Medya
  • 2.1.2024 02:28

SOHBET -21.. Rehber ile şeytanın savaşı

SOHBET -21
REHBER İLE ŞEYTANIN SAVAŞI
Resûllullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle buyurdu;
- Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. 
Buna gücü yetmezse, onu diliyle değiştirsin. 
Buna da gücü yetmezse, o zaman onu kalbiyle değiştirsin. Bu da, imanın en zayıfıdır.
Buradan anlaşılıyor ki; Mümin gördüğü bir kötülüğe mutlaka müdahil olmalıdır. 
Gücü yetiyorsa el ile ilmi yetiyorsa dil ile ve ikisi de yetmiyorsa kalp ile karşı koymalıdır.
El ile;  bizzat savaştır. 
Dil ile;  insanlara durumu anlatmaktır. 
Kalp ile; kalbinden kötüye buğz edip iyiye dua etmektir.
Peygamber Efendimizin sözü bize bir emirdir.
Bu dünyada her şey Hak ile Batıl üstüne kuruludur. 
Müminin imtihanı da zaten Hak ile Batıla ne kadar uyduğuyla alakalıdır.
Maruf, şeriatın emrettiği; münker, şeriatın yasakladığı şey demektir. 
Başka bir deyimle Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye maruf, Allah'ın razı olmadığı, inkâr edilmiş, haram ve günah olan şeye de münker denilir. 
Marufu emretmek, iman ve itaate çağırmak, münkerden sakındırmak ise Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır. 
Büyüklerin görevi talebelerine marufu emretmek, münkerden sakındırmaktır. 
Bu vazife ancak Âlimler eliyle yapılır, cahillere bırakılmaz. Çünkü cahiller her şeyi karıştırır, içinden çıkılmaz bir hale getirirler. 
Maruf, tek kelimeyle İslâm'ın kendisidir. Münker de, aslı itibariyle veya ahlâki açıdan sadece kötü şeyler değil, tam anlamıyla İslâm'ın yasakladığı her şeydir. 
Yeryüzünün değişik yerlerinde, değişik şartlarda yaşayan Müslümanlar için değişmeyen ölçü budur. 
Bir toplumda marufu emreden, kötülükten sakındıranlar rehberler azıldıkça, toplumların ve devletlerin bozulması hızla artar, o toplumlar münker topluma döner.. 
Şeytanlar hak ile bâtılı karıştırır, doğruyu bozarlar. 
Yüce Allah; insanı, yol gösteren bir melekle desteklediği gibi, onun yanına kendisine vesvese veren, kötülüğü süslü gösteren, münkeri teşvik eden ve fitneye çağıran bir de şeytan vermiştir. 
Bu konuda, peygamber ile diğer insanlar aynıdır. 
Yani herkesin meleği ve şeytanı var.
Sokakta her kadının yanında iki şeytan vardır. Oğlanın yanında on sekiz şeytan vardır. Bunlara bakanları aldatmağa çalışırlar. 
Tehlikenin büyüklüğünü anlayın..
Şeytan insanları münkere, Büyüklerde Marufa yönlendirir.
Dünya talebe kapma savaşıdır. 
Şeytan talebe kapıp cehenneme, büyükler talebelerini alıp cennete götürmek isterler.
Bu savaş iyiyle kötünün savaşıdır. 
İyilerin başı Mübarek Peygamber Efendimiz, kötülerin başı şeytandır. 
İyilere uyanlar cennete, kötülere uyanlar cehenneme gitti.
Bütün peygamberler, onların vekilleri ve âlimler, ömrünü hak ve batıl savaşıyla geçirdi.
Bu savaş, her insanın içerisinde sürer.
Kalp ile nefs, içeride amansız bir mücadele verir. 
Bu savaşın galibi, kişinin akıbetini belirler. 
Nefs ve şeytan kazanırsa cehenneme, salih kalp kazanırsa kişi cennete gider.
Şeytanın emrinde olan nefs, kişiyi yoldan çıkarmak için bir an bile boşluk vermeden çabalar. Onun işi insanı kandırmaktır. 
Nefs çok büyük bir düşmandır. Şeytanla birlik olunca gücü katlanır. 
Böylesi bir düşmanla mücadele etmek kolay değildir.
Nefsle mücadele; Evliyaları, mürşitleri ve âlimlerini bile ürkütmüştür. 
Onların bu kadar çekindiği bir düşmandan biz çok çok daha fazla çekinmeliyiz.
Nefs ve şeytana, dışarıdan bir yardım gelmeden galip çıkmak çok ama çok zordur.
İşte büyüklerin varlık sebebi bu noktada ortaya çıkar.
Onlar; talebelerinin verdiği bu büyük savaşa destek olmak için vardır. 
Onların tasarrufu, talebenin kalbini parlatır. Güçlendirir. Hocalarından aldıkları o güçle, nefs mücadelesi yaparlar. 
