Seren Serengil : Feleğin çemberinden geçmiş erkeklerden hoşlanmam
Seren Serengil: Türkiye’nin Kim Kardashian’ı benim!
Seren Serengil magazin gündemini meşgul etmeye anne karnında başladı. Tek bir şarkıyla 15 yıl dillerdeydi. Evlilikleri, acıları, mutluluklarıyla her zaman ‘şöhret’li oldu. Şimdi verdiği 25 kiloyla konuşuluyor. Ekrana hazırlanıyor, anlaşmalara ‘istemezsem ayrılırım’ şartı koyuyor. Ve galiba yine aşkın ayak sesleri duyuluyor. Karşınızda Türkiye’nin ‘Kim Kardashian’ı Seren Serengil...
Daha doğmadan gazetelere haber oluyordunuz, “İşte Seren’in odası”, “İşte Seren’in yatağı” diye başlayan ‘Seren’li başlıklar hiç azalmadı. Nasıl oldu bu?
-Türkiye’de hiçbir iş yapmasa bile 15 yıldır sürekli haber olan tek insan benim. Evliliklerim yüzünden piyasadan çok uzak kaldım, çalışmadım ama hangi programa çıkarsam çıkayım çok izlendi. Reytingim hep yüksek. İnsanlar beni dinlemeyi, benden bir şeyler duymayı seviyor. Işığım var ve yaptığım şeyler beğeniliyor. Şu an böyle çok isim var dünyada. Kim Kardashian misal. Ben bunu yıllar önce yakaladım, Türkiye’nin Kim Kardashian’ı benim. Bazıları bu duruma ulaşmak için kendini yırtıyor, her sene bir albüm çıkarıyor. Ama yok; olmayınca olmuyor.
Gerçekten uzun yıllar hiç çalışmadığınız oldu. Hep de büyük bir lüks içinde yaşadınız. Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
-Maddi olarak annem güçlü bir kadındı ama babam da ayrılırken anneme çok şey bıraktı. Çok akıllı kadındır, mala mülke iyi yatırım yapar. Çocukluğumdaki maddi kuvvet hiç eksilmedi, aksine annem hep üzerine koydu. Bunları bilerek büyüdüğüm için diğer sanatçı arkadaşlarım gibi hırslı olmamı gerektirecek bir mevzu olmadı benim için. Hep bir hesap yapıyordum, “Şimdi bunlar 15 sene çalışsalar beş tane ev alacaklar, annemde var” deyip... Çocukluk işte, tembel tembel oturuyordum.
Ölmesi ilişkilerini de etkiledi mi?
-Evet. Beynim tam olgunlaşmadığı için hayattan beklentilerim farklıydı. Saat dörtte sinemaya gitmek istiyorsam erkek arkadaşımın da benimle gelmesini istiyorum. Sevgilim iş adamı olsa o saatte sinemaya gelemez. O yüzden hiçbir zaman bir iş adamıyla beraber olmak istemiyorum. Beyaz yakalı, paralı, güçlü erkek sevmedim. Sevemedim...
Feleğin çemberinden geçmiş, güçlü adamları sevmiyorum
Hayatında hiç kimseden bir hediye kabul etmemişsin, doğru mu bu?
-Ne para ne hediye... Başkasının evine gidip oturamam. Çorap bile istemedim. Kendi şartlarımda yaşayayım, onlar bana ortak olsun. Bir sürü köpeğim var mesela. Yarın öbür gün adam bana “Köpeklerinle gelemezsin” dese olmaz. Ayakkabının bir siyah, bir kahverengisini almak istiyorsam ve o, “Ne gerek var” derse ağırıma gider. Kuvvetli bir adam olursa etrafında çok kadın olacak. Böyle bir adama âşık olamıyorum. Utangaç, sevdiğini söyleyemeyen, ilişkide flört aşamasını uzun tutan, benimle şarkı dinleyen, yazışan adamları sevdim hep... Feleğin çemberimden geçmiş o güçlü adamları sevmiyorum.
Peki sen zeki bir kadın mısın?
