Medya
  • 10.9.2023 16:19

SOHBET -3.. İlim öğrenilmez, alınır

İlim kimsenin tekelinde değildir
İlim öğrenilmez ve alınmaz, bizatihi Allahü Teâlâ tarafından verilir. 
Allahü Teâlâ tarafından verilen bir şey de kimsenin tekelinde olamaz. 
Dolaysıyla sakın ilim şundadır bundadır demeyin. Allahü Teâlâ’nın kimi dilediyse ondadır deyin. 
İlim, Allahü Teâlâ’nın bizatihi kendisinin bildiği ve dilediğine verdiği bilgilerdir.
Bu ilim âlemin bir kısmını dilediği kullarına açar. Dilediği kuluna dilediği kadarını açar
Seçilmiş kullarına bahş ettiği bu ilim, o kişilerin dereceleri kadardır. 
Allahü Teâlâ kendisine ait olan ilimim büyük kısmını, sadece mübarek peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem Efendimize açtı.  
İnsanlar arasında en büyük ilim sahibi olan, mübarek peygamberimiz sallallahü aleyhi ve selemdir. Allahü Teâla, Habibini o kadar çok seviyordu ki; ondan gizlisi saklısı olmadı. Sadece kendisine ait olan kendinde olan kontrolünde olan her tür ilmi Habibine bildirdi.
Ondan sonra gelen rehberlerine dereceleri kadar ilim verdi. 
Evliyalıkta ilerlemek ve derecelere sahip olmanın özeti, ona verilen ilim kadardır. 
Bu okuyarak, hocasından dinleyerek ve araştırılarak öğrenilmez. 
İlim akıla gitmez kalbe iner. Kimin kalbi ne kadar kaldırırsa ilmi de o kadar yüksek olur.
Bazıları okuyarak âlim olacaklarını sanıyorlar. 
Ne büyük bir gaflet! 
Kalbe gidene ilim, akıla gidene bilim denir.
En büyük hata işte bu noktada yapılar.
Birkaç şey bilene ilim adamı deniliyor. 
Onlara ilim adamı değil bilim adamı denilir.
Onların öğrendikleri şey bilgidir. Bu eğitimle ve tecrübeyle kazanılır.
Her ikisi de akıla gider.
Bu bilgiler zamanla değişebilir. Yenilenebilir.
Oysa ilim, kalbe gider ve asla değişmez.
Bilgi akıla gittiği için unutulur ama ilim kalbe gittiği için asla unutulmaz.
Okuyarak akıl defterini doldurursun. Üst üste sayfalar eklendiğinde altta kalan bilgiler zamanla unutulur.
Oysa kalbe gelen ilim, asla unutulmaz ve silinmez.
O yüzden ilim adamıyla bilim adamını karıştırmamak lazımdır.
Bizim İlahiyatlardan mezun olanlar kendilerini ilim adamı diye pazarlıyor. 
Ne kadar yanlış ilim okulda verilmez ancak rehberler tarafından verilir.
Rehberlerin ilme alınmaz, nasip olur.
Nasip olmanın şartları vardır. Ancak bu şartları sağlamakla, bu ilim nasip olur. 
Allahü Teâlâ bu ilminin nasip olduğu kişi, hiç ilim olmayan cahil bile olsa, âlim ve evliya olur. 
İlme sahip olmak da nimettir, ilme sahip olanı dinlemek de nimettir.
İşte büyüklerin talebesi olmak bu yüzden çok kıymetlidir.
O kadar şanslıyız ki; hocamız bize bildiklerini değil, gördüklerini anlattı. Bunu da Allahü Teâlâ’nın izin ve rızası ile yapıyor. O izin vermese ve rıza göstermeseydi ben size tek kelime anlatamazdı.
O büyüklerin sohbetini dinlerken kimse bunun farkına varamadı.
 Allahü Teâlâ bu nimeti sadece; kul gördüğüne ve yanında bir kıymeti olan insanlara nasip eder. Bunun için ne kadar şükür etsek azdır.
Bir insanın sahip olabileceği en büyük makamdır kulluk.
 Düşünün ki bizler şu anda Allahü Teâlâ’nın habibine verdiği bir şerefe nail olduk Elhamdülillah. 
Bu şeref kulluk şerefidir. Bu şeref Ümmet-i Muhammed olma şerefidir. Bu şeref Ehlisünnet olma şerefidir. Bu şeref Ehlisünnet büyüğüne talebe olma şerefidir. 
Bu çok büyük ihsandır.
Tabi bunun farkına varıp, bunun kıymetini bilene.
Emin olun bu kimsenin tekelinde değil.
Bir kez verildiğinde son nefese kadar kalıcı da değil.
