Spor
  • 28.4.2006 15:36

İŞTE GS'Lİ SONG'UN İLGİNÇ HAYAT HİKAYESİ

İSTANBUL - Galatasaray'ın Kamerunlu yıldızı Rigobert Song'un hayat hikayesi, albümünden çok özel fotoğraflarla, Futbol Extra Dergisi'nde yer aldı.
Babası Paul Song'u küçük bir bebekken kaybeden ve üzüntüsünü "Onu hiç tanıyamadım. Hiç bir şeyi babamla paylaşamadım. Başarılarımın mutluluğunu birlikte yaşamayı, meyvelerini onunla paylaşmayı çok isterdim. Ancak kader bu ve kabul etmekten başka hiçbir şey yapılamıyor" cümleleriyle dile getiren Kamerunlu yıldız Rigobert Song'un Afrika'dan Fransa'ya, oradan da neredeyse bütün Avrupa'yı dolaştıktan sonra Türkiye'ye uzanan hayat öyküsü ilginç maceralarla dolu.
Bebekken babasını kaybeden Song, bugün sahip oluğu her şeyi, 'Manevi babam' dediği Müller'e borçlu olduğunu söylüyor. 'Hayatımın en güzel günlerini geçirdim' dediği Metz'in ardından İtalya'da Salernitana, İngiltere'de Liverpool ve West Ham United, Almanya'da Köln formalarını giydi. Ardından yine Fransa'ya dönüp, Galatasaray'a gelmeden önce Lens takımında oynadı.

"FUTBOL OYNARKEN RUHUMU DA ORTAYA KOYUYORUM"
Amacının İtalya-90'da hayranlıkla izlediği 'Kamerun Aslanları'ndan biri olmak olduğunu kaydeden Song, "İdealim olan oyuncuları selamlamak için caddelerde otobüslerinin peşinden koştuğumu hayatım boyunca unutamayacağım. Hedeflerime ulaşmak için gerekirse taş bile yiyecektim. Kamerun'u çok seviyorum. Ülkemi temsil eden bir sembol gördüğüm zaman içim titriyor. Ülkemin onuru için her şeyimi vermeye hazırım. Milli Takım'a her çağrılışımda artık başka bir şey düşünemiyorum. Hangi takımda oynarsam oynayayım aklım devamlı Milli Takım'dadır" diye konuştu. Kamerun Milli Takımı'nın en iyi oyuncusu olmadığını kabul ettiğini, ancak elinden gelenin en iyisini yapmak için çabaladığını belirten Song, futbol oynarken fiziki gücünün yanı sıra ruhunu da ortaya koymaya çalıştığını kaydetti.
Futbolcuların serinkanlı, husumetten uzak, yapıcı, birleştirici bir duruş sergilemesi gerektiğini düşündüğünü belirten Song, "Hayat tecrübem bana birbirimizi sevmemiz ve birlikte bir şeyler inş etmek için çalışmamız gerektiğini öğretti" dedi.

"GEREKİRSE TAŞ YİYECEKTİM"
Yaşadığı şehir olan Yaounde'yi terk ederek Bangou'nun yolunu tutan Song'un amacı, İtalya-90 Dünya Kupası'nda hayranlıkla izlediği 'Kamerun Aslanları'ndan biri olmaktı. Song, o günleri şu sözlerle anlatıyor: "Bangou şehrinin takımı Red Star'da oynamak için Yaounde'yi terk ederken, çok saygı duyduğum annem evden ayrılmamı büyük bir olgunlukla kabul etti ve hiç tepki göstermedi. Hayat benim için zorlaşmıştı. Kiramızı denk getirmek için bir odada kalabalık bir arkadaş topluluğuyla kalmak ve her sabah 200 litre su taşımak zorundaydım. İtalya'daki Dünya Kupası'nda başarısına hayranlık duyduğum futbolcularla benim için yeni bir dönem de başlamış oldu. 'Niçin bir gün ben de onlar gibi olmayayım?' diye düşünüyordum. İdealim olan oyuncuları selamlamak için caddelerde otobüslerinin peşinden koştuğumu hayatım boyunca unutamayacağım. Zira ben de onlara benzemek istiyordum. Artık benim için çok sıkı çalışma zamanıydı ve hedeflerime ulaşmak için gerekirse taş bile yiyecektim".
Tonnerre Yaounde'de oynarken futbolun yaşatabileceği her duyguyu tadan Song, "Korku, futbol tutkunu taşkın seyircilere karşı oynamak, zaman zaman hiç sebebi yokken karnımda duyduğum ağrı, sevinç, profesyonel futbolun size yaşatabileceği her şey artık hayatımın bir parçası oldu" dedi.

