Nasrallah'a şehit denilebilir mi?
Özellikle Suriye'de yüzbinlerce Sünni Müslümanın vahşice katledilmesinden sorumlu olan Hizbullah'ın öldürülen Lideri için yeni bir tartışma başladı.. Bir kısım Sünnilerin de Nasrallah'a şehit diye hitap etmesi sünni kesimi rahatsız etti.
Bunlardan birisi de Dr. Yad Kunaybi oldu
YAD KUNAYBİ KİMDİR?
İslam davetçisi, üniversite hocası ve eczacılık alanında araştırmacı.
Hicri 16 Şevval 1395, Miladi 22 Ekim 1975 yılında Kuveyt’te Salimiye şehrinde doğdu. Ailesi o daha bebekken Ürdün’ün başkenti Amman’a yerleşmek niyetiyle intikal etti. Anne ve babası Filistin’in Halil şehrindendir. Kendisini, Müslümanların gidişatıyla alakadar olma ve zulmü reddetme üzerine yetiştiren babasının kişiliğinden etkilendi.
Yad Kunaybi şunları yazdı..
Nasrallah'a şehit denilebilir mi?
Hasan Nasrallah konusu bazı direniş liderlerinin açıklamalarından sonra yeniden gündeme geldiği için bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu liderlerin Hasan Nasrallah'ı "şehit" ve "şerefli mevkilere sahip biri" olarak tanımlamak için ileri sürdükleri gerekçeler ne olursa olsun, Hasan Nasrallah'a hiçbir koşulda şehit demenin doğru olmadığını insanlara izah etmek bizim görevimizdir.
Nasrallah akide hususunda tam bir dalalet önderiydi ve Müslümanlara karşı savaşma hususunda da bir önderdi. Müslümanlara acılar tattıran ve tattırmaya devam eden Safevilerin bir koluydu ve Hasan Nasrallah bu hal üzere öldü.
Buhari ve Müslim'in Hayber'in fethi hakkında rivayet ettikleri bir hadiste göre, Mid'am adında bir köle, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'in yüklerini indirdiği sırada bir okla vuruldu ve öldü. İnsanlar "şehadeti mübarek olsun" dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ise şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Hayber günü ganimet malları paylaşılmadan önce aldığı bir hırka şu anda onun üzerinde alev alev yanmaktadır."
Yani bu adam, ganimetler Müslümanlar arasında paylaştırılmadan önce bir hırka aldı ve bu haramdı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu yüzden bu hırkanın onun üzerinde yandığını haber verdi. Müslümanlar bu sözü duyunca içlerinden bir adam bir veya iki ayakkabı bağı getirdi. Rasulullah allallahu aleyhi ve sellem ise "Ateşten bir (veya iki) ayakkabı bağı'' buyurdu.
Kardeşlerim, bu hadis bir hırkayı ya da bir ayakkabı parçasını çalan birinin durumuyla ilgilidir. Peki ya Suriye'de Müslümanları öldüren, onları kıyımdan geçiren, topraklarını gasp eden, işkence görmelerine ve onurlarının çiğnenmesine olanak sağlayan birinin hali ne olur? Kardeşlerim, Filistin'de "vela ve bera" meselesinin durumu çok ciddi bir meseledir. Suriyeli, Iraklı ve Yemenli bir Müslümanın kanı, Filistinli bir Müslümanın kanıyla aynıdır. Müslümanların kanı birbirleriyle eşittir.
İster hak ister batıl olsun Filistin'i desteklediğini iddia eden herkesi, asli kafir ya da dalalet önderi olsalar bile yüceltmeye başlarsak, "Şirin Ebu Akile şehittir" dersek, "Hasan Nasrallah şehittir" dersek ve "Kasım Süleymani şehittir" dersek bu yaşadığımız şey İslam olur mu? İslam'da "vela", tüm Müslümanlar arasında tevhide ve Allah için kardeşliğe dayanır.
