Verheugen: Zinaya ceza İslami hukukun Türk hukukuna girdiği izlenimini yaratır
* Ziyaretinizin üçüncü gününde izlenimleriniz nedir?
Avrupa Komisyonu'nun kararından önce son bir kez durumu yerinde görmek, Türk hükümetiyle konuşmak ayrıca sivil toplum örgütleriyle ilişki kurmak istedim. Diyarbakır, İzmir ve İstanbul'da, kadın örgütlerinden tutun da çok değişik sivil toplum örgütleriyle temasım oldu. Bu gezim süresince çok önemli bazı gözlemlerde bulundum. Türkiye'deki reform süreci çok güçlü bir iç desteğe sahip. Türk toplumunun yönünün Avrupa olduğunu gördüm. Ama bazı alanlarda çabalarını artırması gerekiyor. Türkiye'nin işkenceye karşı mücadele etmesi gerekiyor. Türk toplumunda insanların artık işkencenin hiçbir yeri olamayacağını iyice anlaması gerekiyor. Bu da ancak etkili bir caydırma kampanyası ile mümkün olabilir. İkinci olarak Diyarbakır'da, Güneydoğu insanının durumunu gözlemledim. Bölgedeki terörü etkisiz hale getirebilmek için bölgenin altyapısına yönelik çalışma gerekiyor. Bölge insanına iş sağlanması konusunda çaba gösterilmesi gerekiyor.
Zinaya ceza hiçbir Avrupa ülkesinde yok
* Başka gözleminiz var mı?
Ziyaretimin 3. ve en önemli konusu Türk Ceza Kanunu'na bazı suç unsurlarının sokulmak istenmesi ile ilgili. Diğer ülkelerin kanunlarında olmayan suç unsurları TCK'ya girerse, AB ülkelerinde İslamcı hukukun Türk hukukuna girdiği yorumlarına sebep olur.
* Zinayı mı kastediyorsunuz?
- Evet. Bu tür bir suç unsuru diğer Avrupa ülkelerinin hiçbirinin ceza kanununda yok. Burada söz konusu olan evlilik dışı ilişkileri savunmak değil. Biz bunu savunmuyoruz. Fakat bu tür yasalar çözdüklerinden çok daha büyük problemler yaratıyor. Türkiye'nin çok dikkat etmesi gereken bir nokta var. AB gibi büyük bir politik proje içerisinde, hukuk sistemine Islami unsurları soktuğu izlenimini Türkiye'nin diğer ülkeler üzerinde yaratmaması gerekir.
''Türkiye'den iş çıkmaz'' diye düşündüm
* Görev döneminizin başıyla sonu arasını karşılaştırırsanız, Türkiye için neler söylersiniz?
Ben Brüksel'e komiser olarak gelmeden önce bile Türkiye'nin AB üyeliğinin Avrupa'nın geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyordum. AB üyeliği Türkiye için de çok önemli. İki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Brüksel'e gelmeden önce AB'nin Türkiye'ye muamelesinin çok adil olmadığını da görüyordum. Sık sık Türkiye'ye bazı sözler veriliyordu ama yerine getirilmiyordu. Benim amacım Türkiye'ye adaletli bir şans vermekti. Türkiye başarırdı veya başaramazdı ama bu şansın verilmesi gerekirdi. Göreve başladığım 1999 Ekim'den beri AB Komisyonu'nun Türkiye'ye karşı izlediği politika budur. Bugün geriye baktığımda Türkiye'nin giderek artan bir hızla ve büyük bir dinamizmle bu süreci geliştirdiğini görüyorum. Size bir şey itiraf edeyim mi... Başlangıçta ben Türkiye'den iş çıkmaz diye düşünüyordum.
Bülent Ecevit ve İsmail Cem çok yapıcıydı
* 57. hükümeti mi kastediyorsunuz.
- Evet ama Bülent Ecevit'i ve İsmail Cem'i ayrı tutuyorum. Onlar çok yapıcıydı. Fakat devlet içinde öyle bazı görevliler vardı ki, baktıkça umutsuzluğa kapılıyordum.
* Siz de Türkiye'ye karşı değiştiniz.
- Ben 3 gündür Türkiye'deyim. Türkler'in ne kadar büyük bir istekle AB'ye baktıklarını ve ümit bağladıklarını görüyorum. Bu beni çok etkiliyor. Tabii ki Türkiye'nin AB'ye girmesi kararı benim duygularıma bağlı değil. AB ülkelerinde son 2 yılda ortak bir tehlikeye karşı yeni bir bilinç gelişti. Bu tehlikenin adı terörizm. Eğer bu tehlikeye karşı bir önlem alınması gerekiyorsa Türkiye'nin AB üyeliği çok önemli. Teröre karşı mücadelede Türkiye'ye ihtiyacımız var. Son iki senede AB, Türkiye konusunda terör tehlikesi nedeniyle yeni stratejik bilince kavuştu.
