Medya
  • 11.9.2023 00:29

Sohbet-6.. Selim akıl ve Sakim akıl

SOHBET-6
Selîm akıl ve Sakîm akıl….
Mümin akıllı, ferasetli ve dikkatli olacak. İlmi siyaseti bilecek. Bu bilgileri kendi nefsi için değil, dini İslam için kullanacak. 
İlim Allah için kullanırsa kıymetli olur. Nefsi için kullanırsa rezil olur. 
Ahir zaman Allahü Teâlâ celle ve celalühü bu âlemi yaratığı en bozuk zamandır. 
Böylesi bozuk bir zamanda yaşayan kişi ne kadar temiz olursa olsun, o ortamın havası kişiyi kirletir. 
Kirlenen bir kişi, sık sık arınmaya temizlenmeye ihtiyaç duyar. Eğer temizlenmez ise; o kir üzerinde kaldığından, o kirin üzerine her gün yeni kir birikir. Sonuçta da bozukluk her tarafını kaplar. Dışarıdan gelen tasarruf artık onun kalbine işlemez olur. Kalbi kararır. 
Allah korusun kalp bir kez kararmaya başlarsa temizlenmesi çok zor olur.
Çünkü ahir zaman pisliktir. 
Böyle pislik bir zamanda yaşayan mümin bütün fenalıklardan, sadece ve sadece Allahü Teâlâ’ya sığınarak kurtulur. 
Pisliklere bulaşmamanın yolu; yaptığınız her işte Allahü Teâlâ’yı hatırlamak ve Allahü Teâlâ’nın rızasını gözetmektir. 
Ahir zaman kirinden kurtulmak için her gün Allahü Teâlâ’yı anıp, kalpleri temizlemelidir. 
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; tertemiz bir kalp 24 saatte kararır. Allah muhafaza 24 saatte cennetlik olan, cehennemlik olur. İşte feraset burada lazımdır. 
Şu anda adım attığımız bastığınız her yerde tuzak vardır. 
Her metrekaresinde bir mayın olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Atacağınız her bir yanlış adım, sizin paramparça olmanıza neden olur. O yüzden sürekli uyanık ve kalp gözünüzün açık olması lazım. Yaptığınız her işte, söylediğiniz her sözde kılı kırk yarın. Unutmayın ki; söylediğiniz bir sözün, daha beyninize gelip dilinize gelmediği anda defterinize işleyen hesap var. Onun için ağzınızdan çıkan her kelimeye, her cümleye çok dikkat edin. Özellikle Allahü Teâlâ’yı ilgilendiren, onun ukdesinde olan konularda biliyor sanıp da kelam eylemeyesiniz. Ola ki yanlış biliyor olabilirsiniz. 
Söyleyeceğiniz o kelime, o kelam, sizin imansız gitmenize neden olabilir.
Müminler ile ahmaklar arası farklardan birisi budur. 
Ahmak önünü arkasını düşünmeden, aklına diline gelen her şeyi konuşur. 
Mümin ise ehlisünnet süzgecinden geçirip, ağzından çıkan dikkat eder. 
Özellikle ahmaklarla arkadaşlık yapmayın. Çünkü o ahmaklar doğru işi yanlış yaptırır. O yanlış bir kişiyi felakete götürür. 
İnsanoğlunun bütün bu yanlış ve hatalardan tek başına, yalnız başına çıkması mümkün değildir. 
Bu yanlışlardan sadece bir büyüğe bağlanarak kurtulunur. 
Büyüğe bağlanmak akıl ile değil kalp ile olur. Kalbi akla değil, aklı kalbe bağlamak lazımdır. 
Kalp ile iman edeceksin akıl ile tasdik edeceksin. 
Aklını kalbinin kölesi yapmayan bir kişi doğruyu bulamaz. 
Akıl ile yapılan her davranış, kişiyi duvara toslatır. Çünkü akıl hissizliktir. Akıl duyarsızlıktır. Bu özellikler akılda değil kalpte vardır. 
Bu bakımdan sıkıntılı anlarda, içinden çıkamadığınız anlarda, aklınıza değil kalbinize danışın. 
Akıl nefsin makamıdır. Nefis akılda taht kurmuştur. 
Nefsin hükümdarlığından hiçbir hayırlı cevap çıkmaz. Oradan kişiyi imansızlığa götürecek her türlü talimat gelir. Bu yüzden oradan gelen her şey, kişinin hem dünyasını hem ahiretini yıkar. 
Her şey akıl terazisinde tartılmaz.  Aklına uyup, müctehidin hükmünü beğenmeyen kâfir olur.
Bizim yolumuz sevgi yoludur ki; bu sevgi yolu, imanın tahtının olduğu kalpte olur. İmanın tahtı kalptedir. 
Kalpten gelen şeyler, kişiyi ebedi saadete götürücü şeylerdir.
Kişi aklına danışıp “bu doğrudur” diye eylem yaparsa, niyeti doğru olsa bile aklını kalbinin önüne aldığı için yaptığı iş şer olur. Sırf bu nedenle helak olur. Nefsi onu öyle bir kandırır ki; hayır yaptığını zan edip şer yaptırır. İşte bu kişinin felaketine neden olur. 
