LONDRA -Ancak gazeteler Avrupa Parlamentosu'nun vetoya yaklaşması üzerine komisyon üyeleri listenin geri çekilmesi ve 3 değişiklikle ve 3 hafta gecikmeyle yeniden sunulmasından kimin karlı çıktığı konusunda pek hemfikir değil.
Almanya'da Die Welt, bu süreçte asıl kaybedenin üye ülkeler olduğunu, çünkü komisyon üyelerini aslında onların belirlediğini belirtiyor.
''Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso'nun kararına kalan, sadece kimin hangi görevi alacağıydı. Yani bu geçici kilitlenme konusunda suç üye ülkelerdeydi''
Gazete, Barroso'nun pek de tanımadığı komisyon üyeleriyle işe başlayacak olmasını 'tanımadığınız biriyle çıkmak gibi' diye niteleyerek, Portekizli liderin milletvekilleri arasında sempati topladığını belirtiyor.
Avusturya'dan Der Standard, yaşanan tartışmalarda kaybeden tarafın Barroso olduğu görüşünde;
''Barroso, devlet başkanlarının ellerinde tuttuğu iplerden kendisini kurtarmayı başaramadı. Liderler sadece 1-2 üyeyi değiştirdi. Bunda bile istediğini yapamadığı düşünülürse, Barroso'nun Avrupa ekonomisinin canlandırılması gibi temel hedeflerinde nasıl başarı sağlayacağını düşünmek zor''
Die Tageszeitung da, aynı benzetmeyi kullanıyor ve şöyle diyor;
''Barroso, Avrupa hükümetlerinin elinde kukla olmak istemiyorsa, parlamentonun desteğini arkasına almalı. Parlamento şimdi Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu karşısında gücünün daha fazla bilincinde''
EN KÜÇÜK ORTAK PAYDA
Der Tagesspiegel, yeni listenin eskisine göre daha iyi olmadığını, bilinmedik bir grup siyasetçi yerine bir başka bilinmedik grubun oluştuğunu söylüyor.
''Maalesef, Avrupa izafiyet teorisine göre, en küçük ortak paydaya ulaşma ilkesi hala geçerli; ki aslında zaten Barroso da bu ilke uyarınca seçilmişti'' diyor gazete.
Financial Times Deutschland, 'seçilmiş ve zayıflamış' manşeti altında komisyonun ulusal hükümetlerle milletvekilleri arasında sıkışıp kaldığını belirtiyor;
''Bütçe müzakereleri, İstikrar Paktı reformu ve Türkiye'nin üyeliği gibi zorlu konuların tartışılacağı dönemde, komisyon önce kendi hakları için mücadele etmek zorunda kalacak''
İngiltere'de yayımlanan Financial Times da, Barroso'nun üye listesini tepkilerin başında değiştirmeyerek yetkin olmadığı izlenimi oluşturduğu görüşünü aktarıyor. Gazeteye göre Barroso, daha masasına oturmadan balayı günleri bitti.
İspanya'da El Pais ise, dünkü oylamanın parlamentoya ilk kez 5 yıllık program sunulmuş olmaksızın yapılmış olmasını 'kaygı verici' buluyor; ''Bu alışılmadık bir başlangıç oldu'' diyor.
İngiliz gazeteleri bir yandan da İtalya'da Franco Frattini'nin komisyonda görevlendirilmesiyle boşalan dışişleri bakanlığına Gianfranco Fini'nin getirilmesini işliyor.
Times, Gianfranco Fini'yi 'Mussolini'nin varisi' diye niteliyor.
Fini'nin lideri olduğu partinin geçmişte Faşist Romalı selamı ve sokak çatışmaları ile tanındığını anımsatan gazete, Fini'nin bir zamanlar Mussolini'yi 20. yüzyılın en büyük devlet adamı diye nitelediğini vurguluyor.
Gazeteye göre bakanlık görevi, Fini'nin ileride İtalya başbakanı olma şansını da artırıyor.
DOSTLUK VE ÇIKARLAR
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın İngiltere gezisi, gündemdeki yerini koruyor.
Almanya'da Die Tageszeitung, ''Her şeye Irak'ın gölgesi düşerken ve Bush ile Blair ittifaklarını sürdürürken Fransız cumhurbaşkanı, Blair'i Avrupalı komşularına daha sıkı bağlama girişiminde başarılı olamayacak'' görüşüne yer veriyor.
