Medya
  • 6.2.2004 00:37

RTÜK BAŞKANI KARACA'DAN OLAY SÖZLER : REYTİNGLER YALAN

RTÜK Başkanı Fatih Karaca: "Reyting sistemini, ıslah etmek gerekiyor. Reklam verenlerin, reklam alanların ve birkaç televizyon yöneticisinin ortaklaşa kurduğu bir düzen var. Sonuçları, ölçümü yapan şirket ve bu az sayıdaki insanın menfaatlerinin şekillendirdiğine dair çok ciddi şüpheler var. Bu ölçümlerin gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Reyting konusunun kesinlikle ıslah edilmesi gerekiyor" dedi. Tercüman gazetesi yazarı Murat Çelik, Fatih Karaca ile röportaj yaptı. Röportaj şöyle... "Bizde bu iş, reklam ajansları, reklam verenler ve televizyon kuruluşları arasında tamamen ticari şekilde yürütülüyor. En azından yeni bir düzenleme ortaya koyulmadığı sürece, biz bu sonuçlara şüpheyle bakmaya devam edeceğiz." Bu değerlendirme, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Fatih Karaca'ya ait. Karaca'nın, "tamamen ticari şekilde yürütülüyor" dediği "iş", televizyon programları ve kanallarının izlenme oranlarının ölçümü. Yani şu meşhur, rating (reyting) meselesi. (Rating yani izlenme oranı ve sharing yani izlenme payı, bu haber-röportajda genel şekliyle, reyting olarak anılacaktır.) Bu reyting konusunun ne denli önemli olduğunu ve bugün kamuoyunda, görsel medya ile ilgili olarak "yozlaşma" ya da "ahlak" boyutunda tartışılan birçok konunun temelinde nasıl belirleyici şekilde yer aldığını biraz açalım. İşin özeti şu: Reyting demek reklam demek. Reklam da elbette para. Bir program (ya da bir TV kanalı) ne kadar çok izleniyorsa, o kadar çok reklam alıyor. Ne kadar çok reklam alırsa da, o kadar fazla gelir elde ediyor. Dolayısıyla, reklam pastası, doğrudan reyting rakamlarına göre paylaşılıyor. Kim çok izlenirse, doğal olarak o daha çok kazanıyor. İstisnaları bir yana bırakalım; Türkiye'de büyük oranda "kalitesizlik" ya da "seviyesizlik" ithamına hedef olan programlar, reyting raporlarında "en çok izlenenler" listesinin ilk sıralarını paylaşıyorlar. Bu raporlara göre Türkiye, (haber bültenleri ve spor programları konumuzun dışında) en fazla magazin programlarını, yarışmaları ve yerli dizileri izliyor. Durum bu kadar net, reyting rakamları ile milyon dolarlar bu kadar direkt şekilde birbirine bağlı. RTÜK Başkanı Fatih Karaca, işte böyle bir ortamda, "Reklam pastasını ve piyasayı belirleyen izlenme raporlarının gerçekleri yansıttığına inanmıyorum" diyor. RTÜK Başkanı ile sohbetimiz, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit'in, rahatsızlığını resmi olarak ilettiğini açıkladığı bir yarışma programından başlıyor. Fatih Karaca, Bakan Akşit'in girişiminden önce, RTÜK'ün bu konuda "gereğini yaptığı"nı söylüyor: - Şansa Dansa adlı yarışma programında bir direğe tırmanma sahnesi var. Ondan dolayı, biz "uyarı" cezası verdik. Nitekim bundan sonra o direk sahnesi programdan kaldırıldı. - Sayın Karaca, ne zaman oldu bu? Bakan Güldal Akşit, bu konuda bir başvuruda bulunduklarını söylemişti. Bunun üzerine mi verdiniz bu uyarıyı? - Hayır biz bunu yaklaşık 10 gün önce, kendi inisiyatifimizle yaptık. 178 Alo RTÜK hattına muazzam şikâyet telefonları vardı. Sadece bu da değil. Bunun dışında, Televole, Pazar Keyfi, Paparazzi gibi mevcut magazin programlarının tümüne de "kamu yararı bulunmadığı ve içeriği itibariyle topluma yanlış mesajlar verdiği gerekçesiyle" uyarı cezaları verdik. - Bu uyarı cezaları etkili oluyor mu? - Biz, yasamıza göre önce uyarı veriyoruz, uyarıdan sonra program durdurma (1 ila 12 kez), son olarak da 250 milyar liraya kadar para cezası verebiliyoruz. Eskiden biz bu nedenlerle direkt kapatabiliyorduk. Ama önceki hükümet döneminde, Haziran 2002'de, Avrupa Birliği'ne (AB) uyum çerçevesinde, 4756 sayılı yasada yapılan değişiklikle, biz artık kanala değil, programa müeyyide uygulayabiliyoruz. Bu programlar da ilk uyarılarını aldılar. Bundan sonra 12 keze kadar program durdurma cezası verebiliriz. Buna rağmen de devam ederlerse, 250 milyar liraya kadar ağır para cezası var. Biz RTÜK olarak, topluma yanlış mesaj veren bu tür programların üzerine gitmekte kararlıyız. Sayın Bakanımızın duyarlılığı elbette önemli ama, kendisi de zaten gazetenizdeki haberde de söylüyor, "Biz genel bir yazı yazdık" diyor. Bizim zaten mekanizmalarımız devrede. - Sayın Başkan, ortada şöyle bir durum var. Diyorsunuz ki, RTÜK'e binlerce telefon geliyor. Yani, bir yandan insanlar bu programlardan rahatsız olduklarını söylüyorlar, şikayet ediyorlar, ama bir yandan da reyting raporlarına bakıyorsunuz, bu şikâyet edilenler hep en çok izlenen programlar. Bu