"Söyleyin o kadına, yağlı kazığa oturturuz ..."
7 Eylül 20003'te Vatan yazarı Bilal Çetin 28 Şubat'la ilgili kimsenin bilmediği ayrıntıları bir yazı dizisiyle kamuoyuna duyurmuştu. İşte o dönem gündeme bomba gibi düşen o yazı dizisinden bazı bölümler..
1. Çiller, hemen Demirel'e gider: Tanklar yürümüş bilginiz var mı?
4 Şubat 1997 günü tankların yola çıktığı haberinin Ankara'ya ve hükümete ulaştığı saatlerde Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Çankaya
Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşüyordu. Çiller, tankların yürüdüğü haberini Çankaya'da Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı görüşmeden çıkışında öğreniyor. Haberi duyar duymaz geri dönüyor ve Cumhurbaşkanı ile yeniden görüşmek istiyor Çiller. Tam bir şaşkınlık ve panik halinde. Tekrar Cumhurbaşkanı'nın huzuruna çıktığında "Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi arkadaşlarım haber verdi. Sincan'da tankçı askerler bir şey yapıyormuş. Tankları yürütmüşler. Sizin bilginiz var mı?" diye soruyor. Demirel'in elbette haberi vardı ve ilk baştan o da heyecanlanmış, Genelkurmay Başkanı ile konuşmuştu bu konuyu. Çiller'in yüreğine su serpiyor Cumhurbaşkanı: "Merak etme, tatbikat maksatlı bir gösteri yürüyüşü yapıyorlar. Endişe edilecek bir durum yok..."
2. Bahattin Yücel'den Çiller'e
Askerlerin Sincan mesajını iyi okuyunbiraz rahatlayıp çıkıyor, ama kafası da karışıyor. Bazı bakan ve partililerle Dışişleri Konutu'nda görüşmeler yapıyor. Bu görüşme sırasında en sert tepki Turizm Bakanı Bahattin Yücel'den geliyor: "Sayın Genel Başkanını, bu tank gösterisi hükümete çok önemli bir mesajdır. Bunu iyi okumak lazım. Bugünden itibaren Türkiye'de farklı bir süreç başlamıştır. Bu olayla birlikte hükümetin otoritesi, iktidarı sıfırlanmıştır asker tarafından. Tabii bunlara hükümet zemin hazırladı. Bu Sincan Belediyesi'nin yaptığı işler, İstanbul Belediyesi'nin başlattığı Taksim'e cami tartışmaları falan... Bunlar olacak işler değil. İçişleri Bakanı'na emir verin bu belediyelere müfettiş göndersin. En azından DYP kanadı olarak bizim laiklik karşıtı söylem ve gelişmelere karşı sert tavır aldığımızı gösterin. Ayrıca bu tankların yürümesi emrini kim verdiyse, Ankara Garnizon Komutanı mı vermiş kim verdiyse onu bulun, Genelkurmay Başkanı ile de konuşup emekliye sevk edin. Ancak öyle gösterebilirsiniz iktidar olduğunuzu..." DYP Lideri tepkisiz dinliyor Yücel'i. Ardından Nevzat Ercan'a dönüp sinirli sinirli söyleniyor: "Turhan Tayan'a söyleyeceğim Kardeşim emekliye sevk edin bunları diyeceğim..."
