Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB) hazırlanan ''Yükseköğretim Kanunu taslağının demokratiklikle ilgisi olmadığını'' savunarak, ''Baştan beri söylüyorum, niyet başka, amaç başka'' dedi.
Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı Prof. Dr. Tunç Erem de, ''Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK), eşgüdüm kurulu olarak yeniden yapılandırılmasının, üniversitelerde kadrolaşmaya yol açacağını'' savundu.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın ''yükseköğretim reformu'' kapsamında hazırladığı kanun taslağına, ilgili taraflar tepki gösterdiler.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gürüz, ''Taslağın demokratiklikle ilgisi bulunmadığını'' söyledi. Prof. Dr. Gürüz, ''Başından beri söylüyorum, orada niyet başka, amaç başka'' diye konuştu.
ÜAK Başkanı ve Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erem de rektör seçiminde YÖK'ün yetkisinin kaldırılması ve dekanların seçimle göreve gelmesi yönünde yapılacak değişikliğin ''üniversitelerde anarşi doğuracağını'' ileri sürdü.
Dünyanın hiçbir yerinde üniversite yönetiminin seçimle işbaşına gelmediğini dile getiren Prof. Dr. Erem, ''Mütevelli heyet atar. Öğretim üyeleriyle seçim olmaz. Seçilerek gelen kişi üst kademeyi zaten saymıyor, bağları kopuyor. Böyle bir sistem üniversitelerde anarşi doğurur, hiyerarşik düzeni bozar'' diye konuştu.
Prof. Dr. Erem, ÜAK'nın yetkilerinin artırılmasını değerlendirirken de mevcut yapıyla bu işin yürütülemeyeceği ifade ederek, ''Organları yok, onları kuruyorlar ama ÜAK, YÖK haline getiriyorsa o zaman değişen nedir?'' diye sordu.
Amacın ''YÖK'ü by-pass etmek olduğunu'' kaydeden Prof. Dr. Erem, ''YÖK'ü kaldırmak istiyorlar bu açıkça belli. YÖK by-pass edeceksin, peki ama nereye vereceksin bu yetkileri, üniversiteleri bağımsız mı bırakacaksın. Üniversiteler kendi başına buyruk mu olacak'' dedi.
''ÜNİVERSİTELERİ ANARŞİYE SÜRÜKLER''
''YÖK'ün eşgüdüm kurulu yapılarak ortadan kaldırılması, kadrolaşmaya yol açacaktır'' diyen Prof. Dr. Erem, şu görüşleri savundu:
''Bu üniversiteleri yıkım taslağıdır. Yapmak istedikleri demokratikleşme adı altında kadrolaşma yaratmak. Bu üniversiteleri felakete götürür, anarşiye sürükler. Her siyasi iktidar geldiğinde sil baştan kadroları düzenler. Üniversiteler, siyasal iktidarların oyuncağı haline gelecek.'' ''YÖK'ün yerine mütevelli heyeti sistemi getirilmedikçe YÖK'ü kaldırılmaması gerektiğini'' kaydeden Prof. Dr. Erem, heyette kimlerin görev alacağının da önem taşıdığını belirtti.
YÖK üyesi Prof. Dr. Burhan Şenatalar da MEB'in hazırladığı taslakta, düzeltilmesi gereken yönler bulunduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Şenatalar, şunları söyledi:
''Bu taslağın Bakanlar Kurulu'na hemen sunulmasını doğru bulmuyorum. Bir reform yapılması gerektiğine inanıyorum ama bunun bir tepki yasası olmaması lazım. İlgili tüm tarafların, TÜBA, TÜBİTAK gibi rektörler gibi, görüşü alınmalı. Görüş bildirenler oldu, bildirmeyenler oldu. Ayrıca görüş bildirmekle de mesele tamamlanmış olmaz. Dediğim gibi bir reforma ihtiyaç var ama bunun bir politik kavgaya dönmemesi lazım.''
