KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA - Başbakan Abdullah Gül, 58. Hükümet'in dürüst, bilgili ve ehliyetli kadroların öncülüğünde, siyaseti ve devleti yeniden milletle buluşturmak için kapsamlı bir programla, umut ve güven dolu bir geleceği yeniden tesis etmek üzere yola çıktığını söyledi.
Gül, 64 sayfadan oluşan Hükümet Programı'nı TBMM Genel Kurulu'na sunarken, Türkiye'nin, iki partiden oluşan bir meclis ve tek partinin oluşturduğu Hükümet ile istikrarı yakaladığını savundu. Meclis ve Hükümet olarak milletin kendilerine verdiği bu fırsatı en üst seviyede değerlendirme ve bekleyen sorunlara doğru ve hızlı çözümler getirme sorumluluklarının bilincinde olduklarını kaydeden Gül, ''Bu ağır, ağır olduğu kadar da onurlu sorumluluğu ciddiyetle taşıma kararlılığındayız'' dedi.
Gül, bir yandan birikmiş sorunlara acil çözümler ararken, diğer yandan bir daha böylesi sorunlarla karşılaşmamak için gerekli yapısal değişiklikleri ve reformları da gerçekleştirme azminde olduklarını ifade etti.
İçinde bulunulan koşulların göstermelik tedbirlerle geçiştirilemeyeceğini bildiklerini dile getiren Gül, AK Parti'nin seçim beyannamesi ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Acil Eylem Planı'nın geniş takdir gördüğünü ve güven kazandığını söyledi. Gül, ''Hükümet Programımız, siyaset ahlakımız ve demokratik tutarlılığımızın bir gereği olarak seçim öncesinde halkımıza taahhüt ettiğimiz hususları hayata geçirecek bir anlayış içinde hazırlanmıştır'' diye konuştu.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çalışmalarımızı, başta muhalefet partimiz olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle diyalog ve işbirliği içinde, demokratik ve şeffaf bir ortamda sürdüreceğiz. Çoğulcu bir demokrasi anlayışı ile hukuka ve insan haklarına saygı temelinde, siyasal üstünlüğün her şey demek olmadığını bilerek atılacak önemli adımlarda toplumsal mutabakat oluşturmak yönünde azami gayret göstereceğiz.''
''Uygulanan yanlış politikalar yüzünden'', devletin ekonomideki rolünün değişen koşullara ayak uyduramadığını, servetin toplum kesimleri ve bölgeler arasındaki dağılımında adalet sağlanamadığını ve sağlıklı bir özelleştirme gerçekleştirilemediğini de kaydeden Gül, ''Ülkemiz, kamu yönetiminde hantal ve aşırı merkeziyetçi yapıdan, yoksulluk ve siyasal çürümeden kurtulamamıştır'' görüşünü dile getirdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinin yaşandığı dönemlerde, halkın görülmemiş bir şekilde yoksulluğa maruz bırakıldığını kaydeden Gül, krizin ekonomik ve sosyal maliyetinin çok büyük olduğuna işaret etti.
Programda ortaya konulan konuların birçoğunun, uzun zamandır tartışılan ve üzerinde geniş mutabakat olan unsurları içerdiğini bildiren Gül, şunları kaydetti:
''Tüm bu çabalarımızda Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere gösterdiği muasır medeniyet seviyesini aşma hedefi, atacağımız adımların temel dayanağı olacaktır.
Hükümetimiz;
Ekonomik istikrarı sağlamış,
Rekabetçi bir piyasa yapısı oluşturmuş,
Sürdürülebilir kalkınma ortamını yakalamış ve ekonomik refahın nimetlerini adaletle dağıtan,
Yoksulluk ve yolsuzluğun ortadan kaldırıldığı,
İnsanlarımızın barış ve refah içinde özgürce yaşadığı,
Çağdaş dünya ile bütünleşmiş,
Farklılıkların çatışma unsuru olarak değil zenginlik kaynağı olarak görüldüğü,
İtibarlı, demokratik, dinamik bir Türkiye vizyonunu hayata geçirecektir.''
Başbakan Gül, bu vizyonu gerçekleştirme yolundaki hükümetin misyonunu ise ''siyasi iktidarı halkın talep ve beklentileri doğrultusunda kullanmak, hukukun üstünlüğü anlayışı içinde halkın iradesinin yönetime yansımasını sağlamak, toplumun gelişme taleplerine uygun olarak Türkiye'nin bütün dinamiklerini, potansiyelini ve imkanlarını harekete geçirmek'' diye sıraladı.
Hükümet programında, katılımcı ve özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlanacağı, bazı temel kanunların değiştirileceği bildirildi.
Başbakan Abdullah Gül tarafından okunan programda, insanların doğuştan devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğuna işaret edildi.
Temel hak ve özgürlükler alanında insanlığın birikimi olarak da görülen uluslararası demokratik standartların hükümetin tüm politikalarında esas alınacağı bildirilen programda, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul ederek iç hukukunun bir parçası haline getiren Türkiye'nin, 58. hükümet öncülüğünde bu değerleri hayata geçirerek temel hak ve özgürlükler alanında evrensel standartlara ulaşma kararlılığında olduğu belirtildi.
Hak ve özgürlükler çerçevesinde hükümetin hedefleri şöyle sıralandı:
''-Temel hak ve özgürlükleri, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterleri'nde belirtilen seviyeye yükselmek için Anayasa ve yasalarda gerekli tüm değişiklikler yapılacak.
-Temel hak ve özgürlüklerin, sadece anayasal ve yasal güvenceye alınması ile yetinilmeyip, fiilen uygulanması ile siyasal kültürün yerleşik bir boyutu olarak güçlenmesi yönünde çaba sarfedilecek.
-Temel hak ve özgürlükler konusunda toplumun değişik kesimlerinin sorunlarına ve taleplerine karşı duyarlı olunacak, bu alanda çifte standartlara, kısır çekişmelere ve siyasi istismarlara izin verilmeyecek.
-İşkence başta olmak üzere, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan tüm insan hakları ihlallerinin üzerine kararlılıkla gidilecek.
-Mülkiyet hakkını, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve öğrenme özgürlüğünü sınırlayan hükümler, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışı içinde dikkate alınarak yeniden düzenlenecek.''