3. Rıza Akçalı'dan Yeltsin önerisitankın üstüne kahraman olursunuz
Tankların Sincan'dan geçişi, ertesi gün yapılan DYP Genel İdare Kurulu toplantısının da ana gündemini oluşturuyor. Bazı üyeler durumun giderek kontrolden çıkmakta olduğunu, bütün Türkiye'nin bir askeri müdahalenin ayak seslerini duymakta olduğunu, kulislerin ana konusunu darbe tartışmaların oluşturduğunu dile getiriyorlar. Erbakan'la bu işin yürümeyeceği bir an önce hükümetten çekilinmesi gerektiği söyleniyor. Ama Çiller bu tür önerilere kapalı olduğunu sert bir ifadeyle ortaya koyuyor. Bu arada en ilginç öneri de DYP Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'dan geliyor: "Sayın Başbakanım taviz vermeyin. Sizin gözünüzü korkutmaya çalışıyorlar. Artık askeri darbeler devri kapandı. Tanklar yürüyorsa eğer, siz de aynı Yeltsin'in Moskova'da yaptığını yapın. Çıkın tankın üstüne. Kahraman olursunuz, Türk milleti sizi bağrına basar..."
4. Son uyarı Turhan Tayan'dan: Lafta kahramanlık yapanı çok gördük
O ana kadar konuşmaları sessizce dinleyen Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan dayanamıyor: "Efendim bu olaylar öyle dışardan göründüğü gibi değil. Türkiye'nin gerçeklerini bilmek lazım. Türkiye bugüne kadar 27 Mayıs'ı yaşadı, 12 Mart'ı yaşadı, 12 Eylül'ü yaşadı. O günlerde de Sayın Akçalı gibi rijit (sert) laflar söyleyenler, lafta kahramanlıklar yapanlar vardı. Ama sonra ne oldu, bu tür lafları edenler de dahil kimse kafasını camdan dışarı bile çıkaramadı. Böyle duygusal olmaya hiç gerek yok. Biz gerçeklere bakalım..." Evet, deneyimli politikacı Turhan Tayan Milli Savunma Bakanı olarak askerlerin de çok sevip takdir ettiği bir isimdi. Bazı sohbet toplantılarına katılıyor ve rahatsızlıkları biliyordu. Hatta birtakım hazırlıklar yapıldığının da farkındaydı, ama tam olarak neler olup biteceğini de kestiremiyordu. Fakat durumun gün geçtikçe kötüye gitmekte olduğunun da farkındaydı...
5. Demirel'in Karadayı'dan ricası: Bu böyle sürmez İtidalinizi koruyun
Tankların yürüdüğü haberi Ankara'da olağanüstü bir fırtına estiriyor. Haberi duyan Cumhurbaşkanı Demirel, olup biteni birinci ağızdan öğrenebilmek için hemen Genelkurmay Başkanı Karadayı'yı arıyor. "Sincan'da olup bitene sessiz kalamazdık Sayın Cumhurbaşkanım" diyor Karadayı Cumhurbaşkanı'na ve devam ediyor: "Çok rahatsız ve kaygılıyız. Gün geçtikçe azıtıyorlar. Her gün yeni bir gelişme oluyor. Bu böyle devam edemez..." Demirel, "Böyle devam etmeyecek" diyor ve ekliyor: "Normal mecrası içinde gerekeni hep beraber yapacağız. Sizden ricam itidalinizi korumanızdır. Bu ayki Milli Güvenlik Kurulu'nda her şeyi konuşuruz. Her türlü tedbiri de çıkarırız..."
Söyleyin o kadına yağlı kazığa oturturuz
28 Şubat döneminin en sert uyarısı dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e yapılıyor. Askeri bu kadar öfkelendiren şey, Akşener'in TSK'dan bilgi sızdırmaya çalışması. işte bu 6 yıllık müthiş sırrın ayrıntıları...
