Ömer Çelik'ten 'Terörsüz Türkiye' mesajı: Ne yaptığımızı biliyoruz
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, 'Terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin "'Terörsüz Türkiye' için ne yaptığımızı biliyoruz. 'Terörsüz Türkiye'nin odak noktası örgütün feshi ve silahların bırakılmasıdır. PKK bütün uzantılarıyla silah bırakmalı." ifadelerini kullandı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sonrasında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları:
"Vatandaşlarımızın ilgi gösterdiği sosyal konut projelerimizi sadece fiziki olarak vatandaşı konutla buluşturma olarak görülmemeli. Dünyadaki konut sıkıntısı şehirlerde eşitsizliklere neden olduğu göz önüne alındığında Türkiye dünyadan pozitif ayrışan işlere imza atıyor.
“EVSİZLİK VE KONUTSUZLUK ARTIK BİR GÜVENLİK MESELESİ HÂLİNE GELDİ”
Tüm dünyada krizler derinleşirken, evsizlik ve konutsuzluk gibi çok büyük problemler artık bir güvenlik meselesi hâline gelmiş durumdadır. Türkiye ise bu alanda insani standartları yükseltecek bir yaklaşımla son derece güçlü adımlar ortaya koymaktadır. Konutların yapımı ile vatandaşımızın büyük ilgi gösterdiği sosyal konut projeleri desteklenebilir. Bunu sadece vatandaşlarımızı fiziki olarak konutla buluşturmak şeklinde görmemek gerekiyor. Dünyanın negatif bir yöne doğru gittiği bir dönemde, Türkiye'nin pozitif ayrışması sayesinde bu başarı sağlanmaktadır. Cumhurbaşkanımızın ilk günden beri ortaya koyduğu irade, hatta partimizin programından başlayarak kuruluşundan itibaren ortaya konan kararlılık, bugün gerçekten bütün dünyanın merak ettiği bir tabloyu ortaya çıkarmıştır.
Elbette dünyada konuta erişim konusunda yaşanan sıkıntıların, şehirlerin içinde büyük güvenlik problemleri ve ciddi eşitsizlikler oluşturduğu da göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin yürüttüğü bu konut kampanyası hem deprem bölgesinin ayağa kaldırılması açısından hem de ülkemizin diğer bölgelerinde dünyadan pozitif şekilde ayrışması bakımından çok önemli işlere imza atmaktadır.

Bugün, kadına yönelik şiddetle mücadelenin uluslararası düzeyde anıldığı bir gün. Cumhurbaşkanımız da az önce konuşmalarında ifade ettiler. Biz bunu hep söylüyoruz ve siyasetimizin ana mottosu olarak da Neşet Ertaş üstadımızın sözünü dile getiriyoruz: ‘Kadınlar insandır, biz de insanoğluyuz.’ İktidara geldiğimiz ilk günden itibaren, özellikle kız çocuklarının eğitiminden kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye kadar birçok alanda çok yoğun bir çalışma yürüttük. Tabii bu mücadelenin çok boyutlu olması gerekiyor. Sadece kanunların yapılması yetmiyor; siyasetin dilinden medya diline, sivil toplumun oluşturacağı hassasiyetlerden aile içi eğitime, erkek çocuklara biçilen rollere kadar birçok unsurun hep birlikte ele alınması gerekiyor.
"CUMHURBAŞKANIMIZIN KESİN TALİMATLARI VAR"
Değerlerimize uygun bir şekilde, konunun yerli yerine oturtulması gerekiyor. Bugün biliyorsunuz, bu konuda Cumhurbaşkanımızın kesin talimatları var. Aile Bakanlığımız, şiddetle mücadele konusunda yedi gün yirmi dört saat esasına göre, yıl boyunca tüm diğer bakanlıklarımızla birlikte bu faaliyeti yürütüyor. Yine İçişleri Bakanlığının bu konuda kadınları son derece koruyan etkili uygulamaları bulunuyor. Herhangi bir şekilde bir sıkıntı çıktığında, derhal belirli uygulamalar üzerinden başvurulabiliyor ve güvenlik güçlerinin mümkün olan en kısa sürede görev alması sağlanabiliyor.
Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin bu mücadele ile ilgili belirlediği renk turuncu. Bugün de, bu konuda en güçlü sivil toplum örgütlerinden biri olan KADEM bir kampanya başlattı: Turuncu Nokta Kampanyası. Özellikle bugünlerde, hepimiz tarafından bu rozeti takarak mücadeleye destek verilmesi gerekiyor. Ben de bu rozeti KADEM’den aldım. Bu nedenle bazı arkadaşlarımızı teşvik etmek için şimdi onlara rozet vereceğim.
'TERÖRSÜZ TÜRKİYE' SÜRECİ
Hem her MYK toplantımızda hem de her MKYK toplantımızda gündem maddelerimizin değişmeyenlerinden biri 'Terörsüz Türkiye'dir. 'Terörsüz Türkiye' konusunda Cumhur İttifakı olarak ne yaptığımızı biliyoruz. Daha önce de ifade ettim: Devletin terörle mücadelede sert güç unsurları vardır. Aynı zamanda hukuk devletinin ve demokrasinin imkânları içerisinde yumuşak güç unsurları vardır. Dolayısıyla terörü ülke gündeminden çıkarmak için dünyanın her yerindeki gelişmiş demokrasiler nasıl sert güç unsurlarını kullanıyorsa yani terörle mücadeleyi güvenlik güçleriyle yürütüyorsa aynı zamanda hukuk devletinin imkânları çerçevesinde, anayasanın ve kanunların çizdiği sınırlar içinde yumuşak güç unsurlarını da kullanırlar.
Bu sadece Cumhur İttifakı dönemine ait bir yaklaşım değildir; bizim siyasi tarihimizde daha öncesinde de, hatta iktidarımızdan önce de doğrudan Millî Güvenlik Kurullarında terör örgütünün tasfiyesi için, silah bırakmak isteyenlerin teşvik edilmesi amacıyla çeşitli yasalar çıkarılmış, çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlet olarak egemenlik araçlarını hem sert güç unsurlarıyla hem de yumuşak güç unsurlarıyla güçlü bir şekilde kullanmıştır.

"ODAK, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FESHİ VE SİLAHLARIN TAMAMEN BIRAKILMASIDIR"
Yine hukuk devletinin imkân ve kabiliyetleri içerisinde bu yaklaşımlar ortaya koyulmaktadır. Dolayısıyla bunun zıttına birtakım işler yapıldığına dair değerlendirmelerin herhangi bir geçerliliği yoktur. Türkiye'nin terörle mücadelesi, sert güç unsurlarıyla terörle mücadelesi tarihi kadar; bu bahsettiğim şekilde demokrasinin imkânları içerisinde, meşru siyaset alanının imkânları içerisinde araçları kullanma şeklinde de bir tecrübesi vardır. Burada odağı kaybetmemek gerekir. Odak, terör örgütünün feshi ve silahların tamamen bırakılmasıdır. Sadece terör örgütünün feshedildiğine dair bir cümle ile kimse yetinmiyor. Ya da silahlar tamamen bırakılmadan, tamamen gündemden çıkmadan PKK terör örgütü bütün unsur ve uzantılarıyla fesih ve silah bırakma sürecini tamamlamadan; silahları teslim etmeden, yakmadan, gömmeden bunu gerçekleştirmeden hiç kimse sürecin tamamlandığını zaten ifade etmiyor.
