İŞTE SPOR YAZARLARINDAN DERBİ YORUMLARI!..
Avrupa'da olsa! /ÖMER ÜRÜNDÜL/SABAH
Hakem Cüneyt Çakır'ın çağdışı yönetimiyle ön plana çıkıp berbat ettiği derbide son dakika golüyle Galatasaray yarı finalist oldu.
Galatasaray, daha 10. saniyede kaçan ve 4. dakikada gelen golle maça yüksek moralle başladı. Ardından kısa bir bölüm tempo ve pres ile rakibini bozup maça ağırlık koydu. İlerleyen bölümde Fenerbahçe oyunu dengeledi. Kontrollü futbola olan yatkınlığı ile toplara sahip olup hücum girişimlerinde bulunmaya başladı. Ancak Kezman'ın ileride son adam formatına uymayan yapısıyla organize pozisyon bulamadılar. Gol ümitleri sadece Alex'in kullandığı duran toplardı. Tecrübeli Lugano'nun sarı kartı varken kendisini zorla attırması işleri iyice zora soktu.
Skor dezavantajındasın, bir kişi eksiksin ve de 10 kişilik takımda devamlılığı ve pres özelliği olmayan Alex-Kezman ikilisiyle oynuyorsun. Yine de devre sonuna kadar Fenerbahçe kora kor mücadele etti. Galatasaray'ın iki ani atağında da tehlikeler yaratması son derece normaldi.
SELÇUK'U ÇIKARMAK HATAYDI
İkinci yarı da aynı görüntü ile başladı. Dakikalar ilerledikçe sayısal fazlalığına rağmen Galatasaray'ın hücum gücü iyice kısırlaştı. Bu arada Zico'nun Semih-Kezman değişikliğine gitmesi gerekiyordu. Ama Zico, Selçuk'u çıkardı. Bu çok büyük bir hataydı. Hem eksiksin, hem çift santrfora dönüyorsun, hem de orta sahanın bir savaşçısını çıkartıyorsun. Bu yanlışa rağmen takımın en başarılı ismi Gökhan mükemmel bir gole imza attı. Bu gol zaten iyi oynamayan Galatasaray'ı moral yönünden yıktı. Ancak Gökhan da, çok ince bir ayarla kart görünce işler iyice çıkmaza girdi.
Fenerbahçe buna rağmen dokuz kişiyle direndi ama uzatma bölümünde teslim oldu. Hem de çok ağır kayıplar vererek... Bu maç benim bir konudaki haklılığımı daha ortaya koydu. Özellikle zorluk derecesi maçların tek santrforu Kezman olamaz.
Büyük moral bozukluğu içerisinde olan Galatasaray son dakikada direkten döndü. Eğer dokuz kişilik Fenerbahçe karşısında bu turu kaybetseler bir daha toparlanmaları zor olurdu.
Hakem Cüneyt Çakır için sadece şunu söylemek istiyorum. Avrupa'daki zorluk derecesi yüksek bir maçı bu tarz yönetse hakemlik hayatı ebediyen biterdi.
Abartılı sevinç! /LEVENT TÜZEMEN/SABAH
Ali Sami Yen'de kırmızı kartların uçuştuğu, sarı kartların yağmur gibi yağdığı uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir derbi izledik. Derbinin yıldızı hakem Cüneyt Çakır'dı!. FIFA'nın kurallarını Çakır abartılı uygulayınca ve kontrolü kaybedince ortalık karıştı. Fenerbahçe 8 kişi bitirdiği derbiyi son dakikada yediği golle Galatasaray'a kaybetti.
Maçtan önce Adnan Polat'ın futbolcularla yaptığı toplantıda, "Ben başkan adayıyım. Seçilirim ya da seçilmem ama bu maçı kazanıp Özhan Canaydın'a hediye etmelisiniz. Çünkü Canaydın 6 yıldır bu kulübe bütün gücüyle hizmet etti. Alacağınız galibiyet Canaydın'ı çok mutlu edecektir. Bana, kazanacağınıza dair söz verin. Siz iyi oyuncularsınız ve bizler size güveniyoruz" sözleri etki etmiş olacak ki; Galatasaraylı futbolcular Lugano atılana kadar Fenerbahçe'ye top göstermedi.
Hakan Şükür'ün attığı erken golden sonra sahanın her yerinde basan, alan daraltan, kanatları kullanan top Fenerbahçe'ye geçtiğinde savunmaya çabuk dönen bir Galatasaray vardı. En önemlisi Galatasaray yerden oynuyor, ayağa pası görerek ve bilerek yapıyordu. Lugano atıldıktan sonra ayarı bozulan Galatasaray oldu. Song'un, Sabri'nin ve Volkan'ın birden topu havaya kaldırıp uzun toplarla hücuma çıkma istekleri Fenerbahçe'nin daha akıllı top kullanmasını sağladı.
