Sağlık
  • 15.3.2012 00:00

Sağlık Bakanı'ndan doktorlara müjdeli haber

ANKARA  - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hekimlerin emeklilik maaşlarının düşük olduğuna işaret ederek, ''Kabul edilemez ölçüde düşük. Ekonomi yönetimiyle bunu çalışıyoruz'' dedi.
      Bakan Akdağ, 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Ufuk Üniversitesi'nde düzenlenen törende, kendinden menkul teorilerle Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlıkta geldiği noktayı geriye düşürmeye çalışmanın beyhude bir çaba olduğunu söyledi.
      British Medical Journal'da Türkiye ile ilgili çıkan makaleye değinen Akdağ, şöyle konuştu:
      ''Türkiye'de sağlık sisteminin gerilikten, nal toplayıcılıktan liderliğe geldiğini yazacak, Türkiye'den üzülerek ifade ediyorum bazı öğretim üyesi ve bazı doktor arkadaşlar zehir zemberek yazılar yazacaklar 'siz neden bunu yazdınız' diye. Sanki British Medical Journal Sağlık Bakanı'nın hatırına makale yayınlarmış gibi. Ülkeyi karalamakla hükümete karşı olduğunuz için Sağlık Bakanı ve bakanlığına karşı olduğunuz için ülkeyi karalamakla bir yere gidemezsiniz yanlış bir iş yaparsınız.
      İdeolojiniz farklı olabilir. Bu ideoloji ne hekimlere bir yarar getirir, ne sağlık sistemine bir yarar getirir. Yani bu idolojik karşıtlık, ne de vatandaşa bir yarar getirir''
      Akdağ, kendisinden önce konuşan tıp fakültesi öğrencisi ve asistan hekimin tutumlarının herkese örnek teşkil etmesi gerektiğine inandığını söyledi. Bugünün Türkiye'nin sağlık geleceği ve sağlık çalışanlarının geleceği adına ümidinin arttığı bir 14 Mart Tıp Bayramı olduğunu ifade eden Akdağ, ''Eğer öğrencilerimiz, eğer asistanlarımız böyle bir üslup tutturabiliyorsa geleceğimiz parlaktır'' dedi.
     
     -İzmir'de asistanların eylemi-
    
     Bakan Akdağ, bir yıl önce Libyalı yaralıların, Türkiye'ye getirildiği dönemde İzmir'de 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi asistanlarının ve onlara katılan başka asistanların bir eylemi olduğunu anımsatarak, bu eylemin ardından asistanlarla yaptığı bir görüşmeye değindi.
      Asistanların görüşmenin başında heyecanlı ve tedirgin olduklarını ifade eden Akdağ, taleplerini içeren dokuz maddelik yazılarının ikisinin pek gerçekleştirilemeyecek talepler olduğunu, ancak yedisinin gerçekleştirilmesi için elinden geleni yapacağını asistanlara söylediğini aktardı.
      Bakan Akdağ, görüşmeden hemen sonra Sağlık Bakanlığı'na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinin asistanlarını ilgilendiren bir genelge yayınladığını, YÖK'e ve üniversitelere iki defa hatırlatıcı nitelikte yazı gönderdiğini anlattı.
      Asistanların ana sıkıntılarından birinin, ek ödemelerin azalması olduğunu belirten Akdağ, şöyle devam etti:
      ''Hastanenin genel geliri azalmış o ay içinde. Neden- Çünkü bazı hocalarımız tepki göstermek üzere odalarını kilitleyerek 'biz hasta bakmayız hatta baktırmayız' demişler. Dolayısıyla hastanenin cirosu ciddi ölçüde düşmüş. Peki kim baktı hastalara hocalar bakmayınca- Asistanlar... Ne günahı var bu asistanların hem hastalara onlar bakacak hem de ek ödemeyi alamayacaklar. Böyle bir haksızlık nerede görülmüş, hangi demokratik ülkede böyle bir haksızlıkla karşılaşabilirsiniz- Anlattım arkadaşlara, anladılar. 'Sizi bu şekilde sırtınızı sıvazlayarak eyleme gönderirler, yarın asistanlıktan da atarlar aman' dedim.
      İddianızda haklısınız, tavrınızda da haklısınız ama bu davranış şekli sizi doğruya götürmez. Gittiler, ertesi gün çalışmaya başladılar. Biz de o genelgeyi yaptık ve üniversitelerimize de bu genelgenin gereğini gönderdik.''
     
