Gündem
  • 28.9.2004 11:34

AHMET HAKAN'DAN İLGİNÇ BİR TAYYİP ERDOĞAN PORTRESİ...

AHMET HAKAN COŞKUN/ SABAH

 

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN TAYYİP ERDOĞAN (1)

 

Hem reformist, hem tutucu!


Hem toplumun en altta kalan kesimleriyle büyülü bir ilişki kuruyor, hem de Avrupa'nın burnundan kıl aldırtmayan liderlerini avucuna almayı başarıyor!
Hem hiç olmayacak yerlerde akıl almayacak türden hatalar yapıyor, hem de o hataları şansa dönüştürmeyi başarıyor!
Hem haddinden fazla duygusal, hem haddinden fazla gerçekçi!
Evet, Tayyip Erdoğan denilince akla gelebilecek bu derin ve tuhaf çelişkilerden söz etmek ve sonunda "o bir muammadır" deyip defteri kapatmak mümkün.
Ama ben böyle yapmayacağım. Bir "Tayyip Erdoğan portresi" için, başlangıç kabilinden birkaç önemli noktanın altını çizmeye çalışacağım.

***
Milli Görüş hareketinin Türk toplumunu bir türlü tam olarak etkileyememesinin sayısız nedenleri arasında en dikkat çekeni, liderliğin sergilediği aşırı karikatürize duruş ve güvensizlik aşılayan söylemdi.
Milli Görüş'ün taşıyıcı kadroları, bu zaafın bırakın farkında olmayı, o anti-patik söylemde keramet bile aramaya kalkıştılar.
Durum böyle olunca ortalık Erbakan benzerleriyle dolmuştu. Küçüklü, büyüklü Erbakan'lar! Hareket içinde Erbakan gibi konuşmaya çalışan, espri yapan, alttan alan bir dolu siyasetçi çıktı.
İşte böyle bir ortamda Tayyip Erdoğan, bilinçli ya da bilinçsiz kendisi gibi oldu, Erbakan'a hiç öykünmedi.
O zaman Tayyip Erdoğan'ı diğer Milli Görüşçülerden ayıran önemli özellikler de ortaya çıktı: Erkeksi duruş, güven uyandırıcı üslup ve sırası geldiğinde alttan almayan bir söylem.
Erdoğan, işte bu özellikleriyle harekete uzak duran kesimlerin dikkatini çekmeyi başardı.

***


İşin sırrı ortaya çıkınca Erdoğan açısından toplumla bütünleşmenin iki ana ilkesi de belirdi: "Erbakan hareketinin hem ideolojik, hem de üsluptan kaynaklanan zaaflarına kapılmamak" ve "toplumdaki popülariteyi her zaman en üst seviyede tutmak!"
Ama bu iki ana ilkeyi yaşama geçirmek hiç de kolay değildi. Çünkü bir yandan yaşam tarzlarının değiştirileceği kuşkusu taşıyan dar ama etkili çevreleri samimiyetine ikna etmesi, bir yandan da geniş kitlelerle kurduğu büyülü ilişkiyi koruması gerekiyordu.
Üstelik bunu yaparken iki tarafı da huylandırmamaya dikkat etmek zorundaydı.
AK Parti iktidarı döneminde ortaya çıkan her sorunun, her krizin temelinde işte bu bıçak sırtı denge rol oynamıştır.
Çünkü bazen o dar ve etkili çevreyi ikna etmek için atılan adımlar, Erdoğan'ın varlık nedeni olan geniş kitlelerin tepkisine yol açıyor, bazen de geniş kitleyi avlamak için atılan adımlar dar çevreyi huzursuz kılıyordu.
Son hayal kırıklılıklarında belki de bu dengeyi hesaba katmamak rol oynamıştır, ne dersiniz?

