Gündem
  • 9.9.2008 15:10

ARKADAŞLARINDAN BALBAY'A HODRİ MEYDAN!

Mustafa Balbay, 12 Eylül’de TKP’liler aleyhinde muhbirlik yaptığı iddilarını reddetti. Buna tepki gösteren eski dava arkadaşları ‘hodri meydan’ dedi: ‘ TV’de yüzleşelim. Kim ispiyoncu, kim mağdur halk karar versin’

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, ‘dava arkadaşı’ Avukat Dr. Bülent Tokuçoğlu’nun 12 Eylül dönemine ait anlattıklarını reddetti. İddiaların kasıtlı olduğunu, gözaltına alındıktan sonra Tokuçoğlu hakkında ihbarda bulunmadığını savundu. Tokuçoğlu ise o dönemde yaşadıklarından emin, daha dün gibi hatırladığını söylüyor. Balbay’a da ‘hodri meydan’ diyor: “Bir televizyon kanalında 26 yıl sonra ikinci defa yüzleşelim. Hatta kanalı da kendisi seçebilir. Yürekli ve dürüst olan kim? Halk karar versin.”

Önceki hafta yayımladığımız ve hem medyada hem de kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir dosyadan söz ediyoruz. Dosyada, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Mustafa Balbay ile ilgili ilginç iddialar yer alıyordu. Bülent Tokuçoğlu, 12 Eylül döneminde, acısını hâlen yüreğinde taşıdığı bir olay yaşadığını, bunun sorumlusunun da Balbay olduğunu anlatmıştı. Özetle şunları aktarmıştı: “Türkiye Komünist Partisi’ne bağlı İlerici Gençler Derneği üyesiydik. Üçer kişilik hücreler hâlinde birlikte çalışıyorduk. Darbeden sonra bizim hücredekiler, yani Balbay, Rauf Cankurtaran ve ben gözaltına alındık. İşkenceler yapıldı; ama biz konuşmadık. Bir gün Balbay’ı bizim yanımıza yüzleşmeye getirdiler. Bizi ‘örgüt yöneticisi’ olarak ihbar etmiş. Sonra o serbest bırakıldı, elini kolunu sallayarak çıktı gitti. Biz ise askerî cezaevinde kaldık, aylarca işkence gördük. Bu yüzden, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındığında tutuklanmasını çok istedim.” Tokuçoğlu, o günlerden sonra olayı Cumhuriyet Gazetesi’nin İlhan Selçuk ve Hikmet Çetinkaya gibi önde gelen isimlerine mektup yazarak bildirdiklerini belirtmiş, ancak Balbay’ın yükselişine engel olamadıklarını da ifade etmişti. Ardından, şu yorumu yapmıştı: “Kimi kime şikâyet etmişiz diye hayıflandım. Bu olaylar şimdi Ergenokon’u daha iyi anlamama sebep oldu.”

İddialar çarpıcıydı. Biz de meslek ilkeleri gereği bu iddiaları Balbay’a sormak istedik. Kendisine telefonla ulaşmaya çalıştık. Ancak yaptığımız müracaatlara hiçbir cevap vermedi. Sekreterinin izinde olması sebebiyle, çalıştığı gazetenin santraline detaylı bir not bıraktık. Neticede bu durumu da hatırlatarak haberimizi yayımladık.

Kendisine sunduğumuz ‘cevap hakkı’nı kullanmayan Balbay, dergi yayımlandıktan sonra farklı bir yönteme başvurdu. Noter kanalıyla ‘düzeltme ve cevap metni’ gönderdi. Balbay, ‘dava arkadaşları’ Tokuçoğlu ve Rauf Cankurtaran’ın iddialarını reddederek şunlar ifade ediyordu: “ O dönemde polisle hiçbir pazarlık içine girmedim. Polisten böyle bir yaklaşım dahi almadım. Kimseyi ihbar etmedim. Bana hiçbir ayrıcalık yapılmadı. Gerek gözaltılar gerekse mahkemeye çıkarılmalar toplu hâlde oldu.”

İddia sahiplerini ‘iftira’ atmakla suçluyor ve “Dergide yer alan haber ve yorumların bütününe bakınca böyle bir iftiranın 12 Eylül’ün o karanlık günlerinde bile yapılmadığını düşünüyorum.” diyordu.

Balbay’a göre, 1982’de yakalanmasından sonra olaylar şöyle gelişmişti: “Emniyet’teki gözaltı süresinden sonra dönemin koşulları içinde Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nın İzmir Narlıdere’deki binalarından birine götürüldüm. 20 günü aşan gözaltının ardından Sıkıyönetim Mahkemesi Savcılığı’na çıkarıldım. Geniş çaplı bu operasyonda pek çok kişi tutuklanırken bir o kadar da serbest bırakılan oldu. Ben de savcılığın ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı ile serbest bırakıldım.”

12 Eylül döneminin tanıkları ise darbe döneminde savcıların çoğunlukla polisten gelen bilgilere göre hareket ettiğini hatırlatıyor.

‘BALBAY, ERGENEKON’DA FEDA EDİLEMEYEN KALE’

Dergimizde yer alan haberde Av. Tokuçoğlu, Balbay’ın ‘hukuk dışı yapılar içinde feda edilemeyecek kale’ olduğunu savunmuştu. Mustafa Balbay ve İlhan Selçuk’u, ‘Ergenekon’un ideolojisti ve propagandisti’ olarak nitelerken de, “Bu senaryoyu kimler sürdürür. Cüneyt Arcayürek yaşından dolayı sürdüremez herhâlde; ama Balbay sürdürür.” demişti.