* Komisyonun raporu bir hafta gecikecek diye haberler var.
- Hayır, nerden çıktı bu. Rapor 6 Ekim'de yayınlanacak.
Atina'da iyi oynayan kazansın
* Bu gece Türkiye - Yunanistan maçı var. Seyredecek misiniz?
- Bilmiyordum. Nerede, kaçta...
* Atina'da ve 21.45'te.
- Şimdi yemeğe gidiyorum. Erken dönersem seyrederim.
* Bu maçta kimi tutarsınız?
- Beni lütfen bu işe karıştırmayın. Yunanistan milli takımının teknik direktörü Otto Rehhagel benim çok iyi arkadaşım. Onun için bu akşam kim iyi oynarsa o kazansın diyorum.
AB'ye direnç gösteren üç önemli güç var
* Türkiye'de AB'ye uyum reformlarının uygulanma durumu nedir?
- Türkiye'de reform süreci çok güçlü bir desteğe sahip. Ama bunun yanı-sıra Türkiye'de direnç gösteren inatçı karşı güçler hala var ve çok güçlü.
* Kim bunlar?
- Bu güçlerin devlet içinde pozisyonları güçlü. Güvenlik güçleri, bürokratlar ve yargı. Şuna inanıyorum ki, Türkiye'de devlet içinde direnen bu güçler olmasaydı, reformlar çok daha hızlı bir şekilde hayata geçirilebilirdi. Bu tür reformlar, zamana ihtiyaç duyduğunu biliyorum. Türkiye dikkate değer bir reform sürecini de başarmıştır. Fakat bu gezimde uygulamada sorunlar yaşandığını gözlemledim.
Türk bebeğimin doğuşuna tanık olamayacığım
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen Güneydoğu'dan sonra Ege'ye geçti. Ve ilk kez geldiği İzmir'de, ''Çok geç kalmışım. Daha önceden ziyaret etmiş olmam gerekirdi'' dedi. Temaslarına İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu'yu ziyaret ederek başladı. Ege Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ESİAD) üyeleriyle öğle yemeği yiyen Verheugen, bir basın toplantısı düzenledi.
Fakirler bile destekliyor
* Gerçekten AB'ye katılım sürecinin, herkes tarafından desteklendiğini gördük. Türkiye'deki AB projesi sadece ülkedeki elit kesim tarafından desteklenen bir proje değil. Politika ve iş dünyasındaki elitlerin, entelektüellerin desteklediği bir proje ile kalmayıp ülkenin en fakir yörelerinde yaşayan insanların desteklediği bir proje. AB'deki bazı ülkelerde bu türden kaygılar var. Ama burada halkın AB'ye entegrasyonu desteklediğini görüyoruz
* Bir daha ki sefere yeni unvanımla geleceğim. Sanayi ve Girişim'den Sorumlu Komisyon Üyesi olarak geleceğim. Ama benim için endişe verici bir husus var. O da bu görevime geldikten sonra genişlemeyle ilgili görevlerimi yürütmeyeceğim için Türk bebeğimin dünyaya gelmesine tanık olamayacağım. Ama en azından hamilelik sürecinde sizlerle beraber olduğum için çok mutluyum.
Yeni şartlar yok
* AB, Aralık ayında yeni birtakım koşullarla gelmeyecek. Yine de bir karar verme süreci içindeyiz. Bu karar verme süreci içinde daha önce aday olan ülkelere hangi standartlar uygulandıysa size de aynı standartlar uygulanacak. AB bunu ilk defa yapmıyor. 12 aday ülke için uygulanan ortak kurallar, ortak kararlar, standartlar var, kullandığımız bir metodoloji var. Bunları kullanarak, Türkiye'nin siyasi kriterleri yerine getirip getirmediğini tartışacağız. AB'deki kamuoyunun da dikkate çekilmesi gereken bir husus var. AB Komisyonu, Türkiye'nin AB'ye üye olup olmamasını tartışmıyor. Bu karar çoktan verildi. Türkiye'nin üye olup olmaması zaten verilmiş bir karar. Şu anda tartışılan Türkiye'nin siyasi kriterleri yerine getirip getirmediğidir.
* Türkiye'de bulunduğu süre içinde de eksiklikleri, problemleri ve zayıf noktaları başk
VATAN
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:53