
Murat Ülker'e sordular.. Yahudi misin? Muhafakazar kesimi inkar ettin mi
5.1 milyar dolarlık servetiyle Türkiye'nin en zengin iş insanı olan Murat Ülker, muhafazakar kesime ihanet ettiğine yönelik sorulara cevap verdi.
Ünlü iş insanı Murat Ülker, geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden takipçilerine bir röportaj teklifi sundu. "Benimle röportaj yapalım mı?" diye soran Ülker, takipçilerinden yüzlerce soru aldı.
Toplamda 523 yorum ve 160 bin görüntüleme alan paylaşıma gelen soruların çoğunu yanıtladığını belirten Ülker, ayrıca takipçilerinin nezaketen sormadığı bazı konulara da değindiğini söyledi. Yaklaşık 70’den fazla soruya cevap verdiğini dile getiren iş insanı, cesur sorular için iletişimci takipçilerine teşekkür etti.
Ülker, bu röportajın içeriğini önümüzdeki iki hafta boyunca paylaşmayı planladığını duyurdu.
İşte Ülker'e gelen o sorular:
"KURAN KURSUNA GİTMEDİM"
1.Nasıl bir çocuklu geçirdim, gelecekteki “Murat Ülker” i yaratmada bu çocukluğun rolü ne oldu? “Dini bütün” diyeceğimiz bir ailede yetiştiğimi söyleyebilir miyim? İlk din eğitimimi kimden aldım? Kur’an Kursuna gittim mi? En fazla bu konuda kimden etkilendim?
İyi bir çocukluk geçirdim. Ama bir ağabeyim veya kardeşim olsaydı herhalde başka olurdu. Çok şükür bir ablam var.
Dinin gereklerini yerine getiren “bir aile” demek daha doğru olurdu. İlk din eğitimimi mahallemizin, Horhor Kızıl Minare Camisi imamı Mahmut Bayram hocadan evde aldım. ARE, ARO, çok iyi bir insandı, aydındı; kendisinden çok istifade ettim. Ama hala daha yeni fikirlere ve kritiğe açığım yani aydınlanmam sürüyor. Kuran Kursuna ise gitmedim.
"YAHUDİ DEĞİLİZ, SOYUM TATAR"
2. Baba tarafı büyüklerim Kırım göçmeni, Kırımlı Devletler Ailesi’nin Türkiye’deki üçüncü neslini temsil ediyorum. Babam, yaşadığı kötü olaylar nedeniyle meraklısı değildi ama ben Kırım’a da gidip geçmişin izlerini sürdüm. Babam “Biz evlad’ı fatihanız, diyor, yani Osmanlı İmparatorluğu’nda Balkanlar’ın fethine katılan beylerin, fatihlerin soyundan geldiğinizi ifade ediyordu. Ben kendimi ne olarak hissediyorum? Bazen beni “hazar ya da karay yahudisi” olarak da trolleyenler oluyor. Ne demek istiyorlar? Nerden çıkıyor bu yahudilik?
Bu sosyal medya dünyasında acayiplikler tık alıyor. Hazar veya Karay’ların Museviliği tarihte bile kesin değildir. Zaten biz Hazar veya Karay Türkü değiliz, ancak Tat’ız; yani sahilde yaşayan melez tatar ırkı demek. Yüzlerce aileden oluşan bir sülalemiz var Devletler, tabii Stalin’den sonra geriye ne kaldıysa … Halbuki Musevi ve Yahudi’ler pekala bilirler, bizim kim olduğumuzu.
"HER SİYASİ GRUPTAN ARKADAŞIM VARDI"
3.Niçin İmam Hatip Lisesi tercih etmedim de İstanbul Erkek Lisesi gibi daha fazla seküler rekabetçi ailelerin tercih ettiği bir liseyi tercih ettim?. Üstüne bir de yine Boğaziçi Üniversitesi. Ailemin bu konuda yönlendirmesi oldu mu?
İEL babamın sonra büyük amca oğlumun okuduğu bir okuldu. Ama tabii sınavı kazanarak girdim, 4’ncü olmuştum. Halbuki diğerlerini de kazanmıştım, ama gönlüm İEL’deydi. BÜ’ye gelince 1977’de eğitimin sürdüğü tek maruf üniversiteydi, eğitim İngilizce idi. Ama tabii ailece konuşup karar veriyorduk.
"80'LERDE BÜTÜN AİLE SİLAH EĞİTİMİ ALDIK"
4.Lise eğitimim 1970-1977 yılları arası, Üniversite ise 1977-1981. Yani ergenlik ve gençlik Türkiye’nin belki de en çalkantılı yılları arasında, sağ-sol çatışmasının, grevlerin zirve yaptığı yıllarda geçmiş görünüyor. O dönemde geldiğim çevre nedeniyle milliyetçi ve dindar gençlerle birlikte oldum, hatta Ahmet Davutoğlu, Mustafa Özel, Fikri Kancal ile daha sonra kuracağım Bilim Sanat Vakfı’nın temelleri orada atıldı. O dönem Türkiye’de siyasal İslamın da Necmettin Erbakan ile temelleri atılıyor, İslamcı gençler Akıncılar adı altında örgütleniyordu. Nasıl bir dönemdi, neler okuyor, hangi toplantılara katlıyor, nasıl bir dünya görüşünü paylaşıyorduk?