İnsan, başlı başına değildir ki, her bildiğini, aklına geleni yapsın. Sâhibimiz, yaratanımız var “celle celâlüh”. Onun emirleri ve yasakları var. Beğendiği ve beğenmediği şeyleri, âlemlere rahmet olan Peygamberleri “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ile, bizlere bildirmiştir.
Akıl, başlıca iki kısımdır: (Selîm akıl), (Sakîm akıl). Bunların her ikisi de akıldır. 
Tam selim akıl, hiç yanılmaz, hata etmez. Pişman olacak hiçbir harekette bulunmaz. Düşündüğü şeylerde asla hata etmez. Hep doğru ve sonu iyi olan işlerde bulunur. Doğru düşünür ve doğru yolu bulur. İşleri hep doğrudur. 
Böyle akıl, ancak Peygamberlerde “aleyhimüssalâtü vesselâm” bulunur. 
Her başladıkları işte muvaffak olmuşlardır. Pişman olacak, zarar görecek bir şey yapmamışlardır. Bunların aklına yakın, Eshâb-ı kiramın, Tabiin ve Tebe-ı tâbi’înin, din imamlarının “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” akıllarıdır. 
Bunların akılları, ahkâm-ı islâmiyye uygun akıllardır. Onun için, bunların zamanında, İslamiyet genişledi. Müslümanlar çoğaldı. 
Sakîm akıllar, bunların aksi, tam tersi olan akıllardır. Düşündükleri şeylerde ve yaptıkları işlerde yanılır. Hepsi üzüntüye, pişmanlığa, zarara, sıkıntıya sebep olur.
Bu iki kısım akıl arasında, çok ve çeşitli dereceler vardır. 
Müminlerin, dini aklı ve dünyevî aklı olduğu gibi, kâfirlerin de, dinî ve dünyevî aklı vardır. 
Kâfirin dünyâ işlerine eren aklı, ahiret işlerine eren aklından üstün olduğu gibi, mü ‘minin ahiret işlerini anlayan aklı, dünyâ işlerini anlayan aklından üstündür. Fakat bu hâl devamlı değildir. 
Dünyâ geçer, biter. Geçici işlere yarayan akıl, devamlı olan, bitmeyen işlere yarayan akıldan daha kıymetli olamaz.
Aklı ve zekâyı birbirine karıştırmamalıdır. Zekâ, sebep ile netice arasındaki bağlılıkları bulmak, benzeyiş ve ayrılışları anlamaktır. 
Akıl ile alınması gereken kararlarda istişare şarttır. İstişare edilmeden verilen karar tıpkı yukarıda anlattığım gibi doğru bile olsa şer, eğri bile olsa doğru olur.
Bizim sevgimizin temeli kalptedir. Bizim yolumuzun temeli, “peki” demektir. 
Nefsin tahtının bulunduğu sakim akıl ise asidir. Sakim Akıl “peki” demez, kalp “peki” der. 
Kalp tam selim kalplere tesir eder. Kalp sakim akıllara tesir etmez. Şeytan ve nefs sakim akılları idare eder.
O yüzden sakın ola kalbinizi sakim akıla köle eylemeyiniz.
Bir din adamı, hangi asırda bulunursa bulunsun, Peygamberin ve Eshâbının bildirdiklerine uymazsa, sözleri, işleri ve itikadı bunların bildirdiklerine uygun olmazsa ve nefsine, düşüncelerine uyarak İslamiyet’in dışına taşarsa ve aklına uyarak İslamiyet’in inceliklerine karşı gelir, anlayamadığı bilgilerde dört mezhebin dışına taşarsa, bu kimsenin kötü din adamı olduğu anlaşılır. 
Allahü teâlâ bunun kalbini mühürlemiştir. 
Gözleri hak yolu göremez. Kulakları doğru sözü işitemez. Buna, kıyâmete büyük azab vardır. Allahü teâlâ, bunu sevmez. Bunun gibi olanlar, Peygamberlerin düşmanıdırlar. Bunlar, kendilerini doğru yolda sanır. Yaptıklarını beğenirler. Hâlbuki bunlar şeytanın yolundadırlar. 
Bunlardan aklını toparlayıp doğruya dönebilen çok azdır. Bunların her sözü tatlı olur. Yaldızlı olur. Fâideli görünür. Hâlbuki düşündükleri, beğendikleri şeyler hep kötüdür. Ahmakları aldatarak kötü yola, felâkete sürüklerler. Sözleri, kar yığınları gibi parlak, lekesiz görünür. Fakat hakikat güneşi karşısında eriyip giderler. 
Allahü teâlânın kalplerini kararttığı ve mühürlediği bu kötü din adamlarına (Bid’at ehli), yani mezhepsiz din adamı denir. 
Allahü Teâlâ sizi bu tür ahmaklıklardan bu bozuk din adamlarından koruyup muhafaza etsin (AMİN)
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 11.9.2023 00:34

İLGİLİ HABERLER