Gündem
  • 3.7.2006 10:45

HİZBULLAH GÜNEYDOĞUDA GÜÇLENİYOR

• El Kaide'nin ikinci adamı Zevahiri'nin Türkiye'yi hedef gösteren açıklamasını sizce ne kadar ciddiye almak lâzım?
Zevahiri ve El Kaide söylemine uygun. Türkiye ile ilgili daha önceki değerlendirmelerinde de benzer cümleler kullandılar. Bunlar, onların Türkiye'nin siyasi sistemiyle ilgili genel düşünceleri.

• Yani her zamankinden farklı bir açıklama değil miydi?
Özel anlamı olup olmadığını anlamak için "Neden şimdi?" sorusunu sormak gerekiyor. Bunun cevabı ise net değil. El Kaide mantığıyla bakınca bugüne özgü sebep göremiyorum. Ben açıklamanın özel olarak hedef göstermek için yapıldığından şüpheliyim. Yani Türkiye'de her an bir saldırı olacak korkusuna girmemek gerekir diye düşünüyorum.

• Peki 15 Kasım öncesinde El Kaide mantığına uygun bir durum mu vardı?
O zaman Irak işgalinin Türkiye'ye yansımaları çok şiddetliydi. Kaldı ki yine olabilir. Birçok ülkede oluyor. Ama saldırılar özellikle Batılı hedeflere ve Arap ülkelerine yönelik yapılıyor. El Kaide'nin Türkiye'den daha öncelikli hedefleri var.

El Kaide bir kavram!

• Ne olursa Türkiye El Kaide'nin öncelikli hedefi haline gelir? Meselâ İran'a olası bir müdahalede yer alırsa mı?
Hayır, El Kaide ile İran'ın arası kötüdür. Taliban iran'ın en büyük düşmanlarından biri, Irak'ta karşı karşıya savaşıyorlar. Ama meselâ Filistin'de israil saldırılarının yoğunlaştığı bugünlerde Türkiye'yle israil arasında bölgeyi rahatsız edecek ortak girişimlerde bulunulması bir saldırı için zemin oluşturabilir. Türkiye ABD ile Irak'a girseydi de kesin hedef olacaktı.

• Sizce El Kaide Türkiye'de ne kadar güçlü?
El Kaide örgütten çok bir kavram. Bu yüzden de örgüt yapılanması hiyerarşik değil. Sempatizanlara dayalı, gevşek bir örgütlenmesi var. Özellikle bazı Arap ülkelerinde ciddi bir kadroya sahip ama diğer ülkelerde sadece sempatizanları bulunuyor. Birçok şeyi gevşek yapıdaki bu sempatizanlar planlıyor ve uyguluyor. İstanbul saldırıları da böyle oldu. İstanbul saldırılarını yapanların, bazıları hariç, örgütle temasları bile yok. Birçok şey burada planlanıp yapıldı.

• Ya peki zemin?
Türkiye'de El Kaide söyleminin yaygınlaşabileceği bir zemin kesinlikle yok. Türkiye'nin dini algılaması, kültürel yapısı bu söylemle örtüşmüyor. Elbette sempatizanları var ama kitleselleşmesi imkansız. Çünkü her ne kadar uzaklaşmaya çalışsa da El Kaide selefi (S. Arabistan'da ve Arap dünyasında etkin bir islâm yorumu) bir anlayışa sahip. Türkiye'deki islâm yorumu ise çok daha esnek.

• Diyelim ki Nişantaşı'nda zemin yok; ya peki kırsalda?
Hayır, kırsalda da yok. Daha doğrusu çok sınırlı. Ama meselâ ABD'nin Irak'ı işgali ve bölgede yaşananlar birilerini kızdırıp o taraflara itebilir. Kimileri bir hesaplaşma düşüncesine girebilir Fakat bu düşünce El Kaide adı altında kitleselleşmez.

Hassas tepkiler...

• Peki meselâ Diyarbakır'daki protesto eylemi neyin sinyalini veriyordu? O karikatürleri protesto eden herkes elbette ki radikal değil, fakat yaklaşık 120 bin insanı bir alana toplayan sizce neydi?
Onun El Kaide ile hiçbir ilgisi yok. O başka bir mesele. Güneydoğu Islâmi hassasiyetleri yüksek bir bölge. Bu tür konularda daha hassas tepkiler veriyor. Ama elbette o kitle kendiliğinden toplanmış bir kitle değil. Güneydoğu'daki olay, daha çok Hizbullah'ın örgütlemesi. O kadar kalabalık Hizbullah için toplandı.