     -''Gün aşırı nöbet kural ihlali''-
    
     Genelgenin gereğine göre bir asistanın gün aşırı nöbet tutmasının mümkün olmadığının altını çizen Akdağ, ''Eğer herhangi bir yerde tutturuluyorsa kural ihlali yapılıyor. Bize bildirildiğinde bizim hastanelerimiz için gerekeni yaparız. Hala gün aşırı nöbet tutturulan asistanlar varsa bu bir haksızlık. Efendim 'asistan sayımız az'. Maalesef asistan sayımızla beraber uzman sayımız da az, aile hekimi sayımız da az. Toplum hekimi sayımız da halk sağlığı uzmanımız da çocuk psikiyatrımız da çocuk kardiyoloğumuz da az. Bu genel bir problem'' dedi.
      Üniversitelerde ''çömez asistan'' diye bir tabirin bulunduğunu dile getiren Akdağ, ''Bu tabir benim zamanımda kullanılıyordu. Eğer hala bazı eğitim hastanelerinde ne kadar yük varsa çömez asistanın üzerine koyuyorsak büyük haksızlık yapıyoruz. Böyle eğitim de olmaz, böyle insani yaklaşım da olmaz. Buna kimsenin hakkı yok'' diye konuştu.
     
     -Yıllarca görmezden gelinen hususlar-
    
     Bakan Akdağ, performans sisteminin eğitimi aksattığı yönündeki eleştirilere de değinerek, ''Peki muayenehaneye giden bir hoca muayenehanesinde mi öğrenciye ya da asistana eğitim veriyor- Ya da özel muayene özel ameliyatla bütün günün yarısını geçiren bir değerli hocamız asistanına ya da öğrencisine orada mı eğitim veriyor. Bunlar hep görmezden gelindi yıllarca'' dedi.
      Performans sistemiyle ilgili niceliksel bir performans olacak diye bir kuralın bulunmadığını belirten Akdağ, bunun kurallarını üniversitelerin ve YÖK'ün koyacağını vurguladı.
      Üniversitede çalışan hocaların ve diğer görevlilerin kazanabilecekleri bir ek ödeme üst sınırının bulunduğunu ve buna nasıl ulaşılacağını yine üniversitelerin ve YÖK'ün belirleyeceğini anlatan Akdağ, ''Tabip Odası, YÖK'le ve üniversitelerle oturup bunun nasıl adaletli biçimde, sadece niceliği değil, niteliği de adaletli bizimde nasıl yansıtacağını çalışmalıdır. Yapılması gereken iş budur'' dedi.
      Bakan Akdağ, performans kriterleri arasında Nobel ödülü alana 140 TL ödül verileceğine ilişkin bazı görüşleri de değerlendirerek, şöyle konuştu:
      ''Ben geçen Meclis kürsüsünde söyledim. Bu ülkenin Sağlık Bakanı olarak ifade edeyim alabileceklerine de inanarak ifade ediyorum meslektaşlarımın. Bir meslektaşım nobel ödülü alsın, ben kaynağını nereden bulursam bulacağım, söz veriyorum onun tepesinden altınları ben dökeceğim, kamuoyunun karşısında hem de. Çünkü layıktır.
      Taslak yapılırken, bir üniversitede taslak yapılırken puanlamada ödüller diye bir yer yazılmış. Bu taslakmış. Geçen bunu tıp eğitim kongresinde söyledim. Haklı olarak üniversiteden hocalarımız biraz alındılar, çıktı dediler ki bakanım böyle söylüyorsunuz ama böyle bir şey yok zaten. Bir taslağa bir yerde yazmışlar, şimdi bunu Tabip Odası'nın ya da başka bir takım muhalif çevrelerin alıp geçmesi uygun mu sizce-''
     