İngiltere'de Guardian, Chirac'ın Blair'e Orta Doğu konusunda 'demokratikleşme ile batılılaştırmayı birbirine karıştırmama' uyarılarını öne çıkarıyor;
''Chirac konuşmasında Bush ve Blair'e şöyle seslendi: Bizim hafızamız çok geriye gitmese de geçmişte Batı'nın hakimiyeti altında yaşamış olan halklar, eylemlerimizde hemen bir emperyalizm ve sömürgecilik görüyorlar''
Times, Chirac'ın açıklamaları ile hiç de uzlaşmacı ve diplomatik davranmadığı görüşünde;
''Chirac, çok kutuplu dünyadan söz etmek yerine aslında sadece Fransa için daha iri bir megafon talep ettiğini açıkça belirtse iyi olurdu''
''Bir yandan daha iyi transatlantik ilişkilerden söz edip, bir yandan Amerika'nın dünya üzerinde hüküm kurmasını alaya almak, Fransa'nın Amerika'ya borçlu olduğunu hiç unutmayacağında ısrar edip, 'Bush yönetimi aslında iyiliklere karşılık vermez' demek, kabul edilemez bir tavır''
''Neyse ki Fransa Chirac'tan, Entente da şu tartışmalardan ibaret değil. İngiltere, Fransa cumhurbaşkanının kaba tavrını görmezden gelip Monsieur (Nicolas) Sarkozy'ye (cumhurbaşkanlığı yolunda) bol şans dilemeli''
Die Welt'e göre Chirac'ın Irak'ta işbirliğine yanaşmama tavrı 'Aşil topuğu';
''Fransa'nın demokratik bir yenilenme karşılığı önerdiği yardım, aslında koalisyon güçlerinin başarısına bağlı ve Fransa ile Almanya bu koalisyona üye değil. Bu Washington'un gözünde onların değerini düşürken, Londra'nınkini yükseltiyor''
BLAIR'E KINAMA
Guardian'da yazan Jonathan Steele, tüm bu tartışmalardan asıl zararlı çıkanın Almanya olduğunu savunuyor.
''George Bush gelecek yılın başında muzaffer bir edayla Avrupa'yı ziyaret ederken Berlin programda yer almayacak. Londra ve NATO'nun merkezi Brüksel ise kesinlikle güzergaha dahil olacak;
''Washington'un Avrupa ile yeniden birleşme girişimi olarak sunduğu bu turun ne kadar zayıf olduğunun en iyi kanıtı, Almanya'nın atlanmış olması. Üstelik de Schröder, Chirac'ın askine Washington'a meydan okumaktan zevk alır şekilde davranmamaya özen gösteriyor. Schröder, öpüşüp barışmaya istekli. Ama 2 zaafı var. Öncelikle buzları kırmakta ilk adımı atmamaya direniyor ve Washington'u bekliyor. Ama çok bekleyebilir. 2.'si de, Irak'a saldırının terörü tırmandırabileceği doğru çıkmış olmasını lehine kullanamıyor''
Guardian, Başbakan Tony Blair aleyhinde Irak konusunda resmi kınama kararı alınması için önerge hazırlandığını duyuruyor okuyucularına.
Gazeteye göre son 198 yıldır ilk kez gündeme gelen ve Blair'i Irak konusunda ciddi şekilde yanlış yönetimle suçlayan önerge, gelecek hafta parlamentoya gelecek.
IRAK SEÇİMLERİNE ERTELEME ŞÜPHESİ
Guardian'da yer alan bir diğer habere göre ise, Irak'ta Ocak ayında seçim yapılması ihtimali gitgide uzaklaşıyor.
Başbakan İyad Allavi'nin yardımcısı İbrahim Cenabi, ''Önümüzdeki sürede her şeyi yapmamız mümkün değil, seçimleri ertelemek yapmaktan daha olası'' diyor.
Gazete Irak'taki tüm siyasi grupların, Kuzey Irak'taki Dukan'da 2 günlük bir görüşme için bir araya gelerek seçimin akıbetini kararlaştırmaya çalıştığını kaydediyor.
Sünniler erteleme isterken, Şiiler ve Irak Ulusal Konseyi'nden Ahmed Çelebi takvimin uygulanmasından yana.
Tek sorun güvenlik ve boykot tehditleri de değil. Oylama için seçim bölgeleri oluşturulmayacak bu nedenle ulusal listelerin nasıl hazırlanacağının da karara bağlanması gerekecek.
Bu arada Financial Times, İran'ın Felluce'deki saldırıları kınamakla birlikte 'Irak bataklığı'ndan çıkışa yardım etmek için öneride bulunduğunu bildiriyor.
Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ayrıntıya girmemekle birlikte, gelecek hafta Irak'ın geleceği konusunda Mısır'da yapılacak konferansta işbirliğine hazır olduklarını kaydediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın İran'ın nükleer silah geliştirmeye çalıştığı suçlamaları bugün de yankı bulmaya devam ediyor.
Times, uzmanların sözü edilen silahın, Lefkoşa ve Ankara'yı da menzili içine alan Şahab-3 füzesine yerleştirilecek bir başlık olduğu tahminini aktarıyor.
Bunun, AB ile anlaşmaya varan İran'ı baskı altına almak için bir bahane olduğunu savunanlar da var.