Bunu Filistinli biri olarak söylüyorum. Orada anılarımız, çalınan mallarımız ve uzak kaldığımız başka mülklerimiz var. Genel olarak Filistin'de özlediğim akrabalarım var ve onları ziyaret edemiyorum.
Fakat hal böyleyken Hasan Nasrallah ve partisinin durduğu noktayı yüceltmek de yanlıştır. Gerçek şu ki onlar Aksa Tufanı'nı yüz üstü bıraktılar ve bir yıl boyunca oldukları yerde kaldılar. Siyonistlere gerçek bir zarar vermeyen açıklamalar, tehditler ve hareketlerle yetindiler.
Çağrı cihazlarının patlatılması olayıyla ve sızmalar sebebiyle liderlerinin öldürülmesiyle kendi evlerinde bozguna uğratılıncaya ve bu sebeple intikam almak isteyinceye kadar tüm güçleriyle savaşa girmediler. Fakat artık çok geçti ve vurularak öldürüldüler. Korkak davrandılar ve sıra kendilerine gelinceye dek savaşa girmediler. Bu kahramanlık değildir. Şayet Hizbullah'ın tavrı liderlerin (Arap rejimlerinin liderleri) tavrından daha az utanç verici ve daha az hainceyse, bu söz konusu tavrın şerefli bir tavır olduğu anlamına gelmez.
Şerefli kahramanlık makamı, Allah'ın kelimesinin en yüce olması için Allah yolunda savaşmaktır. Makbul cihat budur ve bu cihatta öldürülenlere gerçek şehadet vadedilmiştir. Sünni bir Müslüman (bile) bunun dışında bir şey için savaşırsa, onun savaşı cihat olarak kabul edilmez. Peki, İran projesinin ve destekçilerinin kelimesi en yüce olsun diye Suriye'de savaşan Lübnan'daki İran partisine (Hizbullah) ne demeli? Onlar ne Allah yolundadır ne de onların ölüleri şehittir.
Kardeşlerim, burada kastımız direniş liderliğinin açıklamalarına odaklanmak değildir. Allah'ın düşmanlarına karşı savaşanları desteklemenin gerekliliğini belirtmek üzerimize düşen en büyük vaciplerden biridir. Ancak özetle şunu söylüyoruz ki, biz şer'i siyasetin kapılarını kapatanlardan değiliz. Biz gerçeklikten soyutlanmış da değiliz. Bir Müslümanın kendisine yardım edenlere, bu yardımın arkasındaki saiklerden bağımsız olarak teşekkür edebileceğini inkar etmiyoruz. Ancak şer'i ıstılahın ve Allah yolunda şehit olma mefhumunun tahrif edilmesine kapı aralamak, ve de zaten kafaları karıştırılmış insanların dinleri konusunda kafalarını daha da karıştırmak doğru değildir.
Biliyoruz ki aynı eski, basmakalıp hikayeyi anlatanlar çıkıp "siz ne yaptınız ki?" diyecekler. Biz şunu yaptık: Suriye'de ya da başka bir yerde Müslümanların kanına girmedik. Yaptığımız şey, Gazze'deki kardeşlerimize ve direnişe, içinde bulunduğumuz baskı ve kısıtlamalara rağmen elimizden geldiğince destek olmaktı.
Eğer eksik kalmışsak, Allahu teala'dan eksikliklerimizi gidermesini ve Gazze'deki ehlimizi Allah'ı razı edecek şekilde desteklememize yardım etmesini dileriz. Bundan sonra bilinmesi gereken en önemli şey, her ne kadar bu tarz açıklamalara karşı çıksak da, bunun Gazze'deki, Lübnan'daki ve diğer yerlerdeki kardeşlerimizi desteklemekten geri durmayı haklı çıkarmayacağıdır.
Bu değerlendirme, Dr. İyad Kunaybi’nin YouTube kanalında “Hasan Nasrallah Şehit mi?” Başlıklı videosundan derlenmiştir.
Güncellenme Tarihi : 12.10.2024 00:07