Programda, hükümetin, sivil toplumun güçlenmesini ve yönetim anlayışı içinde etkili bir kamuoyu denetimini kaçınılmaz gördüğü de bildirilerek, sivil toplum kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımı ile temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye doğru gelişmesine katkı sağlayacağı belirtildi.
Hükümetin, medyanın çoğulcu ve rekabetçi bir yapıda gelişmesini savunduğu dile getirilen programda, kamusal bir hizmetin farklı taraflarını oluşturan siyaset ile medya ilişkisinin demokratik değerlere ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir diyalog içinde yürütüleceği bildirildi.
Kamu yönetiminde tepeden inmeci ve tek yönlü anlayışların terk edileceği bildirilen programda, ''Bu bağlamda, devlet-toplum diyaloguna ve eğitim, sağlık, çevre gibi sosyal boyutu olan hizmetlerde işbirliğine dayanan modeller geliştirilecektir. Devlet-piyasa-toplum birbirlerinin alternatifi değil tamamlayıcılarıdır. Sürdürülebilir hızlı bir kalkınma ancak bunların oluşturacağı sinerji ile sağlanabilecektir'' denildi.
Programda, toplumun kamu yönetimine güvenini kalıcı olarak tesiste idarenin hukuka bağlılığının sağlanmasındaki öneme de işaret edilerek, bu bağlamdaki hedefler şöyle ifade edildi:
''-Hukuk ve adalet anlayışımız gereği hukukun üstünlüğü içinde devletin, topluma ve bireylere dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep aidiyeti gibi sebeplerle ayrım gözetmesi sözkonusu olmayacak.
-Mevzuatımızdaki pekçok yasakçı hükümler nedeniyle ülkemiz hukuk devletinden çok kanun devleti görünümü vermektedir. İktidarımız süresince tüm çalışmalarımız, ülkemiz hukukunu evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel standartlara çıkarmak, ülkemizi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak ve uluslararası camiada saygın bir yer kazandırmak olacak.''
Bu amaca ulaşmak için öngörülen temel düzenlemeler de programda şöyle sıralandı:
''-Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki anayasa yerine katılımcı ve özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlayacağız. Yeni anayasamız güçlü bir toplumsal meşruiyete sahip, başta AB olmak üzere uluslararası normlara uygun, bireyin hak ve özgürlüklerini üstün tutan, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi esas alan demokratik hukuk devleti anlayışını taşıyacaktır. Şekil açısından ise kısa, açık ve anlaşılır olmasına özen gösterilecek.
-Avrupa insan Hakları Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı gibi adil yargılama ilkesine aykırı olan yargı kademeleri kaldırılacak.
-Siyasi partileri halka açmak, halkın partiler üzerindeki denetim ve etkinliğini artırmak, parti içi demokrasiyi ve şeffaflığı sağlamak ve istikrarı bozmayacak şekilde temsilde adaleti sağlamak üzere Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunları, tüm kesimlerin üzerinde mutabakatı aranarak değiştirilecek.
Amacımız, şiddet, baskı ve suçtan arınmış, özgürlüklerin nimetlerinden yararlanan ve korkunun olmadığı bir barış toplumu haline gelmektir. İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla koruyucu hukuk uygulamaları başlatılacak, ayrıca ihtilafların dostane çözüm yolları ile çözümlenmesi anlayışı getirilecek.
Türk Ceza Kanunu çağın ihtiyaçlarına cevap vermemekte, korunan değerler bakımından büyük haksızlıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle yeni bir Ceza Kanunu hazırlanacak. Türk Ticaret Kanunu, İcra İflas Kanunu ve İş Kanunu gibi temel kanunlarımız çağdaş gelişmeler ve AB normları dikkate alınarak güncellenecek.''
58. Hükümet Programı'nda, yargı yetkisini kullanan kişi ve kurumların bağımsız ve tarafsız karar vermelerini sağlayacak bir yargı reformunun amaçlandığı belirtildi.
Programda, öncelikle Anayasa ve yasalardaki yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ile bağdaşmayan hükümlerin değiştirileceği, hakimlerin tarafsızlığını ve hukukun siyasallaşmasını engelleyen önlemlerin alınacağı vurgulandı.
Programda, yargı ile ilgili yapılması öngörülen düzenlemeler şöyle sıralandı:
''-Yargı hatalarından dolayı mağdur olanların zararlarının tazmini için bütçeden kaynak aktarılacak.
-Basında ve kamuoyunda etkili kişi ve organların yargıyı etkilemek suretiyle, adaleti yanıltmaya yönelik faaliyetlerine engel olucu nitelikteki düzenlemelerin uygulanması sağlanacak.
-Davaların kısa sürede sonuçlandırılmasını sağlayacak şekilde yargılama usullerinde basitliğe, makul maliyet ve ispatta kolaylığa imkan verecek düzenlemeler yapılacak.
-Adliye teşkilatı, çeşitli derecelerdeki mahkemelerin görev ve yetki alanları, adaletin hızı ve kalitesini artıracak şekilde yeniden düzenlenecek.
-Örgütlü suçlar, terör suçları, ekonomik suçlar gibi alanlarda ihtisaslaşmış yeni mahkemeler kurulacak.
-Yargıtay'ın iş yükünü hafifletmek ve yargı sürecini hızlandırmak için 'İstinaf Mahkemeleri' kurulacak.
-Adliye teşkilatının hakim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığı, kısa sürede kapatılacak.
-Vatandaşların devlet kuruluşları ile olan ihtilaflarının yargı yoluna başvurulmadan çözümlenmesi için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılacak.
-Maddi imkansızlıkları nedeniyle hak arama özgürlüğünden yararlanamayanlar için öngörülen 'adli yardım' müessesesine işlerlik kazandırılacak.
-Bir 'İdari Usul Kanunu' çıkarılarak idari işlemlerin yapılmasındaki yetki ve sorumluluk belirsizlikleri giderilerek işlemlere açıklık kazandırılacak, denetim kolaylığı sağlanacak.
-Adliyeler, çağın gelişmelerine uygun bir şekilde modern araç ve gereçlerle donatılacak. Mahkemelerin elektronik arşiv imkanlarından yararlanması sağlanacak.''