SONG'A SONGO'O DESTEĞİ
Kamerunlu futbolcular için Avrupa'ya atlama taşı olan Fransa Ligi'nde Metz Kulübü ile temasa geçen Song, hikayenin devamını şöyle anlatıyor:
"Müller'in benimle ilgili belgeleri çöp kutusuna attığını gören ve Metz kulübünün kalecisi olan milli takımdan arkadaşım Jacques Songo'o duruma müdahale etmiş. Müller'e benim gerçekten iyi bir futbolcu olduğumu ve Metz'in işine yarayabileceğimi anlatmış. Bunun üzerine Müller benimle ilgili bilgileri çöp sepetinden çıkartıp yeniden incelemiş. 1994'te ABD'de düzenlenen Dünya Kupası'nın hemen öncesinde yaşanmıştı bu olaylar. Müller bana güvendi ve Metz'e transferim gerçekleşti. Ben de hem Dünya Kupası'nda oynadığım futbol hem de daha sonra Metz'de gösterdiğim performansla onu hayal kırıklığına uğratmadım. Bugün onu manevi babam olarak kabul ediyorum. Evimde de herkes onu tanır. Futbolu bana o öğretti ve başarılı olmamdaki en büyük etkenlerden biridir. Bugün geldiğim noktaya onun sayesinde ulaştım ve ona kocaman bir borcum olduğunu düşünüyorum".
Metz günlerinin, futbol hayatındaki en güzel dönem olduğunu belirten Song, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Metz kulübünde futbol atmosferi çok iyiydi, en güzel günlerimi orada geçirdim. Futbol kariyerimin en güzel golünü de Lyon'a karşı oynarken attım. O gün sahadan 2-1'lik galibiyetle ayrıldık. Bugün Arsenal'de oynayan Robert Pires'le aynı odayı paylaşıyorduk. Gol attıktan sonra Pires'in arkasında diz çöker ve o pozisyonda yürürdük. Golden sonra sevincimizi böyle yaşardık. 1996'da Lig Kupası'nı kaldırdık, 1998'de de lig ikincisi olduk. Unutulmaz günlerdi".

AVRUPA TURU İTALYA'DAN BAŞLIYOR
Song için o unutulmaz günlerin ardından bir Avrupa turu görünüyor. Yeni kulübü Salernitana içen Song, "Benim için bir transit kulüp oldu" diyor. İtalya'nın dünyanın en büyük futbol ülkelerinden biri olduğunu belirten Song, "Burada dünyanın en kaliteli futbolcularıyla birliktesinizdir. Bu ülkede oynamak bütün futbolcuların rüyasıdır. İtalya'da Milan'da oynayan Gattuso ve Parma'da oynayan Di Vaio ile çok yakın arkadaşlık kurmuştum" dedi.
Sırada Liverpool vardır Kamerunlu için. 1998-99 sezonunda Ada'nın yolunu tutar. Liverpool'da oynamanın kendisi için gerçekleşemez bir rüya gibi olduğunu belirten Kamerunlu futbolcu, "Salernitana'dan sonra Liverpool'da oynamak Avrupa'da ciddi bir referanstır. Bu kulüpte Metz'de olduğu gibi futbol hayatımın en iyi performansını sergilemek istiyordum. Ancak teknik direktörümüzün sistemine ayak uyduramadım. Liverpool'dan derhal ayrılmam gerekiyordu. Bereket versin ki bana büyük bir destek veren Titi Camara ile karşılaştım. Bugüne kadar da iyi ilişkilerimizi koruduk. West Ham takımına transferim benim için bir kurtuluş oldu. Çünkü Liverpool'da oynayamıyordum. West Ham'da tekrar futbola dönme fırsatı bulmuştum. Başlangıçta her şey çok iyi gidiyordu. Ne yazık ki daha sonra aynı senaryo tekrarlandı ve yine sandalyede oturma dönemi başladı. Ancak Titi Camara bir kez daha imdadıma yetişti ve hafızamdan silmek istediğim bu kariyer dönemini Köln'e giderek kapattım" ifadelerini kullandı.
Köln, Song için gerçekten bir kurtuluş kapısı olmuştur. Liverpool ve West Ham'da bulunduğu dönemde kenarda oturduğu günlerin acısını çıkarırcasına oynamaya başlar. Köln'de başarılı futbol kariyerimi tekrar konuşturduğunu belirten Song, "West Ham'da hiç oynayamamıştım. Çok sevdiğim bir şehre gelmiştim ve 2002 Dünya Kupası'ndan önce futbol oynama zevkini yeniden tattım. Orada kalmayı çok isterdim. Ne yazık ki Bundesliga'da kalmayı başaramadık. Köln'de zamanımın büyük bir kısmını birlikte geçirdiğim Anthony Baffoe ve Alessane Ouedraego'nun tavsiyelerini hiç bir zaman unutmayacağım" dedi.
Köln'ün küme düşmesinin ardından Bayern Münih ve Bayer Leverkusen, Song için ciddi transfer girişimlerinde bulunur. Ama Lens daha hızlı davranmıştır. Song, Lens'e transferiyle ilgili olarak, "Fransa'ya dönmeden önce Bayern Münih ve Bayer Leverkusen'le transfer noktasında çok ileri seviyeye giden temaslarımız oldu. Ancak Lens çok hızlı çıktı. Fransa'ya döndüğümde aynı motivasyonu tekrar yaşadım. Özellikle Joel Müller'i yeniden buldum. Burada ailemin diğer üyeleriyle de bir araya gelmiştim: Daguy Bakari ve Zoumana Camara. Birlikte çok mutlu zamanlarımız oldu" ifadelerini kullandı.