ZİCO ÇALIŞTI; KALLİ İZLEDİ
Galatasaray ikinci yarıda yine Fenerbahçe kalesine yüklenmeye başladı. Lincoln araya bıraktığı final paslarında topun şiddetini ayarlayamadığı için Hakan ve Ümit gol yollarında etkili olamıyordu. Hakan'ın kafa vuruşunu Volkan çıkardıktan sonra Zico taktik hamleleri yaptı, Semih'i ikinci forvet olarak oyuna soktu. Gökhan da sağdan etkili bindirmeler yapıyordu. Galatasaray da yorgunluk ön plana çıkmıştı ve orta saha kolay top kaybediyordu. Kalli, DeividGökhan işbirliğine Volkan'ın karşılık veremediğini önünde görüyor ama hamle yapmıyordu. Gökhan da bu hatayı affetmedi. Fenerbahçe'nin 9 kişi kaldığı anda ve +91'de Karan turu getiren golü attı.
Ezeli rakibi yenmek güzel şey. Ama Galatasaraylı futbolcuların bu kadar sevinmesine bir anlam veremedim ve abartılı buldum. Rakip 10 kişiyken golü yediler, 9 kişi kalınca da kazandılar.
Emir-komuta /GÜRCAN BİLGİÇ/SABAH
Cüneyt Çakır bu maçın birinci kahramanıdır. Gösterdiği kartları çok güzel bir şekilde kitabına uyduracaktır. Bundan kuşkumuz yok. Kararları kendisinden veya bir MHK üyesinden dinlediğimizde şu andaki düşüncelerimizden utanacak hale geliriz. Ama...
Bu "ama" çok farklı. Hiçbir zaman hakem kararlarını yazmayı sevmem. Böylesini uzun sonra ilk kez görüyorum. Sanki birileri "Ne yap, ne et" demişler Cüneyt Çakır'a...
Lugano'nun gördüğü ikinci sarı kart için diyeceğimiz yok. Volkan'ın kırmızısı için de. Fakat maçın kırılma noktası Gökhan Gönül'ün atılmasıdır. Ne yaptı Gökhan? Taç atmak için yerdeki topu almak için yürürken, kendisine atılan topun sahaya düşmesine izin verdi. Amacı neydi? Vakit geçirmek. Peki hakemin kolunda saat yok mu? Böyle bir ortamda geçen zamanı maça eklersin, hareketin cezasını kesersin. Ama amaç başka bir noktaya doğru kaymışsa, dün yaptığın gibi ikinci sarıyı çıkartırsın.
Peki Lugano'ya ne diyeceğiz? Bu hareket nasıl açıklanır, nasıl değerlendirilir, hangi anlayışa sığdırılır? Bu adama F.Bahçe forması bir daha nasıl giydirilir ona nasıl güvenilir?
DENGE Mİ GETİRİYORLAR?
Cüneyt Çakır'a ikinci sarıyı göstermesi gereken en az 10 pozisyon daha söyleyebilir, gösterebiliriz. O anlarda kurallar, kitaplar, uygulamalar neredeydi de, maç eşitliğe gelip, F.Bahçe'nin turu geçmeye yaklaştığı anlarda ortaya çıktı.
Kimse bu maçı açıklayamayacak. Eğer Türk Futbolu'na bir denge getirilmeye çalışılıyorsa, bunu Fenerbahçe'yi aşağı çekmek yerine, diğerlerini yükseltmeye çalışarak yapmalılar.
10...9...8... diye başlayan bir geri sayımın bizi nerelere götüreceğini kalan haftalarda daha iyi göreceğiz. Ama bu maçın sonrasında "Hak ettim" veya "Doğru yaptım" diyen varsa utanmalıdır.
Cüneyt Çakır'ı ve kararlarıyla vardığı sonucun peşini bırakmayacağız.
Tek kelimeyle derbi/Mehmet DEMİRKOL/ MİLLİYET
Fenerbahçe'yi geriden top yapmada bu kadar zorlayan, savunmaya bu kadar mahkum eden olmuş muydu son birkaç yıldır?
İlk maçtaki oyunun senaryosuyla başladı rövanş da. Ümit'i sağ kanada çeken 2 kanadı çok adamla doldurup Fenerbahçe'yi içeri dönmeye zorlayan bir oyun. İçeri döndüklerinde ise bir nevi hilal yöntemiyle kapanıp, Fenerbahçe'nin top yapan adamlarını boğmak. Alex, Marco, Selçuk devam eden oyunda hiç bu kadar etkisiz kalmış mıydı, bu kadar top kaptırmış mıydı? Fenerbahçe'yi geriden top yapmada bu kadar zorlayan, savunmaya bu kadar mahkum eden olmuş muydu son birkaç yıldır? Doğrusu hatırlamıyorum. Kezman'a atılan uzun toplardan başka seçeneği kalmadı konuk ekibin. Sırp oyuncunun bu görevde, yani savunmayı rahatlatma işinde geldiğinden bu yana en iyi oyunu oynamasına rağmen yine de çok, ama çok yetersiz kaldığını söylemeli.
