PKK İÇİN BU YAPI YIKILIR MI?
HASAN CEMAL/MİLLİYET
Geceleri kolay uyku tutmuyor Bağdat'ta. Helikopter sesleri uyutmuyor. Çok alçaktan uçuyorlar. Kaldığımız ev bazen temellerinden titriyor. Tam dalar gibi olurken sıçrayarak uyanmak hoş bir duygu değil.
Her şehrin bir sesi vardır. Bu sesi dinlemek, o şehrin ruhuyla ilgili ipuçları verir.
Bağdat'ın sesi de bunlar mı? Helikopter uğultuları, arada bir uzaktan gelen patlama ve silah sesleri, gece karanlığını yırtan sirenler...
Yine uyku yok.
Kalktım, terasa çıktım.
Silahlı nöbetçiler...
Ve betondan surlar!
İtici bir manzara. Yollar, evler birbirlerinden yüksek beton duvarlarla ayrılmış durumda. Etrafta fazla bir şey göremiyorsun.
Seyirlik tek güzel şey, görkemli hurma ağaçlarının hafif rüzgâr altında bir o yana bir bu yana salınmaları...
Not defterimi karıştırıyorum.
Erbil'de bir yetkili şöyle demiş:
"Bakın, açıkça söyleyemiyoruz, ama bu PKK bizim başımıza da bela. Görüyorsun, Kürdistan ne büyük bir hızla gelişiyor. Her taraf şantiye halinde. Ekonomik bir patlama yaşıyoruz. Bunda Türk şirketlerinin payı ve katkısı çok büyük. 4 milyon Irak Kürdü'nün hayat standardı gitgide yükseliyor. Şimdi yazık değil mi, bir PKK yüzünden bundan bunların darbe yemesi..."
Şöyle devam etmiş:
"Bir tuzak kuruluyor. Kürtler, Türkler, Türkiye, hep birlikte bu tuzağa düşecek miyiz?"
PKK konusunda farklı fikirler
Evet, PKK'ya kızılıyor.
Eskiden de böyleydi.
Özellikle yönetici elitle toplumun kreması içinde PKK'ya öteden beri tepki vardır, Türkiye'yle başlarını belaya soktukları için.
Fakat sokaktaki adamın duygu ve düşünceleri daha farklı PKK konusunda...
Defterimin bir kenarına not düşmüşüm:
"Kürdistan parlamentosuna gidiyoruz. Yeni Erbil denilen bölge şantiye halinde. Park Hotel Kempinsky bitmek üzere... Amerikalıların yaptığı Kongre Sarayı ortaya çıkmış... Yeni açılan Erbil Uluslararası Fuarı'nın önünden geçiyoruz. Süleymaniye'de yeni kurulmakta olan Amerikan Üniversitesi'nin kampus binaları gözümün önüne geliyor. İnşaatların çoğu Türk şirketlerinin... Ahmet Kaya'nın yanık sesi yükseliyor kasetten. Alevi türküleri söylüyor: Derdin ne senin, derdin ne senin?.."
'PKK zemin kazanıyor'
Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin yakın çevresinden birinin sözlerini okuyorum not defterimde:
"Hiç kuşkun olmasın. PKK çok mutludur şu günlerde. Kendini uluslararası sahnenin ortasına oturtmuş durumda. Herkes ondan söz ediyor. Böyle giderse, Türkiye'de seçim zamanı kaybetmiş olduğu zemini kazanmaya başlar. Bence kazanmaya başladı bile. Şu üç noktanın altını çiz: (1)Kürt sorunu uluslararası sahneye daha çok çıkıyor. (2)Türkiye, saldırgan ve istilacı bir güç gibi gösterilmeye başladı. (3) Daha kötüsü, hem bizim hem sizin Kürtleriniz arasında Türkiye'ye husumet, düşmanlık büyüyor."
Süleymaniye'de, Ebu Sena Oteli'nin lobisinde sabah vakti kahvemi içiyorum. Kürdistan TV'de haberler. Londra'dan, Oslo'dan, Berlin'den Türkiye'yi protesto gösterileri...
Erbil'de, Hewler gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Rebwar Kerim Veli'yle sohbet ediyoruz.
Türkçesi mükemmel.
'Yüzde 70 tepkili'
Yaz tatillerini İstanbul'da geçiren otuzlu yaşlardaki genç gazeteci şöyle diyor:
"Türkiye son sekiz dokuz aydır özellikle tehdit ediyor, Kuzey Irak'a müdahale etmekle. Ekim ayı ortasında tezkere Meclis'ten çıktıktan sonra iş daha ciddiyet kazandı. Burada halkın yorumu çok açık: Türkiye PKK'yı değil, bizim devletimizi, Kürt bölgesini hedefliyor. En üst düzeydeki askeri komutanlarınızdan biri daha geçenlerde, 'PKK'yı bitirebiliriz ama esas tehlike bağımsız Kürt devletidir' demişti. Zaten tarihte ne zaman Irak Kürtleri bazı haklar elde etmiş olsalar, Türkiye de İran da buna karşı müdahale ettiler. 1983'tü. Talabani, otonom bölge konusunda Saddam'la anlaşmak üzereydi. Türkiye devreye girdi ve güç durumda olan Saddam'ı caydırdı."
