Ekonomi
  • 18.3.2025 11:13

Murat Ülker : ColaTurka işine girdim, başımıza gelmeyen kalmadı

Ünlü iş insanı Murat Ülker, geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden takipçilerine bir röportaj teklifi sundu. "Benimle röportaj yapalım mı?" diye soran Ülker, takipçilerinden yüzlerce soru aldı.

Tam o yıllarda, 2003, bir ColaTurka macerası yaşadık. Pepsi karşısında büyük pazar payı elde ettik. Sonra ColaTurka’nın adı duyulmaz oldu. Birden pazardan çekildik. Bunun gerçek nedenini geçen yıla kadar öğrenemedik. Geçen yıl bir youtube vidyosunda birden “Dönemin Sanayi Bakanı Ali Coşkun, ‘cebimde bir mektup var. ABD Büyükelçisi seni şikayet ediyor, sana küçük bir ceza vereceğiz’ dedi. Sonra 35 trilyon ceza kestiler. Şirketin değeri 10 trilyondu, bizim de hevesimiz kaçtı.” diyerek, pazardan çıkış nedenimizi açıkladım. Ali Coşkun hemen bir TV programına katılarak “Murat Ülker’e noterden 6 sayfalık mektup yolladım, zamanı karıştırmış. Murat Bey’i ben çağırmadım. Çağırsam bakanlığa çağırırdım. Murat Bey’i o zaman Başbakan çağırmış (Erdoğan) sene 2004.” dedi. Sessiz kaldım. Neden? Hangisi doğru? Ayrıca açıklamadığımız, önümüze konan başka engeller oldu mu, şimdi açıklar mıyım? Bir süre daha beklemek gerekir mi?

Bir macera değildi. Gayet planlı bir yatırım ve genişleme harekatı idi. Zira atıştırmalıkta %60’ı aşkın bir pazar payımız vardı ve dikey entegrasyonu tamamlamış; %20’ye varan sağlıklı bir ihracat rakamına ulaşmıştık. İç pazarda benzer kategorilere yatırım yapmamız büyümemiz için doğaldı. Ve çok başarılı olduk. Pepsi çok etkilendi. Bizi satın almak istedi. Reddettik. Şikayet etmiş. Halbuki meslektaştık hepsi ile görüşürdük. Ama sinsice ve düşmanca bir tavır takınmış bana göre.

Evet Başbakanlıkta görüştük. Başbakanlık müsteşarı bizi ve Bakan beyi toplantıya çağırdı. Bakan cebindeki mektubu göstermeye kalkıştı. Ben çok üzüldüm ve sinirlendim. Keşke bir kopyasını alsaydım. Ama neyse mühim değil, zaten o saçma ceza mahkemeden döndü, iptal oldu, ödemedik. Ama 7 sene “Demokles’in kılıcı” gibi tepemizde sallandırdılar.

Tabii hakkı teslim gerekir, yine Başbakanlıkta Tayyip beyin de katıldığı bir toplantıda, kendisi bize hak verdi ve zaten mahkeme olacak, bekleyin dedi. Ama o vakit bürokrasi ertesi gün cezayı kesinleştirip uygulamaya koydu. Niye? Anlayamadık bir türlü?!?

Peki tüm bunlar niye tekrar gündeme geldi. Gençler başarısızlık zirvesi yapıyorlarmış. Benden rica ettiler; bu olayı anlattım. Çünkü nihayetinde ben başarısız olmuştum. Gazlı içecek işini serbest sanmışım, değilmiş. Baksanıza bugün bile hala haklıyız, diyorlar.