nasıl oluyor? - Bu konuda benim iki düşüncem var. Birincisi, bu reyting raporlarının gerçekten, gerçek izlenme oranlarını yansıtıp, yansıtmadıkları kuşkulu. - Siz bu sonuçlara inanmıyor musunuz yani? - Az önce bahsettiğim yasal değişiklikle bu görev de aslında bize veriliyor. Yani hisse paylarını, sahiplik sınırlarını mukayese etmek için, reytingle ilgili görev de RTÜK'e veriliyor. Ama 4756 sayılı yasada bu konuyu düzenleyen 29'uncu madde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürüldüğü ve yürütmeyi durdurma kararı alındığı için, bu maddenin dolaylı yaptırımı olan bu reyting konusunun da yürürlüğü durdurulmuş vaziyette. Dolayısıyla biz el atamıyoruz, yapabileceğimiz bir şey yok, bekliyoruz. - Biraz daha açalım bu noktayı. Reyting ölçümünü RTÜK yapsa ya da denetlese sonuçlar değişik mi çıkar diyorsunuz? - Gerçekten bizim kontrol ve denetimimizde, üniversitelerle birlikte bir reyting sistemi kursak, acaba sonuçlar böyle çıkar mı? Ben yayıncılığın içinden gelen bir kişi olarak, bunun böyle olmadığını, bu programların en çok izlenen programlar olmadığını düşünüyorum. Ama öbür taraftan, bir ihtiyat payı olarak, bu programların seyredildiğini düşünsek bile, bunların sevgiyle ve tutkuyla, beğenilerek izlendiği anlamına gelmiyor. Bazen en kızdığımız, en tepki gösterdiğimiz şeylere bile ilgi duyabiliyoruz, merakla izleyebiliyoruz. Bu konunun sosyologlar ve bilim adamları tarafından toplum psikolojisi açısından incelenmesi lazım. Yani, bir programın en çok izleniyor olması, en çok beğenilen, en takdir edilen program olduğu anlamına da gelmiyor. Ama kamuoyuna, sanki en çok izlenen programlar, en çok benimsenen programlarmış gibi gösteriliyor. Bunun da çok doğru bir yansıtma olmadığı kanaatindeyim. - Bu konuda bir görüş daha var. "Topluma sadece bunlar veriliyor ve sonra da, (halk bunu istiyor) deniliyor" görüşünden bahsediyorum. Aslında baktığınızda, bu görüş sahiplerini haklı çıkarabilecek bir tablo da yok değil galiba. Çünkü, en çok yarışmalar, magazin programları ve son dönemde bir furya halinde gelen yerli diziler çıkıyor karşımıza. - Evet, şimdi bir de bu diziler çıkmaya başladı. Garip yapılanmaları, mafya türü düzenleri, feodal ya da aşiret ilişkilerini özendiren programlar türedi. Bakın ben diyorum ki, bu programların konulduğu, prime time dediğimiz yani saat 20.00-23.00 arasına, acaba biz, düzeyli açık oturumları, siyasi tartışmaları, güzel yerli filmleri, Türk musikisi programlarını, belgeselleri, eğitim-kültüre yönelik kaliteli yapımları koysak, bu programlar toplum tarafından ilgi-alaka görmez mi? - Ama mevcut programların daha çok eğlendirdiği, dinlendirdiği, dolayısıyla da daha çok tercih edildiği savunuluyor. - Kalitesiz bulanlar, yozlaşma diye görenler ve şikâyet edenler o kadar çok ki... Bakın benim söylediğim şu: Yoğun olarak, insanların yemek sonrası evde olduğu, televizyon seyrettiği saatlerde, yani çok sayıda insan ekran başındayken, siz orada bu yayınları yaptığınız zaman, bu insanlara bunları sunup, etkiliyorsunuz. Öbür taraftan, tartışma, açık oturum vs. programları gece yarısı civarına koyuyorsunuz. İnsanların uyku saatlerinde ya da dinlenme halinde oldukları saatler, yani çok az kişinin ekran başında olduğu dönemler. - Yine aynı noktaya geliyoruz. Bu programlar daha çok reyting alıyor, ölçümlere göre bunlar daha çok izleniyor. - Bu reyting sistemini, izlenme ölçüm sistemini mutlaka ıslah etmek gerekiyor. Reklam verenlerin, reklam alanların ve birkaç televizyon yöneticisinin ortaklaşa kurduğu bir düzen var. Sonuçları, ölçümü yapan şirket ve bu az sayıdaki insanın menfaatlerinin şekillendirdiğine dair çok ciddi şüpheler var ortada. Ben ve birçok insan, bu ölçümlerin gerçeği yansıtmadığını düşünüyor. Dolayısıyla biz diyoruz ki, bu reyting konusunun kesinlikle ıslah edilmesi gerekiyor. - Nasıl pekiyi? - Az önce söylediğim yasal değişiklikle bu iş RTÜK'e veriliyor. Yürütmeyi durdurma kararı verilen bu madde, Anayasa Mahkemesi'nde henüz esastan görüşülmüş değil, dava devam ediyor ama gündeme gelmedi hala. Bu arada, yeni yasa hazırlıkları var ama hükümet henüz bir taslak metin ortaya koymadı. Bu iş, yani izlenme oranlarının ölçümü, AB'nin birçok ülkesinde de RTÜK benzeri kuruluşların denetiminde yapılıyor. Ama bizde bu iş, reklam ajansları, reklam verenler ve televizyon kuruluşları arasında tamamen ticari şekilde yürütülüyor. En azından yeni bir düzenleme ortaya koyulmadığı sürece, biz bu sonuçlara şüpheyle bakmaya devam edeceğiz. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:35

İLGİLİ HABERLER