Hükümet Programı'nda infaz normlarının da çağdaş normlara uygun hale getirileceği belirtilerek, buna ilişkin düzenlemeler de özetle şöyle ifade edildi:
''-Tutuklu ve hükümlülerin kaldığı mekanlar ayrılacak, ceza infaz kurumlarının personel ve fiziki altyapı yetersizlikleri giderilecek. Alternatif ceza infaz yöntemleri geliştirilecek.
-Adli sicil kayıtlarının tutulmasında daha düzenli bir sisteme geçilecek, sabıka kayıtlarının silinmesindeki ihmallerin hak mahrumiyeti doğurması engellenecek.
-Kişilerin idari kararlarla kamu haklarından mahrum bırakılmalarının önüne geçilecek, kamu haklarından mahrumiyette yargı kararı zorunlu hale getirilecek.''
Programda, hükümetin ve kamu yöneticilerinin 'hesap verme sorumluluğu'nu geliştirecek ve gözetecek mekanizmaların kurulacağı vurgulandı.
Kamu kaynaklarının kullanım ve aktarımlarını toplumun bilgisine açarak, yolsuzluklara imkan vermeyen şeffaf bir devlet anlayışının yerleştirileceğinin kaydedildiği programda, hedeflenen devlet anlayışı da şöyle ifade edildi:
''Devletin rolü adaleti tesis etmek, iç ve dış güvenliği sağlamak, makro düzeyde, esnek ve katılımcı özelliklere sahip stratejiler geliştirmek, makro ekonomik dengeleri ve istikrarı sağlamak, gelir dağılımı başta olmak üzere sosyal ve bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik tedbirleri almak, eğitim ve sağlıkla ilgili temel hizmetleri yürütmek, temel altyapı hizmetlerini yapmak ve yaptırmak, koyduğu standartlara göre denetim yapmakla sınırlı kalacaktır.''
Hükümet programında, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılacağı, kapsamlı bir yerel yönetim reformu gerçekleştirileceği bildirildi.
Programda, kamu yönetimi sisteminin çağdaş bir yönetim anlayışına uygun bir yapıya kavuşturulması gerektiği belitilerek, hükümetin bu dönüşümü sağlamakta kararlı olduğu kaydedildi. Bu kapsamda, öncelikle merkezi yönetim tarafından yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetlerin, kaynaklarıyla birlikte yerel yönetimlere devredileceği vurgulandı.
Buna göre, yapılması öngörülen düzenlemeler şöyle:
''Yerel düzeyde demokratikleşmeye önem verilecek, seçimlerle oluşan yerel organlar üzerindeki merkezi idarenin denetimi, hukuka uygunluk denetimi ile sınırlandırılacak.
Bilgi edinme hakkı, toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırılacak ve bunu sağlamak için 'Vatandaşın Bilgi Edinme Hakkı Kanunu' çıkarılacak.
Kamu kuruluşlarının hizmet ve işlemleri halka duyurulacak, yönetimde şeffaflık sağlanacak.
Kamuda verimliliğin ve şeffaflığın sağlanması için hizmet birimlerinin, Parlamento'ya ve kamuoyuna performans raporu sunmaları yönünde çalışmalar başlatılacak.
Kamu kuruluşlarında bilgi ve iletişim teknolojileri azami ölçüde kulanılarak, e-Devlet uygulaması yaygınlaştırılacak.
Kamu yönetiminde 'beyana güven ilkesi' geliştirilecek, aksi kanıtlanana kadar vatandaşın beyanı doğru kabul edilecek, bu ilkeyi suistimal edenlere verilecek cezalar caydırıcı hale getirilecek.
Personel alımında objektif kriterler getirilecek, terfilerde liyakat ve fırsat eşitliği esas alınacak.
Ulusal düzeyde 'Ekonomik ve Sosyal Konsey' etkin olarak çalıştırılacak, bölgesel ve yerel düzeyde özel kesimin ve sivil toplum örgütlerinin kamu yöneticileri ve siyasi yetkililer ile biraraya geleceği benzeri yapılar geliştirilecek.''
Merkezi idare reformuna Başbakanlık'tan başlanarak Bakanlar Kurulu sayısının 25'e indirildiğine dikkat çekilen Program'da, ekonomi yönetiminin iyi bir şekilde koordine edileceği ifade edildi. Bakanlıkların görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanacağı da belirtilirken, gizlilik dereceli az sayıdaki kararlar hariç, bütün hükümet kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanarak aleniyetinin sağlanacağı bildirildi.
Programda, yerel yönetim reformu çerçevesinde, merkezi idare ile yerel idareler arasında görev, yetki ve kaynak paylaşımının üniter devlet anlayışına dayalı olarak, etkinlik, verimlilik ve çağdaş yönetim ilkelerine uygun olarak yeniden belirleneceği vurgulandı. Programda, ''Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda belirtildiği gibi, merkezi idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenecek ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacak. Bu çerçevede, merkezi idare politika belirleme, standart oluşturma, denetleme ve eğitim faaliyetlerinden sorumlu olacak, uygulamaya yönelik görev, yetki ve kaynaklar yerel yönetimlere devredilecek'' denildi.
Buna göre, mahalli idareler, insan kaynakları ve mali açıdan güçlendirilecek. İl Genel Meclisleri, katılımı artıracak şekilde yeniden yapılandırılacak ve birer yerel meclise dönüştürülecek.
58. Hükümet'in, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, kamu borç stokunu düşürmek, yüksek ve istikrarlı büyüme performansına ulaşmak için yürürlükteki ekonomik programın aksayan ve yetersiz bölümlerini de dikkate alarak toplumun desteğini alacak yeni bir ekonomik program uygulayacağı bildirildi.
Hükümet Programı'nda ekonomi ayrıntılı yer aldı. Uygulanan yanlış programlar ve yönetim hataları yüzünden gerekli reformların yapılamaması nedeniyle yüksek enflasyon, büyük bir kamu borç stoku, düşük büyüme, dengesiz gelir dağılımı ve yüksek işsizlik gibi ciddi sorunların içine düşüldüğü belirtildi.
