Medya
  • 11.9.2023 01:03

Sohbet-10 Bozuk din adamı

SOHBET-10
BOZUK DİN ADAMI 
Kalbe tesir edilmeden dini İslami konularda karşısındakine istediği etkiyi yapamazsın. 
Kalbe tesir bir mütehassıslık işidir. 
O âlimlerin yapacağı iştir. 
O yüzden bir âlim ile sıradan kişinin yapacağı sohbet, tesir açısından farklı olur. 
Âlim kalbe, sıradan kişi akla hitap eder. 
Âlimler sohbet ettiklerinde; sözlerinde hatta her kelimesinde feyz olduğu için o sözler kulaktan girip kalbe ulaşır. Kalbi direkt olarak etkiler. Bu sözlerin ulaştığı kalpler yumuşar, âlim ile talebesi arasında kalpten kalbe bir yol oluşur. Gözle görülmeyen bu yol aracılığıyla da etkileşim sürekli olur. 
Kalp yolunun oluşması da şartlara bağlıdır. 
Bu bir alıcı verici meselesi gibidir.
Alıcısı arızalı olan, vericiden yararlanamaz. Bunda vericinin hiçbir kusuru yoktur. 
Kararmış, kömürleşmiş ve zift kaplamış kalplerin durumu böyledir. 
Böyle bir kalbe dışarıdan tesir etmek hemen hemen imkânsızdır. 
Tesir edilse bile, bunun etkisi kumsala yazı yazmak gibi olur. İlk dalgada o sözler silinip gider. Dolayısıyla o kişinin üzerinde kalıcı bir etki yapmaz.
Hocasından veya âlimden bir şeyler öğrenmek isteyen önce kalbini temizlemeli ve onu parlatmalıdır. 
Tıpkı alıcılara zaman zaman ayar yaptığı gibi, kalbine de bakım yapmalıdır. 
Kalbe bakım yapmanın en kolay yolu, sürekli olarak Allahü Teâlâ’yı anmaktır. Ardından haramlardan kaçınmaktır. 
Yapılan her günah, kalpte kararmaya neden olur. Günah büyüdükçe; kalpteki kararma alanı büyür. 
Allah muhafaza günah alışkanlık haline getirilirse, kalp tümden kararır. Hocası ne söylerse söylesin o kalpten içeriye girmez. 
Sonuç itibarıyla büyük günahlar kalpten içeriye girecek hayırların önüne çekilmiş bir set ve kalkan gibi olur. 
Böyle kimseler, sohbet eden kişinin derecesi ne olursa olsun ondan yararlanamaz.
Bir sohbette hüküm veren değil nakil eden olmak en doğrusudur. Çünkü nakil ettiğiniz zaman, nakil ettiğiniz büyüğün tasarrufu, o kişinin kalbine tesir eder. Ama siz kelam ederseniz, hükmü siz verirseniz, o sözde tasarruf olmadığından akla hitap edersiniz. 
Akıl ile mesafe alınması imkânsızdır. 
Ehlisünnet büyükleri dahi daima hocalarından nakil yapmışlardır. 
Edeple hocalarından nakil yapınca, o sözlerin etkisi çok daha fazla olmuştur. Hem edebe uymaları hem de hocalarının görüşlerini yansıtmaları ile Allahü teala o sözlere ayrı bir önem vermiştir. 
Ahirette bırakın cümleyi, her kelimenin hesabı vardır. Dolaysıyla yapacağınız yanlış veya eksik kelam orada sizin karşınıza hesap olarak çıkar. 
Bu yüzden, hüküm vermek yerine nakil verin. 
Nakil orada verirken dikkat edilecek şey, tam ve eksiksiz olmasıdır. Allah muhafaza orada yapacağınız kendi aklınıza göre yapacağınız değişiklikler ahirette hesap meselesi olur.
Bu görevi yapmak çok büyük hayır olduğu kadar çok da büyük de riski vardır. 
Ödül de büyük ceza da büyük.
Büyüklerin sözünü eksik veya yanlış nakil etmek, sözün sahibi büyükleri kırar. O büyüğün kırılması zincirleme reaksiyon etkisi gösterir. Mesele Peygamber Efendimize kadar gider.
O yüzden bu iş hafife alınamaz. Çok büyük dikkat ve itina gerektirir. 
Kitaplardan nakil etmek de böyledir.
Mümin feraset sahibi olacağı için okuduğunu tam ve doğru olarak anlayınca, nakil eylemelidir. 
Velhasıl Allahü teala bir müminden en ince ayrıntılara kadar her şeye dikkat etmesini ister. Böyle yapan kullarını da çok sever. 
Bütün bunların ışığında sizde gerek sosyal medyada gerek cep telefonlarında nakil yapıyor iseniz, çok ama çok dikkat ediniz. 
En iyi talebe hocasının şadırvanına musluk olan talebedir.