Kürt gazeteci şöyle devam ediyor:
"Son dönemdeki Kuzey Irak'a gireriz söylemi, tehdidi yüzünden Türkiye Irak Kürtleri arasında düşman olarak algılanmaya başladı. Erbil'de bir anket yaptık, halkın yüzde 70'i Türkiye'yi düşman, PKK'yı özgürlük savaşçısı olarak görmeye başlamış. Emin ol, eskiden bu böyle değildi. Türkiye'nin 1990'ların başından itibaren bölgeye büyük yardımı oldu. Yazık olan şu: İran'la Suriye fazla bir şey yapmadıkları halde, şimdi Türkiye'den daha sempatik gözükmeye başladılar."
Bir Amerikan helikopteri daha...
Berbat uğultusuyla evin üzerinden geçiyor. Yer gök titriyor. Terasta huzursuz oluyorum. Ama yapacak bir şey yok, notlarımı düzene sokmaktan başka...
Türkmenler tedirgin
Cumartesi, 27 Ekim 07.
Erbil'den Kerkük'e...
Kente yaklaştıkça dikenli tellerle kum torbalarının çepeçevre sardığı peşmerge kontrol noktalarının sayısı çoğalıyor. Kerkük'e sızabilecek 'intihar arabaları'na karşı yoğun önlem lazım diyorlar.
Muhsin Restoran'da ilginç bir öğle yemeğinin içinde buluyoruz kendimizi. Kürt ve Türkmen milletvekilleri uzunca zamandan beri ilk kez bir 'barış yemeği'nde buluşmuşlar. Türkmenler bir yıldır Kerkük Meclisi'ni boykot ettikleri için önemliymiş bu buluşma...
Restoranın özel bir odasındaki yemeğin ev sahipliğini Kerkük Meclis Başkanı Rizgar Ali Hamajan yapıyor.
Türkmen Cephesi'nden, partilerinden milletvekilleri var. Ali Mehdi, Tahsin Kaya... Ali Mehdi bir ara kulağıma eğilip diyor ki:
"Bazı Türkmen evlerine dün gece kapının altından bazı bildiriler atılmış, Türkiye askeri askeri operasyon yaparsa, buraya girerse, biz de size şunu yaparız, bunu yaparız diye..."
Türkmenler tedirgin...
Kerkük Meclis Başkanı Ali Hamajan ise, "Türkiye'den iyi haberler yok, haberler hep kötü" diyor, Kürtlerin de çok kaygılı olduklarını belli ederek...
'Türkiye, Avrupa için köprü'
Söylediklerinin özeti şöyle:
"Türkiye'nin dostluğu bizim için çok önemli. 1991 sonrasının Kürdistan'ın yeniden yapılanmasında Türkiye çok şeyler yaptı bizim için. Avrupa'yla aramızda büyük bir köprü. Ayrıca Türkiye'yle ticari ve ekonomik ilişkilerimiz hayati... Çözüm nedir? Bu coğrafyada yaşamak zorundayız. Bir başka yere gidemeyiz ki! Burası bizim ülkemiz. Türkler, Farslar, Araplar gibi, biz Kürtlerin de hakları var."
Şöyle devam ediyor:
"Türkiye'nin Güneydoğu sorunu var. Aslında Kürt sorunu... Türkiye bu sorununu bugüne kadar çözmedi ki PKK problemi çözülsün. Kandil Dağları'nı bugüne kadar kim kontrol edebildi ki, biz edelim. İran da edemiyor. PJAK da orada değil mi? Şunu bilin. Burada Kürtlerin bildiği tek şey var. Bu Türkiye'nin derdi, PKK ile değil, bizim Kürdistan'dır, Kerkük ve petroldür diyorlar. Ben de dağlarda savaştım, bilirim gerillayı. Bir orada, bir buradadır, bilirim. Kontrolü güçtür o yüzden..."
'Uygulamada başkadırlar'
Ve ekliyor Kerkük Meclis Başkanı:
"Bütün samimiyetimle söylüyorum. Bu PKK sizin için de, bizim için de problemdir. 1992'de Kürt medyası bizleri hain ilan etti, Türkiye'yle birlikte PKK'ya karşı savaştığımız için, bazı PKK'lıları Türkiye'ye teslim ettiğimiz için... Bunu da unutmayın."
Ali Mehdi, Türkmen milletvekili:
"Bakmayın bunlara" diyor, bana doğru eğilerek, "Güzel konuşurlar, makul şeyler söylerler, ama uygulamada başkadırlar."
Kerkük İl Meclisi'nin Kürt Başkanı Ali Hamajan son olarak şunları söylüyor:
'Kaybedecek çok şeyim var'
"Yazın gazeteci kardeşim. Benim evim burada, işim burada, rızkım burada şimdi. Kaybedecek çok şeyim var! Bunları kaybetmek istemem. Ama PKK öyle değil. Bir İran'a, bir Irak'a, bir Türkiye'ye geçer. Biz de 1991'e kadar böyleydik. Kontrolü kolay değil bu yüzden. PKK'ya çok defa söyledik, bizim başımıza bela olma, çek git diye, çünkü her defasında sözünü tutmadı."
Ali Hamajan'ın, Kerkük Meclis Başkanı'nın "Kaybedecek çok şeyim var!" sözünün altını çizmekte, üzerinde düşünmekte yarar var.
<ı>[email protected]ı>