Türkiye'de özellikle son dönemlerde uygulanan kamu açıklarına dayalı ve sadece sıcak para girişi ile desteklenen büyüme modelinin daha fazla sürdürülemeyeceğinin açık olduğu bildirilen programda, büyümeyi sağlayacak temel kaynaklar; verimlilik artışı, atıl üretim faktörlerinin harekete geçirilmesi, uluslararası ölçekte rekabet edilebilir mal ve hizmet üretimi ile doğrudan yabancı sermaye olarak sıralandı.
58. Hükümet'in uygulayacağı maliye politikası ise şöyle açıklandı:
''Hükümetimizin uygulayacağı maliye politikasının temel önceliği, mali disiplini sağlayarak borç stokunu sürdürülebilir seviyeye indirmek ve makro istikrarı koruyacak faiz dışı fazlalığı vermektir. Faiz dışı fazlanın büyüklüğü, büyüme ve sosyal politikalar dikkate alınarak şekillendirilecektir. Bu kapsamda, faiz dışı fazla hedefi içinde kalmak şartıyla, verimsiz harcamalar kısılarak üretken harcamaların artırılması veya ekonomik aktiviteyi canlandıracak vergi indirimlerine gidilmesi gibi önlemler dikkatle değerlendirilecektir.
Kamu borç stoku kabul edilebilir ve sürdürülebilir seviyelere indirilecektir. Bunu sağlamak için faiz dışı dengede fazla verilmeye devam edilecek. Özelleştirme hızlandırılacak, ilave gelir kaynakları bulunacak, ekonomide istikrarlı büyüme sağlanacak ve reel faiz oranlarının hızla makul düzeylere gerilemesi için gerekli güven ve istikrar ortamı oluşturulacaktır.
Kamu borç stokunun azalmasıyla, kamunun finans sektöründeki fonları emmesine son verilecek, finans sektöründeki kaynaklar özel sektör kuruluşlarına yönlendirilecektir. Böylece yatırım, üretim ve istihdam artışı sağlanacaktır.''
Kısa dönemde enflasyonu düşüren, orta vadede ise fiyat istikrarına öncelik veren stratejinin sürdürüleceği, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının korunacağı belirtilen programda, enflasyonda kalıcı bir düşüşe ulaşılması ve para politikasına güvenin tesis edilmesinin ardından, para politikası uygulamasında Merkez Bankası'nın, fiyat istikrarıyla çelişmemek kaydıyla büyüme ve istihdamın sağlanmasının dikkate alınacağı bildirildi.
Döviz kurlarında öngörülebilirliği sağlamak amacıyla dövizde vadeli işlemler piyasasının geliştirileceği, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmasıyla kurlarda da istikrarın sağlanacağı ifade edildi. Programda, ''Dalgalı kur politikasına devam edilecektir. Ancak Merkez Bankası, döviz piyasalarındaki makro ekonomik temellerle bağlantısı olmayan ve spekülatif nitelikli dalgalanmalara daha duyarlı bir biçimde müdahale edecektir'' ifadesine yer verildi.
Döviz kurunda sağlanacak istikrarın, açık pozisyon oluşturarak kar elde etme şeklinde istismarını önlemek için bankaların açık pozisyonlarının BDDK ile Merkez Bankası tarafından sıkı bir biçimde kontrol edilebileceği kaydedildi.
Programda, tüm toplum kesimlerinin katılımı sağlanarak ve ülke koşulları dikkate alınarak süratle hayata geçirilecek yapısal reformlar şöyle belirlendi:
-Kamunun yeniden yapılanması,
-Kamu harcamalarında disiplin, tasarruf ve şeffaflığın sağlanması,
-Özelleştirmenin hızlanması,
-Yerli ve yabancı yatırımlar için ortamın iyileştirilmesi,
-Mali sektör ve sosyal güvenlik sisteminin ıslahı,
-Tarımda yeniden yapılanma ve verimliliğin arttırılması.
Parasal ve mali disiplinin sağlanmasının yanında yapısal reformların uygulanmasıyla Türkiye'de güven ortamının oluşacağı ve belirsizliklerin azalacağına işaret edilen programda, makro ekonomik istikrarı sağlamaya yönelik para ve maliye politikalarına ek olarak reel sektörün canlanması için gerekli desteğin verileceği, üretim, yatırım, ihracat ve istihdamın artırılmasıyla birlikte arzulanan büyümeye de ulaşılacağı bildirildi.
''Krizden olumsuz etkilenmiş kesimlerle yakından ilgilenilecek, sosyal yardım projeleri uygulamaya konulacaktır'' denilen programda, nüfusun yüzde 15'inin açlık sınırının altında olduğu, Hükümet'in ''insan haklarına ve Anayasa'ya aykırı olan bu tabloya kayıtsız kalmayacağı'' belirtildi.
Hükümet'in, açıkladığı ekonomik programların arkasında güçlü bir siyasi irade ile duracağı kaydedilerek, böylece ekonomide şiddetle ihtiyaç duyulan güven ve öngörülebilirliğin çok kısa zamanda sağlanacağı ifade edildi.
58. Hükümet'in, vergi sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesi için kapsamlı bir vergi reformu uygulayacağı bildirildi.
Hükümet Programı'nda, vergi politikalarının, ekonomik programı ve kamu kesimi dengelerini gözönünde bulunduran, reel sektörü ve sosyal politikaları dikkate alan bir anlayış içinde uygulanacağı belirtildi.
Bu çerçevede, vergi sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için kapsamlı bir vergi reformunun yürürlüğe konulacağı bildirilirken, bu reformun çıkış noktasının, ''vergide adalet ve ödeme gücü'' ilkeleri olacağına işaret edilerek, sadece vergi kanunlarında yapılacak düzenlemelerle gerçekleşmeyeceği, uygulamanın da aynı ölçüde önemli olduğu ve bu alanda yapılması gereken çok şey bulunduğu kaydedildi.
Uygulanacak ekonomik programın önemli bir ayağının kamu harcamaları reformu olacağı belirtilerek etkinlikten uzak, verimsiz ve şeffaf olmayan kamu harcama sisteminin iyileştirilmesi için yapılacak kamu harcama reformunun, ''makro ekonomik istikrarın sağlanması'', ''kaynakların stratejik hizmet önceliklerine göre tahsisi'', ''kamu hizmetlerinin tutumluluk, verimlilik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesi'', ''kullanılan mali yetkilerin hesabının verilerek saydamlığın sağlanması'' hedeflerine yöneleceği bildirildi.