Galatasaray bu tabloda pozisyon bulmaya 12. saniyede başladı. Hakem ilk yarıyı bitiren düdüğü çaldığında Hakan Şükür golü attığından daha iyi bir durumda Volkan'la karşı karşıyaydı. Adı geçmişken Hakan'ın dünkü oyununa dikkat çekmek şart. 10 yıl önce ondan gördüğümüz hücum presi ve ender gördüğümüz bir santrfor performansıyla sahadaydı. Çok özel bir iş yapıyor Euro 2008 öncesi. Karşı çıkılmaz şekilde kadroyu zorluyor. Benzetmeden hoşlanır mı bilmem ama 37 yıllık gövdeli, tok içimli bir şarap gibi. Değerine dün de değer kattı.
Ancak garip bir şekilde Fenerbahçe Lugano'nun bir pozisyonda 2 sarı kartlık hareketle kendisini zorla attırması sonucu (bu sezon kaçıncı kez oluyor) Galatasaray'ın presinde, oyunu rakip sahada oynama arzusunda yaklaşık 20 dakikalık belirgin bir düşüş oldu. Fenerbahçe rakip alana geçmeye başladı. Amerikan futbolu usulü 10 metrede bir faul bularak akın girişimlerinde bulundular, ancak Galatasaray'ın belki de en çok tebrik edilmesi gereken yönü ortaya çıktı ve bu ceza sahası içine atılan serbest vuruşlarda rakiplerine vurdurmadılar.
Bu arada Fenerbahçe her ne kadar hareketli ve cansiperane oynasa da oyunu tutan oyuncunun Volkan olduğunu söylemek lazım. Bir zamanların Rüştüsü gibiydi hiç tartışmasız. Bir zamanların Roberto Carlos'u gibi oynayan Gökhan'ın 2. denemesinde attığı şahane gol ve uzatma dakikalarında gelen gol ve sonrasındaki kırmızı kart olmasa (herhalde dünyada tek örnektir) maçın yıldızı ya Volkan ya da hemen her şeyi fazlasıyla yapan Deivid olacaktı.
Ama yetmedi tabii. Kadrosundaki tüm forvetleri sahaya süren Galatasaray için golü bulmak an meselesiydi. Ümit'le oldu.
Arapsaçı hafif kaldı/MUSTAFA DENİZLİ/ MİLLİYET
Öyle bir maç ki, kim iyi, kim kötü oynadı insan hepsini kaçırıyor. Çünkü kartlar futbolun, güzelliklerin her şeyin önüne geçiyor
Beni yanılttılar. Bir gün önce derbi için 'arapsaçı gibi' demiştim. Haksızlık etmiştim. Arapsaçı karmakarışık, içinden çıkılmaz bir durumdur. Derbinin ise ne içine girildi ne içinden çıkıldı.
Derbiler iki takım arasında oynanır sanıyordum, ama derbiler meğer üç takım arasında yapılıyormuş! Üçüncü takım hakemdi.
Cüneyt Çakır kartların önemli bölümünde haklı, fakat oyunu kontrol etmek isterken tansiyonu yükseltti. Tansiyon yükselince de bütün olayların birinci adamı oldu. Fenerbahçe taç atacak. Gökhan'ın kullanacağı top da çizginin yanında. Gökhan'ın hareketi çok ağır yorumlandı ve tansiyon daha sonra koptu. Önceki kartların yanlışlığı, doğruluğu da tartışılır hale geldi.
Gökhan'ın atılmasına neden olan hareketin aynısını Alex yaptı. Bunu es geçti. Deivid'e sarı kart göstermişti, ikinci sarıyı es geçti. Galatasaraylı futbolcuları es geçti.
Galatasaray, Fenerbahçe psikozunu hakikaten yenemiyor. 1-0 öndesin Fenerbahçe defansının en önemli adamı oyun dışı kalıyor ve o dakikadan sonra sahada sarı-lacivertliler var. Sen nasıl büyük bir takımsın ki hem skor hem sayısal olarak öndesin, ama bir mahkumiyeti kabul ediyorsun. Bu mahkumiyet içinde kalende tehlikeler yaşıyorsun, golü yiyorsun, panik içindesin. Bu paniği durduramıyorsun. Bunu durduracak oyuncu değişimlerini yapamıyorsun ve kendi sahanda rakibine karşı fazla olduğun bir derbide mahkum oynuyorsun.
Galatasaray, Hakan Şükür'ün nefis golüyle öne geçtikten sonra oyunu Lincoln'le kontrol edebilecekken bunu yapamıyor. Sahanın belki en çalışkan, en etkili adamlarıdan biri, tam önde kullanılacağı sırada Galatasaray'ın orta sahasında hatta defansında oynuyor, top çıkarıyor. Bu oyuncu Ümit Karan... Galatasaray'da bir terslik, bir eksiklik var. Fenerbahçe, 10 kişi kaldığını hissetmeden daha kontrollü, daha etkili ataklar yapıyor ve belki de Gökhan Gönül'ün atılması turu geçen takımı ilan ediyor.