SONG'UN KAMERUN AŞKI
Kamerunlu olmak Song için önemli bir gurur kaynağı. Kamerun'u çok sevdiğini kaydeden yıldız oyuncu, "Ülkemi temsil eden bir sembol gördüğüm zaman içim titriyor. Ülkemin onuru için her şeyimi vermeye hazırım. Bunun içindir ki Milli Takım'a her çağrılışımda artık başka bir şey düşünemiyorum. Hangi takımda oynarsam oynayayım aklım devamlı Milli Takım'dadır. Böyle prestijli bir takımın kaptanlığını yapmak benim için büyük bir onur. Her zaman Milli Takım'a seçilmekten de doğrusu çok memnunum. Milli Takım'daki ambiyans çok güzel. Takım olarak büyük bir aile gibiyiz. Patrick Mboma ile diullanır Song: "Bangou şehrininüzenli olarak telefonlaşırız. Çok iyi bir ilişkimiz var. Bugün geriye dönüp baktığımda, yaptığım işten çok memnunum. En iyi oyuncu olmadığımı kabul ediyorum ancak elimden gelenin en iyisini yapmak için çabalıyorum. Oynarken fiziki gücümün yanı sıra ruhumu da ortaya koymaya çalışıyorum" ifadelerini kullandı.
Kamerun Milli Takımı da onun değerini biliyor. Arkadaşları Song'a "Büyük Şef Rigo" diye hitap ediyor. Lens'ten ayrılıp Galatasaray'a demir atan Song, Lens'te oynarken kendisini çok iyi hissettiğini belirterek, "Felix Bollaert Stadı'nı ve taraftarlarını asla unutmadım. Buradan bir defa daha onlara teşekkür ediyorum. İstanbul'da da aynı şeyleri yaşadım ve ümit ediyorum yaşamaya devam da edeceğim. İstanbul çok güzel bir şehir. En sevdiğim yemeklerin başında pilav geliyor. Çünkü pilav bizim milli yemeğimiz. Biz pilavı soslu yeriz. Acılı Afrika sosuyla tadına doyum olmaz. O sosu burada bulamadığımız için Fransa'dan getirtiyoruz" diye konuştu.
Song'a göre futbol, birleştirici ilkeleri olan, kitleleri kucaklayan, savaşları durduran, sınırlar ötesi siyasetleri bile etkisi altına alan bir oyun. Futbolun insanları savaşmamaya, birbirlerini yememeye, hiçbir şey için birbirlerini öldürmemeye ikna edici bir rol üstlendiğini belirten Song, "Bizim ülkemizde nüfusun tümünü birleştiren tek unsur futbol. Futbolcuların serinkanlı, husumetten uzak, yapıcı, birleştirici bir duruş sergilemesi gerektiğini düşünüyorum. Hayat tecrübem bana birbirimizi sevmemiz ve birlikte bir şeyler inşa etmek için çalışmamız gerektiğini öğretti. Birlikten kuvvet doğar. Fakat bütün bu iyi niyet mesajları problemleri halletmiyor. İnsanların birbirlerini öldürdüklerini görmek hiç hoş değil. Bizim, mesleğimizi en iyi şekilde icra etmeye çalışırken, zaman zaman bu yönde insancıl mesajlar vermeye gayret etmemiz gerek" ifadelerini kullanıyor.

SONG'UN REKOR DEFTERİ
Mısır'daki Afrika Kupası'nda, Angola karşısında giydiği milli takım formasıyla 100. defa milli olan ilk Afrikalı futbolcu unvanını elde etti. Togo'ya karşı 101. defa Kamerun Milli Takımı'nın formasını giyen Song için bu rekor ilk değil. 1994 yılında ABD'de düzenlenen Dünya Kupası finallerinde Brezilya maçında kırmızı kart görerek oyun dışında kalan Song, sadece 17 yaşındaydı ve Dünya Kupası'nda kırmızı kart gören en genç futbolcu oldu. 1998 yılında Fransa'da düzenlenen Dünya Kupası'nda Şili maçında da kırmızı kart gördü ve iki Dünya Kupası'nda kırmızı kart gören tek futbolcu unvanını aldı. Song, Kamerun Milli Takımı ile 2000 ve 2002 yıllarında Afrika Kupası'nı kazanmayı başardı.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 06:37

İLGİLİ HABERLER