Medya
  • 10.9.2023 16:36

Sohbet-5.. Büyü, sihir ve fal

SOHBET-5
BÜYÜ, SİHİR VE FAL
Gaybı bilmek sadece ve sadece Allahü Teâlâ’ya mahsustur. Allahü Teâlâ bu bilgisini, yeri ve zamanı geldiği zaman zaman rehberleri ile paylaşır. Bu paylaşımda aracılar kullanır. 
Aracı melektir. Cin ile uğraşanların aracısı şeytandır
Evliyalar kalplerine gelen feyze gelen şeyleri bilir. Bir kısmı kendine özeldir ve bunları söylemesi yasaktır. Bir kısmı da ilim türünde olanlar talebelerine açıktır.
Allah adamları, Allah rızasını güderek feyz olarak kalbine bildirilen Gaybı bilirler. 
Cinciler Allah rızası olmadan, cinniler aracığıyla yakın Gaybı bilirler. 
Uzak Gaybı cin bilmez, melek bilir. Meleklerde Allahü Teâla bildirdiği için bilir. Lakin söylemesi kesinlikle yasaklanmıştır.
Bunun dışında kim ben gaybı biliyorum derse imanı gider. Onun gaybı bildiğine inanan da imansız olur.
Allahü Teâlâ Habibine, kullarının neye inanıp neye inanmaması gerek olduğunu net ve açık şekilde beyan eyledi. 
Kendinden gelmeyen ve kendinden olmayan her türlü bilgiyi yanlış saydı. O yanlışın kimleri felakete götüreceğini ezelden buyurdu. 
Şeytana, kâhinlere, sihir yapanlara ve cincilere inanıp, arkasından giden şüphesiz Allah’ın arkasından gitmemiş olur. Bunların sözüne inanmak ve dediklerine uygun hareket etmek,  Allahü Teâlâ’yı ret etmek demek olur ki; bu da insanı imanını yok eder. 
Öğrenmek her mümine farzdır.
Sihir ve büyü ilmi öğrenmek ise her mümine haramdır. Öğrenilmesi yasaklanan en önemli şey budur.
Öğrenmesi haram kılınan üç şey; sihir, büyü ve kehanettir. 
Sihir, ilme, fenne uymayan gizli sebepler kullanarak, garip işler yapmayı sağlayan ilimdir. 
Sihri öğrenmek de, öğretmek de haramdır. 
Müslümanları zarardan korumak için ve hayırlı işler yapmak için dahi öğrenmek de öğretmek de haramdır.
Haramda ısrar büyük günahtır.
Büyük günahta ısrar küfürdür.
O kişi Müslüman ise Mürted olur. Cehennemin en alt tabakasına gider.
Mutlak ve tek güç Allahü Teâlâ’dır. Bunun dışında güç arayan kâfir olur. 
Allahü Teâlâ’dan medet ummayı bırakıp bunlardan medet uman, dinden çıkar. 
Bu kişiler Allahü Teâlâ indinde habis kişilerdir. Lanetlenmiştir cennet yasaklanmıştır. Bu şekilde cezalandırılmış kimsenin arkasından giden aynı cezaya gark olur. 
O yüzden bütün büyükler arkadaşlarının bu işlerden uzak durmasını istedi. İstemek bir yana emir etti. 
Allahü Teâlâ azimüşanın en çok öfkelendiği şey, kendisini bırakıp başka şeylerden medet ummaktır.  Böyle yapanlara lanet olsun. Çünkü onlar Allahü Teâlâ tarafından zaten lanetlenmiştir. Lanetlilerle beraber olan, arkadaş olan, dost olan, onlarla birlikte olan derhal tövbe edip Allahü Teâlâ’dan af dilemelidir. 
Şeriat hükmünde sihirbazın cezası ölümdür.
Rasûlullah (sallallahü Aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sihirbazın cezası kılıçla öldürülmektir.” 
Büyü ve sihir işleriyle uğraşan laik sistem olmasa, en ağır şekilde ölüme mahkum edilecekti.  Sistemin bunlara izin vermesi dinin de izin vermesi manasına gelmez.