• Zaten bölgeden gelen bilgilere göre Hizbullah yeni bir sayfa açmış durumda. Domuz bağını bir kenara koyup, kapkaçı önleyen, kızları fuhuştan kurtaran, hatta küsleri banştıran başka bir imajla yeniden sahnede?
Böyle bir süreç var. Türkiye o ürkütücü günleri umarız tekrar yaşamaz ama son dönemde böyle bir örgütlenmenin varlığını herkes söylüyor. Düğünlere on binlerce insan katılıyor meselâ.

• Bu yeni durumun PKK'nın da İslâm'a karşı yumuşadığı bir döneme denk gelmesini nasıl değerlendirmek gerek?
Bazıları tarafından Kürt milliyetçiliğinin karşısında Kürt islamcılığı bir panzehir olarak görülmüştü. Bence zaten PKK'nın söylemini bu anlamda yumuşatmasıyla, devletin PKK'ya karşı islamcılığı bir panzehir olarak görmesi ve bölgede benzer uygulamalara girişmesi aynı şeyler. Yine benzer şeyler mi deneniyor, göreceğiz. Ama bu yerel bir olay. Türkiye sınırlarında olan, daha çok Türkiye'yle ilgili bir durum. Yani El Kaide tartışmasının dışında.

• İyi de nereden biliyoruz bir gün "El Kaide anlayışı"nı benimsemeyeceklerini?
Şu anda sadece böyle bir şeyin olmadığını biliyoruz. Gelecekte Ortadoğu'nun, Karadeniz'in, ya da El Kaide'nin ne olacağını biliyor muyuz? Her şey çok hızlı değişiyor. Bana göre gelecekte bu bölgede yükselecek tehdit dalgası, El Kaide formatında değil, başka bir örgütlenme biçiminde kendini gösterecektir.

• Gallup'un son (3 Mayıs) verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 9 milyon kişi (yüzde 12) Bin Ladin'in eylemlerini doğru buluyor. Bu rakam 2002'de yaklaşık 5 milyonmuş. Radikal İslâm, en çok İran, Fas ve Türkiye'de gelişiyormuş. Bunlan söyleyen dünyanın en önemli araştırma kuruluşu?
Katılmıyorum. Bin Ladin'in bir uygulamasına destek veren kişi hemen El Kaideci olmaz. Bir şeyine destek veriyorsa, başka birçok şeyine karşı çıkıyordur. Bu cevapların çoğu, bölgedeki Batı müdahalesine yönelik kızgınlığın ifadesi. Bunlara gelin El Kaide üyesi olun, onun siyasetini takip edin, eylemlerine katılın dense ortada kimse kalmaz. Bakın, bence Türkiye'de radikal islâm gelişmiyor. Tersine daha sağduyulu, zeminleri sağlam bir islâm anlayışı güç kazanıyor. Meselâ Radikal islamcı diye bilinenlerin birçoğu artık o düşünceleri paylaşmıyor.

• Ne oldu; hepsi birer "Ali Bardakoğlu" mu oldu?
Hayır, on-on beş yıl önce radikal islamcı diye görünenler şimdi işadamı oldu. O ideolojik söylem zemin kaybetti, insanlar zenginleşiyor, güç kazanıyor, başka yönlere dağılıyor. Eski düşüncelerini, tezlerini savunmak bir tarafa hatırlamak bile istemeyen insanlar var. Adalet arayışından ziyade, iktidar arayışı ön plana çıkmış durumda.

Yanlış yapıyorlar...

• Daha sağduyulu İslâm dediğiniz bu mu peki?
Hayır. Daha sağduyulu islâm derken, kültürel yönü ağır basan, Türkiye'yi ve dünyayı iyi değerlendiren, her dalganın etkisinde kalmayan insanları kastettim. Şimdi başka şey var: Bölgede olan gelişmelere yönelik Türkiye'de ve islâm dünyasında öfke birikimi var. Bu öfkeyi kim yönetecek sorunu var. Bu öfkeyi küçümseyenler, yönetmeyi reddedenler yanlış yapıyor. Çünkü o zaman bu dalgayı başkaları yönetecek ve bu hiç de iyi sonuçlar doğurmayacak.

Türkiye 10 yıldır bu suçun ortağı

• Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) geçen Salı günü aldığı "CIA'nin örümcek ağı operasyoları önlensin" kararını "Yaşlı kıta CIA'ye savaş açtı" diye değerlendirmek mümkün mü?
Gerçi CIA uçakları ve gizli cezaevleriyle ilgili tek soruşturmayı onlar açtı, ama bence bu karar bir sonuç doğurmayacak. Sadece dikkat çektiğiyle kalacak. Çünkü hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri bu suça iştirak etti. Türkiye de bu suçun içinde. Unutmayalım ki, CIA uçuşları hâlâ devam ediyor. Gizli cezaevlerindeki sorgulamalar da...