Hocasına tam olarak tabi olan bir talebe, bu savaşı mutlak kazanır. Tabilik yarım yamalak olmaz. Yarım yamalak tabi olanların bu savaşı kazanması mümkün değildir. 
Savaşı kaybeden ahireti kaybeder. Kısaca cenneti kaybedip, cehenneme gider.
Büyüklerin ortak özelliği, talebelerini kendine benzetmeye çalışmaktır. 
Şeytan bir âlim idi. Bu nedenle şeytan da talebelerini kendisine benzetmeye çalışır. 
Şeytanla arkadaşlık edenler, kısa süre içerisinde birer şeytan olur.
Şeytanlaşmış kişilerin hocası şeytandır. 
Şeytan kendine bağladığı kişileri bir arada toplar. Onlardan kendisine bir topluluk kurar. 
Kalbini çaldığı bir kişiyi bu topluluğa soktuğunda, onun yakasını bırakır. Çünkü artık o kişi şeytanlaşmıştır. Bilir ki bunlar bir daha asla düzelmezler. 
Onlar ömürlerini şeytanlaşmış diğer kişilerle birlikte geçirir. Kötülerin kötülerle arkadaş olmasının sebebi budur. 
Şeytanın cümle arkadaşları imansız olarak gider.
Şeytan sebepler âleminin en büyük hırsızıdır. Çünkü o, kişinin imanını çalar. 
Kişinin imanını çalabilmek için türlü türlü sebepler kullanır. Bunların hepsi nefsin hoşuna gidecek şeylerdir. 
Kişiyi önce küçük küçük harama alıştırır. Ardından büyük haramlar işletir. En sonunda da imanını çekip alır. 
İşte bu âlemin en büyük hırsızlığı budur. Öyle bir hırsızlıktır ki Allah muhafaza, insanın ebedi saadetini götürür. Götürmekle kalmaz ebedi azaba taşır.
Bir şeytan ile bir ehlisünnet âlimi arası şöyle bir fark vardır. Ehlisünnet âlimi talebesinin imanını kurtarmak için bir ömür harcar. Şeytan ise arkadaşını bir anda imansız eder. 
Şeytana esir olanın nefsi buna hazır olduğundan, o kişi şeytanın talebeliğini çok çabuk kabul eder. Talebenin nefsi hocasına karşı hep direndiği için, kişinin düzelmesi bu yüzden uzun zaman alır. Zaman uzun olsa da sonu hayırlı olur.
Boşta olan bir kişinin şeytanın şerrinden kurtulması mümkün değildir. “Yalnız olanın arkadaşı şeytan olur” sözü bunun için söylenmiştir. 
Bir büyüğe bağlı olmayanın, bu şerden kurtulması imkânsıza yakındır. Şeytanla mücadele ancak alınacak bir destekle mümkün olur. Bu destek de büyüklerden, yani hocalardan gelir. 
Büyükler, bir talebesinin kalbine feyz akıtmaya başladıklarında, şeytan savaşı kaybedeceğini anlar. Bir müddet sonra da o talebenin yakasını bırakır.
Bir kişinin kalbine şeytan şerrini akıtırsa, o kişi bu lanetten ömrü billah kurtulamaz. Çok kısa bir zamanda şeytanlaşır. 
Şeytanlaşmanın ilk alameti, kalbinin taşlaşmasıdır. 
Kararıp taşlaşan kalplerde sevgi olmaz. Nefret olur. 
İyilik olmaz, kötülük olur. 
Hayır, olmaz, şer olur. 
Ahiret olmaz, dünyalık olur. 
Şefkat olmaz, kin olur. 
İnsaf ve merhamet olmaz, öfke ve garez olur. 
O kişilerin akı kara olur. Kalplerinin karası yüzüne vurup, ceberrut bir hal alırlar. 
Azgınlıkları artar. Dünyaya bağlılıkları çoğalır. Ölüm korkusu şiddetlenir. 
Ömrünü bu şekilde geçiren şeytanın talebeleri, cehennemin dibine gider.
Şeytana yakayı kaptırmamak lazımdır. Yakayı bir kaptırırsan öyle gidersin.
Talebenin kalbinde hocasının nuru olursa, o musibet yaklaşamaz. Bu şeytana ezelde yasaklanmıştır. 
Geçen size anlattım. Bir büyük vefat ettiğinde, o büyüğün koruyucu kalkanı kalkar. Bu kalkan kalktığında ise şeytan ilk oraya saldırır. Çünkü o hep boşluk arar. Burada bir boşluk verildiğinde hemen harekete geçer.
Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Görünmez âlemde bizi koruması için bir melek ihsan ederken, görünür âlemde de çok yüksek dereceli rehber verdi. 
Bu iki destek sayesinde bugüne, şeytanın şerrinden emin olarak gelebildik.
Allahü teala son nefesimizde de nefs ve şeytan şerrinden muhafaza buyurup, görünür ve görünmez âlemdeki dostlarımızı yardıma göndersin (AMİN)

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

 

Güncellenme Tarihi : 4.1.2024 00:44

İLGİLİ HABERLER