Kim nimetin kıymetini bilirse o nimet onda kalır. Kim bilmez ise anında elinden alınır.
İhsan ve lütuf bir kuş gibidir.
Bir kere pencereden uçtuğunda bir daha kolay kolay yakalayamazsın.
Bu nimete kavuşanlar bunun kıymetini iyi bilmeli ve şükrünü eda etmelidir.
Büyüklerin sohbetleri sırasında sözlerine, yazdıkları kitaplarındaki sözcüklerine feyzlerini de koyarlar.
O feyz sayesinde sözleri ve yazdıkları kalbe gider ve tesirli olur.
Ehl-i sünnet âlimlerinin, evliya zatların sözleri çok kıymetlidir. Onların sözlerinde Rabbanî tesir vardır. Çünkü onlar kalplerindeki kalplere aktarır.
O sohbetlerdeki haller işte bu tesir yüzündendir.
Sohbet sırasında büyüklerin sözlerini kalplerinde işiten, adeta kendinden geçer. Dünyayı unutup ahireti düşünür.
Bu hali en iyi anlatan bu Hadis-i şeriftir.
HANZALA MÜNAFIK OLMUŞTUR
Resûlullahın kâtiplerinden Ebû Ribi Hanzala b. er-Rebi el-Üseydi kendi başından geçen bir hadiseyi şöyle anlattı:
“ Bir gün Ebû Bekir’le karşılaştım. Bana: Ey Hanzala nasılsın? Dedi.
Ben: Hanzala münafık oldu dedim
Hazret-i Ebu Bekir (Radıyallahü anh), “ Suphanallah sen ne diyorsun?” Dedi.
Ben: “Resûlullahın huzurunda bulunuyoruz. O bize cenneti ve cehennemi hatırlatıyor, sanki (cenneti ve cehennemi) gözlerimizle görüyoruz. Fakat Onun huzurundan çıkınca, hanımlarımızla, çocuklarımızla meşgul oluyoruz. Onların işleri ile meşgul oluyoruz. Çok (şeyi) unutuyoruz.(Orada duyduklarımızı unutuyoruz. Resûlullah’ın huzurunda ayrı evimde ayrı olduğuma göre ben münafık oldum)”
Bunun üzerine Ebu Bekir (Radıyallahü anh) şöyle dedi:
Vallahi mutlaka bizler de bunun (söylediklerinin) benzeri ile karşı karşıyayız. (Ben de aynı durumdayım)
Ben ve Ebu Bekir (Radıyallahü anh) koşup Resûlullah’ın (Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimizin huzuruna vardık
Ben hemen, “Hanzala münafık oldu. Ey Allah’ın Rasûlü” dedim. 
Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine:”
- “O ne biçim sözdür’ Buyurdu.
Ben de söyle dedim:
Ey Allah’ın Rasûlü! Senin huzurundayken bize cehennemi cenneti hatırlatıyorsun. Sanki gözlerimizle görüyoruz. Fakat huzurundan çıkınca(ayrılınca), eşlerimizle çocuklarımızla meşgul oluyor, mesleğimizi icra ediyoruz. (Söylediğin) Çok (şeyi) unutuyoruz.”
Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-“Nefsim kudreti elinde olana yemin olsun ki: Huzurumda bulunduğunuz hal üzere ve (o sakilde) hatırlamağa (zikirde) devam etseydiniz. Melekler (evlerinizde) döşekleriniz üzerinde ve yollarda sizinle müsafaha ederlerdi. Fakat ya Hanzala, bir saat ibadetle bir saat dünya işleriyle uğraşınız, yeter” diye üç defa tekrarladı.
Başka bir rivayette Peygamber Efendimiz son kısımda şöyle dedi;
-. Fakat ey Hanzala! (İnsan bu) Bazen öyle, bazen böyle!”  
Çünkü bu durum, münafıklık değil aksine her insanın gündelik hayatında yaşayabileceği bir durumdu.
Sonsuz şükürler olsun.
Bu ahir zamanda bizler büyüklerimize sadakat, Resul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimize muhabbet ve Şanı Yüce, Rahman, Rahim ve Sübhan olan Allahü Azîmüşşana aşkla bağlıyız.
Efendim!
Hepinize dua eder kıymetli dualarınızı beklerim.
Pazar günü Osman kardeşimin cenazesi için Bağlum’da idim. Bayramda yazarım dedim, sohbet güzel olunca yarını da bekleyemedim.
Bu vesileyle bugünden hepinizin bayramınızı kutlar iki cihanınız bayram olmasını dilerim (ÂMİN)
Allah’a emanet
METİN ÖZER

Güncellenme Tarihi : 10.9.2023 16:26

İLGİLİ HABERLER