ODTÜ REKTÖRÜ
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut da, üniversitelerin yönetim kurullarında akademisyenlerin yanı sıra sanayi ve ticaret odalarından, sendikalardan temsilci bulunmasının, ''Son derece tehlikeli olacağını'' kaydetti. Akbulut, akademik sistemi hiç bilmeyenlerin yönetim kurullarında söz sahibi olması fikrini ''tuhaf'' bulduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Sanırım yönetim kurulunun ne demek olduğu, hazırlayanlar tarafından tam anlaşılamamış. Yönetim kurulu haftada bir toplanmak mecburiyetindedir neredeyse. Günübirlik, üniversitenin günlük yaşamıyla ilgili kararlar alan icra organıdır. Dünyada böyle örnekler var ama yönetim kurulu değildir, mütevelli heyetlerinde Odalar Birliği'nden, sivil toplum örgütlerinden insanlar olabiliyor. Ama mütevelli heyetiyle üniversite yönetim kurulu aynıymış gibi yaparsanız büyük zarar verirsiniz.'' ABD'deki üniversitelerde mütevelli heyetin yanı sıra sadece rektör, dekan ve enstitü müdürlerinden oluşan ve üniversitenin rutin işlerini yürüten yönetim kurulu da bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Akbulut, en az hafta bir toplanan bu kurulun yalnızca akademisyenlerden oluştuğunu vurguladı.
''Komik, yanlış ve tehlikeli'' bir durumun doğacağını dile getiren Prof. Dr. Akbulut, bugünkü yönetim kurullarının yapısının çok fazla değiştirilmesini doğru bulmadığını vurguladı.
''TEPKİ YASASI''
Prof. Dr. Akbulut, ''ülkenin geleceğini ilgilendiren bir yasanın, 1-2 ay içinde hem de bir tepki nedeniyle hazırlanacak olmasını doğru bulmadığını'' belirterek, şunları söyledi:
''Bana hiç kimse şunu kabul ettiremez: Bizim hiç kimseye tepkimiz yok, bunu sadece iyilik olsun diye yapıyoruz.
Bu böyle olmaz. Bir kuruma, bir gruba iyilik yapmak istiyorsanız o gruplara da tartışmanın içinde sağlıklı bir yer verirsiniz. Şimdi bu kadar çabuk yaptığınız bir yasa, aynı çabuklukla değiştirilir. Çünkü hata yapma payınız çok yüksektir. Toplumun içine sinmeyen bir değişiklik çok kısa sürede değiştirilir.'' Prof. Dr. Akbulut, bazı yetkilerin Üniversitelerarası Kurul'a devredilmesinin doğru olmadığını savundu.
Kurul'da şu anda devlet, 23 vakıf üniversitesi rektörü ve temsilcilerinin yer aldığına dikkati çeken Prof. Dr. Akbulut, kurulda alınacak kararların büyük ölçüde devlet üniversiteleriyle ilgili olacağını ancak vakıf üniversitelerinin sayısındaki artışın dengesizlik yaratabileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Akbulut, üniversitelerde öğretim dilinin Türkçe olmasına ilişkin maddeyi de ''kesinlikle doğru bulmadığını'' belirtti.
Yabancı dille öğretimin insana yanlış gözükebileceğini, ancak bunun dünyada pek çok örneği bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Akbulut, ''Türk halkı milliyetçi bir halk ama en az Türkler kadar milliyetçi Almanlar ve Fransızlar gibi başka milletler de var. Almanya'da bir üniversite eğitimini İngilizce verilirse, Eğitim Bakanlığı'nca maddi açıdan destekleniyor.
Bir ülke yabancı öğrenciyi kendi üniversitesine çekerse çok büyük kazançlar elde edebilir.'' Prof. Dr. Akbulut, kanun taslağını üniversite senatosunda değerlendireceklerini ve ''itirazlarını Milli Eğitim Bakanlığı'na ileteceklerini sözlerine ekledi.
''ÖZGÜRLÜKÇÜ DEĞİL''
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras da YÖK'ün yetkilerinin ÜAK'ya devredilmesinin ''iki başlılık'' yaratacağını kaydetti.
Prof. Dr. Aras, ''Yükseköğretim Eşgüdüm Kurulu için Bakanlar Kurulu'nun 7 kişi belirlemesi öngörülmüş. Yani hükümet hakim olmak istiyor. Yani özgürlükçü diye gösterilen yasanın, özgürlükçü olmadığı da buradan belli'' Prof. Dr. Aras, taslağın bu şekilde yasalaşması halinde ''üniversitelerin geriye gideceği'' görüşünü savundu.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan da yaptığı yazılı açıklamada, eğitimle ilgili olmayan sivil toplum kuruluşlarının Yükseköğretim Eşgüdüm Kurulu'na temsil edilirken, ''eğitim sendikalarının dışlandığını'' belirtti.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:22