     -''Talebiniz çok haklı''-
    
     Bakan Akdağ, sağlık çalışanlarının çalışma şartlarını ve özlük haklarını yetersiz sayıya rağmen iyileştirmek için gayret göstermeye devam edeceklerini söyledi.
      Törendeki konuşmalar arasında en önemli bulduğu hususun hekimlerin emeklilik maaşı konusu olduğuna dikkati çeken Akdağ, ''Gerçekten hekimlerin emeklilik maaşları düşük. Kabul edilemez ölçüde düşük'' dedi. Akdağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konuya çözüm bulunması talimatı verdiğini dile getirdi.
      Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Ekonomi yönetimiyle bunu çalışıyoruz. Sabit maaşlar, üstüne sabit ek ödemeler, esnek ek ödemelerle bugün kazançlarınız belli bir sınırda. İnşallah ilerde çok daha iyi olur, ülke gelişiyor çünkü. Bu konunun çok haklı bir talep olduğunu hem sizin hem kamuoyunun huzurunda bir kere daha ifade ediyorum ve bu konuda ilerleme sağlayabilmek için bütün çabamı harcayacağımı sizin huzurunuzda bir kere daha ifade ediyorum'' şeklinde konuştu.

Hekim yetersizliği

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Türkiye'de hekimlerin, asistanların, teknisyenlerin, hemşirelerin hatta tıp öğrencilerinin üzerindeki ağır iş yükünün en önemli sebebi, ülkedeki hekim yetersizliğidir'' dedi.
            Hekim sayısıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Akdağ, 3-4 yıl öncesine kadar her tıp bayramında Türkiye'de hekim sayısının çok fazla olduğuna ilişkin konuşmaların yer aldığını söyledi. Akdağ, bu konuşmalarda tıp fakültelerindeki öğrenci kontenjanlarının azaltılması gerektiğinin belirtildiğini ifade eden Akdağ, ''İfadelerde artırılmamalı değil, azaltılmalı denilmektedir. Bunları da Türk Tabipleri Örgütü konuştu ve maalesef üniversite hocalarımız da zaman zaman konuştu'' dedi.
      ''Türkiye'de hekimlerin, asistanların, teknisyenlerin, hemşirelerin hatta tıp öğrencilerinin üzerindeki ağır iş yükünün en önemli sebebi, ülkedeki hekim yetersizliğidir'' diyen Akdağ, şöyle devam etti:
      ''Bu gerçek, bizi yıllarca yanlış yola sürükleyen meslek birliklerince ya da başkalarınca işi aslında çözülmesi zor bir duruma da taşımıştır. Kötü niyetli yapıldığına da inanmıyorum. Bir değerlendirme hatasıdır.
      Türkiye'de kişi başına hekime başvuru oranı 2011'de 7.3 oldu. Yani her bir vatandaş ortalama olarak 7.3 kere hekime başvurdu. Bu oran İspanya'da 11, bir başka Avrupa ülkesinde 8, bir diğerinde ise 9. Avrupa ortalamaları 8 civarında, onların yaşlı nüfusu bizden fazla, bu da doğaldır. Bizde ki 7.3 değeri, ortaya koyduğumuz yeni sağlık sisteminin bütün vatandaşların erişimini çok kolaylaştırmasından dolayı biraz fazla da geçmiş olabilir. Ama bunun 6-7'den az olmasını düşünemeyiz. Özellikle kronik hastalıkların bu kadar yaygınlaştığı bir ülkede insanlar hekime gidecektir. Elbette koruyucu hizmetler yapacağız, ama yaşam biçimleri önümüzdeki 50 yılda Türk halkının hipertansiyon, obezite, şeker, kalp hastalıkları ile sıkça karşılaşılacağını gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda da sizlerin üzerinde ciddi bir iş yükü olacaktır.''
     