Balbay, bu yoruma da fazlasıyla alınmış. Bunu şu ifadelerinden anlıyoruz: “Ergenekon operasyonu çerçevesinde gözaltına alınmamla ilgili yorumlar da bana yönelik iftira kampanyasının ne kadar sistemli olduğunu göstermektedir. Beni paşaların da üzerinde bir yere koyup neden tutuklanmadığımı sorgulamak, hukuka saygısızlıktır.”

Balbay, Tokuçoğlu’nun bir başka iddiasına daha itiraz ediyor. Tokuçoğlu, Ergenekon soruşturmasında yer alan ve İlhan Selçuk’un bir telefon görüşmesinde söylediği “Balbay’a hanlar, arabalar alınıyor.” ifadesini hatırlatarak, “Balbay bu varlığı nasıl elde etti?” diye sormuştu. Balbay, bu sözün kendi mal varlığı ile ilgili olmadığını savunuyor: “İlhan Selçuk, Ankara Bürosu’nun yenilenmesini, yeni binaya taşınmasını ve 100 bin kilometreyi dolduran gazete aracının değiştirilmesini kastederek o ifadeleri kullanmıştır.”

‘BALBAY ŞEHİR DIŞINDA, MAİLLERİNE BAKMAZ’

Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Balbay, noter tasdikli açıklamasında ‘hakkındaki iddialara sessiz kaldı’ görüşünün de doğru olmadığını iddia ediyor. Aksiyon’dan kimseyle konuşmadığını, sadece Cumhuriyet Gazetesi santraline ayrıntı belirtilmeden not bırakıldığını, bunu da daha sonra öğrendiğini belirtiyor. Hâlbuki bu doğru değil. Balbay’ın gönderdiği metinde ‘ayrıntı belirtilmeden bırakılan not’ şeklinde nitelenen görüşme aslında çok detaylı. Kendisinin, ‘cevap hakkı’nı kullanabileceği iletişim bilgileri de bu görüşmede yer alıyor. Gönderdiği açıklama bir ‘düzeltme ve cevap’ olmasına rağmen Balbay, bu konuyu çarpıtıyor. ‘Üçüncü kişilere cevap hakkı vermeme’ özelliği ile bilinen Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Bürosu’yla gerçekleştirdiğimiz telefon görüşmesinin tam metni şöyle :

Aksiyon: Alo.

Cumhuriyet: Efendim.

A: Mustafa Balbay’ın sekreterine bağlar mısınız?

C: Ben yardımcı olayım. İzinli Mustafa Bey’in sekreteri.

A: Ben Aksiyon Dergisi’nden arıyorum. Bir haber hazırlıyoruz. Mustafa Balbay ile ilgili iddialar var. Kendisine birkaç sorumuz olacaktı.

C: Mustafa Bey de burada yok; şehir dışında, hafta sonu gelecek.

A: Nasıl ulaşabiliriz kendisine?

C: Konu ne?

A: 12 Eylül dönemi ile ilgili.

C: O dönemle ilgili ne iddiası var?

A: Mustafa Balbay’ın bazı dava arkadaşlarını polise ihbar ettiğini, onlar hapis yatarken, Balbay’ın soruşturma görmediğini iddia ediyor eski arkadaşları.

C: Böyle bir şey olabilir mi? Ben telefonunuzu alayım, şayet gün içinde beni ararlarsa söyleyeyim.

A: Bir mail de atabilirim ben kendisine. O da olabilir.

C: Kendisi yok. Ankara’da değil.

A: Maillerine bakıyordur herhâlde ?

C: Yok, bakmaz.

A: Öyle mi? Peki…

C: Arkadaşımız buradan bakıyor… İsminizi alalım.

A: Gürhan Savgı, Aksiyon Dergisi, 0 212 454 1 454. Direkt numaram da 0 212 454 . …

C: Derginiz ne zaman çıkacak? Ne zamana kadar görüşüp bi… Ne zamana kadar bizim vaktimiz var?

A: Perşembe günü yazıları tamamlıyoruz.

C: Perşembe gününe kadar cevap almanız lazım. Tamam.

A: Çok teşekkür ederim. Sağolun.

Mağdurlarının, ‘televizyonda yüzleşelim’ teklifini sormak için geçtiğimiz hafta 2 defa aradığımız Balbay, verdiğimiz irtibat numaralarına yine dönmemeyi tercih etti.

Avukat Dr. Bülent Tokuçoğlu:
‘ŞİMDİ DE SUSACAKSA SONSUZA KADAR SUSSUN’

Vicdanı varsa, insaflıysa gelsin televizyonda kamuoyunun karşısına çıkalım. 26 yıl sonra ikinci yüzleşme yaşansın. Ben o konuda hiçbir zaman kaçmıyorum. Ergenekon’da susma hakkını kullanmıştı. TV’ye çıkma konusunda da bu tutumunu sürdürmesin. Eğer şimdi de susacaksa sonsuza kadar sussun. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de bir konferansa katılmış. Aksiyon’daki haberi okuyanlar sormuşlar. Orada 15 gün gözaltında kaldığını söylemiş. Ancak siz, 20 gün gözaltında kaldığına dair açıklama gönderdiğini söylüyorsunuz. Gözaltında ne kadar kaldığını bile bilmiyor. Mesela ben 32 gün gözaltında kaldım. Panelde 15 diyor, Aksiyon’a 20 diyor. Yakalanmanın telaşı var.

(Aksiyon)

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 06:23

İLGİLİ HABERLER