''Eski bir Star TV çalışanı olan müvekkilim, iş mahkemesine açtığımız tazminat dâvâsında gerçek maaşının 300 milyon lira olduğunu, ancak çalıştığı üç yıl boyunca sürekli 60 milyon dolayındaki bir asgar'' ücret bordrosuna imza atmak zorunda bırakıldığını iddia ediyordu. Star grubunu temsil eden avukat arkadaş ise ısrarla bordronun doğru olduğunu savunmaktaydı.
Bunun üzerine mahkeme başkanına bizzat firmanın gönderdiği SSK üç aylık prim ödeme çizelgesini gösterdim. Kendileri adına büyük bir talihsizlik eseri, müvekkilimin adı o sırada Star'da çalışan- Türkiye'nin en ünlü kadın haber spikerlerinden birinin hemen altındaydı. Hakim bir baktı, müvekkilimin aylık maaşı 60 küsur milyon görünüyor, hemen yukarısındaki bayan spikerin adının karşısında da tıpatıp aynı rakam yazmakta! Yani, Türkiye'nin en ünlü, en yüksek aylık maaşı alan ekran kahramanlarından birini dahi asgari ücret üzerinden sigortalı yapmışlardı. Sonuçta da mahkeme dâvâlının değil, bizim rakam beyanımızı esas aldı.''
Türk hukuk sisteminin iç karartıcı koridorlarında koşuşturup duran avukatlar ordusunun isimsiz kahramanlarından Ömer Kuvat, Star aleyhine açtığı ve tümünü kazandığı bir düzine dâvâdan aklında kalan sayısız hatıradan birini ayaküstü böyle aktarıyordu bizlere. İstanbul Barosu'na kayıtlı sekiz yıllık bir avukat olan Kuvat, son dört yıldır da ağırlıklı olarak Basın İş Kanunu kapsamına giren dâvâlara bakıyor. Ve bu dâvâlarda en sık karşılaştığı muhatap ise Uzan ailesinin sahibi olduğu medya imparatorluğu.
Star, çok can yakmış...
Genç avukatın, Star'dan canı yanmış ''medyatik müvekilleri'' arasında kimler yok ki... Bir dönemin en popüler ''paparazzi'' programının iki başarılı yapımcısı, Türkiye'nin en nitelikli belgesel programlarından birinin yapımcı-yönetmeni, Uzan grubunun en eski ve en deneyimli muhabirlerinden biri, yine çok ünlü bir haber-araştırma programının tüm bir kadrosu, yurt haberler servisi editörlüğü yapmış bir başka ünlü muhabir...
''Star aleyhine ilk dâvâyı 1999'da aldım'' diyor Ömer Kuvat, ''O yıllar, Uzanlar'ın her açıdan en güçlü olduğu dönemdi. 1999 yaz aylarında yine büyük bir işten atma operasyonu yapılmış ve genç-yaşlı bir sürü televizyoncu kovulmuştu. Hepsi de çok zor durumdaydılar. İhbar, kıdem, yıllık izin ücreti, nema, KDV gibi yığınla yasal alacakları olmasına karşın hiçbirini tahsil edememiş, son derece kaba yöntemlerle eşyaları toparlanıp kapıya konulmuşlardı. Sonradan bu periyodik işten atmaların bir 'Rumeli Plaza geleneği' olduğunu ve her yıl tekrarlandığını kişisel gözlemlerimle daha iyi öğrendim. Atılan gazetecilerin bir grubunun dâvâsını bizzat üstlendim, diğer bir grubunu ise işbirliği yaptığım avukat arkadaşlara paylaştırdım. İlerleyen yıllarda da bu holdinge ilişkin dâvâların ardı arkası hiç kesilmedi.
Avukatlığını yaptığım habercilerin istisnasız tamamı mesleğinde zirveye çıkmış, son derece deneyimli kişiler. Rızalarını almadığım için burada adlarını açıkça sıralayamıyorum, ancak sizler hepsini yaptıkları çalışmalarla ekranlardan zaten tanıyorsunuz'' diyor.