Bilal ÇETİN
Tankların Sincan'a yürüyüşünü çok geç öğrenebilen Tansu Çiller, bu tür hareketleri ve olası bir darbe girişimini önceden öğrenebilmek için plan yapmaya başlıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat Dairesi'ni kullanarak TSK'daki hareketliliğin izlenmesi talimatını veriyor Meral Akşener'e, Çok geçmeden de Batı Çalışma Grabu'nun bir belgesi Çiller'in önüne geliyor. Çiller müdahalenin yaklaşmakta olduğunu o gün anlıyor. Ancak bu olumsuz durumu lehine çevirmeyi planlıyor. "Erbakan'dan başbakanlığı alabilirsem hem müdahaleyi önlerim hem de siyaseten çok güçlenirim, Mesut Yılmaz'ı silerim" diye düşünüyor ve belgeyi aldığı gibi Erbakan'ın odasına giriyor: "Bu darbe hazırlığıdır. Tek çıkış yolu, başbakanlığı bana devretmenizdir, Ben bu işi önlerim..." Erbakan belgeyi görünce kıpkırmızı oluyor. Çiller'in önerisine net bir yanıt vermiyor ve ondan aldığı bu belgeyi doğruca Çankaya Köşkü'ne Cumhurbaşkanı Demirel'e götürüyor. Demirel, "Bu o manaya gelmez, ben tahkik edip sizi bilgilendiririm" diyerek Erbakan'ı sakinleştiriyor. Sonra da Genelkurmay Başkanı ile yaptığı haftalık görüşmede belgeyi Karadayı'ya veriyor.
Biraz korkutalım
Karadayı bu gelişmeyi Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ve 2. Başkan Çevik Bir ile paylaşıyor, Erkaya'dan ilginç bir öneri geliyor: "Galiba maksadımıza ulaşıyoruz. Bizim ihtilal yapmak kararımız yok ama hükümet çevrelerinde bu korku ve kanaatin uyanmış olması işimizi kolaylaştıracaktır, Bunların çekip gitmelerini sağlayacak tek yol, bunları korkutmaya devam etmektir... Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları karargahlarında daha çok ışık yakalım ve konuşmalarımızın dozunu arttıralım..." Gülüşüyorlar... Çevik Bir de böylelikle hükümetin bazı zehir hafiye polis şefleri kanalıyla kendi çalışmalarını izlemeye çalıştığını öğreniyor. Önemsiz de olsa Donanma Komutanlığı'ndan bir belgenin sızmış olması Çevik Bir ve ekibinin canını sıkıyor. Belgeyi sızdırdığı iddia edilen Onbaşı Kadir Sarmusak yakalanarak hakkında soruşturma açılıyor.
Zehir zemberek uyarı
Bu arada o günlerde yine bazı sivil polislerin genel kurmaydaki giriş çıkışları, üst rütbeli subayların hareketlerim izlemekte olduğu fark ediliyor. İç Güvenlikle ilgili olarak yapılan dar kapsamlı bir koordinasyon toplantısında Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'a şunları söylüyor: "O kadına (İçişleri Bakanı Meral Akşener) söyle, ayağını denk alsın. Emniyet istihbaratına sahip olsun, hareketlerine konuşmalarına dikkat etsin. Emniyet istihbaratının neler çevirdiğini biliyoruz. Söyle o kadına, gelirsek onu ve avanesini İçişleri Bakanlığı'nın önünde yağlı kazığa oturturuz..."
Akşener Köşk'te...
Teoman Ünüsan, Çevik Bir'in mesajını doğrudan Akşener'e dep ama Devlet Bakanı Bekir Aksoy'a anlatıyor. Aksoy da Tansu Çiller'e ve Meral Akşener'e... Meral Akşener, Çevik Bir'in sözlerini duyar duymaz hemen Cumhurbaşkanı Demirci'den randevu istiyor ve Köşk'e çıkıyor. Gelen mesajı cumhurbaşkanına anlatıyor ve "Efendim ben hemen yarın bir basın toplantısı düzenleyeceğim ve bu olayı kamuoyuna aktaracağım" diyor. "Onu yapma" diyor Demirel: "Ben olayı tahkik ederim, Genelkurmay Başkanı ile görüşürüm. Böyle bir şey olmaz sen merak etme, ben gerekeni yaparım..." Bu olay DYP'li bakan ve milletvekillerindeki paniği biraz daha arttırıyor ve DYP artık çözülme yoluna giriyor...