Büyük maçlarda sayısal üstünlükler bazen avantaj getirmeyebilir, bunu kabul ediyorum. Fakat Galatasaray bu kadar mı oyundan düşer? Galatasaray tribünleri 10 kişi kalan Fenerbahçe karşısında takımı kuşkuyla mı destekler. Bütün bunlar derbide yaşandı ve en sonunda iş çığrından çıktı.
Ligi de etkileyecek
Futbolcuların bu kadar kontrolsüz, bu kadar sorumsuz davranmaya hakları yok. Bu derbi sezonun son maçı değil ki. Oyuncular sorumluluk taşımalılar ve takımlarını sonraki haftalarda iddiasından uzaklaştıracak hareketlerde bulunmamalılar. Bu olaylar Lugano ile başladı. Hakem yüzde yüz hatalı olabilir. Sen nasıl böyle sorumsuz davranabilir, nasıl arkadaşlarını yok edebilirsin. İnanılır gibi değil. Keza Volkan... Evet tahrik olabilir. Lincoln'ün hareketleri sorumsuzca olabilir, ama sorumluluğu sen taşıyacaksın. Hakemin bir metre önünde bu hareketi nasıl yaparsın?
Öyle bir 90 dakika ki, kim iyi, kim kötü oynadı insan hepsini kaçırıyor. Çünkü kartlar futbolun, güzellikleri her şeyin önüne geçiyor. Yaşananlar hakikaten hiç olmaması gereken şeylerdi. Ne diyeyim, ne söyleyeyim bilemiyorum.
Turu hak eden mi geçti? Bunda dahi kuşkuluyum. Maç güzel başlayıp, nasıl çığrından çıkar insanın aklı almıyor. Dünkü yazıma sadece tribünler uyum gösterdi. Anormallikler yaşanmadı. Ama bu maç ligde oynanacak derbideki tansiyonun yükselmesine, kontrolün elden çıkmasına da şimdiden zemin hazırladı.
Öfke fırtınası/ERDOĞAN ŞENAY/MİLLİYET
Fenerbahçe'de tüm bölgeler berbat ve işlemez bir tıkanıklık içinde kalmakta ve çok bocalamaktaydı
Ali Sami Yen'de Fenerbahçe'yi kupadan elemek için oyuna varını yoğunu döken bir yeminli Galatasaray on biri vardı.
Fenerbahçe'yi oyunun hemen başında çember içine alıp, sahanın her bölgesinde kuşatan Cim Bom'lu ayaklar, çok üst düzeyde çabuk düşünüp-çabuk oynuyor. Alex-Deivid-Aurelio-Kezman-Vederson-Uğur Boral-Selçuk gibi sarı-lacivertli takımın aslarına sahada nefes alacak zaman dahi tanımıyorlardı, yarışmada...
Hemen 15. saniyede Arda'nın soldan çıkardığı topa Hakan Şükür biraz daha dikkatle vursa, Fenerbahçe ilk golle daha birinci dakika bitmeden tanışacaktı neredeyse...
Tamam, sarı-kırmızılı takım tüm futbol düşüncelerini tıpkı Kadıköy'de oynadığı gibi Fenerbahçe'yi oynatmamak adına kurgulamış ve bu taktik anlayışına kilitlenmişti, yarışmanın bütününde... Peki de, Fenerbahçe'nin, rakibinin bu tuzağına kolayca düşüp, işin içinden çıkmak adına adeta çaresiz kalışını nasıl yorumlayacağız ki? Hele hele ilk maçtaki Galatasaray'ın oyun temposunda nasıl üst düzeyde oynadığını biliyorsanız ve de deplasmanda bu özellikleri umursamaz bir acı görüntü içine sıkışıp kaldıysanız.
Ya Lugano'nun yaptığı ölçüsüz ayıplarını kim cevaplayacak, Fenerbahçe'de... Yediği ilk sarı doğruydu. Cüneyt Çakır'a iki eliyle gözüne gözlük işaretini yaptığı andaki sarıyla gelen kırmızı da bizce yerindeydi. Eee... Fenerbahçe'de geçmiş maçlardaki her sorunlu harekette hakemlerin yanına adeta yangına körükle giden adam (!) haline gelmiş bu oyuncunun yaptıkları kolayca kabul edilecek bir ihanet midir, Fenerbahçe'nin çok önemli yarışmalarındaki gelecek adına...
Fenerbahçe'de tüm bölgeler berbat ve işlemez bir tıkanıklık içinde kalmakta ve çok bocalamaktaydı, yarışmanın bütününde.