"IRAK, SURİYE, İRAN VE AVRUPA'DAKİ YAPILAR DA FESHEDİLMELİ"
Dolayısıyla odak noktası farklı siyasi gündemler değil, farklı siyasi değerlendirmeler değil; odak noktası terörsüz Türkiye’dir. Türkiye'nin odak noktası, PKK'nın bütün unsur ve uzantılarıyla feshi ve silah bırakmasıdır. Irak için geçerli, Suriye için geçerli, İran'daki kolları için geçerli, illegal yapılanmalar için geçerli, Avrupa'daki yapılanmalar için geçerli. Aynı şekilde bu 'terörsüz bölge' konusuna da ilham kaynağı olacaktır, terörsüz bölge konusuna da bir iradenin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Türkiye, Kürt’e, Arap’a, Alevi’ye, Sünni’ye, Nusayri’ye, Ezidi’ye, Şii’ye, Dürzi’ye, herkese kötülük düşünenlerin bir parçayı sahiplenmiş gibi yaparak belli terör örgütlerini istikrarsızlaştırma ve bölgede birtakım terör devletçikleri vasıtasıyla kendilerine vekil güçler oluşturma arayışıyla faaliyetlerini sürdürdükleri bir tabloyu görerek; bu tablonun içerisinde devletimizin hem sert güç unsurları vasıtasıyla terörle mücadele ettik, hem hukuk devletinin ve demokrasinin verdiği imkân, kabiliyet ve araçlarla yumuşak güç unsurlarıyla bunu sürdürdük.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE DEVLET POLİTİKASI"
Terörsüz Türkiye bir devlet politikasıdır. Burada terörsüz Türkiye’ye ulaşmak için samimiyetle bir önerisi olan varsa, bir eleştirisi olan varsa tabii ki dinliyoruz. Ama onun dışındaki kavramların dışına çıkıp terörsüz Türkiye’ye ulaşmakla ilgili herhangi bir fikri, herhangi bir yöntem önerisi olmayıp da topyekûn reddedici bir tavırla suçlama, etiketleme, hakaret etme ve maalesef gayrimeşru birtakım siyasi etiketlemeler yoluyla, adlandırmalar yoluyla süreci zehirlemeye çalışanların, sürecin üzerine toksik enerji boşaltmaya çalışanların da yaptıklarına müsaade etmeyeceğiz tabii ki. Bununla da mücadele ederiz. Ama keşke burada herkes, terörsüz Türkiye’ye ulaşma konusunda entegre bir strateji ile ilgili söyleyecek sözü varsa onu söyleseydi. Dolayısıyla takip ettiğimiz yol, uyguladığımız yöntem meşruiyet alanı içerisindedir; Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyeti kendi egemenlik alanı içerisindeki mekanizmaları ve araçları kullanarak bir devlet politikası olarak bu süreci yürütmektedir.
Büyük milletimiz, aziz milletimiz müsterih olsun; devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda bir taviz ve pazarlık hiçbir şekilde söz konusu değildir. İyi niyetle, doğru siyasetlerle bu meseleye destek vermek isteyen, terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak isteyen herkesin katkısı son derece kıymetlidir. Herkes, kendi bulunduğu yerden ister siyasi parti olsun, ister sivil toplum örgütü olsun, ister başka bir kurum olsun bu meseleye verdiği desteğin ülkemizin birliğine, bütünlüğüne ve dirliğine verilmiş bir destek olduğunu unutmamalıdır. Her zaman şunu söylüyoruz: Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak anlayışı bunun üst ifadesidir; bunun başlığıdır.
Bütün bu yürütülen süreçte, burada pozitif bir dil kullanan; marjinal bir siyaset yerine, gerçekten Türkiye’nin merkez değerlerine hitap eden, söylediği sözü vatandaşlarımız arasında siyasi fitne çıkarmak veya vatandaşlarımızı birbirine karşı kışkırtmak için değil, Türkiye’de daha çok birlik, daha çok dirlik, daha çok bütünlük sağlamak üzere yerli yerine koyan herkesin sözü değerlidir. Ama öbür türlü, hiçbir yöntem önerilmemiştir.