     -''Hekim dağlımı Türkiye'de homojen yapılmaya başlandı''-
    
     Akdağ, hekim dağılımının da Türkiye'de homojen yapılmaya başlandığını vurgulayarak, ''Aldığımız tedbirlerle Türkiye'de hekimleri artık oldukça homojen ve adaletli bir şekilde dağıtabilir duruma geldik'' dedi.
      Bunun, devlet hizmet yükümlülüğü ve özelde çalışan hekimlerin belli bir sayı kısıtlamasına tabi tutulması gibi inciten tarafı olabildiğini dile getiren Akdağ, şöyle devam etti:
      ''Türkiye'de pratisyen hekimler tüm yurda dengeli bir şekilde, herkes için sağlık hakkını sağlayacak şekilde dağıtılmış durumdadır. Ankara'da ne kadar pratisyen hekim varsa, Ağrı'da da ona yakın sayıda pratisyen hekim vardır birinci basamakta, acilde ve diğer yerlerde çalışan. Belki Ankara'da bu sayı biraz fazladır ama yine de birbirine yakındır.
      Uzman hekim açısından da böyledir. Göreve geldiğimizde Ağrı ile Ankara'daki uzman hekim sayısı 1'e 24'tü. Ankara'da nüfus başına 24 hekim düşerken Ağrı'da 1 hekim düşüyordu. Bu şimdi 3'e 1 oranlarına geriledi, bu da normaldir. Ankara gibi büyük bir şehirde 2-3 kat uzman hekim bulunabilir. Ankara'da hekimlik yapan arkadaşlarıma soruyorum; üzerimizde ciddi bir iş yükü var mı, yok mu- Var. Hekim dağılımı da artık adaletli. Nedir sorun- Demek ki hekim sayısında bir yetersizlik var.''
      Bir çocuk doktoru olarak kendisinin 20 dakikadan daha az bir süreyi hastasına ayırmak istemediğini vurgulayan Akdağ, hekimlerin hastalarına bu kadar süre ayırmaları halinde hastaların yarısının dışarda kalacağını söyledi.
      Akdağ, hekim sayısının artırılması gerektiğini dile getirerek, ''Bunu artırırken kaliteli biçimde yapmamız lazım, bunun için üniversitelerle Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yapmamız lazım. Temel bilimleri güçlendirecek adımlar atmamız lazım. Bu adımlar yıllardır niye atılamadı- Çünkü, yıllardır bir muhalefet çevresi, 'istemeyiz' dedi. Dolayısıyla herkesin üstünde ciddi iş yükü oluştu'' diye konuştu.
     
     -''Sağlıkta gelinen noktayı geriye düşürmeye çalışmak, beyhude çabadır''-
    
     Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın gerçek sahibinin sağlık çalışanları olduğunu ifade eden Akdağ, ''Böyle Dünya Bankası' falan tamamen boş sözlerdir. Dünya Bankası bir finans kuruluşudur. Dünya Bankası, tüm 9 sene boyunca Türkiye'ye 100 milyonla ifade edebileceğimiz küçük paralarla Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın eğitim tarafını ya da geliştirme tarafını destekleyecek bir finansman kaynağı vermiştir'' dedi.
      Akdağ, kuralların hepsini kendilerinin koyduğunu anlatarak, ''Bu finansman kaynağını, eğitim ve araştırmalar amacıyla kullanmak biraz daha kolay, esnek bir model. Kamunun satın alma usulleri içerisinde değil. Tercihimizin tek sebebi budur. Kendinden menkul teorilerle Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlıkta geldiği noktayı geriye düşürmeye çalışmak, beyhude bir çabadır'' değerlendirmesinde bulundu. 

 

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 19:33

İLGİLİ HABERLER