Takımı sarıp sarmalayan sinir krizleri koca Fenerbahçe'yi sekiz kişi kalmaya kadar sürükleyen gereksiz öfke fırtınasının faturasını kimler ödeyecek dersiniz... Ben onu bunu bilmem, kaç on yıllık futbol tecrübeme göre şunu söyleyelim ki, dünkü Fenerbahçe DİSİPLİN OLGUSUndan tamamen yoksun bir gece yaşadı Ali Sami Yen'de... Yani kupada elenmekten daha sıkıntı verici bir durum bu.
Cüneyt Çakır'a gelince, dünkü oyunun çok gerilimli geçeceğinden habersiz ve maçın önüne geçmek gayretkeşliği içindeydi. Adeta kart çıkarmak için eli cebinde koşuşturdu.
Lugano konusundaki haklılığı dışında kalan tüm kartları, düşünmeden ve hasas değerlerden çok uzaklarda kalarak kullandı.
Tam bir rezalet/METİN TOKAT/ MİLLİYET
Yıllardır futbolun içindeyim, 26 yıllık hakemlik hayatımda defalarca bu tür müsabakalar yönettim ama kartların ve faüllerin bu kadar kolay ve yanlış verildiği bir müsabaka görmedim
Lugano'ya verilen ilk sarı kart gereksiz ikincisi yardımcı hakeme yaptığı gözlük işareti sportmenliğe aykırı olduğundan doğruydu. Ancak itiraza neden olan bu pozisyon öncesi Lincoln'ün lehine verilen faul kararı hatalıydı.
Selçuk'un, Barış'a yaptığı hareketten, Volkan'a taç atışını geciktirmesinden dolayı verdiği sarı kartlar komikti.
Lincoln pozisyon gereği ceza alanı içinde düştü, aldatmadan yanlış sarı kart gösterdi.
Lugano'nun kırmızı kartı sonrası sahaya terk etmesi beş dakika sürdü. Ayrıca sakatlıklar ve oyuncu değişiklikleri var, en az 7 dakika uzaması gereken ilk yarıyı 4 dakika uzattı.
Normal uzatma süresi bitmeden taç atışından gelen topta kaleci ile karşı karşıya kalan Volkan'ın gol pozisyonunda ilk yarıyı bitirdi. Basketbolda bile top havadayken maç bitirilmez.
İkinci yarının başında Deivid'e gösterdiği ilk sarı kart yerinde, ama bir dakika sonra aynı oyuncunun Arda'ya top geçtikten sonra yaptığı sert hareketin karşılığı ikinci sarıdan kırmızı olmalıydı.
Gökhan Gönül oyun alanı içinde yerde bulunan topu alıp taç atışı yapacakken, top toplayıcıdan gelen topun sahaya girmesi üzerine vakit geçirme diye ikinci sarıdan kırmızı kart göstermesi tam bir fiyaskoydu. Sahanın içindeki topu alan oyuncuya bu kadar kolay kart gösterilmez.
Uzatma dakikasında gelen gol sonrası Volkan'ın, Lincoln'e yaptığı hareket sonrası gösterdiği kırmızı kart doğruydu. Lincoln'e ise tam bir eyyam kırmızı kartı gösterdi.
Hatalar...
İlhan SÖYLER/HÜRRİYET
G.SARAY’DA markaj zenginliği vardı. Mehmet Topal ve Barış F.Bahçe orta sahasını enerjileriyle hareketlendirip, rakiplerini adım adım takip ettiler.
Hakan Şükür ile birlikte ileride oynayan Ümit Karan’ı da orta alana çeken Kalli sayesinde oyunun ilk yarım saatinde G.Saray’ın felsefesi sahaya kelimenin tam anlamıyla, "Cuk" oturdu. Ve bu oyunun ardından G.Saray müthiş enerjisiyle golü buldu. İlk yarı boyunca da çok etkili geldi. Sahanın her yanına koşuyor pres yapıyorlardı. Açıkcası bir ara düşünmeye başladım;
- Bu enerji ile devam ederlerse ikinci yarının ortalarında oyundan düşerler. Tam bunları düşünürken, F.Bahçe 10 kişi kaldı. Önce gol ardından da Lugano’nun kırmızı kartı G.Saray’ı gevşetmeye başladı.
Ve bu gevşeklik ikinci yarıda kendini gösterdi. Sağ kanatta oynayan Gökhan Gönül’ü unuttular. Arda, Gökhan’ı engelleyemiyordu. Volkan da bu genci kaçırmaya başlayınca kötü sinyaller gelmeye başladı ve Gökhan ikinci yarıda yapacağını yaptı, golü attı.
Çirkin derbi
10 kişi kalan Fenerbahçe, "Bu beraberlik gölüyle ben maçı bitiririm" dedi ve tecrübeli oyuncularıyla dakikaları harcamaya başladı. Tur F.Bahçe’ye gidiyor derken, sahanın en iyisi olan Gökhan Gönül’e kırımız kart çıktı. Bu kart bana göre yanlıştı.
