Yazar Abdurrahman Dilipak aşı yapılmasını durdurmak için mahkemeye başvurdu
Abdurrahman Dilipak koronavirüs aşılamasının durdurulması için mahkemeye başvurdu..Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, koronavirüs aşılamasının durdurulması talebiyle Ankara İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
Yazar Abdurrahman Dilipak, ‘mRNA ile beyne data yollanabileceği’ni savundu ve “Aşıya karşı kendi bilim kurulumuzu oluşturduk. Uluslararası temaslarımız var” dedi. Bilim Kurulu üyeleri ise bu iddiaların komplo teorisi olduğuna dikkat çekerek vatandaşların bilime güvenmelerini istedi.
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak ve Noel Baba Derneği Başkanı, aşılamanın durdurulması için mahkemeye gittiler.
Bugün yasalara aykırı faaliyet gösterdiği iddiası ile Sağlık Bakanlığı hakkında Antalya İdare Mahkemesi’nden gönderilmek üzere Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açıldı ve aşı uygulamasına ilişkin de, “yürütmeyi durdurma kararı” istendi.
Son günlerde koronavirüs aşılarına karşı açıklamalarıyla öne çıkan yazar Abdurrahman Dilipak’a bu karşıtlığının sebebini sorduk. Bütün aşılara karşı ‘temkinli’ olduğunu belirten Dilipak, şunları söyledi:
“Çocukluğum hariç hiç aşı olmadım. Aşıları potansiyel risk açısından değerlendirecek olursak, en tehlikelisi mRNA ve Sinovac. Her ikisi de diğer aşılar içinde ‘genel olarak’ bir değerlendirme yapılacak olursa, hayati tehlike de oluşturabilir. Önce bu grip türü bir virüs mü ya da laboratuvarda üretilen ‘biyolojik bir ajan’ mı ondan emin olmak gerek. Cevabını arayan daha birçok soru var. mRNA da bir aşı değil. Çok önce bulunan bir etken madde. İlk kez aşı olarak kullanılacak. mRNA’daki ‘m’ye yani ‘messenger’a hangi mesajı, datayı yüklerseniz bünyeye onu yüklüyor. Bunun kimyasal yapısı yanında mesajın bozulması ya da başka mesajlar yüklenmesi durumunda sonucu kim garanti edebilir? Bir yanlışlık olursa çok tehlikeli sonuçlar olabilir. ‘Kalp kapakçığını kilitle’ de diyebilirsiniz, ‘Git karaciğerdeki östrojen salgısını iki kat arttır’ da diyebilirsiniz. Sonuçta insan bünyesine bir data gönderiyorsunuz. Bu datayla telafi edilemez bir hataya da yol açabilirsiniz.” Dilipak’ın bu iddialarını Bilim Kurulu üyelerine sorduk.
‘KOMPLO TEORİLERİNE DEĞİL BİLİME GÜVENİN’
Prof. Dr. Yeşim Taşova: “Aşılar belirli bir teknolojiyle üretiliyor. Üretilen aşı farklı disiplinlerden uzmanlar tarafından inceleniyor, amacına uygun olup olmadığı çok sıkı ölçülerle denetleniyor. Satın alan ülke de kendi uzman bilim insanlarıyla, kendi laboratuvarlarında defalarca testlerden geçirip kontroller yapıyor. Bizim ülkemizde de aynı şekilde oluyor. Her tür komplo teorisi, ‘şizofrenik yaklaşım’ olacaktır. Bugüne kadar literatürde tespit edilen, bilinen ‘kasıtlı zarar vermek için üretilmiş bir aşı’ yok. mRNA aşıları zaten yeni bir teknoloji. Bu yeni teknolojiyle birlikte, özellikle kanser tedavisinde doğrudan tümöre karşı kullanılmaya başlanmıştı. Gelecek bu teknolojinin elinde olacak. Kitle aşılamaları yapılıyor, araştırmalar, kontroller yapan birimler var. Ben böyle komplo teorilerine inanmıyorum. Vatandaşlarımıza da sağlık otoritelerine güvenmelerini tavsiye ediyorum. Salgın devam ediyor. İnsanlar ulaşabildikleri her aşıyı yaptırsınlar.”
‘mRNA’NIN TAŞIDIĞI BİR MESAJ OLAMAZ’
Prof. Dr. Serap Şimsek Yavuz: “Aşı karşıtlığından önce de başka konular vardı. Bilimsel açıdan hiçbir gerçekliğinin, geçerliliğinin olmadığı ispatlandı. Bir grup insan, iyi niyetli veya ‘safça’ bu komplo teorilerine inanma eğiliminde. Ama çıkar peşinde olanlar da var. Bunlara hangi delili, ispatı, makaleyi sunsanız ikna etmeniz mümkün değil. Bilim bu konuda çok hassas çalışıyor. Mesela mRNA aşısı hücrenin stoplazmasına girebilir, hücre çekirdeğine giremez. Çekirdeğe giremediği için insan genomuna girmesi söz konusu değil. Ayrıca zaten ‘messenger’ içinde bir tane protein kodlayabiliyor. O da bu virüsün diken proteinidir. Buna karşı oluşan antikorlar da virüse karşı gayet başarılı antikorlar. Dolayısıyla içinde ek bir bilgi, bir mesaj yok, olamaz da zaten. Başka bir etki amaç oluşturması mümkün değil. Zaten içinde kodlanan protein de belli. İnsanlar akıllı olsunlar. Masum bir şekilde bu şüphelere inananlar, bu işi bilen uzmanların sesine kulak versinler.”
‘BİLİMSEL TEMELİ YOK’
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: “mRNA aşı çalışmaları uzun yıllardan beri var. Daha çok kanser tedavisine yönelikti bu çalışmalar. Eğer mRNA ile hücreye her istenilen mesaj gönderilebilseydi şimdiye kadar kanserin birçok türüne çare bulunmuş ve çoktan ortadan kaldırılmış olurdu. Aşı karşıtlığının bilimsel bir temeli yok. Bunu net olarak söyleyebilirim.”
‘KENDİ BİLİM KURULUMUZ VAR’
Yazar Dilipak, aşı karşıtlığı konusunda kendi bilim kurullarını oluşturduklarını söyledi: “Bizim 30 ülkeye yayılmış bir network’ümüz var. Yalnız değilim. Kendi bilim kurulumuz var. Akademisyenlerimiz, hukukçularımız var. Gen teknolojisi üzerinde, beyin üzerinde çalışan çok farklı alanlarda uzmanlarımız var. Sürekli temas halindeyiz. Zaman zaman sanal ortamda bir araya geliyoruz. 40-50 kişi var yani. Dünya çapında bakarsak 100’den fazla insan çıkar.”
DİYANET’E SORU: ‘AŞI OLMAMAMIN VEBALİ VAR MI?’
Aşıyla ilgili Diyanet İşleri’ne de çok sayıda soru geliyor. Antalya Müftüsü Osman Artan da “Aşı olmamanın vebali var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Aşı olmak istemeyenlerin, aşı olmamaktan dolayı çevresine, yakınına hastalık bulaştırıp zarar görürse, sorumluluğunun olduğunu bilmesi gerekir. Müslüman olarak dinen bu aşıları olmamız ve başkalarının bizden dolayı zarar görmemesi lazım.”