İŞTE POLİSLERLE DALGA GEÇEN CEM UZAN'IN YIKILDIĞI AN!...
Cem Uzan'ın elinde kamerayla çöküp kaldığı an
İmar Bankası felaketiyle başlayan ve her halkası inanılması güç sırları ortaya döken Uzan yolsuzlukları zinciri uzadıkça ortaya yeni bir öykü çıkıyor.
Uzan Grubu'nun hortum için icat ettiği yöntemlerin ne kadar kurnazca olduğunu anlatmaya gerek yok. Üzerine bir de Cem Uzan'ın öfke, hırs ve cesaretle karışık bağırışları da eklenince film daha heyecanlı bir hal alıyor.
Cem Uzan'ın gel-gitleri davayı daha büyük merakla seyredilir kılıyor.
Bazen, ''Başbakan'a uzattığım el hala havada, davet bekliyorum'' diyerek uslu çocuk oluyor, bazen de sözgelimi Pamukova'da aranan çiftlik için, ''Çiftlikten petrol çıkarsa Erdoğan'la fifty-fifty bölüşürüz'' diyerek ayakta durduğunu göstermeye çalışıyor.
Benzer bir olay İstanbul'daki villanın aranmasında yaşandı. Tam anlamıyla sinematografik bir dram!
Polise iki kez villada özel bir bölüm bulunduğu ve burada değerli eşyaların, kontör yükle Telsim kartlarının saklandığına dair ihbar gelmişti. Ama bu ihbar ya ciddiye alınmadı ya da sözkonusu bölüm havuzun içiydi, üzeri öylesine sağlam kapatılmış ve görünmez hale getirilmişti ki ilk anda fark edilemedi.
Havuzun üzerine metal plakalarla örtülmüş ve kaynaklarla sağlamlaştırılıp üzerine de halı serilerek bölme görünmez hale getirilmişti. Yani, havuz tümüyle görünmez olmuştu.
Polisler evi ararken, Cem Uzan bu yüzden son derece rahattı. Eline bir kamera almış ve arama yapan polisleri kaydediyordu. Bir yandan da ''Arayın arayın, altın bulursunuz. Bulduğunuzu paylaşırız ha!..'' diye dalga geçiyordu.
Sinir bozucu bir hava oluşmuştu. Sonra alt kata inildi, Uzan konuşmaya ve elindeki kamerayla kaydetmeye devam ediyordu.
Arama, böylesine gergin bir ortamda devam ederken bir kapıya ulaşıldı. Mekanizması bir düğmeye bağlıydı ama kapı açılamıyordu. Karar verildi ve kapı kırıldı. Ve, onbinlerce cep telefonu kartının istif edildiği inanılmaz manzarayla karşılaşıldı.
Aramayı yapan polisler dönüp arkalarına baktılar… Cem Uzan, elindeki kamerayla merdivenlere çöküp kalmıştı.
Yalan Rüzgarı'nın bir dram sahnesi daha tamamlanmıştı.
Mustafa Karaalioğlu
Yenişafak
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:44