Evet zor yıllardı, hatta tehlikeli! O yıllarda imkanım ve hakkım olduğu halde yurtdışına gitmek istemedim; hala da ülkemde yaşıyorum. Ailemle beraber olmak istedim. Ben hiçbir zaman şucu, bucu olmadım. Herkesle beraberdim, bir etiketim yoktu; hala da yok. Bilim Sanat Vakfını darbeden sonra kültürel faaliyetlerimizi rahat sürdürmek için kurdum. Çünkü okuduğum okulların müfredatını eksik buluyordum. Milliydim, Müslümandım ama hiçbir zaman bunlara çi, cı eklemedim.
5. 80’li yıllara girerken, askeri darbeye doğru gidilen ortamda ben ve ablam Ahsen Hanım silah eğitimi aldı. Sıkıyönetim komutanları ailenin ölüm listesinde olduğunu belirtiyordu. Devletin güvenlik sorunu yaşayanlara yakın koruma vermesi sınırlı olduğundan babam fedailer kiralamıştı. Ve o yıllarda babam kendimizi o çatışmalı ortamda koruyabilmemiz için judoya başlattı. Gerçekten böyle bir ihtiyaç var mıydı? Ne kadar devam ettik? İşe yaradı mı?
Silah eğitimini bütün sülale almıştı ve silahlıydık; ama bu normaldi bizim için. Güvenlik sorununa gelince ne yazık ki bu durum hala berdevam. Evet judo öğrendim. Belki bu sayede hiç dayak yemedim, ama kimseyi de dövmedim.
10. 1997 yılında Türkiye’de seçilmiş iktidara karşı 28 Şubat post-modern darbesi yapıldı. “Ülker Grubu”nun pek çok muhafazakâr grup gibi, “askerler tarafından “alışveriş edilmemesi gereken markalar listesine alındığı söylentisi” yayıldı. Ülker ürünleri orduevlerine sokulmadı, kimi marketlerin raflarından indirildi.
"İSLAMCI, SAĞCI, ATATÜRKÇÜ, SOLCU DEĞİLİM"
O dönem sonrasında Ülker Mehmetçik Vakfına 1,5 milyon dolar bağış yaptı, 75. yıl kutlamalarının da ana sponsoru oldu. Bu hareketi de; bir taraftan İlim Yayma Vakfı’nın kurucusu olduğu, diğer taraftan “Biz Atatürkçüyüz” diyerek darbecilere nedamet getirdiği için eleştirildi. O dönemde icranın başında değildim ama bu kararlarda tuzum var mıydı? Nasıl karşıladım? 15 Temmuz Darbesi sonrası da FETÖ ile Ülker arasında bağlantı kurulmaya çalışılınca yine, o dönemden gelen “Biz Atatürkçüyüz” söylemiyle cevap verdiğim için eleştirildim. Atatürkçü müyüm, değil miyim? Ya da ne olduğum duruma göre değişiyor mu?
Evet hepimiz beraber karar verdik. Babam ihtiyacı olmadığı halde bizimle istişare ederdi. Bu herhalde onun nazik tabiatına uygun bir öğretme usulü idi. Mehmetçik Vakfına yapılan bağışın darbe ile ilgisi yok, çünkü zaten darbe o vakit geçmişte kalmıştı. Yapılan bağış çatışmalarda uzuv kaybeden Mehmetçiklere yardım içindi. Devletimizin 75’inci yılı kutlamalarına sponsor olmamız ise bana göre zaten vazifemizdir. 100. yılı da coşkuyla kutladık. İslamcı, sağcı, Atatürkçü, solcu filan değilim. Müslümanım ve T.C. Cumhuriyeti vatandaşıyım, Fenerbahçeliyim. Başka konularda da şucu, bucu diye anılacak takıntılara sahip değilim.
İHANET İDDİALARINA YANIT VERDİ
17. Bugün “Murat babası gibi değil, Ülker’i bozdu, biz ona Müslümanlara saldırılırken sahip çıkmıştık, o ise davaya ihanet etti” saldırılarının nedeni bu “zenginlik” algısı olabilir mi? Ne diyorum buna? Beyaz Türkler “yeşil sermaye” diye burun kıvırıyordu, bir de üstüne karşı İslamcı cephesi mi açıldı? Yoksa denge mi sağlandı?
Bu lafların işe bir etkisi yok ki, insanlarımızın hassasiyetlerini takdir ediyor ve paylaşıyorum. Ama bunların konuşulup karar verileceği yerler sosyal medya olmamalı. En azından kanunda tanımı olan bir kurum olmalı, yanlış anlaşılmasın, sivil inisiyatif olmasın demiyorum. Ama bana garip gelen bir şey var. Eğer bir zümreyi kınayacaksak zaten bunu temsil eden sosyal medya patronları kimler ve paylaşımlarda benzer konularda gayet hassas davranıp müsaade etmezken, bazı boykot ve benzeri konularda nasıl oluyor da böyle müsamahakar davranıyorlar?
Lütfen sosyal medyada kim neyi niye söylemiş düşünmeden içselleştirmeyin. Sosyal medyanın sizi kirletmesine izin vermeyin.
Bir de şunu belirteyim. Herkes her konuda bize ulaşabilirken acaba niçin bu dedikodusu yapılan konular bize hiç sorulmuyor ve cevaplarımız aktarılmıyor.
Güncellenme Tarihi : 17.3.2025 16:24