Son yıllarda tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasındaki aracılık işlevinin zayıfladığı, krizlere karşı kırılgan ve verimsiz çalışan ve ekonomideki krizlerden önemli ölçüde etkilenmiş olan bir finans sektörünün ortaya çıktığı hatırlatılan programda, finans sektörünün sağlıklı yapıya kavuşturulması için uygulanacak politikaların temel hedefleri şöyle sıralandı:
''-Üretken yatırımları, büyümeyi ve makro ekonomik istikrarı destekleyen,
-Şoklara dayanıklı ve sağlıklı işleyen,
-Ekonomimizin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli fonları temin eden,
-Mali sektörün büyümesini sağlayarak mali derinliği artıran, mali sistemde rekabet koşullarını oluşturan,
-Sistemin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayan bir finansal sistem oluşturmak.''
''Siyasi müdahaleler sonucu ekonomik rasyonelliği yitirerek kamuya yük haline gelen KİT'lerin özelleştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir'' denilen programda, Hükümet'in, KİT'lerin özelleştirilmesinde kararlı olduğu, özelleştirme süreç ve uygulamalarını hızlandırmaya yönelik politikaların oluşturulacağı ve gerekli önlemlerin alınacağı bildirildi.
Özel sektör katılımıyla ihracata dönük bir stratejik planlama yapılacağı belirtilen programda, ihracat teşvik mevzuatının, uzun dönemli stratejiye göre ilgili tüm kuruluşların koordinasyonu sağlanarak revize edileceği bildirildi.
Programda, elektrik satış fiyatının ucuzlatılması, özellikle sanayi sektörüne ucuz enerji temin etmek üzere elektrik üretim maliyetlerinin, kayıp-kaçak oranlarının, verimsiz kullanılmaların ve satış fiyatlarının içindeki fon ve payların düşürülmesine yönelik çalışmalar yapılacağı ifade edildi.
Türkiye'nin, komşu ülkelerdeki petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına açılmasında enerjide bölgesel güç haline getirileceğine işaret edilen programda, Avrupa ve bölge ülkeleriyle elektrik alışverişine imkan sağlayacak iletim altyapısının ve piyasa düzeninin geliştirilmesine önem verileceği, Hazar Bölgesi'nin doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden dünya pazarlarına nakline yönelik politikaların sürdürüleceği bildirildi.
Hükümet Programı'nda, ruhsatı kamuya ait maden sahalarının tedricen özel sektöre devredileceği, bor işletmelerinin özerk bir yapıya kavuşturulacağı ve Bor Araştırma Enstitüsü'nün kurulacağı belirtildi.
Programda, madencilik sektöründe arama faaliyetlerine ağırlık verileceği, bu çerçevede maden arama ve işletme aşamalarında bürokrasiyi azaltıcı tedbirler alınacağı vurgulandı. Ruhsatı kamuya ait maden sahalarının tedricen özel sektöre devredileceğinin kaydedildiği programda, katma değeri yüksek işlenmiş mermer ihracının destekleneceği, bor işletmelerinin de özerk bir yapıya kavuşturulacağı ifade edildi. Bor Araştırma Enstitüsü'nün kurulacağının da kaydedildiği programda, maden üretiminde çevreye zarar verilmemesine büyük özen gösterileceği vurgulandı.
Programda, ulaştırma sektöründe hükümetin birinci önceliğinin ülke ekonomisinin ve sosyal hayatın beklentilerine uygun ulaştırma altyapısını oluşturmak üzere, taşıma türleri arasında dengeyi sağlayacak bir 'ulaştırma ana planı' hazırlamak olduğu belirtildi. Programda, yıllardır adeta kaderine terk edildiği ifade edilen demir yollarının da özel sektörle birlikte çağdaş bir işletmecilik anlayışı çerçevesinde geliştirilmesine özel öncelik verileceği dile getirildi. TCDD Genel Müdürlüğü'nün de bu amaçla yeniden yapılandırılacağı vurgulandı.
58. Hükümetin Programı'nda, turizm sektörüyle ilgili olarak da bir turizm ülkesi olarak ''Türkiye'' markasının oluşturulmasına dönük tanıtma projelerine önem verileceği belirtildi. Programda, ''Ülkemizin zengin turizm potansiyeli harekete geçirilerek dünya turizm pastasında önemli bir yer tutan iş-kongre, fuar, spor ve kültür turizmi alanlarında, dinlence turizminde edindiğimiz konuma gelmemizi sağlayacak bir hamle başlatılacak. İstanbul, sahip olduğu devasa turizm potansiyeli ile özel olarak ele alınacak'' denildi. Programda, turizm yatırımlarının ''bölge geliştirme'' anlayışı içinde yabancı sermayenin cezbedilmesinde başvurulacak önemli araçlardan biri olarak olarak değerlendirileceği vurgulandı. Programda, ''Bu çerçevede yabancılara mülk satışına imkan veren hukuki düzenlemeler yapılacak'' denildi.
Hükümet Programı'nda tarım politikasının temel hedefinin, gıda ürünlerinin uluslararası piyasalarda rekabet edebilmesi, verimli tarım arazilerinin sürekli işlenir halde tutulması ve verimliliğin artırılması olduğu vurgulandı. Programda, bu çerçevede, fiyatların serbest piyasada oluşmasının esas alınacağı, üretimin talebe göre yönlenmesinin sağlanacağı belirtildi. Devletin tarım ürünlerinin ticaretini yapmayı bırakacağının vurgulandığı programda, ürün borsalarının gelişmesinin destekleneceği, bu borsalarda vadeli işlemlerin başlatılması için gerekli önlemlerin alınacağı ifade edildi.
Programda, hayvancılık alanında da üretici örgütlenmelerinin teşvik edileceği, daha büyük ölçekteki işletmelerin oluşmasının sağlanacağı ve entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği bildirildi.
8. Hükümet'in, ekonomik kalkınma politikalarını sosyal politikalarla dengeli bir şekilde yürüteceği bildirildi.
Hükümet Programı'nda, Türkiye'de ''yapısal issizlik yaşandığı ifade edilerek, işsizliğin azaltılması için alınacak önlemler şöyle sıralandı:
-Ulusal ekonomi stratejisi belirlenirken tam istihdam hedef alınacak, bu hedef gözetilerek ekonomik büyümeye, reel sektör yatırımlarını artırmaya ve üretime dönük politikalar geliştirilecektir.
