Sağlık
  • 1.4.2014 00:37

Kansızlığı hafife almayın

Anemi, halk arasındaki adıyla kansızlık, toplumda sık görülen bir problem. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 2 milyar kişi kansızlık sorunu yaşıyor. Ülkemizde özellikle doğurganlık çağındaki kadınların bir sorunu olan anemi hakkında Liv Hospital Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa N. Yenerel anemi belirtilerini taşıyan kişileri uyardı.

Anemi, alyuvarların içindeki oksijen taşıma görevini üstlenen ve hemoglobin olarak adlandırılan maddenin yaşa ve cinsiyete göre normal kabul edilen düzeylerin altında olması olarak açıklanıyor. Prof. Dr. Mustafa N. Yenerel, erişkin kadınlarda hemoglobin düzeyi için kabul edilen sınırın 12 g/dl olduğunu söylüyor. Anemi, bu kadar sık görülen bir durum olmasına rağmen maalesef gerek tanı, gerekse tedavi aşamasındaki aksaklıklardan ötürü hastaların çoğu çeşitli kan ilaçları kullandığı halde hematolojiye başvuruyor.

Birçok belirtisi olabilir

Halsizlik, yorgunluk, çarpıntı ve iş yaparken nefes darlığı en sık görülen şikayetler arasında yer alıyor. Kansızlığın hızlı geliştiği durumlarda örneğin kazalara bağlı ciddi yaralanmalarda ya da ani gelişen mide kanamasında yukarıda belirtilen bulgular dışında bayılma, şok, hatta koma dahi gelişebiliyor.

Nedeni ortaya konulmalı

Kansızlık konusunda bilinmesi gereken en önemli şey kansızlığın bir sonuç olduğu ve buna yol açan nedenin ortaya konulması zorunluluğu. Prof. Dr. Yenerel, demir eksikliğine bağlı kansızlık durumlarında ise ayrıca demir eksikliğine yol açan nedenin de araştırılması gerektiğini belirtiyor. Eğer bu neden bulunabilirse tedavi de ona göre yönlendirilebiliyor. 

En çok kimler risk altında

Kadınlarda demir eksikliği anemisi görülme nedeninin adet kanamaları ve gebelik olduğunu belirten Prof. Dr. Yenerel, adet kanamasının üç gün sürmesi, dört ve beşinci günlerde ise tamamen bitmiş olması gerektiğini vurguluyor. Annelerde demir depoları da sınırda ise ciddi demir eksikliği anemileri görülüyor. Risk altındaki bir diğer grup ise etten fakir beslenen kişiler ve vejetaryenler.

Akne izlerinizden kurtulmak mümkün!

Akne tedavisinde hem sürülen hem de tablet gibi ağızdan alınan birçok değişik alternatif var. Ancak bunların tedavi yararlarının yanı sıra bazı yan etki veya zayıflıklarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Akne tedavisinde en çok kullanılan antibiyotikler, bakterilerin direnç geliştirmesi nedeni ile artık 30 yıl önce olduğu kadar etkili olamıyor.

Son yıllarda çıkan, tıbbi cihazlar herhangi bir yan etkiye neden olmaksızın özellikle hafif ve orta seviye aknenin tedavisinde kolaylık ve güven ile kullanılıyor. İleri seviye aknede ise diğer akne tedavileri ile kombine kullanmak mümkün. Biyomedikal ve Kozmetik Bilimler Uzmanı ve Eczacı Dr. Paoli Ambrosi, “Akne iltihabi bir rahatsızlıktır, ancak oluşum mekanizması çok karmaşık bir süreci kapsıyor. Aknenin iltihaplı görünümü hastalarda psikolojik baskıya ve sorunlara yol açabileceğinden dermatolog tarafından mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Aknenin oluşum mekanizmasına baktığımızda aslında iltihap bir sonuçtur. Buna neden olan temelde 4 etken vardır” dedi.

4 TEMEL ETKEN

1. Cildin aşırı yağ üretimi, bu gençlerde hormonlardan temel almaktadır.
2. Cilt hücrelerinin aşırı üretimi
3. (PBA) dediğimiz akne bakterisi. Akne bakterisi derimizde her zaman bulunur, ancak akneyi oluşturabilmesi için uygun koşullar gerekiyor.   
4. Polikistik over .

Son yöntemler kesin sonuç sağlıyor

Dünyada son dönemde en geçerli ve en verimli cilt yenileme yöntemleri, güçlü asitler ile peeling uygulamalarıdır ki; bu uygulamalar mutlaka bir dermatolog tarafından yapılmalıdır. Yanlış ve ehil olmayan ellerde uygulama yapıldığında cilde daha da kalıcı zarar vermek mümkün olabiliyor. Dermaroller veya Gençlik Kalemi olarak sunulan e-Dermastamp denilen mikro iğneler ile de yara yanık izleri, çatlaklar, akne izleri tedavi ediliyor.Bu yöntemlerle herhangi bir yan etki veya günlük yaşamdan kopmaksızın çok başarılı sonuçlar almak mümkün oluyor. Lazer tedavilerinden ise Thermage ve Fraxel Lazer alanında en güçlü cilt yenileme yöntemleri.

Diş sıkmaya botoks darbesi

Türkiye’de her 5 kişiden birinin sorunu olan diş sıkma ve diş gıcırdatma, botoks ile 6-9 ayda tedavi edilebiliyor. Gece plağı ile sonuç alınamayan durumlarda, yanak alt kısmında bulunan çiğneme kasına botoks yapılarak kastaki stresin ve istenmeyen kasılmaların kaldırılabileceği belirtiliyor. Dentistanbul Protetik Diş Tedavisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Umut Güler, “İleri diş sıkma vakalarında uygulanan botoksla 6-9 ayda hastaların bu sorundan kurtulabildiklerini” söyledi.

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 06:25

İLGİLİ HABERLER