Sadece Allahtan medet umun. 
Büyü ve sihirle uğraşanlar gelen ahmaklara her şeyi bildiğini iddia eder. Bununla da kalmaz, haşa kaderini değiştirebileceğini daha söyler. 
Bu açık bir küfürdür. Bunlara inanıp bu işleri yaptıranlarda imansız olur. İmansız olmakla kalmaz lanetlenir.
O yaptıkları habis işler bile, lanetlenmiş işler bile, o çirkin işleri bile sadece Allahü Teâlâ dilerse yerine gelir dilemezse yerine gelmez. 
Bunu böyle bilmelidir. 
Geçmişte bunu böyle bilmeyen çok sayıda toplum, güruh halinde şeytana taptı. Bu yüzden helak olup gittiler. Şimdikilerde helak olup gidecekler. Taptıkları efendileri ile birlikte onlar çok şiddetli bir azaba uğrayacaklar. 
Onların azabı o kadar şiddetli olacak ki; Başta efendileri sonsuz azap çekecek.
Yapılmış büyüyü çözüp yok etmek, karı, koca arasında muhabbet, sevgi hasıl etmek ve harpte düşmanı mağlup etmek gibi faydalı işler için de sihir yapmak büyük günahtır. 
Hayırlı iş yapmak için, bu büyük günahı işlemek caiz değildir.
Kocanın karısını sevmesi için Tivele denilen sihri yapmak, hadîs-i şerif ile nehiy edilmiş, yasaklanmıştır. 
Sihirbazın ve zındıkın tövbeleri kabul edilmez. 
Sihirde imanı gideren bir şey yaparsa, kâfir olur.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
- Uğursuzluğa inanan, kâhinlik yapan, kâhine giden, büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir, Kur'an-ı kerime inanmamış olur.
Resûlullah’da yana olmamaktan daha çirkin bir hal olabilir mi?
Sadece büyücülerden değil falcılardan da uzak durun.
Peygamber Efendimiz yine başka bir Hadis-i şerifinde şöyle buyurdu;
- Fal bakmak, yazı ve çizgi ile gelecekten haber vermek, puta tapmak gibidir. Falcıya fal baktıran, onun sözüne inanmasa bile, kırk gün kıldığı namaz kabul olmaz.
Emin olun bu işlerin şakası yok.
Böyle işlerden ve kişilerden uzak durun. Onlara yaklaşmayın. Onların dediklerini yapmayın. Hayırlı bir iş yapma niyetiyle bile olsa bunların kapısına gitmeyin. Onların bu şerrinden Allahü Teâlâ’ya sığının.
Bunların verdikleri başka sıkıntılar da var. 
Bunlar insanın hem ruh sağlığını hem beden sağlığını bozar. 
Her sıkıntının ilacı Allahü Teâlâ’dır. 
Böyle sıkıntılarınız varsa sabah akşam cin süresi okuyup sonunda üç kere yarabbi her türlü musibetten sana sığınırım deyin
İşte sizin ilacımız budur. 
Yanlış eczaneden alacağınız yanlış ilaç, sağlığınızı bozmakla kalmaz ahiret sağlığınızı bozar. 
Bir mümin bunlara karşı çok uyanık ve feraset sahibi olmalıdır. Bunlara ancak ahmaklar inanır. Ahmaklara cennet ezelde haram kılınmıştır. 
Cennet sadece feraset sahibi kula açıktır. Bir kula feraset sahibi olmak farzdır. Feraset sahibi olmak, uyanık olmaktır. Uyanık olmaktan maksat kalp gözünün açık olmasıdır. 
Bir mümin uyurken bile kalp gözü açık kimsedir. 
Bunun dışındaki herkes gaflet ve delalet uykusundadır. Onlar ancak cehennem ateşi ile uyanırlar ki artık onlar için yapacak şey kalmamıştır. 
Allahü Teâlâ’nın kulları her saniye tehlikeye karşı uyanık olmak mecburiyetindedir. Çünkü kul olmak sıfatı, sıradan bir sıfat değildir. 
Kul, Allahü Teâlâ tarafından makbul ve kabul görmüş kişidir. Allahü Teâlâ tarafından makbul edilmiş kişi, onun men ettiklerinden uzak durur. Yap dediklerini yapar, yapma dediklerinden kaçar. 
İşte kulluk vazifesi bu cümledir. O yüzden Allahü Teâlâ’nın yapma dediği bu çirkin işten uzak durun. O işten cehennem ateşinden kaçar gibi kaçın. 
Kaçmaz iseniz biliniz ki yanarsınız. 
Varsa bir sıkıntınız, derdiniz veya hastalığınız çaresi duadır.
Dua; hem ruha hem bedene iyi gelen en iyi ilaçtır.
Derdi sıkıntısı olan; abdestli olarak kıbleye dönsün. Araya büyükleri katarak hacetini Âlemlerin Rabbine arz etsin. 
Emin olun Allah sizi karşılıksız bırakmaz.
Beni duymaz demeyin, o her şeyi duyar.
Beni görmez demeyin o her şeyi görür.
Rahman ve Rahim olan Allah bize şah damarımızdan da yakındır.
Böyle bir Rabbimiz varken, başka bir yerde medet uman ahmaktır.
Unutmadan..
Allah dostlarından, müminlerden ve salih kimselerden dua istemek, uzmanından ilaç istemek gibidir.
Sıkıntılı hallerinizde onlardan da dua isteyin.
Rabbim hepimizi her türlü yanlış yapmaktan muhafaza buyursun. 
Bizi bize bırakmasın. Bize kalırsak mutlak hata yaparız. 
Nefsimize zulmetmekten Allah’a sığınırız.(AMİN)
Dua eder dualarınızı beklerim.
VESSELAM…

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 10.9.2023 16:41

İLGİLİ HABERLER