-Ülke gerçeklerine ve teknolojik gelişmelere cevap verebilecek bir insan gücü planlaması yapılacak, mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilecektir. Her yaştaki işsiz ve mesleksiz kişilerin, ilgilerine, yeteneklerine ve fiziki özelliklerine uygun meslek sahibi olabilmeleri amacıyla kısa süreli eğitim ve danışmanlık hizmetleri etkin hale getirilecektir.
-İstihdamdan alınan vergiler ve primler gözden geçirilerek, gerekli önlemler alınmak suretiyle haksız rekabete yol açan kayıt dışı istihdam ve yabancı kaçak işçi çalıştırılması önlenecektir.
-İstihdam yaratmadaki etkinlikleri ve esneklikleri, konjonktürel dalgalanmalara uyum kabiliyetleri, bölgeler arası gelişmişlik ve gelir farklılıklarının giderilmesindeki önlemler dikkate alınarak, KOBİ'lerin gelişmesi desteklenecektir.
-Emek-yoğun bir sektör olması ve beraberinde yüzü aşkın alt sektörü harekete geçirmesi nedeniyle inşaat sektörünü canlandırıcı önlemler alınacaktır.
Son yıllarda ekonomik krizlerin etkisiyle kesimler arasında gelir dağılımının büyük oranda bozulduğu, ücretlerde meydana gelen reel kayıp ve artan işsizlik sonucu halkın refah düzeyinde önemli düşüşler meydana geldiği, krize karşı dayanma gücü aşınan yoksul kesimlerde sosyal huzursuzlukların artığına dikkati çekildi.
Geliri dağlımı ve yoksullukla mücadele alanında hayata geçirilecek politikalar da şöyle sıralandı:
-Hükümetimizin uygulayacağı ekonomik program ve politikalarda sosyal adalet gözetilecek ve insanı merkeze koyan yeni bir kalkınma yaklaşımı benimsenecektir. Ekonomik program, sosyal politikalarla uyumlu, sosyal bütünleşmeyi ve dayanışmayı sağlayıcı, işsizliği azaltıcı ve yoksulluğu ortadan kaldırıcı nitelikte olacak; ekonomik büyümeden elde edilecek nimetlerin adaletli bölüşümünü sağlayacak insani bir yapı taşıyacaktır.
-Çalışan kesimlerin vergi yükü kademeli olarak hafifletilecektir.
-Kapsamlı bir yoksullukla mücadele programı uygulamaya konulacaktır.
-Açlık sınırı altındaki nüfusa götürülecek hizmetlerin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi için bir veri tabanı kurulacak ve açlık sınırının altındaki aileler belirlenecek ve desteklenecektir.
-Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve sağlıklı bir nesil yetiştirme hedefleri doğrultusunda yoksulluk sınırı altında olan ailelerin çocuklarına eğitim ve sağlık yardımları yapılacaktır. ''
58. Hükümet'in yolsuzlukla mücadele kapsamında alacağı önlemler şöyle:
-Yolsuzluğun ahlaki çöküşle ilgisi dikkate alınarak, özellikle meslek ve iş ahlakı alanında standartlar yükseltilecek, kamu yönetiminde en az teknik yeterlilik kadar dürüstlüğe de önem verilecektir.
-Siyasetin finansmanının şeffaf hale getirilmesi ve objektif kriterlere bağlanması için Siyasi Partiler Yasası'nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
-Yolsuzluk ve usulsüzlük konusundaki cezalar ağırlaştırılacak, hukuki süreç hızlandırılarak yolsuzlukların adalet sistemine gölge düşürmesi önlenecektir.
-Kamu yönetiminde gereksiz yere genişletilen gizlilik kültürü ile mücadele edilecek, kamunun bütün iş ve işlemlerinde şeffaflık asıl, gizlilik istisna olacaktır. Vatandaşın bilgi edinme hakkı kanunu çıkarılacak ve kamu kuruluşlarının evrak akış sistemleri ve karar alma süreçleri yeniden düzenlenecektir.
-Kamuda denetim birimleri arasındaki karmaşık yapı sadeleştirilecek, performans odaklı etkin bir denetim yapılanması yönünde önlemler alınacak, denetime kapalı alanlar en aza indirilecektir.
-Türkiye'nin Avrupa Konseyi çerçevesinde oluşturulan Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubuna (GRECO) katılımı sağlanacak. Konsey tarafından hazırlanan yolsuzluklar hakkında medeni hukuk sözleşmesi imzalanarak onaylanacaktır. Yolsuzlukların önlenmesinde uluslararası işbirliğine önem verilecektir.
Hükümet programında, Anayasa'da tanımlanan laiklik ilkesi ile din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve işlerlik kazandırılacağı bildirilerek, ''Dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan şeylerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede etkinlik ve verimliliğe kavuşturulacaktır'' denildi.
Başbakan Abdullah Gül tarafından TBMM Genel Kurulu'nda okunan Hükümet Programında, Hükümet'in kültürel değerlerin ve zenginliğinin korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması, diğer yandan da kültürel yozlaşmanın önlenmesini temel bir politika olarak benimsediği ifade edildi. Yaşanan sıkıntıların çoğunun kaynağı ve çözümünün eğitimde saklı olduğu kaydedilen Programda, Hükümet'in eğitimde temel hedefi, ''Büyük Önder Atatürk'ün özdeyişinde ifadesini bulan (Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek)'' olarak belirtildi.
Milli eğitimde insan merkezli bir anlayışa geçmek üzere, toplumun ihtiyaçlarına ve çağdaş uygarlık gereklerine göre yeniden yapılanmanın sağlanacağı kaydedilen programda, çağdaş ve demokratik milli eğitim reformunun hedefi, şöyle yer aldı:
''Evrensel standartlara uygun bir yapılanma içinde, özgür düşünen ve bağımsız karar verebilen, yeniliklere açık, özgüven sahibi, hayata olumlu bakan, problem çözme, iletişim ve organizasyon yeteneği gelişmiş, bilim ve teknoloji üretebilen, içinde yaşadığı toplumun değerlerine duyarlı bireylerin yetişmesine uygun koşulların ve fırsatların üretilmesi ve topluma sunulması.''
