Kılıçdaroğlu Biden'e sinyal verdi!.. Biz de hem askeri hem de sivil darbe oldu
Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi'nin kapısına gösteride kelepçe takılmasını yorumladı: Türkiye, sivil darbenin içindedir...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar sözcülerinin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, "Erken seçim kararı alınsaydı 1960 darbesinin olmayabileceği" yönündeki sözlerinin, kendisinin yaptığı erken seçim çağrısısı ile ilişkilendirilmesini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "gündem oluşturamaması ve bu nedenle düşman arayışı içinde olmasına" bağladı.
Erdoğan'ın CHP'den korktuğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Çünkü CHP iktidara geldiğinde devletin nasıl yönetileceğini sadece 83 milyon değil, bütün dünya görecek. İstediği kadar eleştirebilir bizi. Gece de muhtemelen rüyasında en çok beni görüyordur" dedi.
Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasına yönelik protestolar üzerine üniversite kampüsü kapısına kelepçe takılmasını ise "Türkiye, sivil darbenin içindedir. YÖK, 12 Eylül darbe hukukun sonucudur. Bugün devam ediyor" sözleriyle değerlendirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde yeni yıla ilişkin değerlendirmelerde bulunduğu basın toplantısında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.
Toplantıda Kılıçdaroğlu'na parti sözcüsü Faik Öztrak, Grup Başkanvekili Özgür Özel ve Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan da eşlik etti.
"Mağdurları savunacağız"
CHP Lideri, yeni yılın ilk günlerinde yaşanan sert tartışmalara dikat çekerek, "Hiçbir zaman haksızlığın yanında olmadım. Mağdurun hakkını korumak bize düşer. Çünkü mağdur vatandaş sesini çıkarttığında ya savcı çağırıyor ya da sosyal medyada linç ediliyor. Bu mağdurların hakkını biz savunacağız" dedi.
Kısır tartışmaların kimseye yararı olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Mutfaklarda yangın var. İnsanlar gerçekten de perişan. Böyle bir ortamda, kısır tartışmaların içine girmek yerine, vatandaşların var olan sorunlarını çözmeye siyaset kurumunun kilitlenmesi gerekmez mi? Her soruna çözüm ürettik ve her sorun için hükümetin önüne çözüm koyduk. Eksik ya da yanlış bulabilirler ama onlar da çözüm koysunlar. Çözemiyorlarsa demeliler ki biz Türkiye'yi yönetemiyoruz" ifadelerini kullandı.
"Halktan yana yönetseler, tefecilerin kucağına oturmazlardı"
İktidarın ülkeyi yönetemediğini belirten Kılıçdaroğlu, ekonomide alınan birbirine zıt kararların bunu ortaya koyduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
" Soruyorum, 18 yıldır ülkeyi yönetiyorsun, 19. yıla girdik. Nasıl olur da 83 milyon vatandaşı Londra'daki bir avuç tefeciye teslim ettin. Dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz, neden? Almanya'ya bakın, negatif faizle borçlanıyor. Yani borç verenler, ayrıca para veriyorlar. Parayı işlettiği için. Biz de faiz ödüyoruz. Neden? Bütün bunların tartışılması lazım… Bütün bu işler halktan yana mı, halktan yana mı yoksa bir avuç tefeciden yana mı davranacak ülkeyi yönetenler? Halktan yana yönetseler işsizlik olmazdı, tefecilerin kucağına oturmazdı hükümet, kimse adalet sorunu var mı diye sormazdı. Sokaktaki çocuk bile adalet sorunu olduğunu biliyor. (...) Biz 2021'de sorunu çözecek insanların siyasette yükselmelerini istiyoruz. Vatandaşın da artık yeter demesini bekliyoruz. Bu kadar acı, bu kadar göz yaşı, hak ettiğimiz acı ve göz yaşı değil. Her alanda ciddi sorunlarımız var. Biz bunları aşmaya kararlıyız, aşacağız. Birlikte aşacağız. Bu ülkenin insanlarıyla aşacağız."
Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar ise şöyle:
Sözcü gazetesi ile ilgili Erdoğan'ın çıkışı oldu, "Okumayın, almayın" noktasına geldi, nasıl değerlendirirsiniz?
Bunu Erdoğan'ın çaresizliği olarak değerlendiriyorum. Almayın, okumayın ne demek? Benim söylediklerimi okuyun ne demek? Farklı düşüncelere tahammül edememek demek. Doğrular anlatıldığında bunu kabul edemeyen bir ruh haline sahip olmak demek. Hükümetin yanında gazeteler de var, bunlar niye kapatılmıyor diye aklımızdan geçmedi. Herkesin bizi beğenme, düşüncelerimizi paylaşma zorunluluğu yok. İsteyen haberlerini yapar. Medyadan istediğimiz haberi objektif verip, yorumu istediği gibi yapmasıdır. Eleştirirler. Eleştirinin olmadığı bir Türkiye, bir felaket tablosu içinde yaşayan Türkiye demektir.
"Hem sivil, hem askeri darbeye karşıyız"
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 27 Mayıs'la ilgili açıklaması oldu, dünden beri darbe konuşuluyor, bu tartışmaya nasıl değerlendirirsiniz?
20 Temmuz'dan sonra Türkiye bir sivil darbenin zaten içindedir. Biz hiçbir darbeyi savunmadık. Demokrasinin bu noktaya gelmesinin temelinde darbeler vardır. Darbelere karşı çıkmak hepimizin ortak görevidir. Ama biz hem askeri, hem sivil darbelere karşıyız. 12 Eylül'de Kenan Evren ve arkadaşları ne yaptıysa, 20 Temmuz'dan sonra bunlar da yaptılar. 15 Temmuz'u fırsat bilip OHAL ilan ettiler, anayasayı değiştirdiler. Erdoğan'ı eleştirmeye kaç kişi cesaret ediyor, (Kenan) Evren'i kaç kişi eleştirebiliyordu. O zaman da parlamento askıya alınmıştı, şimdi de buna yakın bir tablo var. Hem sivil, hem askeri darbeye karşıyız.
"Darbe döneminin o kelepçeden güzel fotoğrafı olabilir mi?"
Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne neden kelepçe takılmıştır? Ana muhalefet ya da toplumsal muhalefetin nasıl bir desteği ya da eleştirisi olacaktır?
Türkiye, sivil darbenin içindedir. YÖK, 12 Eylül darbe hukukun sonucudur. Bugün devam ediyor. 12 Eylül darbecilerinin yasal düzenlemeleri hala yürürlükte. O dönem rektör nasıl atanıyorsa, bugün de aynı şekilde atanıyor. İstediğini Erdoğan rektör atıyor, tek şartı var, partili olması lazım, Erdoğan'ı alkışlaması lazım. Görevi bu. Bu niteliklere sahipse rahatlıkla rektör atanabilir. Akademik özerklik çok önemli. Bilim üretilen yerlerde akademik özerklik vardır. Özgürce düşünülen yerlerde vardır. Akademisyenlerin bildiri yayımlaması sonucu o akademisyenler üniversiteden atılıyorsa, Türkiye'de bir darbe yaşandığını gösterir. Bir üniversitenin bir bilimsel özerkliğinin, yönetsel ve mali özerkliğinin olması lazım. Bunlar varsa üniversite diyoruz, yoksa üniversite demek zor. Darbe döneminin o kelepçeden daha güzel fotoğrafı olabilir mi? 20 Temmuz darbesinin fotoğrafı. Erdoğan, yoktur diyecek ama onunla her yerde her ortamda tartışmaya hazırım. Tabi cesaret edebilirse....
Erdoğan, iktidara geldiğinde üniversiteler seçiyordu rektörleri. Üç adaydan birini cumhurbaşkanı seçiyordu. Ne oldu 20 Temmuz'dan sonra, seçim kaldırıldı. 12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz darbesi arasında hiçbir fark yok.
Güncellenme Tarihi : 8.1.2021 22:32