Yeni başlayanlar için Tayyip Erdoğan (2)

Dört başı mamur bir Tayyip Erdoğan portresi henüz ortaya çıkmadı! Bunun için en azından bir seçim döneminin daha geçmesi gerekiyor.
Unutmayalım: Türkiye'de yakın tarihe damgasını vuran liderleri, ilk iki yıllık iktidar dönemleriyle değerlendirmeye tabi tutmaya kalkışırsak bambaşka portrelerle karşılaşırız.
Bu yüzden Erdoğan'ın iki yıllık icraatının "mütekamil bir portre" için yeterli veriyi sunmadığını kabul edelim ve "bütün sırları çözülmüş" bir Tayyip Erdoğan portresinin peşinden koşmak yerine daha mütevazı bir hedefe yönelelim.
Yani şimdilik "birkaç basit tüyo" ile yetinelim:

BİR:
Erbakan'ın dindarlığı ile Demirel'in demagogluğunu alın, sonra Ecevit'in tevazusu ile Özal'ın değişimciliğini karıştırın ve üstüne biraz da Menderes'in mazlumluğunu ekleyin. Tabi biraz bıçkınlık ve itimat telkin eden kişisel özellikleri de unutmayın! Karşınıza çıkan karışım Tayyip Erdoğan'a işaret edecektir.

İKİ: En karmaşık siyasal sorunlara çözüm bulduğunu düşünecek kadar naif, teklifsizliğin bir samimiyet şekli olduğunu düşünecek kadar halka yakın, inançlarının doğruluğuna herkesi ikna edeceğini sanacak kadar kendinden emin! Erdoğan'ı şaşırmadan, hayal kırıklığına uğramadan izlemek için bu üç önemli noktayı bir tarafa not etmekte yarar var.

ÜÇ: Tayyip Erdoğan bir "proje" değildir. Kurgulanmamıştır, oluşturulmamıştır. Yapay değildir, hakikidir! Halk şaşmaz önsezisiyle Erdoğan'daki hakikiliği kavramıştır. Halkla Erdoğan arasındaki büyülü ilişkinin temelinde işte bu vardır. Bu yüzden büyülü ilişki, ancak Erdoğan hakikiliğini korudukça devam edebilir. Hakikilik bittiğinde ise geçmiş olsun!

DÖRT:
2 binli yılların Türkiye'si dendiğinde akla hangi zaaflar, eksikler, hatalar, avantajlar, sorunlar, umutlar, umutsuzluklar geliyorsa Tayyip Erdoğan dendiğinde de akla onlar gelir. Yani Erdoğan, bugünün Türkiye'sine cuk oturmuş, denk düşmüş bir isimdir. Karşısına hâlâ etkili bir rakibin çıkamamasının arka planında işte bu acı gerçek vardır.

BEŞ:
Çatışarak, savaşarak, zorlayarak başarı kazanmış liderler, övgü dolu manşetlerden pek etkilenmezler, hatta ortalığın süt liman olmasından hoşlanmazlar. Çünkü geniş halk yığınlarını egemenlere kafa tutarak etkilemiş olmanın tadı alınmıştır. Bu yüzden ayakta kalmak için o "gerilim"i tek taraflı ve kontrollü de olsa sürdürmek gerekir. Erdoğan'ın bazıları için anlaşılmaz bulunan çıkışları, işte bu gerilim arayışının ürünüdür.

ALTI:
Erdoğan, bütün safiyetiyle ve iyi niyetiyle kendisini "Türkiye'nin abisi" olarak görmektedir. Halkın pek hoşlandığı, elitlerin ise pek küçümsediği bir tarzdır bu. Erdoğan, "Türkiye'nin abisi" gibi davranmasının, elitler tarafından sorgulanması ve reddedilmesi karşısında çocuksu bir alınganlık göstermektedir. Çünkü elitlerin bu tarza neden itiraz ettiklerini bir türlü anlayamamaktadır. Aradaki "kültür farkı"nı algılayamamakta, yaşama bakıştaki derin uçurumu görememektedir. Oysa bu derin çelişki bundan sonra da hep gündemde kalacak, Tayyip Erdoğan ile memleketin egemenleri arasında çıkacak çatışma ve krizler hep bu noktada kendini gösterecektir.


 

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:59

İLGİLİ HABERLER