Türkiye'de nitelikli bir eğitim sağlanabilmesi için yapılacaklar sıralanırken de eğitim politikalarının belirlenmesinde ve hizmet sunumunda yerel yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının inisiyatif ve katılımlarının sağlanacağı, eğitimde yönetişimci, demokratik bir anlayışın sergileneceği kaydedildi.
Önyargılı ve ezberciliğe dayanan eğitim yöntemlerinin terk edileceği belirtilen programda, ''Eğitim ve öğretimde evrensel değerleri öne alan, insanı merkeze yerleştiren demokratik ve çağdaş bir yaklaşım benimsenecektir. Çağdaş eğitim yöntemleri ve teknolojileri yakından izlenecek, özellikle öğrencilerin bilgisayar ve diğer teknolojik araçları kullanma yeteneği kazanmasına özel bir önem verilecektir. Yaygın ve örgün eğitimin her aşamasında e-eğitim yürürlüğe konulacak'' denildi.
Programda, Türkçe'nin korunması ve yaşatılması için önlemler alınacağı da belirtilerek, yurtdışında yaşayan vatandaşların ve çocuklarının yaşadıkları ortama uyum göstermelerine yardımcı olacak tedbirler alınacağı kaydedildi.
58. Hükümet'in Programı'nda din eğitimi ile ilgili bölüm de şöyle yer aldı:
''Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi ile din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dini duyguların veya dince kutsal sayılan şeylerin siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimi, Anayasamızda tanımlanan çerçevede etkinlik ve verimliliğe kavuşturulacaktır. Böylelikle, hem vatandaşımızın din eğitimi ve öğretimi alanındaki beklentileri karşılanacak, hem de bu alanda yaşanan suiistimallere son verilmesi mümkün olabilecektir.''
Öğretmenlik mesleğinin toplumda hak ettiği itibarı yakalayabilmesi için öğretmenlerin niteliklerinin yükseltilmesine paralel olarak çalışma şartlarının iyileştirileceği bildirilerek, eğitimin her alanında özel girişimcilerin destekleneceği ve eğitimdeki paylarının artırılacağı belirtildi. Eğitimin her kademesinde imkan ve fırsat eşitliğinin sağlanacağı ifade edilen programda, mezunlarına yeterli nitelik sağlayamayan mevcut ortaöğretim sisteminin yeniden ele alınarak mesleki eğitim programlarının yaygınlaştırılacağı bildirildi.
Programda, ''Eğitim ve öğrenim hakkının kullanılmasının önündeki engeller kaldırılacak, eğitim hayat boyu sürecek bir süreç olarak kabul ve teşvik edilerek, kademeler arasında yatay ve dikey geçiş imkanları sağlanacak'' denildi.
Hükümet programında üniversitelerin, son yıllarda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle problem yumağı haline geldiği kaydedilerek, üniversitelerin çağdaş anlamda öğretim ve araştırma kurumu olmalarını sağlayacak düzenlemeler şöyle sıralandı:
''YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar belirleyen bir yapıya kavuşturulacak; üniversiteler idari ve akademik özerkliği olan, öğretim elemanları ve öğrencilerin serbestçe bilimsel faaliyette bulunduğu, araştırma ve öğretim kurumları düzeyine çıkarılacak.
Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecektir.
Üniversitelerin planlı bir şekilde yurt düzeyinde daha yaygın hale gelmesi sağlanacaktır. Bunun için yeni üniversitelerin kurulmasında mevcut potansiyelleri ve imkanları da dikkate alan objektif kriterler geliştirilecek.
Üniversitelerin bölgelerindeki potansiyelleri de dikkate alınarak belirli alanlarda ihtisaslaşmaları sağlanacak.
Mesleki ve teknik eğitime talebi düşüren, haksız ve adaletsiz uygulamalara sebep olan mevcut üniversiteye yerleştirme sistemi, yarışmayı teşvik edecek ve adaleti sağlayacak şekilde değiştirilecektir.
Meslek eğitimi veren meslek yüksekokulları, meslek standartlarına uyumlu niteliklere sahip ara insan gücü yetiştirecek şekilde yeniden ele alınacak.
Açık öğretim, her yaştan ve meslekten insanın bir mesleği öğrenmesine ya da kendisini geliştirmesine imkan veren çok yönlü eğitim kurumları olarak yaygınlaştırılacaktır.''
Hükümet Programında, hastanelerin idari ve mali özerkliğe kavuşturulacağı bildirilerek, ''sağlık hizmetinin sunumu ile finansmanı birbirinden ayrılacak'' denildi.
Devlet hastanesi, sigorta hastanesi, kurum hastanesi ayrımının kaldırılarak, hastanelerin idari ve mali yönden özerkliğe kavuşturulacağı belirtilen programda, Sağlık Bakanlığı'nın da bu sisteme göre yeniden yapılandırılacağı kaydedildi.
Sağlık hizmetinin sunumu ile finansmanının birbirinden ayrılacağı bildirilerek, sağlık sigortasının uzun vadeli sigorta kollarından çıkarılacağı açıklandı. Nüfusun tamamını kapsayacak şekilde bir Genel sağlık Sigortası sistemi kurulacağı, pirim ödeme gücü bulunmayanların primlerinin devlet tarafından ödeneceği kaydedildi.
Aile hekimliği uygulamasına geçilerek, sağlam bir hasta sevk zinciri sistemi kurulacağı anlatılan programda, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde bilişim teknolojisinden azami ölçüde yararlanılacağı ve bir sağlık bilgi sistemi kurulacağı belirtildi.
Hasta Hakları Yönetmeliği de dünya standartlarına göre yeniden düzenlenerek, hasta haklarının korunması konusundaki hukuki eksikliğin giderileceği vurgulandı.
Programda mevcut sosyal güvenlik sisteminin işlevinden uzaklaşarak devletin sırtında kambur haline geldiği ifade edilerek, sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırmaya tabi tutulacağı kaydedildi.
Sosyal güvenlik kuruluşlarında norm ve standart birliği sağlanacağı, uluslararası sözleşmeler ve sosyal güvenliğin temel ilkeleri çerçevesinde bütünleştirilmiş bir sosyal güvenlik ağı kurulacağı bildirildi.
