'Öcalan'la pazarlık' iddialarına cevap! İmkânsız talepler süreci sabote eder
Terörsüz Türkiye sürecinde DEM Parti'den her fırsatta teröristbaşı Öcalan'a umut hakkı talep edilmesi gündemdeki yerini korurken, konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan dikkat çeken bir çıkış geldi. Geçiş sürecinin dili ve önerileri konusunda münfesih örgütün tüm unsurlarına ve Dem temsilcilerine büyük görev düştüğünü vurgulayan Uçum, "Bırakın imkansız talepleri, ilerleyen zamanlarda gündeme gelebilecek, olabilir konuları bile bugün şart koşmak süreci sabote etmek anlamı taşır." ifadelerini kullandı.
Terörsüz Türkiye sürecinde kritik günler yaşanıyor. DEM Parti kanadından teröristbaşı Öcalan'a 'umut hakkı' söylemleri gelmeye devam ederken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum dikkat çeken bir açıklama yaptı.
Sosyal medya hesabından Terörsüz Türkiye süreci ile ilgili paylaşımda bulunan Uçum, "Geçiş sürecinin dili ve önerileri konusunda münfesih örgütün tüm unsurlarına ve Dem temsilcilerine büyük görev düşmekle birlikte herkes açısından makul ve gerçekçi bir perspektifle hareket etmek ana sorumluluktur." ifadelerini kullandı.
"İMKANSIZ TALEPLER SÜRECE ZARAR VERİR"
Mehmet Uçum paylaşımında "Bırakın imkansız talepleri, ilerleyen zamanlarda gündeme gelebilecek, olabilir konuları bile bugün şart koşmak süreci sabote etmek anlamı taşır." ifadelerine de yer verdi.
Başdanışman Uçum'un paylaşımının tamamı şu şekilde:
"Geçiş süreci hukuku açısından Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu rapor oluşturma aşamasına geçti. İşin özü, raporun geçiş sürecine ilişkin hukuk politikası yaklaşımının toplumsal rızayı güçlendirmesidir.
Geçiş sürecinde bir demokrasi pazarlığı olmaz. Demokrasi pazarlığı çabası geçiş sürecinin esası açısından kökten yanlış olur. Geçiş süreci hukuku nihai pratik teyitlere bağlı olarak münfesih terör örgütünün aktif ve destek unsurlarına yönelik soruşturma, kovuşturma ve infaza ilişkin düzenlemeler ile toplumla bütünleşme konularıyla sınırlıdır. Diğer deyişle, genel hukuk başlıkları ve demokrasiyi geliştirme perspektifi -özel, geçici ve ayrı bir kanun gerektiren- geçiş sürecinin değil, geçişten sonraki genel gündemin konusudur.
Bu tespitten demokrasiyi geliştirme hamleleri erteleniyor gibi abes sonuçlar çıkartılmasın. Geçiş sürecinin kendisi bizatihi demokratik siyaset alanını genişleten ve demokrasiye katkı yapan tarihi bir gelişmedir. Demokrasinin ilerletilmesiyle geçiş süreci içiçedir. Bununla birlikte kapsamlı bir demokrasi ve hukuk reformunun bütün şartları sadece geçiş sürecinin tamamlanmasıyla oluşur.
“ÜÇ ANA TEMA ÖNE ÇIKABİLİR”
Komisyon raporunun sistematik ve içerik açısından rehber olacağı anlaşılıyor. Raporda; dinleme tespitleri, geçiş sürecinin hukuk politikası ve demokrasiyi geliştirmeye ilişkin üç ana tema öne çıkabilir.
Raporda geçiş süreci hukuk politikası için en geniş şekilde ortaklaşma sağlanması ve somut bir yaklaşımın ortaya konulması yol gösterici olur. Bu nedenle herkesin geçiş süreci hukuku açısından makul ve gerçekçi önerileri ortaya koyması kritik önemdedir.
Geçiş süreci hukukunun kapsamına girecek kişiler bakımından mevcut pozitif hukuk sistemine göre belirlenen (şüpheli, sanık, hükümlü gibi) statülerin esas alınacağı açıktır. Hem olan hukuk karşısında hem de olması gereken hukuk bakımından farklı statüler tarif etme gayretleri yersizdir ve sürece zarar verir.
Öte yandan geçiş süreci yasal düzenlemeleri anayasaya aykırılık iddiası doğuracak bir hüküm içermemelidir. Bu riski taşıyacak önerilerden kaçınmak gerekir.
Geçiş sürecinin dili ve önerileri konusunda münfesih örgütün tüm unsurlarına ve Dem temsilcilerine büyük görev düşmekle birlikte herkes açısından makul ve gerçekçi bir perspektifle hareket etmek ana sorumluluktur. Kimden gelirse gelsin her şeyi en üst perdeden önermek toplumsal rıza zeminini tahrip eder. Geçiş sürecini sorunsuz tamamlamanın temel şartı; geçiş süreci sınırları dışına çıkmamak ve toplumsal rızaya zarar vermemektir.

"DEVLETİ DÜŞMANLAŞTIRMA DİLİ KULLANMAK ASLA KABUL EDİLEMEZ"
Geçiş sürecini yöneten Devleti düşmanlaştırma dili kullanmak asla kabul edilemez. Geçiş sürecinde imkansız olan talepleri öne çıkarmak süreci aksatmaktan başka bir işe yaramaz. Geçiş sürecini sabote etmeye çalışıp bunun faturasını Devlete çıkarma hesabı yapanlara karşı açık tavır almak gerekir.
Durum nettir: Tüm unsurlar bakımından 27 Şubat çağrısı bağlayıcıdır ve o çerçevenin dışına çıkılmamalıdır. Suriye’de ise 10 Mart mutabakatına mutlak uyum şarttır.
Kısaca bu tarihi fırsatın heba edilmemesi fikrine katılan herkes her türlü fikri ve fiili sabotaja karşı çıkmalı, makul ve gerçekçi önerileri öne çıkarmalıdır.
Bırakın imkansız talepleri, ilerleyen zamanlarda gündeme gelebilecek, olabilir konuları bile bugün şart koşmak süreci sabote etmek anlamı taşır.
Öte yandan nereden gelirse gelsin ırkçı yaklaşımlara ve nefret söylemlerine sadece bu dönem değil her dönem şiddetle karşı çıkmak ve bunları mahkum etmek gerektiği açıktır.
Geçiş sürecinin başarıyla tamamlandığı, huzur ve güvenin herkes için kalıcı ve geçerli olduğu bir döneme geçildiğinde Türkiye’nin birliğinin ve bütünlüğünün korunması ve güçlendirilmesiyle uyumlu olmak kaydıyla çok konu gündeme gelebilir, her şey tartışılabilir. Bugün her türlü söz, beyan ve ifade geçiş sürecinin ruhuna uygun olmalıdır. Elbette bu herkes için geçerlidir. Geçiş sürecinin başarısı ancak böyle bir yaklaşımla sağlanır."