14.Bir taraftan geriye entegrasyon başarıyla devam ederken diğer taraftan ileriye dikey entegrasyonu da ihmal etmedik. 1995’te BİM ortaklığı, 2001 yılında Bizim Toptan’ın kuruluşu, 2011’de Şok’un alınması, 2013 yılında DiaSA’ların alınıp Şok’lara eklemlenmesi, hatta 2019’da İstegelsin’in alınması. Bu kadar çok cephede bu kadar deyim yerindeyse savaşmak bir yönetim dehasının planlı çabası mıydı, gençlik heyecanı mıydı, kurumsal bir patlama mıydı? Hangi unsurlardı her şeyi aynı anda tetikleyen, şu andaki aklım olsa her şeyi aynı anda yapar mıydım?

Tüm bunlar planlıydı. Ama şimdi bakınca sanki kaderin planı imiş de bize uygulaması kalmış gibi gözüküyor. Sorunuz muhal farzdır (*), zira bu dünya hayatında zaman hep ileriye akıyor, tekrarı yok bu tek perde oyunun! Zaten benim keşke demek huyum yoktur. Geçmişe de pek bakmam, dersimi alır, ilerlerim.

(*) imkansızı varsaymak

15. Özellikle BİM ortaklığınız, yine ortaklardan biri olan “Yasin el Kadı”nın o dönemde “El,Kaide destekçisi” olması nedeniyle her gece televizyonlarda sürekli gündeme getiriliyor, Ülker adı da birlikte geçiyordu. Sonra El Kadı, terörün finansmanı listelerinden çıkarıldı, tüm davalarından da aklandı. Neydi işin aslı? O gün fırtına koparanlar daha sonra özür dilediler mi?

İşin aslı dedikodu, haksız rekabet, pis siyasetti. Dediğiniz gibi hiçbirinin aslı yoktu. Ama şükür ki BİM’in yerli yabancı ortakları ve borsadaki yatırımcıları bunlara kulak asmadılar ve vazgeçmediler. Çok da kazançlı çıktılar, kazançlı çıktık.

16. “Ülker Grubu”ndan Yıldız Holding’e geçişte o kadar hızlı davranmadık. Neredeyse 2015’lere kadar Yıldız Holding’in bilinirliği oldukça düşüktü. 2017’den bu yana da Forbes Türkiye’nin en zenginler listesine girene kadar frene basılmıştı. Yıldız Holding plazaya taşınmadı, ben babamın izinde oldukça alçakgönüllü döşenmiş küçük bir ofiste işlerimi yürüttüm. 2017’den sonra bir patlama yaşandı, o günden beri de “en zengin” listesinde yer aldım. Yıldız Holding’i bilmeyen kalmadı. Bu yavaşlığın sebebi, Ülker’i, babamın alçakgönüllülüğü ile tanıyan Anadolu’daki dağıtıcıları ürkütmemek miydi? Sonra ne oldu da “zenginler” sınıfına geçmeyi istedim? Geçebildim mi? Anadolu bu işi nasıl karşıladı?

Holding lafını biz aile olarak çok sevemedik. Belki o vakitler gündemdeki sol jargonun da bunda etkisi vardı. Ama neticede aile şirketimiz kanunen bir holdingdi. Yıldız adını ben koydum, Ülker bir yıldızdı ve biliyordum ki daha birçok yıldızımız olacak. Niye binalar, plazalar konuşuyoruz? Ben sonra sattığım bankanın merkezini Pendik’te bir depoya kurmuştum. Maslaktaki plazayı onlarca milyon dolara satıp Çamlıca’da cadde üstü olmayan bir binayı bir buçuk milyon dolara alıp şimdiki merkezi yapmıştım. Yıllar geçtikçe daha küçük odalar bana yeterli geliyor, hele bu dijital çağda inanın hiç gerek yok. Babamın bize tembihi: Sizin müşteriniz, bakkal bile yanınıza çekinmeden gelebilsin, ofislerinizi buna göre döşeyin, derdi. Zengin listesine gelince ben başvurmadım, onlar saymış, ilan ediyorlar. Ne yapayım inkar mı edeyim!

Güncellenme Tarihi : 18.3.2025 11:29

İLGİLİ HABERLER

Onceki Sayfa
Sonraki Sayfa