Cem Yılmaz’a mektup
SEVGİLİ Cem,
Şu hayatta her şeyi yapacaktın ama film çekmeyecektin!
‘Çizmeyi aşmak’ diye bir deyim vardır, bilirsin... Dikkat ettim, çizmeyi aşma durumu senin gibilerin film çekmesine tekabül ediyor.
Stand-up yapmana izin vermiştik; hatta her birimiz beşer kere gelip izledik ama sinema dedin mi orada duracaktın.
Neden?
Zira sinema, adeta mesaj servisidir. Seyirciye habire mesaj göndereceksin. Adam salondan güle güle değil, düşüne düşüne çıkacak.
Bilmem hatırlar mısın, bir zamanlar çekilen filmler yüzünden Türk sineması neredeyse sessiz sinema devrine dönüştü. Film başlar, biter, konuşma yok. Sadece manalı hareketler, bakışmalar. Bununla ne mesajı veriliyordu tam olarak çıkaramadım hiçbir zaman ama böyle olunca film kafadan ağır, kaliteli, iyi film oluyordu.
Seninse çenen durmuyor abi! Oradan kayıptasın bir kere. Ve küfür.
Ben de seni iyi gözlemci sanırdım. Nerede büyüdün oğlum sen? Türklerin küfür ettiği duyulmuş şey midir? Kalkmışsın gerçekle hiç alakası olmayan bir Türk insanı kurgulamışsın. Bak mesela, neredeyse okullarda ders diye okutulacak Kemal Sunal filmlerinde tek bir küfür duyamazsın.
Küfürlerin yüzünden filmini çoluğuna çocuğuna izlettirmeyen var. Geçen gün gazetelerde bir değerli işadamımızın gişeden bilet alırken çekilmiş fotoğrafı vardı. Fakat, ‘Sakın GORA’ya geldiğimizi zannetmeyin, çocuğuma izlettirmem o küfürlü filmi’ diyordu. Zavallı adamcağız... Derdi sırf senin filmin olsa... Kendimi bildim bileli bu beyefendinin iş ve özel hayatıyla ilgili bin türlü dedikodu döner ortalıkta. Kimbilir bunların çocuklarının kulağına gitmemesi için ne mücadele vermiştir.
***
Sonra sen ne diye yapılanı bir daha yapıyorsun? Daha önce ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ ve ‘Turist Ömer Uzayda’ yapılmış. Uzay dediğin zaten kısır bir mevzu. Türk sinemasında konusu birbirine benzeyen ikiden fazla filmin varlığından söz edilebilir mi? Tarih yazmış mı böyle bir şeyi?
Nitekim Cüneyt Arkın’a da beğendiremedin filmi. Tabii o, kendisinin bile farkında olmadığı, komikliği içinde saklı Malkoçoğlu filmlerinin oyuncusudur, beğenmemekte haklıdır.
Bizim boşa geçirilecek iki saatimiz yok Cem’cim. Daima bilgilenmek, mesajlanmak için yanıp tutuşan bir millet olarak, ‘Canım işte iki saat güldük, eğlendik’ diyemeyiz. Yakında seni, ‘Türk insanının zamanını gereksiz yere almak’ suçundan ifade vermeye çağırabilirler, haberin olsun.
Sırf iki saatle kalınsa iyi. Bazılarımız ilaveten ne kötü film yaptığına dair halkı bilgilendirmek amacıyla mesai harcıyoruz. Sayfalar, köşeler dolusu eleştire eleştire bitiremedik. Ayrıca senin kim olduğun, ne yapmak istediğin, nereden gelip nereye gittiğin hususunda analizler, sentezler... Sen olmasan halbuki, solun ‘s’si ile ilgisi olmayan birinin nasıl olup da solun umudu haline geldiğini irdeleyeceğiz mesela. Fakat işte bu tarafta Türk sinemasının senin yüzünden düştüğü hal dururken, kimsenin eli ötekine gitmiyor.
Son bir şey...
Aklında bulunsun, film daima müzeye sanat eseri bırakmak niyetiyle çekilir.
A, bir dakika... Az kalsın unutuyordum. Sen esas hiç yapılmaması gereken bir şeyi yaptın. Başarılı oldun ve para kazandın. İcabına bakılacak haliyle. Şu fıkrayı duymuşsunuzdur... Her milletin ayrı ayrı kaynadığı kazanların başına birer zebani dikmişler de bir tek Türklerinkinde yokmuş. Nasıl olsa sudan başını çıkarmaya çalışanı yanındakiler aşağı çeker diye...
Ayağını denk al Cem!
Pakize suda
Hürriyet
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:21