-Anlatmaya çalıştığım şey zekâyla ilgili değil, özgürüm ben. Bildiğim ve istediğim hayatı yaşıyorum. Bak şimdi yarın bir televizyon programına başlıyorum. Sözleşmeme istemediğim zaman programdan ayrılabileceğimi yazdırdım. Bu zamana kadar hep dediler ki Seren akılsız... İnsanların akıllı dedikleri kadınların çoğu hayatlarında birilerini kullanarak bir yerlere geldiler. Sıfırdan gelen bir kadınla gözünü açtığında her şeye sahip olan bir kızın hırsları bir olamaz. Herkesin hayattan beklentisi farklı. Prestijli bir soyadı ve zengin bir adam peşinden hiç koşmadım.
İşime 75 kilo dönemezdim Sibel Can değilim ki!
Peki o insanlarla niye sürmedi?
-Bu cevabı verdiğimde yaralar mıyım diye düşünüyorum? Ama cevap ‘yetiştiriliş tarzı’... Parayla ilgili bir problem değil. Aileler farklıysa, bir şekilde bir yerde tıkanıyor. Bütün planım evlenip çoluk çocuğa karışmaktı, olmadı. Kader, şanssızlık, sağlık sorunları yüzünden kaybettim çocuklarımı. Evliliğim de sürmedi. Çok kilo aldım. Hayatım amaçsız bir hale geldi. A planım evlenip çocuk yapmaktı olmadı, şimdi “Ne yapacağım” diye düşünmeye başladım.
Ve zayıflamaya karar verdin...
-75 kiloydum. Üç yıllık bir erkek arkadaşım vardı. Basına falan çıkmadım onunla. Çocuk kameramandı. Onunla üç yıl olmayacak bir şeyi götürmeye çalıştım. Sakin ve mutluyduk ama evlenirsem yine mutsuz olacağımı biliyordum. Kilo vermem şarttı, tansiyonum 17 olmaya başlamıştı. Birden bu ameliyatı olmaya karar verdim. İşime 75 kiloyla dönemeyecektim. Çünkü ben Sibel Can değilim ki, Seren’im. O her kiloyla kabul görüyor, kadının enteresan bir sesi var. 100 kilo da olsa severiz. Ama Seren Serengil öyle kabul görmüyordu. Seren Serengil iyi olmak zorunda. Bu ameliyatı olurken vasiyet bile yazdım.
Ne yazdın vasiyetine?
-Köpekler bu eve alışık olduğu için annemin bu evi satmaması, onlara ölene kadar bu evde bakması.
Mide ameliyatına girerken, annem doktora “Beyin nakli de mümkün mü” diye sordu
Âşık mısın? Sosyal medya paylaşımlarından hissettiğim, büyük bir aşk geliyor gibi...
-Ben de öyle hissediyorum, yaklaşıyor.
Yani biri var mı?
- Kalbimde biri var. Ama bunu dile dökecek kadar değerli bulmuyorum. Bir insandan hoşlanmam, onu hayatıma almam demek değil. Şu an gözlem seviyesindeyim.
Âşık olursan yine çocuk dener misin?
-Yeniden böyle bir hayal kurmak istemiyorum. Çünkü bu hayal beni çok acıttı. Belki de birinin beni tekrar inandırması lazım.
Zayıfladıktan sonra ikinci hayatı yaşıyor gibi hissediyor musun?
-Kesinlikle. Gurur duyuyorum kendimle.
Bu ikinci göbek deliği hadisesi nedir?
-İki değil dört tane var. Çünkü onlar göbek deliği değil, ameliyat izi. Yapabileceğim bir şey yok ama ameliyatın mide deliği.
Senin gözlerin çok mu bozuk?
-Ne bozuğu, körüm ben. Gözlerim 7.5 numara. Seçimlerim bununla alakalı olabilir. Mercek takılsaydı böyle olmazdı belki de. Görme tembeli doğmuşum, gece falan hiç görmüyorum. Şimdi mercek taktırıcağım. Bu, annemin tek umudu. Mide ameliyatına girerken doktora “Beyin nakli de mümkün mü” diye sordu. Çok komik kadın, çok.
Güncellenme Tarihi : 2.10.2016 10:53