Kırmızıyla birlikte F.Bahçe 1 kişi daha eksilmiş, 9 kişi kalmıştı. Ama G.Saray yine de etkili gelemiyordu. "Artık bu işi F.Bahçe bitirdi" derken ortaya Ümit Karan çıktı ve Galatasaray’ın turunu hazırladı. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Saha karıştı.
Lincoln herkesin önünde el hareketi yaptı Volkan’a. Volkan gibi efendi bir futbolcuda ona tekmeyi bastı. İkisinin de yaptıkları yanlıştı. Sahanın içinde gördüklerim hiç de hoş değildi. Son yılların en çirkin derbisini izledim. Bunda maçın hakemi Cüneyt Çakır’ın da payı vardı kuşkusuz. Evet, sahanın her yanına koştu, oyunu yakından takip etmeye çalıştı. Ama hata üstüne hata yaptı. Örneğin ilk yarının sonunda Hakan gole giderken oyunu bitirdi. Düdüğü çok sık çalıp oyunu durdurdu. Ve oyuncuların oyundan kopup birbirleriyle sataşmalarına yol açtı.
Sonuçta maçın kahramı oldu.
Kayıp büyük
Can BARTU/HÜRRİYET
BİR derbide yapılmayacak hataları yapan F.Bahçe vardı dün gece. Hem çok yavaş oynadı, hem topu kullanamadı, hem de hücum yapamadı. Akıllıca bir oyun ortaya koymadı.
Topu iyi kullanırsın, rakibin enerjisini tüketirsin, bunları uygulayamadı. Üstüne üstlük bazıları yanlış kararlarla oyuncuları da atılınca kupaya veda etmek zorunda kaldı. Benim anlamadığım, ikili mücadelede topu kazanamayan, topu kullanamayan bu Fenerbahçe, bu derbiye nasıl hazırlanmış. Bu takımdaki futbolcuların çoğu da derbi için dinlendirildi.
F.Bahçe’ye bakıyorsun şöyle elle tutulur, hırsıyla ve golüyle Gökhan, çalışkanlığına rağmen bir şey yapamayan Deivid ve atılan kaleci Volkan dışında elle tutulur kim vardı? Kartlara gelince... Bu tip maçlara bir de psikolojik bakmak lazım. Maçın gergin ve sinirli gececeği belliydi. Çünkü iki takım da son maçlarını kaybedip gelmişler, üzerlerinde bir baskı var. Ama onlardan daha stresli bir hakemi bu maçta görevlendirdin mi, dünkü gibi ortalıkta kan gövdeyi götürüyor. En ufak şeyde saçma sapan sarı kartlar çıkıyor ki, arkasından da kırmızılar geliyor.
Kolay değil
Tamam Lugano’nun gözlük hareketi sarı kartlık da, ondan öncesi kartlık değildi. Aslında bir derbide oyuncu atmak bu kadar da kolay değil. Kaldı ki, Gökhan’ın atıldığı pozisyona da değinmek istiyorum. Gökhan tribünlerden bir şey atıldığını düşünerek top toplayıcı çocuğun attığı meşin yuvarlaktan eğilerek kaçtı. Sonra da önündeki duran topu alıp atışı kullanıyordu. Hakem hemen sarı kart ve ardından kırmızı kartla onu attı. Volkan’ın gördüğü kart haklıydı. Çünkü Volkan sinirlendi rakibine vurdu.
Galatasaray dün çıkarabileceği en iyi takımla sahadaydı. Gençlerle tecrübeliler birleştirilip bir takım sürülmüştü. Ama onlar da çok zorlandı. Yoksa böyle yavaş oynayan, daha 26. dakikada 10 kişi kalmış, ardından tek tek eksilmeye başlamış Fenerbahçe’ye uzatmalarda galibiyet golü atması onun da istenilen düzeyde olmadığını gösteriyor. Çünkü o top dışarı da gidebilirdi. Ümit Karan sol ayağıyla ve iyi de vurmadı ama top ağlara gitti. Tabii Hakan Şükür’ün kaçırdığı bir golde var, ama bunun yanında Gökhan’ın da kaçırdığı vardı.
Alex de yoktu
Şimdi bakıyorsun, F.Bahçe bu yavaş oyununu Sevilla karşısında da sergilerse Şampiyonlar Ligi’nde ne yapar, bu da pek iç açıcı bir tablo değil. Kupayı 25 yıldır kazanamamış F.Bahçe eleseydi moral kazanacaktı. Kupada önündeki maçlarda bir şampiyonluk şansı olabilirdi. Biraz şanslı olsa da G.Saray’ı eleyecekti. Yalnız Fenerbahçe’nin kırmızı kartlarla atılan oyuncuları yanında Alex’i de yoktu dün sahada. Duran toplarda askerdi, onun dışında yoktu. Fenerbahçe’nin Galatasaray yenilgisiyle kayıbı sadece kupada değil aslında. Çünkü kırmızı kart gören bu futbolcular ligde de oynayamayacak ve onların yokluğu bu kulvarda da Fenerbahçe’yi etkileyecek. Sonuç olarak Fenerbahçe kupa yanında oyuncularını kaybederken, G.Saray moral düzeltti.