• Bu kadar uluslararası havaalanından nasıl geçiyorlar sizce; bilgi vermeden ya da yanlış bilgiler vererek olabilir mi?
Geçtikleri havaalanlarının bulunduğu her ülkenin haberi var. Daha önce yapılmış anlaşmalar, ortak operasyonlar var. Ama hepsi yalanlanıyor. Bu yalanlamaları ciddiye almamak lâzım. Çünkü bir suç işleniyor ve gizlenmeye çalışılıyor. Bizim haberimiz yoktu, diyen hiçbir ülke olamaz. Her ülke kendi hava sahasının, havaalanlarının, askeri üslerinin ya da cezaevlerinin neresinin bu sorgulamalar için kullanıldığını çok iyi biliyor.

• Tam olarak kimler taşınıyor bu uçaklarda?
ABD'nin tehdit olabileceğinden endişe ettiği herkes. Sayısız masum insan bu uygulamanın kurbanı oldu. Hatta bazı yazarlar taşındı o uçaklarda. Bırakıldıktan sonra ABD'ye karşı dava açtılar.

• Sizce 10 yılda kaç kişi?
Bunu kimse bilemez. Çok kayıp insan var. Bunların kayıtları, istatistikleri yok.

• Türkler?
Var tabii. Zaten Türkiye'de de İncirlik, Malatya-Erhaç gibi hava üslerinin bu işler için kullanıldığı, Kandıra gibi bazı cezaevlerinde bu tür bölümler olduğu söyleniyor.

• Sizce Türkiye kaç yıldır bu işin içinde?
Bence 1996'lardan bu yana işin içinde Türkiye. Yani ta başından beri.

ABD Zapsu için Türkiye'yi suçlamaz

• Ankara'da ilginç yerlerden işittiğimiz bir şüpheye göre ABD, günü geldiğinde Cüneyd Zapsu-Yasin El Kadı ilişkisini örnek gösterip, Türkiye'yi de teröre destek olmakla suçlayabilirmiş?
O zaman Türkiye de PKK'ya destek verdiklerini söyler. Çünkü veriyorlar. Irak'ta iran'a karşı terör örgütleri kurdular, eğittiler ve saldırı yaptırıyorlar. Ama iki ülke ilişkileri bu noktaya gelemez. Zaten Zapsu-Kadı ilişkisi eski bir mesele. Yeni bir durum yok ki ortada.

Kürt milliyetçiliği İslamcılar arasında da etkili

• Bu hafta Mazlum-Der Başkanı Ayan Bilgen'le girdiğiniz polemik şunu düşündürttü: Sanki Türk İslâmcılar'la Kürt İslamcılar arasında bir gönül yarası var?
Kesinlikle öyle bir şey yok. Bu bir polemik de değil. Ben bir taraf olarak yazmadım. Ben sadece Mazlum-Der gibi bir insan hakları örgütünün ideolojik bir söyleme kurban edilmemesi gerektiğini; Kürt milliyetçiliğinin islamcılar arasında da etkili olduğunu söyledim. Birilerini milliyetçilikle suçlayanlar aslında kendilerinin de aynı dili kullandığına bir dönüp bakmıyor. Ben aslında herkesin bildiği, ama dokunulmaz alan gibi görüp, uzak durduğu bir konuyu açtım.

Anti-Amerikancılik gibi bir derdim yok

• ABD Büyükelçiliği, özellikle Edelman döneminde, adınızın geçtiği ya da ima edildiğiniz menfî açıklamalarda bulundu. ABD medyasınca eleştirildiniz. Washington*a giden siyasilere şikayet edildiniz. Hatta "Bu adama yazdırmayın" bile dendi. Bilmediğimiz başka şeyler var mı?
Var galiba ama bunlar yeter sanırım, Türkiye'de kaç kişi bu kadarıyla karşılaşıyor ki... Sadece bir gazeteci olarak bildiklerimi kamuoyuyla paylaşmaktan çekinmedim. Anti-Amerikancılık dîye bir derdim yok. Yazdıklarım Türkiye halkına yönelik bol bütçeli kamuoyu çalışmalarım bozabiliyor bazen. İşte o zaman bana kızıyorlar.


 

(Devrim Sevimay vatan)

 

 

 

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:33

İLGİLİ HABERLER