Safra kesesi taşına dikkat
Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nurkan Törer, safra kesesi taşında böbrek taşlarında olduğu gibi taşın kırılması, düşürülmesi veya eritilmesi gibi tedaviler olmadığını, günümüzde en etkin tedavi yönteminin ameliyat ile safra kesesinin içindeki taşlarla beraber alınması olduğunu söyledi.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nurkan Törer, beslenme alışkanlıkları ve Doğu Akdeniz coğrafyasına özgü bazı sık görülen kan hastalıklarının da etkisiyle bölgede safra kesesi taşı hastalığına oldukça sık rastlandığını anlattı.
Safra kesesinde taş saptanan her hastanın mutlaka ameliyat olması gerekmediğini ifade eden Prof. Dr. Törer, “Hiçbir şikayeti olmayan, tamamen tesadüf eseri safra kesesi taşı olduğu saptanan hastalarda ameliyat önerilmez. Ancak bu hastaların safra kesesinin oluşturabileceği ciddi sorunları hayatlarının bir döneminde yaşama olasılığının az da olsa olduğu bilinmelidir. Ayrıca safra çamuru veya yoğunlaşması olarak bilinen durumlarda hastanın ameliyata engel başka ciddi sağlık sorunları da varsa bazı ilaç tedavileri denenebilir ancak bu yöntem uzun süreli olarak önerilmez” diye konuştu.
Safra kesesi ameliyatlarının günümüzde genellikle kapalı yöntemle (laparoskopik) yapıldığını anlatan Törer, “Nadiren de olsa açık yöntemle yapılması da gerekebilir. Fakat her şeyin yolunda gittiği durumlarda kapalı ameliyatın hastaya sağladığı konfor açık ameliyat ile karşılaştırılamaz” şeklinde konuştu.
Sorun ilerlediyse risk de artıyor
Safra kesesi taşlarının iki açıdan klinik önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Törer, şunları kaydetti:
“Bunlardan ilkinde hastalar sıklıkla yemeklerden sonra artan şişkinlik, karın ağrısı, midede ekşime-yanma ve bulantı gibi şikayetlerde bulunurlar. İkincisi ve daha önemlisi ise taşların safra sisteminde oluşturduğu tıkanıklıklara bağlı ciddi sorunlardır. Bunlar safra kesesi iltihabı, pankreas iltihabı, safra yolları iltihabı ve sarılık gibi bazen hayati tehlike oluşturabilecek kadar önemli olabilir. Sorunlar birinci aşamada ise safra kesesinin alınması nispeten kolay, riskleri oldukça düşük ameliyatlardır. Ancak problemler arttıkça (iltihap, safra kanallarına taş düşmesi vb) ameliyattan önce yapılması gereken ek girişimler ve tedaviler gündeme gelir. Bu gibi durumlarda ameliyatın da riskleri artar ve kapalı yöntemle gerçekleşme olasılığı azalır.”
Prof. Dr. Törer, safra kesesinin safrayı üreten değil depolayan organ olduğundan, yani safra kesesi alınması durumunda bile sindirim sisteminde safra bulunmaya ve görevini yerine getirmeye devam edebildiğinden hastaların büyük kısmında bu organın eksikliğinin hissedilir bir problem oluşturmadığını, hatta var olan sorunlarından kurtulan hastaların hayat kalitesinin daha da artacağını ifade etti.