O talebe; o musluktan hocasının membadan gelen pak suyunu akıtır. O su temiz olduğu için içenler istifade eder.
Hocası da hocasının şadırvanına musluk olduğu için, o su asla kirlenmez.
Hocasının hocası da aynı durumdadır.
Böylece bütün halka, hocalarının suyunu akıtarak, o mübarek suyun Membaı olan Resul-u Ekrem Sallallahü Aleyhisselam efendimizin pak suyunu akıtır.
Bu sudan içenler manen doyar.
En kötü talebe ise Hocasının şadırvanına su olanlardır:
Onlar musluk olmak yerine hocasının suyunu kendi sularını katar. Yani hocasının anlattıkları yerine kendi bilgilerini aktarır.
Böylece suyu kirletir.
Bu kirli sudan sabiler dahi içse bir fayda görmez. O su kalbe tesir etmez.
Şöyle düşünün; Bu yapılan bir binanın su deposuna bir damla necaset düşürmektir.
O bir damla idrar 40 tonluk su deposunu necis yapar.
Bugün görüyorum ki kendilerini hoca ilan edenler bile, inatla musluk olmak yerine su olmak derdindeler.
Ben böyle anladım, bana göre ile başlayan cümlelerle Müslümanlara sohbet ediyorlar.
Bazıları sohbet ederken kendisinin âlim olduğunu bile söylemekten çekinmiyor.
Hocası olan âlim olmaz.
Âlim olmak için hocasından icazet almış olmalıdır.
Âlim olmak için kalp kapısının açılmış olmasıdır.
Böyle kimseler hem kendisini hem de kendisini dinleyenleri Allah korusun ateşe götürür.
İcazet almadan kendini âlim ilan bu kimseler, bozuk din adamıdır.
Bunlar şeytandan bile tehlikelidir.
Şeytan adı üstünde şeytandır, en azından sakınırsın.
Bu bozuk din adamlarının bozukluğunu bilmezsen, sen onlara gerçek din adamı sanırsın.
Her söylediğine inanır, peşinden gidersin.
Bu kimseler arkasından gidenlerin imanını tereyağından kıl çeker gibi alır.
İmanı giden imanının gittiğinden ancak son nefeste haberdar olur. O zaman da yapacak bir şey kalmamıştır.
Bunların sözlerini dinlemeyin, hükümlerine uymayın.
Vallahi yanarsınız. Billahi yanarsınız.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem bunlarla ilgili şöyle buyurdu;
- Ahir zamanda bazı kimseler çıkacak ve dini dünyaya alet edecekler. İnsanlara yumuşak görünmek için kuzu derilerine bürünecekler. 
Dilleri şekerden tatlı, fakat kalpleri kurt kalbidir. 
Allah (Celle celalühü) bana şöyle buyurdu, “Öyle kimseler yarattım ki dilleri baldan tatlı kalpleri ise sabır ağacından daha acıdır. 
Kendi adıma yemin ederim ki onları öyle bir fitneye uğratacağım ki içlerinden yumuşak huylu olanları bile şaşkına çevirecektir. 
Benim affıma mı güveniyor ve rahmetimi umarak mı bana karşı cesaretli davranıyorsunuz?” 
Şükürler olsun ki bizim uyacağımız bir kitabımız var.
Allah hocamızdan ilmi kadar razı olsun ki, hepimizin evine bir âlim bıraktı. 
Evimizde, işyerimizde böyle bir âlim varken başkasına da ihtiyaç yoktur.
Bugün din konusunda televizyon televizyon gezip, gazetelerde köşe yazanlar var.
Bunlar; takipçilerini sevindirmek için, dini onlara uydurmaya çalışıyor. Onların hoşuna gidecek şeyler söylüyorlar.
Hoş olmayan bir konuyu şeriate uydurmak niyeti ile daha doğrusu niyet bozukluğu ile kelimelere ve cümlelere dökenler, çok büyük gaflet ve delalet içerisindedirler. Çünkü cenabı Allah insana şah damarından daha yakındır. 
Bu kadar yakın olan Allahü teala’dan niyeti gizlemek mümkün olmayacağı için yapılan işi de bir kılıfa uydurmak mümkün değildir.
Kitap sana değil sen kitaba uyacaksın. 
Şeriat sana değil sen Şeriate uyacaksın.
Din sana değil, sen dine uyacaksın.
SON SÖZ
Bozuk din adamı cehenneme asla yalnız gitmez. Onlar imandan ettikleri kalabalık bir güruhla ateşe gider:
Rabbim bizi şerlerinden korusun.
ALLAH’A EMANET OLUNUZ..
METİN ÖZER..

 

Güncellenme Tarihi : 11.9.2023 01:10

İLGİLİ HABERLER