Sosyal sigorta kuruluşlarının idari ve mali etkinliği ile teknolojik altyapıları güçlendirileceği kaydedilen programda, prim karşılığı olmayan ödemelerin kaldırılacağı, uzun vadeli sigorta programları ile kısa vadeli programların birbirinden ayrılacağı ifade edildi.
Toplumun bütün kesimlerinin sosyal güvenlik kapsamına alınacağı belirtilerek, sosyal güvenlik sisteminin bütçe üzerindeki finansal yükünün azaltılacağı kaydedildi.
Hükümet Programında, kadınların erkeklerle birlikte her alanda toplumsal sorumluluğu yüklenecek statüye kavuşturulmasının hedeflendiği ifade edilerek, Kadınlara karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile benimsenen ilkelerin uygulanmasına yönelik düzenlemelerin de yapılacağı bildirildi.
Kadına yönelik şiddet, cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, muhtaç durumdaki kadınların desteklenmesi ve korunmasının Hükümet'in öncelikli politikaları arasında yer alacağı ifade edilen programda, gençlerin kültür, sanat ve spora teşvik edileceği belirtildi.
Spor federasyonlarının idari ve mali özerkliğe kavuşturulacakları ve spor teşkilatının yeniden yapılandırılacağı kaydedilen programda, yerel yönetimlerin ve özel sektörün bu alanlara yatırım yapmasının teşvik edileceği ifade edildi.
Seçilme yaşının 25'e indirileceği kaydedilen programda, özürlülerle ilgili düzenlemelere de yer verildi.
''Bedensel ve zihinsel özürleri nedeniyle insanlar arasında ayrım yapılmasına izin verilmeyecektir'' ilkesinin, Hükümet'in özürlülerle ilgili politikasının temeli olacağı kaydedildi.
Programda, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin, hükümetin hedeflerinin başında geldiği belirtilerek, ''Hükümetimiz Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirme konusunda kararlıdır'' denildi.
Programda, Hükümet'in, önyargılardan ve saplantılardan arınmış, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı gerçekçi bir dış politika izleyeceği ve tüm ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygılı olacağı belirtilerek, ''Değişen bölgesel ve küresel gerçekler karşısında Türkiye'nin dış politika önceliklerini yeniden tanımlaması ve bu gerçekler ile ulusal çıkarlar arasında yeni bir denge oluşturulması gerekmektedir'' görüşüne yer verildi.
Programda, ''Hükümetimiz, Kopenhag Kriterleri'ni tam olarak yerine getirme konusunda kararlıdır. Türkiye'nin AB ailesi içerisindeki hak ettiği yeri en kısa zamanda almasının iki tarafa getireceği kazanımların yanı sıra Avrupa kıtasının ötesinde barış, istikrar ve güvenlik yönlerinden olumlu sonuçlar doğuracağı kuşkusuzdur'' denildi.
AB ile mali işbirliğinin giderilmesi ve etkin çalışılabilmesi için gerekli tedbirlerin alınacağı kaydedildi.
Türkiye'nin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kavramı (AGSK) içinde hak ettiği yeri alması yolundaki çabalarını sürdüreceği bildirilen Hükümet programında, TSK'nın NATO, BM ve AGİT bünyesindeki faaliyetlerinin devam edeceği belirtildi.
Hükümet'in teröre karşı uluslararası zeminler oluşturulması için çalışacağı kaydedilen programda, ''Bu çerçevede 11 Eylül sonrası tırmanma eğilimi gösteren dinler ve kültürler arası gerilimlerin azaltılması ve küresel bir barış ortamının sağlanabilmesi için çaba sarfedilecektir'' ifadesine yer verildi.
Hükümet programında, ABD ile uzun yıllardan beri var olan savunma ağırlıklı işbirliğinin devam ettirileceği, Rusya Federasyonu ile tarafların çıkarlarını zedelemeyen, işbirliğine dayalı ilişkiler sürdürüleceği anlatıldı.
Hükümetin, Kıbrıs sorununa mutlaka bir çözüm bulunmasının gereğine inandığı belirtilen programda, ''Adadaki Türk varlığını tehlikeye sokacak hiç bir girişime müsaade edilmeyecektir. Bu çerçevede BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından Kıbrıs konusunda yapılan barış girişimi olumlu karşılanmakla birlikte, hükümetimizce sorunun kalıcı bir şekilde çözümü için ulusal çıkarlarımız ve Kıbrıs Türk halkının Ada'daki varlığını ve egemenliğini garanti altına alacak bir müzakere süreci öngörülmektedir'' denildi.
Ortadoğu sorunu için de ''Türkiye, Filistin ve İsrail taraflarıyla iyi ilişkilerini sürdürerek barışın tesisine yönelik çabalara katkıda bulunma imkanına sahip olacaktır'' görüşüne yer verildi.
Programda, hükümetin Balkan politikasının, bölgedeki ülkelerle tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkiler ışığında geliştirileceği, gerekirse yeniden şekillendirileceği ifade edildi.
Hükümetin Arap dünyasıyla ilişkilere özel bir önem verdiğine işaret edilen programda, ''Bir yandan Arap ülkeleriyle ikili işbirliğimizin artırılması, öte yandan İslam Konferansı Örgütü'nün (İKÖ) uluslararası alanda daha saygın yer edinebilmesi ve inisiyatif alabilen dinamik bir yapıya kavuşturulması için çaba sarfedilecektir. Yine bu bağlamda, başkanlığını Cumhurbaşkanımızın yaptığı İKÖ, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) faaliyetlerine daha somut içerik kazandırmaya çalışılacaktır'' denildi.
''Türkiye, yakın komşusu Irak ile ilgili belirsizlikten tedirginlik duymaktadır'' denilen Hükümet programında konuya ilişkin şu görüşlere yer verildi:
''Hükümetimiz, Irak'ın toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğinin korunmasına büyük önem atfetmektedir. Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması, Ortadoğu'daki tüm dengeleri değiştirecektir. Hükümetimiz, Irak yönetiminin BM kararlarını tam olarak uygulaması, kitle imha silahlarından arınmış, komşularıyla barış içinde yaşayan bir Irak'ın uluslararası toplum içinde yerini alması ve sorunun barışçı yönden çözümünden yanadır.''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:44