Ancak Independent'a konuşan Irak'taki eski BM silah denetçisi David Kay, ''İran'ın atom bombası peşinde olması olası. Ama Irak'taki olaylardan sonra Avrupalıları ve Atom Enerjisi Kurumu'nu buna ikna etmek zor olacak'' diyor.
YÜZLERCE YIL SONRA AV YASAĞI
Tüm İngiliz gazetelerinde işlenen konu, uzun yıllardır süren tartışmalar ardından sürek avı yasağının uygulamaya girecek olması.
Times ''Toplumun her sınıfından insanın 300 yıldır eğlence kaynağı olan ve 15 milyon sterlinlik bir sanayi oluşturduğu söylenen av, 90 gün içinde yasak oluyor'' diye yazmış.
Daily Telegraph bunu hükümetin sınıf kavramına bakışına ve avı centilmenlerin eğlencesi olarak görme anlayışına bağlıyor. ''Milletvekilleri insanların refahından çok, tüylü hayvanların iyiliğini düşünüyor'' diyor.
Independent, kararın tartışmayı bitirmediğini, başlattığını kaydediyor.
''Bu gelişmeyle ülkede, kentle kırsal alanlar arasında, Avam Kamarası ve Lordlar arasında, yönetim ile yönetilenler arasında demokrasinin kapatıyor olması gereken tüm yaralar yeniden açılacak''
FUTBOLDA ÇİRKİN ANLAR
İspanya ile İngiltere arasında önceki gece oynanan dostluk maçında, siyah İngiliz oyunculara yönelik ırkçılık içeren hareket ve tezahüratlar özellikle İngiltere basınında çok geniş yer buluyor.
İspanya'da El Pais hükümetin bu açıklamalara tepki göstermesini memnuniyetle karşılıyor, futbol federasyonunu eleştiriyor.
Milli takım teknik direktörü Luis Aragones'in, Arsenal oyuncusu Thierry Henry hakkında da benzer açıklamaları olduğu düşünülürse bu kınamanın çok gerekli olduğunu belirtiyor. Aragones, Henry için 'siyah pislik' demişti;
''Aragones, Henry hakkındaki aptalca sözlerinden bu yana her fırsatta sorun yaratıyor. İspanya Futbol Federasyonu ise net adımlar atmak bir yana, İngilizlerin provokasyonu ve komplolarından söz etmeyi seçiyor.''
İngiliz gazeteleri de bazı oyuncuların maymun olarak nitelendiği küfürlü tezahüratların kabul edilmez olduğunu söylüyor, Daily Telegraph ve Guardian konuyu ''İspanya'nın utancı'' manşetiyle işliyor.
İngiltere'nin bu sorunu tribünlerinden 20 yıl önce sildiğini savunan Daily Telegraph, ''İspanya benzer şeylerin Doğu Avrupa'da da yaşandığını söylese de, yetkililer maymun takımına savaş açacak kadar cesur davranmalı ve İspanya'daki uluslararası maçları derhal askıya almalı. Aksi halde iş itibarlarını korumak için sahayı terketmesi gerekecek futbolculara kalacak'' diye yazıyor.
Guardian, 'İngiliz taraftarların sicili başkalarına nutuk çekmeye uygun olmasa da' İspanya Futbol Federasyonu'nun Aragones'i görevden alması gerektiğini savunuyor;
''İspanyol Federasyonu üzerine düşeni yapmazsa, bu Madrid'in 2012 Olimpiyat oyunları evsahipliğine aday olma girişimlerine zarar verecektir. FIFA da sıfır hoşgörü açıklamalarının arkasında durup, İspanya'yı cezalandırmalı. Hakemlere de bu koşullar altında maçı durdurma yetkisi vermeli.''
UYKUNUN DAYANILMAZ CAZİBESİ
Times'ta yer alan bir habere göre, Japonya'da yeni bir sektör doğuyor.
'Tokyo'da yeni moda gizli siestalar' diyor gazete.
''Japonya'nın ofis kültürü, uykuyu bir tabu haline getirmiş durumda. Şimdi işten çıkarılma korkusu bunu daha da körükledi. Çalışanlar mümkün olduğunca uzun süre ofiste kalıp birbirlerini etkilemeye çalışıyorlar.
''Bu potansiyeli keşfeden Napia 'iyi uyku salonları' adlı bir şirket şimdi saati 800 yenden (yaklaşık 10 milyon liradan) başlayan fiyatlarla kent merkezinde bir saatlik şekerleme molaları verilmesini sağlayan yatakhaneler kuruyor. Uyurken görülmek istemeyen utangaçlar için oksijen maskeli özel odalar da var.''
Times'a göre böylece Japonlar'ın elbise deniyormuş gibi yapıp soyunma kabininde, ya da masaj koltuğunu deneme mazeretiyle mobilyacılarda uyuklama alışkanlığından kurtulması umuluyor.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:18