu biliniyor. Dini hislere hitap etmek siyasetçilerin işine çok geliyordu çünkü Türkiye'de kitleleri yakalayabilmenin belki de en kolay, en basit yolu bu gözüküyordu. Ancak AKP iktidarına kadar hiçbir siyasi hareket, hitap edilen dini hislerle siyasetin nasıl senkronize edileceği üzerinde düşünmediği, bir sentez yaratmaya girişmediği ve iktidara gelinceye kadar dini hisleri harekete geçirip, işine geldiğinde bunu kullanıp sonra da bu kendi harekete geçirdiği hisleri baskı altında tutmak için mesai harcadığı için tüm 'sistem partileri' göz göre göre intihar ettiler. * * * Daha önce de söyledim bu ülkede iktidar AKP'ye ikram edilmiştir. Milliyetçilik ve dini söylemin içini kendi hareketleriyle boşaltmayı başaran sistem partileri bir yandan da kitlelerin fakirleştirilmesi programına imzalarını atarak hem kendilerinin hem de temsil ettikleri sistemin sonunu el birliğiyle getirmişlerdir. AKP bu konjonktürde ortaya çıktı ve iktidarı aldı. Ve şimdi sistemin gerçek partilerinin uzun yıllar boyunca başarıyla yaptığını o da yapıyor ve söylemleriyle dini hislere oynayarak halkı mobilize ediyor. Üstelik bu tür konularda samimi olduğu yolunda yaygın bir inanış olduğundan ve bu inanış büyük ihtimalle doğru da olduğundan bu kez giden mesajlar yerini de buluyor, sistemin partilerinden tiksindirilen halk, yeni siyasi harekete yapışıyor. Ancak ben bütün bu sürecin kısa vadeli olacağına ve AKP'nin bir noktada şu anda kendi kendine yaratmaya başladığı engellere bir süre sonra çarparak krize gireceğine inanıyorum. Türkiye siyasetinin en büyük meselesi sistemin kendi içinden 'vicdanlara' hitap edebilen güçlü bir siyasi hareket çıkaramaması, tersine sistemin soygun düzeni yaratarak vicdansızlaşmasıdır. Türkiye'nin vicdanı sosyalistlerdi, halkın beklentilerine modern anlamda sahip çıkıp halkı da sitemi de bir tek sosyalistler dönüştürebilirdi. Ama sistem dün yazdığım gibi sol düşünceyi, yani kendi vicdanını öldürdü. Bu vicdanı AKP sadece dini hislere hitap ederek yakalayacağını sanıyorsa başarıları kısa vadeli olacaktır çünkü halkın belki de tam ifade etmeyi başaramadığı beklentileri bunu aşmaktadır. AKP kendisini tek kanala akıtırsa hem kendisini hem de Türkiye'yi büyük krize sokacaktır çünkü halkın beklentilerine onun da yetemediği, yetemeyeceği anlaşıldığı takdirde ortaya çıkacak boşluk korkunç sonuçlara yol açabilir. Sosyalist bir iktidar alternatifi yaratılmadığı takdirde Türkiye'yi çok büyük krizler beklemektedir, bunu lütfen görelim. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:14

İLGİLİ HABERLER