Çakır doğruysa ya diğerleri...
İlker YASİN/HÜRRİYET
BİR hakem otoritesine tecavüz edildiği anda sarı veya kırmızı kartlarında tereddüt etmemeli. Ama futbolu oynamış, futbolu bilen biri olarak, kart uygulanışında bu kadar cömert olmamalı. Hele Türkiye’deki standart çok farklı noktadaysa...
35 yıldır maç yazar, maç anlatırım. Eğer Cüneyt Çakır doğruysa diğer hakemler yanlış. MHK bu standardizasyonu mutlaka sağlamalı. Galatasaray 10, Fenerbahçe 8 kişi bitiriyor. Dün akşamki maç Türkiye standartlarında 19 kartın çıkacağı bir maç değildi. Dün gece hakemin oynanan maçı geçerek, öne çıktığı bir karşılaşma oldu. Öyle bir maç ki, tarihe yazılabilecek, "Ali Sami Yen’de 9 kişiyle Cimbom’u eledik" heyecanına kapılmış bir Fenerbahçe’nin ve 70 dakika 10 kişi, 15 dakika 9 kişi oynamış F.Bahçe’yi evinde yenemeyen G.Saraylıların kaygı duyduğu bir maçı olacaktı. Ta ki, Ümit Karan’ın uzatma dakikalarında attığı gole kadar.
Dün geceki maçı ne Fenerbahçe, ne Galatasaray hak etti. Maça hükmetttiği ilk 45 dakikada bir ikinci golü bulamayan G.Saray karşısında F.Bahçe sanki 11 kişiyle oynuyordu. F.Bahçe ikinci yarıda oyunun kontrolünü G.Saray’a hiç vermedi. Ancak Gökhan Gönül’le bulduğu golle yakalanan yarı final umudu 9 futbolcunun sırtında ancak 91. dakikaya kadar gitti.
Standardın dışında bir hakem
Skoru ilk yarıda 2’ye çıkaramayan G.Saray’ı 2. yarı psikolojik olarak F.Bahçe baskısı sarmıştı. Fener 2. yarı daha iyi olan taraftı. 63’te Gökhan Gönül bütün defansı geçip kaleciyi geçemezken, tekrarında 67’de mükemmel bir vuruşla F.Bahçe’yi tarih yapacak, kendini tarihe sayfa yapacak, G.Saray’ı evinde büyük acıya sokacak golü attı ve eşitliği sağladı.
Gerisi boş... F.Bahçe direndi, G.Saray yüklendi. Gökhan’ın da kırmızı kart görmesiyle 9 kişi kalan F.Bahçe’nin üstüne G.Saray Serkan’ıyla, Nonda’sıyla, Karan’ıyla, Hakan’ıyla yüklendikçe yüklendi. Ve futbol talihinin güldüğü anda, 91. dakikada Nonda’nın ortasına Hakan baktı ki vuramayacak, topu Ümit Karan’a bıraktı.
Ümit’in golü Galatasaraylıların yıllar boyu üzüntü, Fenerbahçelilerin zevk duyacağı bir gece düşüncesinin de sonu oldu. Bu maç klasik bir F.Bahçe-G.Saray maçının skoru gibi oldu. Aklımda hala doğruları yaptığına inandığım ama Türkiye’deki standardın dışında bir hakem kaldı dün geceden.
İdealist Çakır! / DOĞAN KLOĞLU/VATAN
Türkiye’de hakemlerin yeni kurallara uyarak maç yönetmesinin özlemini çekiyorduk. Oyunda 15 sarı kart oldu. İlk kart Deivid’e çıktı. Türkiye’de bu kart rekoruydu. Ancak F.Bahçe 2. yarı faulle rakibi sindirme yerine değişiklik yaptı. Semih girince G.Saray ilk yarıdaki diriliğini koruyamadı ve maç 1-1 oldu. Hoca geç de olsa Nonda ve Serkan’ı aldı. G.Saray’da dün herkes koştu. Hakan ve Ümit bile top beklemeyi istemediler. Cüneyt Çakır maça iyi başladı. Bütün karambolleri faulle durdurarak ‘şiddete set’ çekti. Her hakem bu usülü kullansın. Nihayet bir idealist bulduk.
Sabri ile Lugano arasında anlamsız bir çıkışta kart piyangosu Lugano’ya çıktı. Çünkü hakeme ‘Gözlük’ işareti yaparsan böyle olur. TV’de seyrettiklerimiz dışındaki yaptıkları da değerlendirmeye alınırsa, dünkü hakem otoritesi ayrıca ceza verme yolunu da açar. Çünkü ilk kez son hakem kurallarının Avrupa’da başlamış olan şekli Türkiye’de de uygulamaya başlandı. İlginçtir hakem Türkiye’de bugüne kadar çıkarılmış kart adedini ikiye katladığı halde durmadı. Prensiplerini korudu, diğer hakemlere de örnek bir ders oldu. Yoksa oyuncular kuralları çiğnerken, hakemi bile dışlayan jestler yapıyorlar.
