Medya
  • 6.4.2003 13:01

AHMET HAKAN'DAN SERDAR TURGUT'A: KRALIN SOYTARISI

Kralın soytarısı Serdar Turgut'a sorular sormuş ve ''Beni aydınlatırsa sevinirim'' demiştim. Cevap geldi. Şöyle diyor ''Ben kendisinin aydınlanmasının imkânsız olduğunu biliyorum. Bu yüzden de aydınlanmaya direneceği kesin olan bir kafanın düşündüğü sorulara cevap yazmaya çalışarak vakit kaybetmeye hiç niyetim yok.'' Bu cevap üzerine şunları söylemem gerek BİR; Hayatım boyunca her türlü faşizan düşünceden nefret ettiğim için Serdar Turgut defterini kapattığımı buradan açıkça ilân ediyorum. Bir çok kişiye göre bu konuda çok geç kaldığımı biliyorum ama zararın neresinden dönülse kâr değil midir? İKİ; Serdar Turgut, beni kafasında belli ki ''dinci, gerici'' olarak tasnif etmiş. Herhalde aklımın hurafelerle dolu olduğunu düşünüyor ve o nedenle 'aydınlanamayacağımı' sanıyor. Ne diyeyim, tabii ki ben de kendisi için ''Allah akıl, fikir ve izan versin'' demiyorum. Bunun imkânsız olduğunun farkındayım, çünkü verse zamanında verirdi... ÜÇ; Hatırlatmak isterim ki, Serdar Turgut'un ''aydınlanma'' sandığı, sürekli içinde debelendiğini gözlemlediğim ''sığ pozitivizm''den başka bir şey değil. DÖRT; Daha önce de yazdım İslamcılar ile solcular arasında ittifak kurulduğuna dair iddianın somut bir göstergesi yok. Ne üzerine ittifak etmişler, ittifak edenler kim? Bunların hiçbiri belli değil... Bu nedenle ''İslamcılar ile solcular ittifak etti, rejim elden gidiyor'' diye yazmanın, amaç dikkat çekmek değilse, tutarlı bir açıklaması olması gerekir. BEŞ; Yıllar önce bir grup solcu kadın, bir grup İslamcı erkekle el sıkışmak istemiş olabilir. İslamcı erkekler uzanan elleri havada bırakmış olabilir... Bu 'kurgusal izlenimi veren anı'dan ne çıkar? Bütün İslamcılar aynı mı? Bütün solcular aynı mı? Aralarında hiçbir fark yok mu? Hepsi fabrikasyon bir üretimden mi geçiyorlar? Hem solcular, solcu abilerinin, İslamcılar da kendi abilerinin tıpkı basımı mı? Hayat böyle mi devam eder? Tarih böyle mi akar? 1980'de doğan çocuk bugün 23 yaşında... ALTI; Serdar Turgut, geçenlerde kendisine 'medya soytarısı' diyen bir yazara verdiği yanıtta soytarılığı bir hakaret olarak almadığını, soytarılığın zor ve ciddi bir meslek olduğunu söylemişti. Soytarının hükümdar veya kralla dalga geçmekte olduğunu, saray içi ilişkilerle kafa bulduğunu söyleyen Turgut, ''Kral soytarıya kızar ama ona da tanım gereği bir şey yapmaz, çünkü kendisini güldürme görevini o ona vermiştir ve gülme konusu kendisi olsa da elinde olmadan gülmektedir. Yani soytarı işini yapmayı iyi bilmektedir'' demişti. Soytarılık üzerine bu söylenenler, Serdar Turgut'u anlamamız için çok açıklayıcı.. Evet, 'soytarılık' zor bir iş olabilir, zekâ, maharet ve yetenek gerektirebilir. Ama soytarılığın saygın olduğu hiçbir zaman iddia edilemez. Ayrıca 'kralın soytarısı', her ne kadar hükümdar veya kralla dalga geçse de bunu kraldan aldığı icazet ölçüsünde yapar. Eleştirileri ciddiye alınmadığı için rahattır, statükoyu sarsmaz. Yaptığı eleştiri icazetli bir eleştiridir. Bir soytarıdan ara sıra siyasi yorum, ara sıra da komiklik yapması beklenmez. Yaparsa ciddiye alınmaz. Kral soytarılığından yola çıkıp analiz yapan insanın eleştirisi, kralın izin verdiği kadar olur. YEDİ; Anımsayalım Serdar Turgut, ''soytarılık'' ile ''ciddiyet''i birbirine karıştırdığı bir dönemde kralını küstürmüştü. AHMET HAKAN Sabah Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:45

İLGİLİ HABERLER