"TÜRKİYE CUMHURİYETİ KENDİ GÜNDEMİNE HAKİMDİR"
Terörsüz Türkiye’nin ne olduğunu anlamadan, terörsüz bölgenin önümüzdeki 50 yıl, 100 yıldaki gelişmeleri etkileyecek büyük bir dinamik oluşturacağına dair bir vizyonu veya değerlendirmesi olmadan, sadece zehirleyici bir şekilde bunu konuşanların maalesef tarihin geldiği noktayı, bölgemizdeki jeopolitik gelişmeleri ve uluslararası gelişmelerin geldiği noktayı okuyamadığını ve değerlendiremediğini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti kendi gündemine hakimdir. Devletin bütün kurumları, aynı şekilde Yüce Meclis, entegre bir strateji çerçevesinde şimdiye kadar sonuç üreten bir yol haritasını uygulamak üzere kendi iradesini ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, kendi gündemine hakim olarak bu süreci sürdürmektedir. İnşallah terörü hem ülkemizin hem de bölgemizin gündeminden çıkarmak için önümüzdeki dönemde de çalışmalarımızı sürdüreceğiz."
GKRY'NİN İSRAİL İLE ASKERİ İŞ BİRLİĞİ
AK Parti Sözcüsü Çelik, "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hava savunma kabiliyetini geliştirmek üzere İsrail ile iş birliği söz konusu. Bu kapsamda aslında Rum Yönetimi’ne 'Barak MX' sistemlerinin teslimatının yapıldığı geçtiğimiz günlerde Rum medyasında da yer aldı. Adanın güneyinin silahlandırılması ve garantör ülkeler hariç devletlerin adada yer almasını nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna cevap verdi:
Rum tarafının söylediği, şimdiye kadarki müzakere sürecine ve adada, tırnak içinde onların tanımıyla 'barış'la ilgili yaklaşılması gereken konulara dair bu silahlanma süreci, bütün iddialarını yok ediyor. Sadece bu konu değil, orada bir silahlanma süreci içerisine girdiklerini görüyoruz. Fakat yani adada ev bile yapamayacak kadar yerleri olan bir yapıyı her tarafını silahlandırsan ne olur? Geçmişte Türklere, Kıbrıs Türklerine karşı o zulümler yapıldığında 'Ayşe tatile çıktı' ve gereği Türkiye Cumhuriyeti tarafından en zor koşullarda yapıldı.
Şimdi biz Ege’de, Akdeniz’de çatışma istemiyoruz. Herhangi bir şekilde sorunların masa dışında bir yerde ele alınmasını istemiyoruz. Ama Yunanistan’ın Türkiye’nin savunma sanayisine dönük yaklaşımını en son askerlerimizin şehit olduğu uçak kazasında, o kargo uçağının resmini paylaşarak Yunan Hava Kuvvetleri’nin zihniyetini bir kere daha gördük. Bunlar hastalıklı şeyler. Normal bir yaklaşım değil. Askeri değerlere de uymuyor, insani değerlere de uymuyor, siyasi değerlere de uymuyor. Askerlik sanatı diye bir şey var, askerlik değerleri diye bir şey var. Öyle bir şey olur mu?
"BU SİLAHLANMA MESELESİ, YÜZLERCE KİLOMETRE HIZLA DUVARA ÇARPMA YOLUDUR"
Dolayısıyla Rum tarafı açısından mesele giderek kendilerini, tabii Avrupa Birliği üyeliğinin verdiği şımarıklıkla, giderek daha marjinal noktalara doğru sürüklüyor. O yüzden yapacakları en yanlış iş bu silahlanma yarışına girmektir. İkincisi, bundan daha yanlış iş, bu silahlanma yarışına İsrail’in desteğiyle girmektir. Yani herhangi birinin Siyonizm’le, bu Siyonist hükümetle, bu soykırımcı hükümetle yan yana gelmesi hem insanlığa hakarettir hem kendi milletine hakarettir. Dolayısıyla Rum Yönetimi’nin o açıdan girdiği yol, maalesef bu silahlanma meselesinde direkt yüzlerce kilometre hızla duvara çarpma yoludur. Başka bir şey değildir.
Güncellenme Tarihi : 25.11.2025 20:00