'Sistem, sömürüye çok açık'
Ömer Kuvat, yargıda karar alma sürecinin yavaş işlediğini, bu hantal sistemin ise ''doldur-boşalt'' tarzı istihdam gerçekleştiren Uzan modeli medya patronlarının ekmeğine yağ sürdüğü görüşünde. ''Basın çalışanının fazla mesai ücretini en erken altı ayda hesap edebilen bir bilirkişi sistemiyle iş mahkemelerinde işimiz çok zor'' diyen Kuvat, medyanın özellikle 1990'larla birlikte emek suistimaline en açık sektörlerden biri haline geldiğini vurguluyor. ''Küçücük bir çorap atölyesinin sahibi çalıştırdığı çırağı en geç bir-iki ay içinde sigortalı yaparken, o adıyla sanıyla kocaman görünen bir sürü TV'lerde üç-beş yıl, hatta yedi yıl çalışıp hâlâ sigortası yapılmamış birçok medya mensubu müvekkilim oldu. Bu hem insan emeğine saygısızlık, hem de kaçırılan vergilerin miktarı açısından dehşet verici bir durum. Bu durumlarda mahkemeye gittiğimizde mağdur gazeteci adına hak talep etme imkânımız kalmıyor'' diyor.
Yalnızca Sirkeci'deki İş Mahkemesi'nde, Uzanlar'ın ''dâvâlı'' pozisyonunda oldukları yüzlerce dosyanın karara bağlanmayı beklediğini anlatan Kuvat, çalışma takvimini zorladığı için meslektaşlarına aktardığı birçok dosyanın olduğunu, bunlarda da Star için çektiği programlarının paralarını alamamış insanların bulunduğunu belirtiyor.
Gazetecilerin zor gün dostu
Üstlendiği basın dâvâlarıyla birlikte adı camiada yavaş yavaş ''gasteci avukatı''na çıkan Kuvat, o tarihe dek çok yüksek standartlarda görev yaptıklarını düşündüğü gazetecilerin sosyal güvence açısından aslında sahipsiz ve zor durumda olduklarını 'Star deneyimiyle' yakından öğrendiğini söylüyor. Şimdilerde ise müvekkil portföyünde küçük bir gazete ya da TV kuracak kadar eski Star mensubu birikmiş. ''Bazılarının noterden ilk ihtarnameyi gönderecek parası dahi yoktu, kader birliği ettik ve dâvâların açılabilmesi için çoğu kez cebimden harcamalar yaptım'' diyen Kuvat, 2 ila 3,5 yıl süren bu dâvâların sonunda Uzanlar'ın yayıncılık şirketlerini tazminata mahkûm ettirmeyi başardığını belirtiyor.
Kuvat sözlerine şöyle devam ediyor: ''Uzan şirketleri aleyhine açtığım dâvâlarda derme-çatma bir şirketleşme anlayışıyla karşılaştım. Basın İş Kanunu açısından yapmaları gerekenlerde kusurluydular. Star muhasebesinden eksik evraklar nedeniyle, avukatları birkaç kez iş mahkemesi yargıçlarından fırça yedi. Zaten dünyanın en hızlı avukat değiştiren holdinglerinden biri, meslektaşlarımız tek tek yılıp kaçıyor.
Tazminat dâvâlarına baktığım habercilerin tamamına yakını, Star grubu bünyesindeki 'Star Haber Ajansı A.Ş.' adlı bir şirketten sigortalıydı. Cağaloğlu'ndaki resmi adrese gittiğinizde ise bir masa-bir kasadan başka bir şey bulamıyordunuz. Ancak, Allah'tan ki iş mahkemesi yargıçları neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Hiçbir zaman bu basit numarayı yutmadılar, İkitelli'deki televizyonlarda çalışan dâvâcıların iş adresi olarak yine İkitelli'deki Rumeli Plaza binası esas kabul edildi.''
(YENİ ŞAFAK)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:40