ÜMİT-HAKAN KENDİNİ AŞTI
Ümit ile Hakan ilk defa santrfor yerini devamlı boşaltarak, hareketli futbola ayak uydurdular. Ama Ümit 31’de yüzde 100 golü kaçırdı. G.Saray’da da epeyce kart görüldü. Selçuk, Barış’ı itti ve kart gördü. G.Saray’lı Volkan maç topu yerine, kenarda duran yedek topu hakeme sormadan oyuna aldı, kart gördü. Aynı benzer kartı Gökhan gördü.
G.Saray, Hakan’ın ayağından erkenden golü buldu. F.Bahçe’nin taktiği belliydi. İlk yarı G.Saray koştu, oyunu götürdü. F.Bahçe 67’de maçı kafa kafaya getirdi. Kalli geç de olsa değişiklikleri yapta. Maçın kazanılması gerekiyordu. F.Bahçe’de oyunun kopma anı Gökhan ile belirdi. Skor 1-1 oldu ama bu F.Bahçe için sürprizdi. F.Bahçe faul ile rakibi sindirme yerine Semih ile bitirici yer baskısını artırdı. G.Saray ilk yarıdaki diriliğini koruyamadı. Ama golden sonraki G.Saray değişiklikleri havayı değiştirdi. F.Bahçe de tekrar faullü futbola döndü. Sonunda 8 kişi kaldı. Ümit ise galibiyeti getiren golü attı. G.Saray’ın kurnazlığı kart gören Arda’yı oyundan çıkartmasıydı.
Kalli’nin görevine son verin /Gökmen Özdemir /VATAN
Ben olsam bugün itibarıyla Kalli’nin görevine son veririm. Ben olsam diyorum, çünkü biliyorum ki, G.Saray yönetimi böyle bir şey yapmayacak. İstikrar ile inatçılığı karıştıran bir zihniyet dün az kalsın G.Saray-F.Bahçe derbi tarihine bir ‘F.Bahçe efsanesi’ daha yazdıracaktı. 10 kişi kalan rakibine karşı maçın ilk yarım saatinden sonra kontrolü kaybetmek ve en önemlisi kontrolü kaybettiğini anlayamamak, G.Saray’ı az kalsın bir rezalete doğru sürüklüyordu.
TEKNİK ADAM FACİASI
Dün, Ali Sami Yen’de belki taraftarlar sevindi. Uzatmalardaki Ümit Karan golü G.Saraylılar’ı güldürdü ama o sevinç sadece 10 dakika sürdü.
Maçtan çıkan herkes sakinleştikten sonra 90 dakika yaşananları ve olabilecekleri kafasından bir kere geçirmiştir. Dünkü galibiyet belki G.Saray için sonuç olarak artı hanesine yazılabilir. Ama 90 dakikanın tamamı ligde F.Bahçe’nin motivasyonunu arttıracaktır. G.Saray’ın saha içi organizasyonu darmadağın olduktan sonra Feldkamp’ın takıma hiçbir müdahalede bulunmaması gerçekten bir teknik direktörlük faciasıdır.
G.Saraylı ve F.Bahçeli oyuncuları sahada gösterdikleri performanstan dolayı ne kadar alkışlayacaksak, art niyetli oluşlarından dolayı da o kadar eleştirmeliyiz. Her faulün kasıtlı, her itirazın tahrik üzerine olduğu ortamda Cüneyt Çakır aslında az bile kart çıkardı.
Bir gün Türkiye’de bu tip kötü niyetli derbilerde bir hakemin çıkıp cesurca maç yönetmesini umuyorduk, bu Cüneyt Çakır’a nasip oldu. Kartlarında belki hatalı çıkardıkları olmuştur. Ama totale baktığımızda gerçekten çıkarmadığı kartların da o kadar fazla olduğunu söylemeliyiz. G.Saray’ın uzun zamandır hasret olduğu F.Bahçe galibiyetine ihtiyacı vardı. Ama dünkü şekliyle mi, bu tartışılır. G.Saray’ın üzerindeki sarı-lacivert stres bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. Dün bunu 90 dakikanın her saniyesinde sahada hissettik.
F.Bahçe’den Gökhan Gönül’ü ve Deivid’i, G.Saray’dan da Mehmet Topal ve Servet’i oynadıkları futboldan dolayı tebrik edelim. Feldkamp’ın teknik direktörlük lisansını gözden geçirelim, G.Saraylılar’a da büyük bir rezaletin eşiğinden döndükleri için ‘geçmiş olsun’ diyelim.